Cevap: 26 yıl öncesinde tavandan borçlansaydınız da bugünkü emekli maaşınıza çok fazla katkısı olmazdı.
MEMURLUKTAN EMEKLİ OLACAKSINIZ
Soru: 47 yaşındayım, farklı sosyal güvenlik statülerinde uzun yıllar çalıştım. Bağ-Kurlu olarak 1993-1998 yılları arasında kesintisiz 5 yıl, SSK’lı olarak 1998-2012 yılları arasında kesintisiz 15 yıl (primler tavandan ödendi), Emekli Sandığında 2012 girdim halen çalışıyorum. Memurlukta kalırsam düşük bir derece ile ve düşük bir maaşla mı emekli olurum? SSK’lı olarak tavandan prim ödeyerek emekli olursam emekli maaşım daha mı yüksek olur? Hakan Mısır
Cevap: Özetle, emekli aylığını belirlemede ortalama aylık kazancınız ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucu bulunan rakam emekli aylığınız oluyor. Prime esas kazanç yüksekse emekli aylığınız da o oranda yüksek oluyor. Statüye gelince de son 7 yılda hangi sosyal güvenlik sisteminde hizmetiniz varsa onun üzerinde emekli oluyorsunuz. Sizin durumunuzda emekli sandığından emekli olacaksınız. Bu durumda da emekli ikramiyesi alacaksınız. Sizin durumunuzda emekli maaşınızı etkileyecek fazla bir durum yok. Memurluktan emekli olabilirsiniz.
BABANIZDAN MAAŞ ALABİLİRSİNİZ
Soru: Annem dedemden aylık alıyor, babamdan da maaş alması için askerlik borçlanması yatırdık. Ardından bize yazı geldi dedem üzerinden aldığı maaştan feragat etmesi şartıyla babam üzerinden maaş bağlanabilir yazıyordu. Babam da dedem de 2008 öncesi vefat etti. Anneme çift maaş bağlanması gerekmez mi? İsa Cansız
Bu da toplam konutların yüzde 55’e yakınının sigortalı olduğu anlamına geliyor. Bunların bir kısmı, ev sahipleri tarafından, ‘deprem ülkesiyiz, her an deprem olabilir, evim yıkılırsa devletten yardım beklemek yerine sigortamı yaptırayım’ bilinciyle sigortalanmış konutlar ve bu konut sahipleri her yıl da düzenli poliçelerini yeniliyor. Bu poliçelerin hiçbirinde sorun yok. Bir kısmı ise bankadan kredi ile alınmış konutlar ve zaten sigorta zorunlu olduğundan banka da otomatik deprem sigortasını yaptırmış ve her yıl da yeniliyor. Bu şekilde yapılmış sigortalarda da sorun yok. Bu konutlar olası bir depremde zarar görürse, Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) konutun yeniden inşa bedeli neyse tamamını öder.
UCUZ PRİMLİ POLİÇELER
Sorun, yeni elektrik ve su abonelikleri nedeniyle yaptırılan sigorta poliçelerinde. Malum, deprem poliçesi olmadan elektrik ve su aboneliği işlemleri yapılamıyor. Peki, sorun nerede? Vatandaşın, bu işlemler için ucuz primle yaptırdığı sigorta poliçelerinde. Şöyle anlatayım. Vatandaş, aboneliğini yenilemek için elektrik ya da su idaresine gittiğindi yetkili kişi, ‘DASK poliçen yoksa işlem yapamam, poliçeni yaptır öyle gel’ diyor. Vatandaş da kapıdan çıkıp, en yakın sigorta acentesine gidip, ‘bana ucuz yollu poliçe yap da şu işimi göreyim’ diyor. Acente de 70 liraya poliçeyi düzenleyip, vatandaşa veriyor. Konutun metrekaresi neymiş, hangi deprem bölgesindeymiş; bunların hiçbiri önemli değil, maksat vatandaşın işi görülsün. Primin ucuz olması için de konutun metrekaresi düşük, deprem risk bölgesi de farklı gösteriliyor. Vatandaş da o poliçeyle elektrik, su işlemlerini hallediyor; soranlara da ‘benim DASK’ım var’ diyor, işin kötüsü kendi de buna inanıyor.
