Bu kimi zaman tuhaf, kimi zaman trajikomik haller, sosyal medyada da sık sık yer buluyor. Afrika kıtasında çalışan iki Amerikalı gazetecinin sosyal medyada açtığı Everyday Africa hesabıyla başlayan ve dünyanın dört bir yanına yayılan ‘Everyday’ furyasının son durağı Everyday Ankara ise, bu hallerin izini sürüyor.
“Her gün birkaç doz Ankara” diyen sosyal medya hesabı, kentliyi kendiyle göz göze getiriyor, şehir insanının rutinlerini, gündelik telaşlarını, hüznünü, heyecanını, neşesini fotoğraf karelerinde biriktiriyor. Yüzlerce farklı şehrin ardından geçtiğimiz aylarda doğan Everyday Ankara, sokaktan kareleri, seyyar satıcıları, dolmuş bekleyen kalabalığı, toplu taşıma manzaralarını, Başkentlinin aşina olduğu yüzleri takipçileriyle paylaşıyor.
ŞAŞIRTICI KARELER
Gündelik yaşamı filtresiz, makyajsız, olduğu gibi gözler önüne seren ve esprili üslubuyla yorumlayan Everyday Ankara, kendi paylaşımlarının yanı sıra kent sakinlerinin ve profesyonel fotoğrafçıların şaşırtıcı karelerine de yer veriyor. Her gün birkaç doz Ankara almak için Everyday Ankara’yı instagram ve facebook hesapları üzerinden takip edebilirsiniz.
Öte yandan uygulamanın dünya üzerindeki pek çok örneğine de sosyal medya üzerinden ulaşabilir, başta 315 bin takipçisi ve 3 binden fazla paylaşımıyla Everyday Africa hesabı olmak üzere, Berlin, Hindistan, İran, Japonya ile Irak’ın da aralarında bulunduğu yüzlerce ülke ve şehrin gündelik hallerine göz atabilirsiniz.
MUHABBET SOKAĞI NUMARA DOKSAN
Adını anmanın bile insanın içini ısıttığı 90’ların başında, Cebeci’deki İltekin İlkokulu’ndan sınıfça yola çıkıp, sevgili öğretmenimiz Leman Özveren’le birlikte postaneye kadar yürüyoruz. Mektup ve kartpostal nasıl yazılır öğreniyor, hazırladığımız kartpostalları yakınlarımıza gönderiyoruz. O günden sonra geçen 25 yılda kaçımız bir daha mektup yazdı, kartpostal yolladı bilmiyorum. Ben 20 küsur yıllık bir aradan sonra, iki sene önce ‘Postcrossing’le tanıştım. Posta kutusuna faturadan başka bir şey düşmeyen ve uygulamadan haberdar olmayan kartpostal meraklıları için, bu sınırları olmayan renkli projeyi anlatmak istiyorum.
Postcrossing, katılımcıların tüm dünyadan ücretsiz kartpostal almasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir internet sitesi. postcrossing.com’a üye olduktan sonra bir adres talep ediyor, sistemin her katpostala özel olarak verdiği kimlik numarasıyla birlikte kartınızı belki dünyanın bir ucuna, belki adını bile duymadığınız bir şehre gönderiyorsunuz. Kimlik numarası, kartpostalınızı sisteme özel olarak tanıtıyor ve alıcının kartpostalınızı Postcrossing’e kayıt edebilmesini sağlıyor. Gönderdiğiniz her kartpostal için sizin posta kutunuza da bir tane geliyor.
14 Temmuz 2005’te başlayan ‘Postcrossing’ macerası kapsamında, 4 Ekim tarihine kadar yaklaşık 38 milyon kart gönderildi. İnternet sitesini ise, 41 farklı dilde konuşan 625 bine yakın üye kullanıyor.
