2019 yılında bir Türk takımı olarak ilki başaran ve First Robotics Competition’ın (FRC) en prestijli ödüllerinden olan “Engineering Inspiration Award”a layık görülen Sultans of Türkiye, bu başarısını bir kez daha tekrarladı.
Nazlı Eren
SPONSORLARI NASA
Takım böylece, gelecek yılki dünya şampiyonasına NASA Sponsorluğunda katılmaya şimdiden hak kazandı. 2007’de kurulan Sultans of Türkiye, 8’i kız 6’sı erkek olmak üzere toplam 14 öğrenciden oluşuyor. ABD Houston’da yapılan bu yılki yarışmanın en büyük sürprizini ise Sultans of Türkiye takımının kaptanı Nazlı Eren yaptı. 17 yaşındaki Nazlı, yarışmacıların liderlik vasıflarının değerlendirildiği kategoride, binlerce aday arasından seçilip dünya genelinde ilk 10 öğrenciden biri olarak, “Dean’s List Award Winner” ödülünü kazanan ilk Türk olma gururunu yaşadı.
USTA-ÇIRAK MODELİ
11’inci sınıf öğrencisi olan Nazlı Eren, 2015 yılından bu yana Darüşşafaka’da eğitim görüyor. 2019-2020 sezonunda ekibe katılan ve takımın sponsorlukları, halkla ilişkileri, projeler ve yönetimiyle ilgilenen Nazlı üçüncü senesinde takım kaptanı olarak seçildi. “Gelecekte daha çok kadını ve çocuğu STEM alanında yer almak için cesaretlendirmek istiyorum. Hem işletme hem de bilgisayar üzerine öğrenim görüp ülkeme yararlı bir genç olmayı hedefliyorum” diyen Nazlı, Darüşşafaka’ya girme ve takıma katılmasının hikayesini ise şöyle anlattı: “Robot takımına 9’uncu sınıfta girdim. Yıllar içinde farklı görevler aldım. İlk halkla ilişkilerde başladım. Ardından robotun elektroniğiyle de uğraştım. Uyguladığımız bir usta-çırak modeli var aslında. Bu usta-çırak modeliyle de hep büyüklerimizden öğrendik, nasıl öğreteceğimizi düşündük. Bu yıl da takım kaptanlığına yükseldim. Geçtiğimiz sene de halkla ilişkiler kaptanlığını yapıyordum. Takımımız, 8 kız, 6 erkek öğrenciden oluşuyor. Takım kaptanı olarak cinsiyet eşitliğini sağlamayı, yazılım ve mekanik alanındaki kadınları cesaretlendirmeyi önemsiyorum.”
ÖZEL Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Şubesi koordinatörlüğünde İstanbul Aydın Üniversitesi ve Doğuş Üniversitesi’nde verilen eğitimlerde öğretmen ve yöneticilere, çocuğun ihmal ya da istismar edildiği durumlarda neler yapılması gerektiğinin yanı sıra öğretmen ya da yöneticinin bu durumu ilk fark ettiğinde hangi adımları atması gerektiği öğretiliyor. Bu konuda öncelikle eğitimcilerin iyi gözlem yapması, çocukları iyi dinlemesi ve onları dikkatle takip etmeleri öneriliyor.
3 AYAKLI EĞİTİM
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı, bu önemli eğitim çalışmasıyla ilgili şu bilgileri veriyor: “Eğitim psikolojik, hukuksal ve sosyal hizmetten oluşan üç temele dayanıyor. Her kademedeki okul müdürlerimiz ve rehber öğretmenlerimiz bu sürecin iyi takip edilmesi gerektiği konusunda bilgilendiriliyor. Bu tür vakalarla karşılaştıklarında gerekli önlemleri nasıl alacakları ve hukuksal bildirim süreçleri aktarılıyor. Ayrıca bunu yaşayan çocuklardan defalarca ifade alınarak örselenmelerinin önüne geçilmesi gerekiyor. İfadenin tek seferde alınması doğrultusunda çalışmalar yapılıyor. Psikolojik, eğitsel önlemlerin eşzamanlı ve hızla değerlendirilmesi için uzmanlarımız eğitim veriyor. İstismara uğrayan çocuk ve sınıf arkadaşlarının etkilenme düzeyine göre önlemlerin alınması, aile işbirliği tek tek anlatılıyor. Yüz yüze verdiğimiz 9 günlük eğitimin yararlı olacağını düşünüyoruz.”