ELAZIĞ’DA ORTAYA ÇIKTI
Bugün için İstanbul’da 100 metrekare konut için ödenecek deprem sigortası primi 266 lira. Karşılığında da depremde konut zarar görürse DASK, yeniden inşa bedeli olarak 115 bin liraya yakın hasar ödüyor. Türkiye genelinde ortalama zorunlu deprem sigorta primi ise 150 lira. Ne mi demek istiyorum? Vatandaşın evi 100 metrekare, birinci derecede deprem bölgesindeyse, ancak prim ucuz olsun diye metrekaresi düşük ve risksiz deprem bölgesinde gösterilmişse; depremde konut yıkılırsa DASK’ın ödeyeceği hasar da ona göre olur. Vatandaş da 115 bin lira hasar alacağına taş çatlasa 15-20 lira alır.
Şimdi birileri diyecek ki, ‘canım böyle ne kadar poliçe vardır ki?’. Araştırma yaptım. El değiştiren konut sayıları ile kiralanan konut sayılarına ve elektrik, su aboneliklerine baktım. Benim tahminim primi ucuz olsun diye bilgileri sigorta sistemine yanlış girilmiş bir milyondan fazla DASK poliçesi var. Daha da vahimini söyleyeyim; Elazığ ve Malatya’da da böyle yapılmış poliçeler var ve maalesef bu konutların bazıları da depremde yıkılmış. Şimdilerde bu konut sahipleri, ‘DASK hasarımızı öder mi, öderse ne kadar öder, poliçe de böyle yazıyor ama tamamını alabilir miyim?’ diye soruyor.
Acentelerle de konuştum; ‘ben yapmasam, vatandaş diğer acenteye gidecek o yapacak, o yapmasa mutlaka yapacak birisi olacak’ diyorlar. Kimse yapmamalı. Çünkü vatandaşa iyilik değil, kötülük yapılıyor; daha da önemlisi yanlış beyan ile vatandaş da, sigortayı düzenleyen de bir anlamda suç işliyor.
Cevap: Yenileme garantisi şirketten şirkete değişiyor. Aynı şirketten tamamlayıcı sağlık sigortası yaptırırsanız ve şirketiniz de yenileme garantisini devam ettirirse sorun yaşamazsınız. Ancak kimi şirketler özel sağlıktan çıktığınız anda yenileme garantisini iptal ediyorlar. Tamamlayıcı sağlık sigortası yaptıracağınız şirket sizi yenileme garantisi dahil tüm haklarınızla alıyorsa sorun olmaz.
EMEKLİ YAŞINI BEKLEYECEKSİNİZ
Soru: 1992 doğumluyum 1000 günün çok üzerinde bir prim gün sayım var. 8 aydır işsizim. Primi geri almak istiyorum. Bunun için dava açmayı düşünüyorum. Alabilir miyim? İlhan Altun
Cevap: Kanunda belirtilen yaş şartını –ki, kadınlar için 58, erkekler için 60 yaş- doldurduğu halde emekli aylığı bağlanamayanlar primlerini iade alabilir. Daha açık bir anlatımla emeklilik yaşını doldurmanıza rağmen ancak ödediğiniz primler emekli olmanıza yetmiyorsa, SGK’dan primlerinizin iadesini isteyebilir, toplu ödeme alabilirsiniz. Sizin durumunuzda henüz 28 yaşındasınız. Bu şartlarda 1000 günlük priminizi iade alamazsınız. Eğer yaşınız 60 olsaydı o zaman prim iadesi hakkından yararlanabilirdiniz.
MALULEN EMEKLİ OLAMAZSINIZ
Soru: 1984 doğumluyum, 1996 yılında böbreğimin birisi alındı. 2006 yılından beri SSK’lı çalışıyorum. Vergi indiriminden emekliliğe hak kazanabilir miyim? Yunus Doğru
Cevap: Malulen emekli olabilmek için çalışma gücünüzün en az yüzde 60’ını kaybetmeniz gerekiyor. Bunun da SGK Sağlık Kurulunca tespit edilmesi gerekiyor. Tespit sonrası en az 10 yıl çalışılmış ve toplam 1800 gün prim ödenmesi halinde emekli olup, maaş alabilirsiniz. Ancak tek böbrekli olmanız yüzde 60 engelli raporu almak için yeterli değil. Dolayısıyla emekliliğe hak kazanamazsınız.