ZARFTAN KETÇAP ÇIKTI
Siteye ilgi alanlarınızı yazarak, size kartpostal gönderecek kişilere nelerden hoşlandığınız hakkında fikir verebilirsiniz. Bazı kullanıcılar kartpostalını zarfsız almayı tercih ederken, bazılarıysa özellikle zarflı yollamanızı istiyor. Yollayacağınız kartı seçerken alıcının ilgi alanlarına göz atmayı unutmayın. O anki hava sıcaklığını, Türkçe bazı kelimeleri ve alıcının dilindeki karşılıklarını da yazabilirsiniz. Kimi kullanıcılar, koleksiyonunu yaptıkları bazı ufak eşyaları talep edebiliyor. Bu taleplere karşılık birkaç kez gazete kupürleri, dergi sayfaları yolladım. Son olarak bir kullanıcının Ankara’da yaşayan arkadaşıma bir paket ketçap yolladığını duyduğumdaysa epey şaşırdım. Uzaklarda yaşayan, hiç tanımadığınız insanların hikayelerini ve tesadüfleri posta kutunuza taşıyacak bu sürpriz dolu dünyaya adım atmanızı öneririm.
‘Postcrossing’e dahil olmak, gelen birbirinden renkli kartpostalları bir kutuda biriktirmek, zaman zaman onları yeniden okumak çok keyifli. Fakat sizi bir meseleyle de karşı karşıya bırakıyor. Kartpostal bulmak... Öncelikle elinize şehrin pek de iyi olmayan karelerinden oluşanları geçecek. Üzülmeyin. İnternette ufak bir araştırma yaptığınızda, kendinizi Ulus’taki kırtasiyelerde bulacaksınız. PTT’den, üzerinde çoğunlukla ‘Bayramınız kutlu olsun’ yazan kartpostalları da ücretsiz olarak alabilirsiniz.
Birçoğumuz yaşamla göz göze gelmeden, telaş içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Çocukların durumuysa daha vahim. Evden okula, okuldan kursa, kurstan AVM’ye... Saklambaç, uzun eşek, tombik oynayan, ağaca tırmanan bir çocuğu sanki en son kendi çocukluğumda gördüm. Çelik çomak, mendil kapmaca ve tornet ise ancak nostaljik bir sohbete misafir olabiliyor.
Neyse ki bu gidişe dur diyen girişimler var. Bunlardan ilki Banu Binbaşaran ve Burcu Meltem Arık’ın kurduğu Doğa Oyunları Evi. Doğayla yeniden oyun arkadaşı olabilmek amacıyla yola çıkan ikili, sosyal medya üzerinden her mevsim, ‘Doğa Arkadaşımın Kutusu’ adını verdikleri oyun için davette bulunuyor. Çocuklar, yetişkinler ve sınıflar olmak üzere üç kategoride oynanan oyun, www.dogaoyunlarievi.org internet sitesi üzerinden gerekli formun doldurulmasıyla başlıyor. Başvurular tamamlandıktan sonra mail kutunuza eşleştiğiniz oyuncunun bilgileri düşüyor. Ardından bahçenizde, parklarda, doğal alanlarda yürüyüşler yapıyor, bu yürüyüşlerde topladığınız 15 farklı doğa hazinesinden oluşan kutuyu, yazdığınız mektupla birlikte arkadaşınıza yolluyorsunuz.
TEK KURAL DOĞAL OLMASI
Kutuya taş, yaprak, kozalak, at kestanesi, tüy gibi pek çok doğa hazinesi koyabilirsiniz. Tek kural, hazırladığınız kutunun oyunun ruhuna uygun bir şekilde doğal olması. Bu sebeple doğa hazinenizi mümkünse elinizdeki bir kutuyla, plastik ve cam kullanmadan, doğanın her bir parçasına saygı göstererek hazırlamanız gerekiyor. Ağaçtan yaprak, dalından çiçek koparmadan, canlı ve özellikle endemik türlere zarar vermeden, çürüyebileceğinden yaş sebze, meyve, bitki kullanmadan... Önemli olan, oyunu fırsat bilip mümkün olduğunca doğada olmanız ve özenli bir kutu hazırlamanız.