ESAS OLAN ÇOCUĞUN YARARI
Bu eğitimlerde esas olarak çocuğun üstün yararının gözetilmesi önem taşıyor. Eğitimlere katılanlar okullarında yaşadıkları vakalar üzerinde, isim ve adres bilgisi vermeden gerekenleri aktarıyor. Öğretmen ve idarecilerden gelen sorular üzerinden konular aktarılıyor. Olayın öğrenilmesinden sonra uygulanması gereken prosedür örneklerle anlatılıyor.
Türkiye’nin köklü eğitim kurumlarından biri olan Türk Eğitim Vakfı (TEV), 1967 yılında yani 55 yıl önce kuruldu. Yarım asırı geçen yolculuğu boyunca TEV, 300 bine yakın gencin hayatını değiştirdi. Yurtiçi ve yurtdışı burslarla çok sayıda liseli, üniversiteli öğrenimlerini sürdürürken, kariyerlerini geliştirdi. TEV’in eğitim hayatları sırasında destek olduğu 300 bin gençten biri de Mehmet Şükrü Tekbaş’tı. Geçtiğimiz günlerde vakıf yönetiminde önemli bir değişiklik oldu. Vakfın burs komisyonu başkanı ve aynı zamanda ilk bursiyerlerinden biri olan Prof.Dr. Mehmet Şükrü Tekbaş, TEV’in yeni başkanı oldu. Bu, vakfın tarihinde bir ilkti. Daha önce genellikle iş dünyasından gelen isimlerin yerine getirdiği başkanlık görevini ilk defa kurumun eski bir bursiyeri üstlenmiş oldu. Tekbaş, bugün başkanı olduğu kurumun kapısından 51 yıl önce burs almak için girmişti. Prof. Dr. Mehmet Şükrü Tekbaş, “Hem heyecanlı, hem de gururluyum, rüyalar gerçek oldu diye bir ifade vardır, ben de bunu hissediyorum. Şükürler olsun ki böyle bir duruma geldim. Yıllardır emek verdiğim, 5 bine yakın gence dokunduğum vakfımda başkan olmak ayrı mutluluk” dedi. Mütevelli Heyeti’nde yer aldığı TEV’in Burs Komisyonu Başkanı da olan Prof. Dr. Tekbaş, hedeflerini ve duygularını şöyle anlattı:
TEV BURSU İLE HAYATIM DEĞİŞTİ
“TEV’in yurtdışında daha bilinir olmasını daha uluslararası boyuta gelmesini, mevcut çıtanın daha yükselmesini istiyorum. TEV, bugün birçok şeyi başarıyla yaptı, yapmaya devam ediyor. Benden sonra gelecek olanlara daha yüksekte bir çıta bırakmak isterim, kurumsallığı tam olarak pekiştirmek isterim. Daha şeffaf ve katılımcı, mütevelli heyeti üyelerinin daha aktif şekilde katkı sağlayacakları bir model düşünüyorum.
Bulunduğu bölgedeki kültür, sanat ve zanaat mirasının araştırılmasında, tasarıma ve esere dönüştürülmesinde önemli bir misyon üstlenen Olgunlaşma Enstitüleri’nde unutulmaya yüz tutmuş geleneksel dokumalardan, yerel tatların korunmasına, geçmişten bugüne yörelerdeki gelinliklerin incelenmesine; yöresel kadın giysilerinin oluşturulmasından iğne oyalarına, sandıklarda unutulup kalan eski yazmaların gün yüzüne çıkarılmasından müzelerde saklı kalan ürünlerin tekrar hayata kazandırılmasına kadar birçok çalışma yapılıyor.
