Sadece kamuda çalışan işçiler kadroya alınacak, özel sektörde çalışanları kapsamıyor.
2-) Tüm kamuda çalışanlar haktan yararlanacak mı?
Genel merkezi bütçe kapsamındaki tüm kamu kurum ve kuruluşları ile özel bütçeli idareler, denetleme ve düzenleme kuruluşlarında çalışan 450 bin çalışan yararlanacak. Ayrıca mahalli idareler, yerel yönetimler, il özel idareleri ve mahalli idarelerin birliklerinde çalışan 400 bin işçi de kadroya alınacak.
3-) Kadroya geçerken yaş şartı aranacak mı?
Hayır, şartı aranmadan kadroya alınacak.
2018’de, 4.5 milyon çalışan, otomatik katılım sistemiyle bireysel emekliliğe dahil edilecek. 1 Ocak 2017’de, 45 yaş altı tüm çalışanların BES’e girmesine imkan tanıyan otomatik katılım uygulaması ilk olarak bin ve üzeri çalışanı olan işletmelerden başladı ve 2.1 milyon kişi işverenleri tarafından sisteme sokuldu. 1 Nisan 2017’de ise otomatik katılımın ikinci etabı devreye girdi; 250 ila 999 çalışanı olan özel sektör şirketleri ile tüm memurlar sisteme dahil edildi ve 2.3 milyonu memur, 1.8 milyonu da özel sektör çalışanı olmak üzere 4.1 milyon kişi BES’e giriş yaptı. Ardından, 1 Temmuz 2017’de, ağırlıklı tekstil, hazır giyim, taşımacılık, eğitim, inşaat, sağlık, gıda, imalat sektörlerinde faaliyet gösteren ve 100-250 arası çalışanı olan işletmelerdeki 2.2 milyon kişi otomatik BES’lendi. Böylece 2.3 milyonu kamu, 6.2 milyonu da özel sektör çalışanı olmak üzere toplam 8.5 milyon kişi, 2017 yılında sisteme girmiş oldu.
261 BİN MEMUR GİRECEK
2018 ile birlikte otomatik BES’in yeni etabı da başlıyor. İlk olarak 1 Ocak 2018’de çalışan sayısı 50 ile 100 arası olan özel sektör şirketleri ile belediyeler, il özel idareleri ve KİT’lerdeki memurlar sisteme alınacak. Yılın ilk ayında, 21 bine yakın şirkette çalışan, 45 yaş altı, 1.1 milyon kişi ile 261 binin üzerinde memur; toplamda da 1.3 milyon kişi işverenleri tarafından otomatik BES’e dahil edilecek. 1 Temmuz 2017’de ise, 10-50 çalışanı olan özel sektör şirketleri devreye girecek ve 220 bine yakın işletmedeki 3.1 milyon çalışan BES’e giriş yapacak. 2018 yılında, toplam 4.5 milyon kişi, bireysel emeklilik sistemi ile tanışacak.
Otomatik katılımın başladığı 2017 yılında beklenti ile sonuçlar maalesef birbiri ile örtüşmedi. Kamudan sisteme giren 2.3 milyon çalışanın yüzde 50’ye yakını sistemden ayrıldı. Özel sektörden giren 6.2 milyon çalışanın da yüzde 61’i çıkış yaptı. Toplamda sisteme dahil edilen 8.5 milyon çalışanın yüzde 58’i otomatik BES’ten ayrıldı. Ancak 1.1 milyonu kamu çalışanı, 2.4 milyonu da özel sektör çalışanı olmak üzere toplam 3.6 milyon kişi de sistemde kalarak, tasarruf etmeye başladı.
ÇALIŞANLARI NELER BEKLİYOR?
Peki, 2018’de sisteme girecek 4.5 milyon çalışanı neler bekliyor? İşte, yeni girecekler için otomatik BES kılavuzu.
- Yılın başında gireceklerin maaşlarından şubat başında ilk kesinti yapılacak.
FAİZSİZ sigortacılık, bir başka adıyla da katılım sigortacılığı, resmen başladı. Hazine, yaklaşık bir seneye yakındır üzerinde çalıştığı katılım sigortacılığının detaylarını belirledi ve 20 Eylül’de de yönetmelik olarak yayımladı. Faizsiz sigortacılık yapacak olan şirketlere de üç aylık süre tanıdı. İşte, o süre, 20 Aralık’ta doldu ve sigortacılıkta yeni dönem başladı.