Kent içindeki bir park, yakınınızdaki bir doğal alan, sokağınız, bahçeniz, balkonunuz, işe giderken yürüdüğünüz yol... Doğa her yerde. Oyuna dahil olduktan sonra doğa hazinelerinin aslında hep yanıbaşınızda olduğunu fark edeceksiniz. Sonbahar oyunu geçtiğimiz ay tamamlandı. Kendiniz, çocuklarınız için ya da belki öğrencilerinizle birlikte oyuna dahil olmak isterseniz, kış mevsimi oyunu 21 Aralık’ta başlayacak. Doğa Oyunları Evi’ni sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. Sınırlı kontenjan birkaç saat içinde dolduğundan elinizi çabuk tutmanızı öneririm.
HAYDİ ÇEMBER ÇEVİRMEYE
Verdiğiniz herhangi bir hizmet karşılığında zaman kazanıyor, kazandığınız zamanları kumbaranızda biriktiriyor ve bu zamanları kullanarak ihtiyaç duyduğunuz bir hizmeti satın alabiliyorsunuz. Örneğin, verdiğiniz iki saatlik matematik dersi sonucunda bir kişiden iki saat çeviri hizmeti, ya da farklı kişilerden birer saat tadilat hizmeti ve yoga dersi alabiliyorsunuz.
Topluluğun gücüne ve zaman kavramının ait olduğu yerde, hayatın merkezinde olması gerektiğine inanan zaman kumbarası zumbara.com, bu modeli hayata geçiriyor. Temeli armağan ekonomisine dayanan zaman bankası fikri, İngiltere, ABD, İspanya, Portekiz, İtalya, Slovakya, Güney Kore, Çin, Japonya ve Avusturalya’nın da aralarında bulunduğu 33 ülkede uygulanıyor.
Zaman bankası sistemini internetin yarattığı katılımcı rol ile birleştirmek ve bunu yaparken yine zaman bankası sisteminden yararlanmak rüyası ile yola çıkan Zumbara’da, yetenek ve tecrübeler, para yerine zaman kullanılarak paylaşılıyor. Oluşum, birbirimiz için zaman harcadığımızda, kendimizde bulunan bilgi, beceri, yetenek ve tecrübeleri başkaları ile paylaştığımızda hayatımızı kolaylaştırıp güzelleştirebileceğimize, sağlıklı ve güvenli topluluklar oluşturabileceğimize inanıyor.
EBEVEYN ALMAK İSTİYORUM
Zumbara’da İngilizce dersi, logo tasarımı, yurtdışı eğitim danışmanlığı gibi servislerin yanı sıra, salatalık turşusu vermek isteyen de var, toza alerjisi olduğundan ev temizliğine yardım almak isteyen de... Kimi kullanıcı hayallerinin peşinden gitmek isteyen birine cesaret verme hizmeti sunuyor, kimiyse “Şiir seven bir kıza yüreğimi vermek istiyorum” diyor. ‘Ne gerek vardı’ diyeceğiniz sürpriz bir hediye paketini, yaşlı ve kimsesizlere ev işlerinde yardım hizmeti vermek isteyen bir katılımcıyı, nohut pilav yemek için bir arkadaşı, hatta sebze meyve yetiştirmek için bir bahçeyi bile Zumbara’da bulabilirsiniz. Öte yandan kullanmadığınız elektronik eşyalarınızı, atık yağlarınızı, eski plaklarınızı talep eden kullanıcılara vererek, işaret dili ya da graffiti öğreterek kumbaranızı zamanla doldurabilirsiniz. Zumbara’da yer alan servislerde ihtiyaçlar ve hayal gücü dışında sınır olmadığını, geçmişte açılan ‘Kız istemeye gidecek ebeveyn almak istiyorum’ başlıklı servis açıkça gösteriyor. Hizmeti alan kullanıcı, yorumunda, hayatının en özel ve güzel günlerinden birini yaşadığını belirtiyor.