OKUL SÜRESİ YIPRANMAYI KAPSAMAZ
Özellikle Elazığ'da çadır kentleri gezdim, halkla sohbet ettim, sigortacılarla ve ticari işletme sahipleriyle konuştum. İşin ekonomi ya da sigorta boyutundan hiç bahsetmeyeceğim. Durum ortada; gerek zorunlu deprem sigortası gerekse de diğer sigortalar neredeyse yok denecek kadar az. Hadi konutların bir kısmının bir nedenden dolayı deprem sigortası var, ama yıkılan binaların altındaki işletmeler deprem sigortası kapsamına da girmediğinden hiçbir sigortaları yok. Hal böyle olunca da devletten yardım bekleniyor. Bu konulara derinlemesine önümüzdeki yazılarımda değineceğim; asıl Elazığ izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
YAŞAM NORMALE DÖNMÜŞ
Aslında şehrin genelinde deprem bölgesi ya da afet bölgesi havası yok. Bunu niye söyledim. Giderken öyle bir his içindesiniz ki, sanki sağda solda onlarca yıkılmış, ağır hasar almış sıra sıra binalar göreceksiniz. Belki de Gölcük depremini yaşayıp, gördüğüm için böyle bir hisse kapıldım. Elazığ, öyle değildi. Belli semtlerde hasarlanmış ya da yer yer yıkılmış binaları görüyorsunuz. Zaten, hasarlı binaların yıkımları başlamış ve bir hayli de yol alınmış. Öyle ki, bakıyorsunuz bir bina ağır hasar almış hemen yanındaki ise sapasağlam duruyor. İlgililerle konuştum, depremde ağır hasar alıp da yıkılan binaların en yenisinin 45 yıllık olduğunu söylediler. Bunlar da Elazığ’daki konut stoğunun yüzde 30-35’i kadar ve çoğu da hasar görmüş. İşte o zaman, ‘deprem öldürmez bina öldürür’ görüşünün ne kadar doğru olduğunu bir kere daha anlıyorsunuz.
Şehrin diğer binaları ise yeni yapılmış ve hiçbirinde sıva çatlağı bile yok. Zaten, Elazığlılar da zaman içinde bu yeni binalara taşınmış. Konutların en küçüğü ise 230 metrekare ve fiyatları da en düşük 500-600 bin liralardan başlıyor. Şehrin merkezinde, pazar yerlerinde; depremin etkilemediği semtlerde –ki, bunlar çoğunluk bölgeler- dolaştım. Kalabalık, canlı; halk sokaklarda dolaşıyor, alışveriş yapıyor. Elazığ’da yaşam, normale dönmeye başlamış.
EN BÜYÜK ÇADIRKENT
Dikkatimi çeken bir hususu daha paylaşayım. Elazığ’ın en büyük çadırkenti Kültür Park’a gittim. Burada yaklaşık 500’e yakın çadır kurulmuş. İlgililerle sohbet sırasında, “Çadırlarda yaşayanlar Elazığ’ın yerlisi değildir, buranın yerlisi çadırda kalmazlar” dediler. Peki, neden? Biraz araştırdım, yetkililere sordum; “Elazığ’da akrabalık ilişkileri çok kuvvetlidir, evi zarar görenler ya akrabalarının yanına taşındılar ya da başka illerdeki akrabalarına gittiler” dediler. O zaman da akıllara şu soru geliyor; çadırlarla yaşayanlar kim? Durum özetle şöyle: Son yıllarda Elazığ; Bingöl, Tunceli gibi başka illerden ciddi göç almış. Gelenlerin tamamına yakını da kendi bölgelerinde iş bulamayan ve Elazığ’a iş bulma ümidiyle gelenlermiş. Bu vatandaşlarımız da orta ve düşük gelir grubunda kişiler ve daha ucuz olduğundan eski evlerde oturuyorlarmış. İşte depremde o binalar yıkılmış ve çadırlarda yaşayanlar da bu aileler.
