Sinema dünyasında tersi şeyler oluyor.
Z kuşağı izleyicinin seks sahnelerine rağbet etmediği rakamlarla kanıtlandı.
“Poor Things”, “Saltburn” ve “All of Us Strangers” gibi açık sahneleri ile konuşulan filmler hâlâ çekiliyor olsa da yeni açıklanan rapora göre Hollywood milenyum başından bu yana seks sahnelerini yüzde 40 oranında azalttı.
2000 yılından bu yana çekilen 250 ana akım filmi mercek altına alan araştırmaya göre seks sahnelerinin en çok azaldığı tür aksiyon filmleri. Romantik filmlerde az bir değişiklik olsa da aksiyon filmleri artık sırtını sekse yaslamıyor, çünkü o sahneler artık genç izleyicinin ilgisini çekmiyor.Ben sevindim bu işe, çünkü sadece koymuş olmak için konulan seks sahnelerini görmekten hiç hoşlanmıyordum.
Her şey yerinde güzel.
Fotoşop mu estetik mi?
Cenk Eren, estetik yaptırmana ne gerek vardı diyenlere, “fotoşop yapmaktan yoruldum” cevabını vermiş.
Yurtdışına konsere gitmek isteyen birçok müzisyenin önünde vize sorunu aşılmaz bir duvar gibi duruyor.
Konserler iptal oluyor, vizesi olan solistler orkestralarını götüremiyor.
Vizesi olan müzisyenler şu anda karaborsada ve kapan solistin elinde kalıyor.
Geçtiğimiz günlerde vize peşinde olanlara kötü bir haber gelmişti.
Almanya, İtalya ve İspanya’nın mayıs sonuna kadar Türk vatandaşlarına vize başvurularını kapattığı iddia edildi.
Bu iddiaya ilişkin açıklamalara yanıt diplomatik kaynaklardan geldi ve iddiaların kısmen gerçeği yansıtmadığı söylendi.
Evet, başvurulardaki yoğunluk nedeniyle randevular ileri tarihlere atılmış ama tamamen kapatılmamış.
Romeo ve Juliet, Shakespeare’in en bilinen ve sanırım dünyada en fazla sahneye konulan eseri. İki düşman ailenin çocuklarını sevgi merkezinde birleştiriyor olması da sevginin engel tanımaz gücünün simgesi olarak dünya edebiyatındaki yerini koruyor.
İki ülkede 13 kez oynanacak olan Romeo ve Juliet, bu haliyle de Türkiye ve Yunanistan ekseninde sanatın birleştirici gücünün en sağlam örneklerinden biri olmuş.
Müthiş bir kültürel köprü.
Oyunun iki ülkenin oyuncularının buluştuğu sahnede 3 dilde, aynı anda Türkçe, Yunanca ve İngilizce oynanması başlı başına farklı ve etkileyici bir deneyimdi.
Biletlerin günler öncesinden tükendiğini duydum, umarım 13 oyuna ek olarak yeni temsiller de konur.
Romeo ve Juliet, izleyiciyi içine alan, sağlam, sürükleyici ve etkili bir tiyatro gösterisi.
Klasik haliyle bazı izleyiciler için sıkıcı olabilecek oyun, küçük dokunuşlarla modernize edilerek heyecanlı ve akıcı hale getirilmiş.
Hele bir de Romeo ve Juliet derseniz, keyfime diyecek olmaz.
Bu unutulmaz aşk hikâyesini tiyatrolarda pek çok kez izledik ama bu kez başka...
Shakespeare bu kez Ege’nin iki yakasını birleştirecek.
Romeo ve Juliet, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle ilk kez yarın AKM’de tiyatroseverlerle buluşuyor.
Pire Belediye Tiyatrosu yönetmenlerinden Lefteris Giovanidis’in reji koltuğuna oturduğu bu uluslararası büyük yapımda Devlet Tiyatroları’nı dört sanatçı ve bir ışık direktörünün yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’ndan bir besteci temsil edecek.
Yunanistan ve Türkiye’den köklü sanat kurumları ve sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında bir köprü kurmayı amaçlıyor.