Geçtiğimiz yıldan bu yana İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde mütevazı bir hayat süren, öğrencilerin sevgilisi, köpeklerin düşmanı Pakize, kişisel görüşlerini ve gelecek planlarını facebook hesabından takipçileriyle paylaşıyor. Köpeklere ve diğer kedilere karşı ilkeli duruşu sonucunda tüm ODTÜ İİBF mensuplarını himayesi altına aldığını belirten Pakize, son olarak fakülte kedi temsilciliği makamına adaylığını koyduğunu açıkladı.
AŞKA AYIRACAK VAKTİM YOK
Sosyal medya hesabından seçim vaatlerini de paylaşan Pakize, kendisine mesaj atıp birlikte süt içmeyi teklif eden yakışıklı tekir Pikaçu’yu ise, “Aşka ayıracak vaktim yok, amacım fakülteye hizmet!” diyerek, kibarca reddetti.
Seçmenlerini “Bugün hava soğuk, içlik giyin. Hasta olup oy vermemezlik yapmayın” diyerek uyaran, “Derslerdeki başarınız tabi ki önemli ama benim keyfim daha önemli” diyerek öğrencilerin kitaplarının üstünde yatan Pakize, kantin rafları arasında uyuklarken çekilen fotoğrafıyla, seçilmesi halinde kantin denetimine özen göstereceğinin de sinyallerini verdi. “Koltuk sevdalısı değilim, bu olmazsa gider diğerinde uyurum” diyen Pakize bizden bir kedi. Haydi oylar, kuru mamalar, sıcak kucaklar Pakize’ye.
CİN ALİ 48 YAŞINDA
Yetişkinlerin eski dostu, Cin Ali’nin Atı, Cin Ali’nin Topu, Cin Ali Okula Başlıyor gibi kitaplardan oluşan 10 eserlik serinin kahramanı, yazar Rasim Kaygusuz’un bebeği Cin Ali, kent sakinlerinin tatlı anılarını da alarak Bülten Sokak 32 numaraya taşındı. 2014’ten bu yana Cin Ali Vakfı’na ait olan binada Cin Ali kitaplarının ve ürünlerinin satışı yapılıyor. Ürünlerden elde edilen gelir, önümüzdeki aylarda açılması planlanan Cin Ali Müzesi’ne aktarılıyor.
Ankara’nın kadim notası ‘la’dan esinlenen ve “Bu şehirde hayat yok” diyenlere “Var la” cevabını verirken ismini bulan ‘Lavarla’ ise, bu yolları açan oluşumlardan sadece biri. Yaklaşık bir yıldır lavarla.com internet sitesi ile sosyal medya hesaplarından faaliyet gösteren ve Ankara’ya dair anlatılacak hikayesi olan herkesi ‘Lavarla’ demeye çağıran oluşum, son olarak ‘Parayla Değil, Takas’la’ etkinliğinin ikincisini düzenledi. İlki ekim ayının başında gerçekleştirilen etkinlikte, sürdürülebilir bir hayatın ufak ama etkili adımları atıldı.
Organizasyona Kakule Kahve ikinci kez kapılarını açtı. Paranın geçmediği etkinlikte bir yüzük ve bileklik veren katılımcı, bir gün almayı düşündüğü pilates topunu şişireceği pompayla evine döndü. Kimi katılımcı bir sosyal medya beğenisine bir dilim kek verdi, kimi fal bakma becerisini bir montla takas etti. Bir başka katılımcı bornoz verip kitap alırken, etkinlikten haberi olmayan bazı ziyaretçilerse çantasındaki deodorantı, kolundaki saati, boynundaki şalı takas pazarına bıraktı.
KAHRAMAN ÇORBACILAR
Lavarla’ ekibi, kentliye internet sitesi üzerinden hiç sapmadığı yolları göstermeye devam ederken, Ankara’ya hayat katan bir başka oluşum ise ÇerÇöp Çorbacılar...