6 BİN 830 ÜRÜN TESCİL ALDI
Geleneksel Türk sanatını yaşatmak ve geliştirmek için yürütülen proje kapsamında eylül ayında Türkiye genelinde 24 Olgunlaşma Enstitüsü’nün AR-GE merkezine dönüştürülmesi için çalışma başlattıklarını belirten Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, hedeflerini şöyle açıklıyor:
“Olgunlaşma Enstitüleri’nin etkinliği ve üretim kapasitesinin arttırılması amacıyla hazırladığımız projeyi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde yürütüyoruz. Üretilen değerleri dünya çapında markalaştırmak ve tanıtmak için yeni birçok çalışmamız var. Enstitüler geçmişten günümüze gelen tarihi ve kültürel eserleri aslına uygun olarak tasarlayıp yeni ürünlere dönüştürüyor ve gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlıyor. Türk kültürünün örf ve ananelerinin aslına uygun bir şekilde geleneksel el sanatlarının güncellenerek ülkemizin yurtiçinde ve yurtdışında tanıtımının yapılması için yepyeni ürünler hazırlanıyor. Amaç araştırmaları yapılan farklı kültürleri günümüz sanat anlayışıyla harmanlayarak geleceğe taşıyan ürünler oluşturmak ve yöresel kimliklerini gelecek nesillere aktararak kalıcılığı sağlamak. Ayrıca Olgunlaşma Enstitülerimiz, Türk giyim ve el sanatlarının inovatif şekilde bugüne ve geleceğe aktarılmasının hedeflendiği proje kapsamında başlatılan fikri mülkiyet çalışmaları kapsamında tasarım tescil başvurusunda bulunduğu 7 bin 482 üründen 6 bin 830’una tescil aldı. 3 bin başvurunun dosyaları da hazırlanıyor. Nisan sonunda bu konuda daha güzel haberler vereceğiz.”
Savaş koşulları nedeniyle Ukrayna üniversitelerindeki Türk öğrenciler öğrenimlerini yarıda bırakıp geri dönmek zorunda kaldı. YÖK savaş mağduru bu öğrencilere Türkiye’deki üniversitelerde öğrenimlerine devam edebilmeleri için bir fırsat verdi. Bir de savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen Ukraynalı öğrenciler ve akademisyenler var. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), bugünlerde Türkiye’ye sığınan Ukraynalı öğrenciler ve akademisyenler için çözüm arayışında. Haftaya bu konuda önemli açıklamalar olabilir. Masada geçmişte Nazi Almanyası’ndan kaçan akademisyenlere nasıl kapı açıldıysa Ukraynalı akademisyenlere de aynı şekilde üniversitelerde çalışma imkanı vermek için hazırlık var. Ancak, öncelik öğrencilerde. Onların sorununun çözümünün ardından Ukraynalı akademisyenlerin ülkeye daveti yer alıyor.
TÜRKİYE’YE DAVETYaklaşık bir aydır devam eden savaşta Ukrayna’da 75 üniversite bombardımanlarda büyük zarar gördü, eğitime ara veren üniversitelerin bazıları kullanılmaz hale gelirken akademisyenler de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Çalışmaları yarım kalan akademisyenleri Türkiye’ye davet eden YÖK Uluslararası İlişkiler Daire Başkanlığı bu konuda üniversitelere de yazı göndererek, Ukrayna uyruklu akademisyenlere çalışmalarına devam edebilmeleri için Türkiye’de ‘yabancı uyruklu öğretim elemanı statüsü’ verileceğini belirtti. Bu duyurunun ardından Ukraynalı akademisyenler de Türkiye’deki üniversitelere başvurmaya başladı.
ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTESİYÖK’ün akademisyenler için üzerinde çalıştığı model de tamamlanmak üzere. Bu model şöyle: Ukrayna Cumhuriyeti uyruklu akademisyenlere, yarım kalan bilimsel ve akademik çalışmalarını yürütebilmeleri ve akademik ortamdan kopmamaları için ‘Araştırma Üniversitesi’ niteliğindeki devlet üniversitelerinde ‘yabancı uyruklu sözleşmeli öğretim elemanı’ statüsünde çalışma imkânı sağlanması planlanıyor. Bu durumdaki Ukrayna vatandaşı akademisyenler, özgeçmişleri ile birlikte ya YÖK’e ya da doğrudan çalışmak istedikleri üniversitelere başvuruyor.
SINAVA GİRECEKLERÜniversite yönetimlerinin de bu konuda değerlendirmeleri alındıktan sonra YÖK, gelen öğretim elemanlarını bazı sınavlara tabi tutarak son kararını verecek. YÖK’ün onayladığı akademisyenler, yabancı öğretim üyeleri için açılan ‘sözleşmeli eleman’ statüsünü alacak. Bu konuda bir eleme yapılacağını söyleyen YÖK yetkilileri her başvuran akademisyenin alınmayacağını, nitelikleri uygun olanların üniversitelerin ihtiyaçlarına göre istihdam edileceğini belirtiyor.