FAİZSİZ DÖNEM
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e göre, düzenleme ile katılım sigortacılığının pazar payının artacak ve 2023’te, katılım sigortacılığının payı yüzde 10 olacak, 300 milyar liralık prim ve fon büyüklüğünün yaklaşık 30 milyar liralık kısmı katılım sigortacılığı ile emekliliği ürünlerinden oluşacak.
Faizsiz sigortacılık ile amaç, faize duyarlı kesimin gönül rahatlığı ile sigorta yaptırması. Daha önce yaptıramıyor muydu? Aslında yaptırıyordu. Hali hazırda bir-iki şirket sadece katılım sigortacılığı yapıyor, bazı şirketler de geleneksel sigortacılığın yanında faizsiz sigortacılığı uyguluyordu, ancak yasal sınırlar net değildi. Sınırlar çizilmiş oldu. Şunu da belirtmekte fayda var, faize duyarlı kesim trafik, deprem sigortası gibi zorunlu olan sigortaları zorunluluktan yaptırıyordu ama kaskoydu, konuttu gibi isteğe bağlı sigortalardan uzak duruyordu. Beklenti, katılım sigortacılığı ile bu kesimin artık gönül rahatlığı ile sigorta yaptırması.
Gelelim, katılım sigortacılığının nasıl uygulanacağına. En basit haliyle anlatayım. Sistemin temel noktası ve geleneksel sigortacılıktan farkı, sigortalılara belli bir dönem sonunda prim iadesi yapılacak olması. Katılım esasına göre çalışacak olan şirket, bir sigorta havuzu kuracak ki, buna risk fonu denecek. Sigortalıların ödediği primler bu havuzda toplanacak.
YA PARA İADE YA PRİM İNDİRİMİ
Bir anlamda sigorta yaptıran vatandaş, şirkete ortak olacak. Başta yatırım yapılacak alanlar olmak üzere havuzun idaresi faizsiz esaslara uygun yürütülecek. Tüm hasarlar, şirketin genel giderleri, komisyonlar havuzdan karşılanacak. Ve belli bir dönemin sonunda havuzda bir para kalırsa bu para sigortalılara dağıtılacak. Katılım sigortacılığında buna da bakiye iadesi deniyor.
Dağıtılacak derken; burada da birkaç yol izlenecek. Biri, hasar alsın almasın, sigortalılar arasında eşit paylaştırılabilir. İkincisi, hasar almayanlara bakiye iadesi yapılabilir. Üçüncüsü, para iadesi yapılmayıp, sigortalılara prim indirimi uygulanabilir. Katılım sigorta şirketi, hangi dönemlerde bakiye iadesi yapacağını, hangi usule göre yapacağını ve ne kadar yapacağını sigortalılarına duyuracak. Yeri gelmişken belirteyim, hayat sigortaları için de katılımcı yatırım fonu kurulacak ve sigortalıların, yani katılımcıların, ödedikleri primler ve bunların getirileri bu fonda toplanacak.
Özellikle son dönemde, faizsiz finans sisteminin gelişmesi için düzenlemeler yapıldı, yapılmaya da devam ediyor.
Son Torba Yasada, katılım bankalarının yatırım yapabilecekleri, Hazine’nin de kaynak aktaracağı bir fon kurulması bunlardan biri.
Diğer taraftan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) faizsiz finansman kanun taslağı hazırladı ve ilgili tarafların görüşüne sundu. Bunlar da gösteriyor ki, 2018’de faizsiz finansmanın gelişmesi için önemli adımlar atılacak.
YENİ yıla sayılı günler kala 13 milyon emekli ile 3 milyondan fazla memur, 2018’in başında alacağı zammı merak ediyor. Memur ve emeklileri ocak-temmuz olmak üzere senede iki kere zam alıyor.
Zam oranları ise toplu sözleşmeye göre önceden belirleniyor, geçmiş 6 aylık enflasyondan kaynaklı bir fark oluşursa da bu fark zam oranının üzerine maaşlara yansıtılıyor.
İşçi ve Bağ-Kur emeklileri de memurlar gibi senede iki kere zam alıyor ve zam oranı da bir önceki 6 aylık dönemde, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) tarafından açıklanan, TÜFE’deki enflasyon oranına göre hesaplanıyor.