Tespitlerim sonucunda şunu net olarak söyleyebilirim. Marmara ve Van depremlerinden sonra acil müdahale, arama-kurtarma konularında çok başarılı bir noktaya gelmişiz, hatta dünyada birçok ülkeye örnek olur durumdayız. Aynısı deprem sonrası yaraları sarma konusu için de geçerli. Büyük depremlere hazırlık konusunda tek bir eksiğimiz var; o da, bina kalitemiz. Bu da işin en önemli tarafı zaten.
Bugün üçü kamu, üçü özel sermayeli olmak üzere altı katılım bankası faaliyet gösteriyor. Bu bankalar arasında Emlak Bank geçen sene katılım pazarına girdi. Biraz da rakamsal verileri paylaşayım. Katılım bankalarının aktif büyüklüğü ise 286.4 milyarın üzerinde. 2019 sonu itibariyle katılım bankalarının topladığı fonlar bir önceki seneye oranla yüzde 57 artarak, 219.6 milyarın üzerine çıktı. Bu fonların 91.2 milyarı Türk parası cinsinden fonlardan, 109.6 milyarı da yabancı para cinsinden fonlardan oluştu. 2018 yılı ile mukayese edersek, TL cinsinden fonlarda yüzde, yabancı para fonlarında da yüzde 57 artış oldu.
KULLANDIRILAN FONLAR ARTIYOR
İşin bir de kullandırılan fonlar tarafı var. Burada da ciddi artış yaşanıyor. Geçen sene 160.5 milyar liranın üzerinde fon kullandıran katılım bankaları, bu alanda da yüzde 23 artış gerçekleştirdiler. Kullandırılan fonların 90.7 milyarı TL cinsinden, 69.8 milyarı da dövize endeksli kredilerden oluştu. Kullandırılan TL cinsi fonlarda yüzde 22,
dövizde de yüzde 23 büyüme oldu.
2019 yılı itibariyle katılım bankalarının toplam finans pazarındaki payına da bakıldığında, toplanan fonlardaki payı yüzde 8.4, kullandırılan fonlardaki payı yüzde 5.5, toplam aktifte yüzde 6.3, net karda da yüzde 4.9 oldu. Tüm bu alanlarda da bir önceki seneye oranla artış yaşandı. Özetleyecek olursak, katılım bankaları 2019 yılı hemen hemen her alanda başarı ile kapattı.
2020’DE NELER OLACAK?
Gelelim 2020’de faizsiz finans alanında atılacak adımlara. Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Programında yapılacaklar detaylı yer alıyor. Önemli gördüğüm birkaçını paylaşayım. Bunlardan biri, faizsiz finans sistemine ilişkin ürün ve hizmetlerin çeşitliliğinin artırılması ki, bu alanda bu yıl düzenlemeler yapılacak. Nedir bunlar derseniz? Kurumsal faizsiz borç uygulamalarının teşvik edilmesi, faizsiz finans alanında en iyi uygulama örneği olan sukuk ihracının yapılacak olmasını sayabilirim. 2020’de planlananlardan biri de emtia murabahası (peşin alınan malın vâdeli kârlı satımı) işlemlerinin yurtiçinde gerçekleştirilebilmesi için kira sertifikasına, elektronik ürün senedine veya hisse senedi portföyüne dayalı platformların oluşturulacak olması. Belirttiğim gibi bunlar benim 2020’de önemli gördüğüm yapılacak düzenlemeler.
2020’ye yönelik katılım bankaları özelinde bir tespit de daha bulunayım. Merkez Bankası’nın üst üstü aldığı kararlarla faizler hızla aşağı indi ve önümüzdeki dönemde biraz daha inecek gibi gözüküyor. Bu da şu anlama geliyor; 2020’de bankalar, reel ekonomi odaklı olacaklar, üretimi, ticareti destekleyecekler. Bu noktada da asli işleri reel sektörü desteklemek olan katılım bankaları, pazarda ağırlığını hissettirecek.