İLK DUYURU İÜ-C’DEN
Yanındaki inşaat kazısı nedeniyle temelinde kayma oluşan Şişli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde (MTAL) eğitim öğretim 4 yıldır prefabrik yapılarda devam ediyor. Ancak öğretmenler de öğrenciler de zor şartlar altında olsa da eğitim öğretim yarışından kopmuyor. Mesela okulun robot takımı önceki gün müthiş bir başarıya imza atarak 1989’dan itibaren First Vakfı’nın 27 ülkede düzenlediği First Robotic Competition’ın bölgesel ayağında birinci oldu. 2018’den beri Türkiye’de Fikret Yüksel Vakfı aracılığıyla organize edilen First Robotic Competition (FRC) perşembe günü İstanbul Volkswagen Arena’da yapıldı.
8 HAFTADA ROBOT YAPTILAR
Yarışmaya bu yıl lise öğrencilerinden oluşan 49 takım kendi tasarladıkları robotlarla katıldı. Ayrıca Kazakistan, İsviçre, Libya, Endonezya, Brezilya ve Paraguay’dan da takımlar yarıştı. Her yıl düzenlenen bu yarışmada lise öğrencilerinden oluşan takımlar, 6 ila 8 haftalık zaman diliminde 56 kilo ağırlığında, boyu 130 santimetreyi aşmayan bir robotu tasarlıyor ve imal ediyor. Bu robotlar yarışmada belli hedeflere top ve disk atıyor.
Ayrıca denge kirişlerinde duruyor, tırmanma barlarına çıkıyorlar. İşte yüksek teknoloji ürünü bu robotlardan bu sene en yüksek puanı toplayan Şişli MTAL’in ISTANBULLS 6064 Takımı’nın robotu oldu. Okul bu başarısıyla Amerika’da Houston’daki yarışmaya katılma hakkı kazandı. Şişli MTAL’in yanı sıra ODTÜ Geliştirme Vafkı Özel Ankara Lisesi ile Bahçeşehir Koleji Anadolu Lisesi de robotlarının gösterdiği performansla ABD’ye gitme hakkına sahip oldu. Yarışmada Sharpline ismiyle mücadele eden Doğa Koleji Samsun Kampüsü Robotik Takımı da Türkiye Şampiyonu oldu. Takım ayrıca “Rookie Inspiration” ödülünü de almaya hak kazandı.
TOP ATIYOR TIRMANIYOR
Ukrayna’da kentlere bombalar, füzeler yağarken tabii ki üniversitelerde de eğitim öğretim durdu. Ukrayna üniversitelerinde Türkiye’den giden yaklaşık 4 bin genç öğretim görüyordu. Onlar da bu savaşın mağduru oldu. Hatta ilk günlerde savaşın ortasında kaldılar ama neyse ki şimdi artık büyük bir çoğunluğu Türkiye’ye döndü. Hem onlar hem de aileleri derin bir nefes aldı. Ancak büyük umutlarla başladıkları üniversite tahsilleri hiç beklemedikleri şekilde yarım kaldı. Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) geçtiğimiz günlerde aldığı karar Ukrayna’dan yurda dönen savaş mağduru gençler için umut oldu.
ÖZEL ÖĞRENCİ STATÜSÜ
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’la son durum hakkında konuştum. Başkan Özvar, her yıl farklı ülkelere kendi imkanlarıyla eğitim için giden öğrencilerle ilgili öncelikle “denklik” uyarısında bulunarak sorularımı şöyle yanıtladı:
Ukrayna’daki yükseköğretim kurumlarında öğrenci statüsünde olan Türk vatandaşlarının durumu ne olacak?
Savaş bölgelerinin tahliyesi ile ilgili işlemler Dışişleri Bakanlığımızca titizlikle yürütülüyor. Ukrayna’da bulunan üniversitelerde öğrenim görerek mezun statüsünü kazanmış kişilerin kurulumuza diploma denklik başvurusu yapma hakkı bulunuyor. Bu bakımdan geçmişte veya yakın zamanlarda mezun olmuş olan vatandaşlarımız kurulumuza başvurabilirler. Savaş nedeniyle başvuru belgelerinin derlenmesine ilişkin adayların bazı zorluklar yaşayabileceğini öngörüyoruz. Bu nedenle , savaş durumu bulunan ülkelerden yapılacak diploma denklik başvurularında uygulanacak istisnalar yeniden değerlendirilebilir. Ukrayna’yı terk etmek zorunda kalan Türkiye vatandaşı öğrenciler, henüz mezun statüsünü kazanamadıkları için şu anda denklik başvurusunda bulunamaz. Ukrayna’ya giden öğrencilerimizden ülkemizdeki bir yükseköğretim programına yatay geçiş için gereken şartları sağlayanların, talep ve tercihleri dikkate alınarak, yatay geçiş yapabilmeleri konusunda kolaylık sağlanacak. Yatay geçiş şartlarını karşılayamayan öğrencilerimize ise, 2021-2022 öğrenim yılı bahar dönemi başlamış olmasına rağmen Türkiye’deki üniversitelerde özel öğrenci statüsünde eğitim ve öğretimlerine devam etme imkân ve fırsatı verilecek. Bunun için, öğrencilerin öncelikle Yükseköğretim Kurulumuzun resmi internet adresinde kendileri için açılan sayfaya ulaşmaları ve gerekli formu doldurmaları gerekiyor.