Önce, memur emeklileri ile görevdeki memurların yeni yılda alacakları zam ile başlayalım. Kısa bir bilgi vereyim. Memur ve emeklileri; geçmiş yıllarda yapılan toplu sözleşmeye göre zam oranları, 2017 Ocak ayında yüzde 3, temmuz ayında yüzde 4 olarak belirlenmişti. Ocak ayında enflasyon kaynaklı bir fark oluşmadı, temmuz ayında ise yüzde 2.89 fark oluştu ve zam oranı yüzde 6.89 oldu.
HÜRRİYET’in , 6 Aralık’ta düzenlediği Türkiye Finans Forumu’nun, Sermaye Piyasaları Oturumu’nda konuşulanlar ve katılımcıların sermaye piyasalarının gelişimine yönelik verdikleri bilgiler önemliydi; özellikle de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) tarafı. Önemliydi, çünkü 1 Ocak 2018’den itibaren emeklilik şirketlerinde, bugün için biriken 75 milyar liralık fonun yönetiminde önemli değişiklik olacak. Büyük tartışmalara neden olan; emeklilik şirketlerindeki fonların yüzde 40’ından fazlasını aynı portföy yönetim şirketi tarafından yönetilemeyeceğine yönelik uygulama, yeni yılla birlikte başlıyor. Emeklilik şirketleri artık, bir şirket yerine en az 4 portföy yönetim şirketi ile çalışacak. Bu da 75 milyar liralık fonun el değiştireceği anlamına geliyor.
Nitekim, panelde, bu konu gündeme geldi ve portföy yönetim şirketleri uygulamanın, yaratacağı sıkıntıya dikkat çekti. Yeni uygulama, rekabet ortamını artırır gibi görünse de fon yönetiminin, performansa dayalı olduğu söylenerek, yatırım yapabilecek ve performans gösterecek portföy şirketlerinin sayısının az olduğu belirtildi. Daha da önemlisi emeklilik sektöründe 75 milyar TL olan varlığın, yüzde 60’ının bir gecede hem yönetiminin hem karar alma sürecinin değişeceği; bunun da yatırım kararlarını etkileyeceği söylendi.
SİSTEME ENTEGRE OLMUYOR
Ama panelde asıl dikkatimi çeken ve bana ilginç gelen, Borsa İstanbul (BİST) Başkanı ve Türkiye Varlık Fonu Başkan Vekili Himmet Karadağ’ın bireysel emeklilik hakkındaki söylemleri oldu. Sizlerle de paylaşayım. Karadağ, sermaye piyasasının güven artırıcı ürünlere ihtiyacı olduğunu belirterek, bu ürünlerin de mevcut sistemle uyumlu olması gerektiğini söylüyor.
“Bizim güzel ürünlerimiz var ama mevcut sistemle o kadar uyumsuz ki, bazen ölçeğini yakalamamış oluyor” diyen Himmet Karadağ, bu noktada sözü BES’e getiriyor ve şu tespiti yapıyor: “BES bizim çok güzel bir ürünümüz ama hiçbir taraf uyumu yok, sisteme entegre de olmuyor.” Ardından da konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Bireysel emeklilik hakkında kitap yazsak, 2 saat konuşsak yine yetmez. Yani, o kadar dolu olduğumuz bir ürün. İlk başlangıç hikayesini biliyorsunuz, ana paradan vergi alındığı bir şekilde başladı. Bir anlamda sermayenin vergilendirilmesi gibi bir uygulama ile başladı. Şimdi ise biraz daha düzeldi, regüle edildi.”
SEKTÖRÜN UÇMASI LAZIM
Himmet Karadağ, gönülle BES’ten ve otomatik katılımdan bahsederek, bireysel emeklilik sistemlerinin kendi içinde birbirleri ile entegrasyonu olmadığını da vurguluyor ve “Nasıl bir ürün ki, benim elimde binek otomobilim var, kamyon tekeri gibi duruyor” diyerek, ilginç bir benzetme yapıyor. Karadağ, BES’teki yüzde 25’lik devlet katkısına da değinerek, şunları söylüyor:
İşin aslı, gerek reel sektör gerekse de finans sektörü 2017’yi kapattı ve 2018, çoktan konuşulmaya başlandı. Dikkat ediyorum da 2018’in hem siyasi hem de ekonomik açıdan zor bir yıl olacağı yönünde karamsar konuşmalar var. Hele ki, son dönemde enflasyon, döviz ve faiz sarmalı bu karamsarlığı daha da körüklüyor. Yılın üçüncü çeyreğinden yüzde 11.1’lik rekor büyüme tam da bu ortamda geldi ve iyi geldi; 2018 için de motivasyon oldu.
