“İstiyorum ki yaptığım çini tabakta en fakir ev yemek yesin. Benim çinilerim herkesin olsun. Yaptığım masa her evde bulunsun. Bir ocak yapmalıyım çiniden. Güzel bir merdiven başı. Kahve fincanlarım olsun bütün kahvelerde. Zengin fakir, iyi kötü bütün evlerde. Genç, ihtiyar bütün ellerde. Sanatı müzelere hapsetmek yok. O sanat ölü sanattır. Çağımıza yakışmaz” diyen Füreya’nın eserleri, yıllardır Ankara’nın çeşitli köşelerinde yaşıyor sessiz sedasız. Bu mekanlardan Anafartalar Çarşısı, Füreya Koral’ın yanı sıra Atilla Galatalı, Cevdet Altuğ, Seniye Fenmen, Arif Kaptan ve Nuri İyem imzalı eserlere de ev sahipliği yapıyor.
90’ların başı, Füreya hayattaydı. İlk bisikletimi almak üzere gittiğimiz Anafartalar Çarşısı’ndaki seramiklerin çocuk gözüme yansımasını hatırlıyorum. Aradan 20 küsur yıl geçti. Bu kez seramik panoları ziyaret etmek için gittim Anafartalar Çarşısı’na. Neyse ki hepsi tüm görkemiyle yerli yerindeydi. Fotoğraflarını sosyal medyada paylaştım. Bir arkadaşım heyecanla arayıp, “Çocukluğumda çarşıya her gittiğimizde onları sever, parmaklarımı üzerinde gezdirirdim. O hissi hatırlıyorum” dedi.
İLHAM VERİYOR
Füreya 1910’da doğdu. 1947’de İsviçre’de seramik çalışmalarına başladı. İlk kişisel sergisini ise 1951’de, 41 yaşındayken açtı. Ünlü kuşlarıyla, Ulus’ta bir çarşıda, İstanbul’da bir otelin, pastanenin, bankanın duvarında, kimbilir daha ne çok yerde önünden gelip geçenlere ilham veriyor. Eserlerine dokunan çocukların hayatına dokunuyor.
Finallerin tarifsiz baskısından kaçmaya çalışırken tuzluğu masaya döküp tuz tanelerini sayan, Japonca öğrenmeye başlayan, hamam böceklerinin ne yediğini araştıran sınav mağduru yaratıcı dimağlardan @edattuncer, “Bu duvarlar bu tavan final haftasında ne kadar ilginç duruyor ya” tespitinde bulundu. @satur_nurrss, “Final haftası hangi diziye başlayıp geleceğimi karartsam acaba” diye sorarken, diğer twitter kullanıcıları şunları söyledi:
@ogulcangulle Final haftası Star Wars serisini yeniden izlemek.
@katrekatra Final haftası değil de sanki dersten kaçmak için temizlik haftası.
@SERAPOLAK6 Tuzluğu masaya döküp ince ince sayan arkadaşlarım var.Çünkü final haftası.
@tugba_aslann Final haftası yanlışlıkla japoncaya başlamak.
@recepozturk55 Final haftası gelen saçma sapan şeylere ilgi duyma isteği bknz: Endonezya bitki örtüsü, hamam böcekleri ne yer vs.
@Simanurturnaa Sanki final haftası değil de yerli malı haftasıymış gibi bir rahatlık...
ALDIĞIM KİLOLAR ÇANI KIRAR
Kentliler olarak her geçen gün Özgür Dönüşüm, Parayla Değil Takas’la, Zumbara, ÇerÇöp Çorbacılar gibi yeni bir oluşumla tanışıyor, deneyimliyor, öğreniyor, şehre ve hayatlarımıza yeni renkler, mutluluklar katıyoruz. Kentlinin yaşamına dokunan bu oluşumlar sosyal medya marifetiyle duyuruluyor, kısa sürede büyüyüp serpiliyor. Armağanlar ise, kentteki bu güzel girişimlerin kalbini oluşturuyor.