BAŞTA ev hanımları olmak üzere herhangi bir sosyal güvenlik sistemine tabi olmayanların merak ettiği konuların başında; dışarıdan prim ödeyip emekli olup olamayacakları geliyor. Kimileri, ‘toplu prim ödeyip, emekli olabilir miyim?’ diye soruyor. Geçmişte belirli bir dönem çalışmış ve bundan dolayı da prim ödemiş ama ödediği primler emekliliğine yetmeyenler de dışarıdan prim ödeyip ödeyemeyeceğini merak ediyor. Hepsine açıklık getireyim. Tüm bu soruların cevabı var; o da, isteğe bağlı sigortalılık.
Peki, kimler, isteğe bağlı sigortalı olabilir? Herhangi bir sosyal güvenlik sistemine tabi olmadan çalışanlar, başta ev hanımları olmak üzere herhangi bir işte çalışmayanlar, sigortalı olarak çalışmakla birlikte bir ay içinde 30 günden az çalışan ya da tam gün çalışmayanlar isteğe bağlı sigortalı olup, belirli dönem prim ödeyip, emekliliğe hak kazanabilir. Tabi, bunun için 18 yaşını doldurmuş olmak gerekiyor.
KİMLER SİGORTALI OLABİLİR?
İsteğe bağlı sigortalı olunduğunda Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bağlıymışsınız ve zorunlu sigortalıymışsınız gibi her ay düzenli ve eksiksiz primleri öderseniz; süre sonunda emekli olup, emekli aylığı alabilirsiniz. İsteğe bağlı sigortalılıktan geçmişte çalışıp, ara vermiş, bundan dolayı da prim gün sayısı eksik olanlar da yararlanabilir. Böylece eksik prim gün sayılarını tamamlayıp emekli olabilir, emekli maaşı alabilir, sağlık hizmetinden de yararlanabilirler.
İlk kez isteğe bağlı sigortalı olacaklar, SGK’nın, isteğe bağlı sigorta giriş bildirgesini doldurup, ikamet ettikleri ildeki SGK merkezine başvurabiliyor. Başvuru, SGK’nın kaydına girdikten sonra artık sigortalı oluyorsunuz. Bundan sonra yapılması gereken her ay düzenli olarak sigorta primlerini ödemek. Geçmişte isteğe bağlı sigortalı olup da bir nedenden dolayı primlerini yatırmayanlar ya da sigortalılığını iptal ettirenler; SGK’ya dilekçe ile başvurmaları halinde sigortalılığı yeniden başlatabilirler.
İsteğe bağlı sigortalı olmanın bir avantajı da genel sağlık sigortası kapsamına girilmesi. Sigortalı olunduğunda otomatik genel sağlık sigortalı da olunuyor ve devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanılıyor. Aynı haktan sigortalı olanların bakmakla yükümlü olduğu kişiler de yararlanıyor. Tek bir şart aranıyor; o da, geçmişte sigorta prim borcu olmaması.
YILLIK 11.301 LİRA
Cevap: 1979 sigorta girişli olduğunuz için emekli olabilmeniz için 25 yılı tamamlamanız, 5000 prim gün sayısını doldurmanız ve 44 yaşını da doldurmanız gerekiyor. Yaşınız 54 olduğu için yaş açısından bir sorununuz yok. Ancak emekli olabilmeniz için 2000 prim gün sayısına ihtiyaç var. Yani 5 yıl 4 aydan biraz fazla daha prim ödemeniz gerekiyor. 18 ay askerliğinizi borçlanıp, 450 gün prim gün sayısı daha kazanabilirsiniz. Böylece 1550 prim gününe ihtiyacınız kalıyor ki, bu da 4 yıl 2.5 ay demektir. Askerlik borçlanması yapıp, 4 yıl 2.5 ay daha çalışıp prim öderseniz 58 yaşında emekli olabilirsiniz.