DENKLİK UYARISI
Öğrencilerin büyük çoğunluğunun ‘zor ders’ önyargısıyla yaklaştığı ve bu önyargı yüzünden de bir türlü barışamadığı matematik, günlük yaşam becerilerine uyarlanacak. Okulöncesinden üniversiteye kadar tüm kademelerde matematik öğrenmeyi kolaylaştırıp, küçük yaştan itibaren sevdirecek bu seferberlikte hedef öğrencilerin eğlenerek, oynayarak öğrenmeleri. Öğretmenlerin de matematik alanındaki mesleki gelişimlerini destekleyeceklerini söyleyen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Yeni yaklaşımla öğrencilerimizin matematiği severek öğrenmelerini ve yaşama uyarlamalarını hedefliyoruz” diyor. Bakan Özer’e ipuçlarını verdiği yeni yaklaşımın detaylarını sordum:
ÜNİVERSİTELER VE TÜBİTAK’LA İŞBİRLİĞİ
“Matematikteki öğrenme yaklaşımını değiştireceğiz. Çocuklarımızın matematiksel düşünme becerisini kazanacağı, öğrenmeyi kolaylaştıran ve sevdiren eğitim materyalleri, etkinlikler ve atölyeler geliştireceğiz. Matematik seferberliği için öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, üniversiteler ve diğer tüm paydaşlarla birlikte hareket ediyoruz. TÜBİTAK ile işbirliğimizi güçlendirdik. Kuracağımız ‘MEB Matematik Eğitim Platformu’ ile tüm paydaşları ‘Matematik için el ele’ tutuşturacağız. Akademi ve sahayı bir araya getirerek, öğretmenlerimizin yaptıkları çalışmaları paylaşma fırsatı bulacağı, öğrenci ve velilerimizin zengin matematik kaynağına ulaşacağı aktif ve dinamik bir ortam oluşturacağız.
HER AN HER YERDE ÖĞRENME İMKÂNI
‘Her an her yerde matematik’ diyerek, öğretmenlerimizin belirledikleri ihtiyaçlar doğrultusunda matematiğin her alandaki yansımasının öğrencilerimizle uygulamalı olarak buluşması yönünde somut adımlar atacağız. Yeni yaklaşımla öğrencilerimizin matematiği severek öğrenmelerini ve yaşama uyarlamalarını hedefliyoruz. Öğrencileri soyut bilgi yığınından kurtarıp o bilgileri hayatta pratik şeylere dönüştürerek kalıcı öğrenmelerini sağlamak istiyoruz. Matematik, sadece yetenekli öğrencilerin üstesinden gelebileceği zorlu bir ders olmaktan çıksın, tüm öğrencilerin günlük yaşamla bağdaştırabildikleri keyifli bir ders olsun istiyoruz. Matematik seferberliği kapsamında TÜBİTAK ve üniversiteler ile ortak çalışmalar yürüteceğiz. TÜBİTAK ile işbirliği protokolünde son aşamaya geldik.
AKADEMİSYENLERLE BİRLİKTE ÇALIŞTIK
Matematik seferberliği ile ilgili ilk olarak 4 Ocak’ta Ankara’da üniversitelerin ilköğretim matematik öğretmenliği bölümündeki akademisyenlerle toplandık. Matematik alanında yaşanan başarısızlığın nedenleri ve başarının artması için neler yapılabileceğini araştırdık. Daha sonra da alt çalışma grupları oluşturarak 18 Ocak’ta daha geniş katılımlı bir toplantı yaptık.”