Son olarak Kutsal Ekonomi Çemberleri, Antalya’nın ardından Ankara’ya, parayla ilgili algıyı değiştirmeye geliyor. Ayşe Dirikman Kalıpçı’nın ve katılımcıların öykülerini anlatacağı etkinlikte, armağanın bağ kuran, dönüştürücü gücü yüreklere düşecek. 11 Haziran’da Vegisso Ev Kafe’de gerçekleştirilecek bu çemberde, “Para nedir, paraya kutsal anlamını nasıl geri verebiliriz, topluluğa yapılan yatırım ne demek, verdikçe zenginleşmek nasıl olur, yaşadığımız geçiş sürecinde birbirimize nasıl destek olabiliriz” gibi sorulara yanıt aranacak, dünyadaki kutsal ekonomi örnekleri konuşulacak.
ÇİÇEK AÇAN NOKTALARIZ
Etkinliği gerçekleştirecek Ayşe Dirikman Kalıpçı, şunları söylüyor:
“Hayatımı değiştiren öykülerim var benim. Pek çok şeyin gönülden verildiğine, armağan edildiğine şahidim. Bu armağanları doğrudan ya da para yoluyla ileten dostlarım, komşularım, akrabalarım var, bir de hiç tanışmadığım arkadaşlarım. Her biriyle bağım var, birbirine değen çemberlerde çiçek açan noktalarız. Şimdi bu armağan öykülerimizi paylaşmak üzere yola çıkıyorum.
Niyetim şudur ki çemberde yaşadıklarınız, şahit olduklarınız içinizde bir şeyleri ateşlendirsin, ilhamlar versin, gönül telimizi titreştirsin. Hayalini kurduğumuz daha güzel dünyanın mümkün olduğunu kalplerimiz biliyor, şimdi, aklımızın anlamasını beklerken kendi hayatlarımızla deneyler yapmaya devam.”
Sosyal medya hesaplarından takip edebileceğiniz feminizm.tr, şunları söyledi: “Tüm ilişki boyunca boğazında bir el varmış gibi hissetmek. Aşağılamak. Dozunda yapılmayan eleştiri. Küfür. Erkeğin izin gününde dinlenmesi, kadının izin gününde temizlik yapması. Erkeğin dışarıdan gelip annesinin, eşinin, kızının kendisine hizmet etmesini beklemesi. ‘Karı gibi yapma, karı tribi atma, kız gibi konuşma, kız gibi yürüme’ demek. #BuDaŞiddet”
@geceeyildizii “Onu giyme, bunu yapma, oraya gitme... Aşk emir kipinden ibaret değil!” derken, ‘#BuDaŞiddet’ ve ‘#aşkbudeğil’ etiketini kullanan diğer twitter kullanıcıları ise şunları söyledi:
@MissHalleyy Adet olduğunu sanki adam öldürmüşsün gibi tüm erkeklerden gizlemek, hemcinslerine bile fısıltıyla anlatmak.
@Arda_bektas1 “Kime kendini beğendiriyorsun ben beğeniyorum yetmez mi?“
@umay_09 Kadınsınız diye işinizde iyi olsanız bile, daha beceriksiz erkeklerin yükselmesi. İşte bu en hazmedemediğim, elimi ayağımı sinirden titreten #budaşiddet
PSİKOLOJİK ŞİDDETİN FARKINDA OLUN
@balthvader
‘Gençliğini Ankara’da Yaşamak İçin 10 Neden’ başlıklı yazıyı kaleme alan Onedio üyesi Oğul Üçem, “Öncelikle bu algıyı yenmemiz lazım. 5 milyon insanın yaşadığı, Türkiye ekonomisinin en canlı olduğu şehirlerden biri olan Ankara da ‘Yapabileceğim hiçbir şey yok’ demek ‘Evden dışarı çıkmaya üşeniyorum’ demektir. Yapman gereken tek bir şey var... Dışarı çık” diyor. Listenin ilk üç maddesinde gece hayatı, hafta sonu aktiviteleri ve eğitim yer alıyor. Üçem, bu maddeleri şöyle özetliyor:
“Ulaşım geceleri Ankara’da büyük bir sıkıntı olsa da, öğrencilerin kullanabileceği okul servisleri geç saatlere kadar devam ediyor. Öte yandan hafta sonları eğer saat 15.00’e kadar uyumazsanız, gündüzlerinizi çevrenizle çok daha dolu bir şekilde geçirebilirsiniz. Kent, hem Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birkaçına, hem de dünya sıralamasına girmiş okullara ev sahipliği yapıyor. Bu okullar, öğrenciler için ideal.”