Türk ve Yunan sanatçılar; aşk, ihanet, dostluk ve trajedinin unutulmaz bir hikâyesi olan “Romeo ve Juliet”i, kendi zengin kültürel miraslarından ve tarihsel arka planlarından ilham alarak yeniden canlandırıyor.
12’nci Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı’nı da bünyesine alan festivalin şehre getirdikleri gerçekten de anlatılmaz, yaşanır.
Renkli ve kalabalık bir festival olacağını bilmeme ve tahmin etmeme rağmen şehre ayak bastığım andan itibaren yaşadıklarım hayalimin ötesinde oldu.
İnsanların festival etkinliklerini kaçırmamak için kendilerine çizelgeler, takvimler hazırladığını gördüm. Çocuk, genç, yaşlı herkesin rengarenk festival ortamında sokaklarda olması ve az değil çok mutlu olması şahaneydi. Yollardaki aşırı kalabalığın şehrin sanatsal ritmine ayak uydurarak, birbirlerine saygıyı kusur etmeden yolunu bulduğuna şahit oldum.
Otellerin, restoranların, dükkânların, esnafın, tüm işletmelerin şehre içeriden ve dışarıdan akan kalabalığın, ki 1.5 milyon kişiden bahsediliyor, getirisi ile yüzünün güldüğünü gördüm.
Az değil şehir dışından 150 bin kişi festival için Adana’ya geldi, uçak ve otobüsler ek sefer koymak zorunda kaldılar.
Kültür sanatın konuştuğu ortamlarda kavga dövüşe yer yok, bir kez daha deneyimledim, festival kalabalık ama sakin geçti. Sadece yerli değil yabancı turistler de iyi festival nasıl yapılır, yaşanır ve yaşatılır görmüş oldular. Daha ne olsun...
360 derece festival
Geçen yıl Bodrum’da restoran işletmeciliği yapmaya başlayan bir arkadaşım, “Bu yıl açmayacağım, cesaret edemiyorum” diyerek havlu attığını söyledi.
Konuştuğum emlakçılar da ev kiralamalarda ciddi bir talep azlığından söz ediyor.
Geçen sene bu zamanlar kiralık bulunmayan siteler boş ev doluymuş.
Otel ve mekân sahipleri ise bu yıl Türk turisti Türkçe canlı müzikle mekânlara çekmeyi deneyeceklerini söylüyor.
Uygun fiyata lezzet sunan Yunan Adaları’nda olmayan tek şey canlı Türkçe müzik çünkü.
Peki ya Yunan adalarındaki mekânlar, kendilerine iyi bir gelir kapısı olan Türkleri daha da bağlamak için Türkiye’den sanatçılarla anlaşırsa?
Pek çok şarkımızın melodilerinin aynı olduğu göz önüne alınırsa, uzak bir ihtimal gibi durmuyor...
Barbie pembesi spor ayakkabı
Yeni country albümü “Cowboy Carter” ile listeleri altüst eden Beyoncé, bir şarkısında ünlü kot markası Levi’s’ın ismini bu şekilde kullandı.
İddialı bir cümle, öyle değil mi?
Bir marka için, Levi’s bile olsa, başına talih konması gibi bir şey.
Tepkisiz ve teşekkürsüz kalınmaz.
Öyle de oldu. Albümün yayınlanmasının ardından Levi’s, şarkının başlığına uyması için fazladan bir “i” ekleyerek Instagram’daki adını “Levii’s” diye değiştirdi.
Marka ayrıca profil resmindeki logoyu değiştirdi ve biyografisini Beyoncé’nin sadık hayran kitlesi Beyhive’a ince bir selam niteliğinde yabanarısı emojisi kullandı.
Beyonce, bir markanın adını şarkı sözlerinde ilk kez anmıyor.
Şarkıcı, “Renaissance” albümündeki “Summer Renaissance”da Hermès’in Birkin modeli çantalarını da kullanmış, ayrıca Versace, Prada, Balenciaga ve Givenchy gibi favori markalarından bazılarını da anmıştı.
Cevaplar efsane ve sanırım çoğu da doğru.
Listeyi paylaşayım bir de siz göz atın, bakalım ne diyeceksiniz.
İşte o liste...
◊ Yırtık pantolon.
◊ Samanlı, kirli köy yumurtası.
◊ Bahçeli ev.
◊ Sakal.