EMEKLİ AYLIĞINIZ YÜKSELİR
Soru: 1974 doğumluyum. Halen Bağ-Kurluyum ve 9000 gün prim ödemem var. Yaştan dolayı emeklilik bekliyorum. Ancak prim ödemeye devam ediyorum. Primimi artırmamın bana emekliliğimde bir faydası olur mu? İrem Kuşan Bülent Gürsoy
Cevap: Geçmişte yatırdığınız prim tutarlarının emekliliğinizde alacağınız emekli aylığına katkısı farklı olacaktır. Eğer asgari ücret üzerinden yatırılmışsa alacağınız maaş düşük, yok asgari ücretin iki katı ve üzerinde prim yatırılmışsa emekliği maaşınız da ona göre yüksek olacaktır. Prim gününüzü doldurduktan sonra asgari ücret üzerinden prim yatırmaya devam ederseniz emekli aylığınız fazla etkilenmez. Ancak prim gününüzü doldurduktan sonra prim yatırmaya devam ederseniz emekli aylığınız da yükselir.
65 YAŞ AYLIĞI BAĞLANMAZ
Soru: Ölüm aylığı alan kişi, aynı anda yaşlılık aylığı da alabilir mi? Dilek Tomak
Sigorta pazarı geçen yıl rekor büyüme gerçekleştirdi. 2019’da sigorta şirketleri toplam 69.2 milyar liralık prim üreterek, bir önceki seneye oranla yüzde 26.7 büyüme gerçekleştirdiler. Türkiye ekonomisi geçen senenin üçüncü çeyreğinde yüzde 0.9 büyümüştü. Sigortacılar bu oranla, büyümede birçok sektörü geride bıraktı. Sigorta pazarı 2018 yılında ise yüzde 17.4, 2017’de de yüzde 15 büyümüştü. Hatta 2018’de reel anlamda büyüme değil, yüzde 2’nin üzerinde küçülme bile yaşanmıştı.
SAĞLIK YÜZDE 34 BÜYÜDÜ
Türkiye Sigorta Birliği (TSB), sigorta pazarının 2019 yılı rakamlarını açıkladı. Toplam prim üretiminin 57.8 milyar lirası; kasko, trafik, yangın gibi hayat dışı sigorta branşlarından gelirken, hayat sigortalarında ise 11.3 milyar liralık üretim gerçekleştirildi. Geçen yıl hemen hemen tüm branşlarda yüksek büyüme hızı yakalandı. Örneğin, 8.3 milyar sigorta priminin üretildiği sağlık sigortalarında büyüme yüzde 34’e yakın olurken, kasko sigortalarında 9.4 milyar lira prim üretilerek, yüzde 20’ye yakın büyüme gerçekleşti. Sigorta pazarının lokomotifi olan trafik sigortalarında da 18 milyar lira prim üretildi ve yüzde 17.73 büyüme yakalandı. Yine sektörün lokomotifi olan yangın ve doğal afet sigortalarında 8.4 milyar prim üretildi ve yüzde 21’in üzerinde büyüme yaşandı.
SON 10 YILIN REKORU
Ama asıl rekor hayat sigortalarından geldi. 11.3 milyar lira primin üretildiği hayat sigortaları yüzde 64.1 büyüdü ki, bu hayat sigortalarında büyüme anlamında son 10 yılın rekorudur. 2018 yılında hayat sigorta pazarı reel anlamda yüzde 15.9 küçülmüştü. 2017 ise hayat sigortacılığında en iyi yıllardan biri olmasına rağmen o yıl bile büyüme yüzde 35’lerde kalmıştı. Peki, ne oldu da hayat sigortaları bu kadar büyüdü? Önce şu tespiti yapalım, hayat sigorta pazarının üçte ikisi banka kredileri ile yapılan hayat sigortalarından oluşuyor. Daha açık bir anlatımla bankalar verdikleri her kredi ile birlikte bir de de tüketiciye hayat sigortası yapıyor. 2019’un özellikle son yarısında konut ve tüketici kredilerinde yaşanan ivmelenme hayat sigorta pazarını da büyüttü. İşte bu yüzde 64’lük büyümenin büyük bir kısmı da kredili hayat sigortalarından kaynaklandı.