DENİZİ ÖZLEMEK
Dördüncü maddede, tatil zamanları yer alıyor. Üçem, bu maddeye, “Şehrin bomboş kaldığı, huzur zamanları” notunu düşmüş. Beşinci madde tiyatrolar, altıncı madde ise ulaşım. Üçem, bu maddeyi şöyle açıklıyor:
“Yanlış anlaşılmasın. Ulaşım dediysek şehir içindeki ulaşımdan bahsetmiyoruz. Eskişehir’e yakınlığı, İstanbul’a trenle 4 saatte ya da uçakla 1 saatte gidilebilmesi kentin ulaşım avantajlarından.” Yedinci madde, kar tatilleri. Sekizinci madde tarih. Yaşlı kentimizin uzun geçmişi, müzeleri ve Anıtkabir bu maddede yer alıyor. Dokuzuncu madde ‘Denizi özlemek.’ Üçem, bu ilginç maddeyi şu satırlarla açıklıyor:
EN ACIKLI VE GÜZEL YANI
“Ankara’nın en acıklı yanı deniz kenarında olmamasıdır. Belki de en güzel yanı da budur. Ankara’ya geldiniz mi denizi özlersiniz. Acıklı değil, umut dolu bir özlemdir bu. Bir İstanbullu’nun bakışıyla Ankaralı’nın bakışı aynı değildir denize.”
‘Kutsal bilgi kaynağı’ Ekşi Sözlük’te “Cebeci’den Kızılay’a yürümek” başlığına girilen entryler 19 sayfaya ulaştı. Ekşi Şeyler internet sitesi, bu entryleri, “Sadece Ankaralıların, bu mesafeyi daha önce arşınlamış kişilerin anlayabileceği bir şey” yorumuyla paylaştı. Kentlinin Cebeci-Kızılay güzergâhındaki anıları, klavyeden sosyal medyaya döküldü.
@OzanAltunal sordu, “Sorunlarımı Koleje kadar hallediyorum ben, ne derdin vardı?” @orla_abbott, “Görüyorum ve arttırıyorum: ‘Cebeci-Kızılay-Anıttepe’ ya da ‘Anıttepe-Beşevler-Bahçelievler’ #Ankara” derken, diğer twitter kullanıcıları şu yorumları yaptı:
KURTULUŞ’TA HAYALLERİ DİNLENDİRMEK
@ozgesarikavak Gözümde canlanır koskoca mazi :)
@yselimapak Ankaralı olmak için akşam üstü Cebeci’den Kızılay’a yürümek gerek.
@protonpompacisi Ekşi’de “Cebeci’den kızılay’a yürümek” başlığını gördüm. Ağlayacağım.
Bu durumun farkında olan ‘Ankaraya3saat’, kentte ve Ankara’ya üç saatlik mesafede keşfettiği, keyif aldığı yerleri, tanıştığı insanları ve hikayeleri kaleme alıyor. ankaraya3saat.com internet sitesinden ve sosyal medya hesaplarından takip edebileceğiniz kimliği saklı yazar, kente bakışını şu cümlelerle anlatıyor:
KOCAMAN BİR KIRAATHANE
“Benim şimdilik durağım, Ankara. Enteresan bir şehir. En sevdiğim tanımını birileri zamanında yapmış: ‘Kocaman bir kıraathane gibi…’ Seçenekler hep duvarlar arkasında. Bu şehir, her şeyin ortasında ama her şeyden bir o kadar uzak. Mahremiyeti var, mahrumiyeti var. İyi niyeti bol ama heyecanı biraz eksik. Görünüşüne karar veremeyip, biraz oradan biraz buradan şekil yapmaya çalışan ergenlere benziyor. Şehrin özünü bulabileceğin yerlerin sayısı sınırlı olsa da bulduklarının sağlam karakteri Ankara’yı sevdirmeye yetiyor.”
Sevdiği mekanlar ile dükkanları da takipçileriyle paylaşan Ankaraya3saat, kentin sınırlı sayıdaki güzelliklerini yaşatmak içinse şu öneride bulunuyor:
ESNAFIN KAPISINI ÇAL
“Esnaftan alınanla, bir aile geçindirirsin, bir hayali gerçekleştirirsin, şehrin kültürünün devamlılığını sağlarsın. Nesilden nesile geçecek anılar yaratırsın. Onlardan sadece bir mal almazsın; bir sohbet, bir hikaye, bir ders, bir zevk, bir duruş alırsın. Ankara’da ister oturduğun, ister dolaştığın mahalledeki esnafların kapısını çal. Senin de uğrak bir fırının, manavın, terzin olsun.”
Artık akan suları durduran “Gidecek yer yok” mazeretine sığınmaktan vazgeçelim. Önce kapının, sonra alışkanlıklarımızın dışına çıkarsak, bir sokak müzisyeniyle, bir parkla, bir hayat hikayesiyle, sanatla, yaşamla tanış olacağız. Sesi duyulmayanları, bilinmeyenleri, parlayamayanları ise hiç sapmadığımız o sokaklarda bulacağız...
Eğitim ve bilişim camiasından internet gönüllüleri tarafından gerçekleştirilen ‘Hayalimdeki Robot’ adlı projede katılımcılar, 30-45 saniyelik videolarla hayal ettikleri robotları anlattı. 23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak kabul edildiği 1927 yılına atfen bin 927 çocuğa ulaşması hedeflenen oluşum, beklenenin üzerinde bir ilgiyle karşılaştı ve 3 binden fazla çocuğun hayallerine ev sahipliği yaptı.
Yaşama iyilik ve şefkatle dolu bir tohum atıldığında, çoğu zaman peşi sıra başka güzellikler de geliyor. Oluşumu duyan pek çok kişi, ücretsiz eğitimler düzenlemek, robot parçaları göndermek, projeye destek vermek için gönüllü oldu.
TÜM DİLLERİ KONUŞABİLSİN
www.hayalimdekirobot.com internet sitesi ve sosyal medya hesaplarından takip edebileceğiniz projeye dahil olan katılımcılar, birbirinden renkli hayaller kurdu. Çizimleriyle, maketleriyle kamera karşısına geçen çocuklar, hayallerindeki robotu anlattı. Bu sınırsız dünyayı, ‘Hayalimdeki Robot’ youtube kanalından inceleyebilirsiniz. Birçok yetişkinin aksine dünyayı nasıl güzelleştirebileceğinin farkında olan çocukların, hayallerindeki robotta olmasını istediği özelliklerden bazıları ise şunlar:
“Güneş enerjisiyle çalışsın. Çöpleri temizlesin ve geri dönüşüm yapabilsin. Engellilere, hamilelere ve yaşlılara yardım etsin. Hayvanlarla konuşabilsin. Annemle babamın işlerini yapsın, böylece ailem bana daha çok vakit ayırabilir. Apartmanda oturduğum için hiç arkadaşım yok, bana arkadaşlık yapsın. Dünyadaki bütün dilleri konuşabilsin. Origami yapabilsin. Uçabilsin. Kendi icatları olsun. Kayıp eşyaları bulsun. Sesimi analiz edip, sadece benim komutlarımı dinlesin. Güvenlik için yüz tarama sistemi olsun. Arama kurtarma çalışmalarında kullanılabilsin.”
GELECEK HAREKETİ
Bugün, projeye katılan her çocuğa katılım belgeleri ve çeşitli kitaplar gönderiliyor. Ankaralı, Manisalı, Konyalı, Şırnaklı çocuklar, hayallerine değer verilmesinin bir nişanesi olarak saklayacak bu belgeleri. Sponsorların sağladığı imkanlarla, çeşitli hediyeler de çocuklara ulaştırılacak.