SANAYİ ETKİN ROL OYNADI
Peki, ne zaman büyüdük? Dünyadaki olumsuzluklara, içeride de ‘OHAL döneminde büyüme mi olurmuş?’ muhalif söylemlere karşı büyüdük. Nasıl büyüdük? Yılın üçüncü çeyreğinden yani, Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde, yüzde 12.4 gibi ciddi bir yatırım artışı var. Sanayide artış yüzde 14.8, imalat sanayinde ise yüzde 15.2. Makine-teçhizatta ise yüzde 15.3 gibi yüksek bir artış yakaladık. İnşaattaki büyüme ise yüzde 18.7. Bu da şunu gösteriyor ki, büyümede sanayi etkin rol oynamış, son yıllarda eksilerde olan makine-teçhizat yatırımlarında da büyük artışlar olmuş.
Yeri gelmişken şunu da söylemekte fayda var. Bu yıl Kredi Garanti Fonu (KGF) sayesinde verilen krediler ile ÖTV ve KDV’de sağlanan teşviklerin büyümeye büyük etkisi olduğu bir gerçek. Nitekim vatandaşın tüketim harcaması yüzde 11.7 büyürken, ekonomiye katkısı ise yüzde 7’nin üzerinde oldu ve dayanıklı mallara yapılan harcamalar yüzde 44 arttı.
BÜYÜMEYİ SÜRDÜREBİLECEK MİYİZ?
Tamam, bu bir başarı ve kabul edelim ki, beklenmedik ve istisnai bir büyüme ile karşı karşıyayız. Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var. Nedir, o? Tüketime dayalı büyüdük; bu bir. İkincisi, dış ticaret ekonomiye sadece yüzde 0.3’lük katkı yapabildi. İhracat her ne kadar yüzde 17.2 artsa da ithalat da yüzde 14.5 arttı. Tarımda ise büyüme yüzde 2.8 gibi çok düşük seviyede kaldı ve tarımın büyümeye katkısı 0.37 puan oldu. Sene sonunda ise beklenti yüzde 6.5-7 bir büyüme. Önemli olan büyümeyi sürdürülebilir kılmak; geçtiğimiz yıllar gibi bir dönem hızlı büyüyüp, ikinci dönem ciddi küçülmek değil. Bunun için de tüketime dayalı büyümeden çıkıp, üretime dayalı büyümemiz, ihracat ile ithalatı dengelememiz ve tarımın da payını artırmamız lazım. Unutmamak lazım ki, 2018’de, bu yılki gibi ÖTV, KDV gibi teşvikler –şimdilik bildiğimiz kadarıyla- yok.
SON günlerde çalışanından işverenine herkesten aynı soruyu duyuyorum, ‘2017’deki destekler, 2018’de de devam edecek mi?’. Haksız da değiller. Şu sıralar işverenler, 2018 bütçelerini yapıyor, çalışanlar, özellikle bu yıl istihdam teşvikinden yararlanarak işe girenler, önlerini görmek istiyor.
Açıkça söyleyeyim 2017, teşvik ve desteklerin bol olduğu bir yıldı. 2016’da başlayan asgari ücret teşviki; hem kayıtlı istihdamın hem de ağırlıklı asgari ücretli çalıştıran KOBİ’lerin desteklenmesi için 2017’de de devam etti ve asgari ücretli çalıştıran işverenlere 100 liralık teşvik sağlandı. Bu sayede işverenler, her bir çalışan için günlük 3.33 lira, aylık da 99.90 lira Hazine desteğinden yararlandı. İşte bu destek, 2017’nin sonunda bitiyor.
YIL SONUNDA BİTİYOR
Yine bu yılın başında, özel sektör işverenlerin, mevcut çalışanlarına ilave alacakları her bir sigortalı için sigorta ve vergi yüklerini devlet üstlendi ve ilave istihdam ettikleri çalışan için 773 lira (666 lirası SGK primi, 106 lirası vergi) tutarındaki prim ve vergi yükümlülükleri devlet tarafından karşılandı. Bu sayede de iş arayanlar, İŞKUR kaydı olmak ve son 3 ay işsiz olmak kaydıyla bu destekten yararlanıp, işe girdi. Bu destek de 2017’nin sonunda bitiyor. 2017’nin başında bir düzenleme daha yapıldı ve yılın ilk 3 ayındaki prim ödemeleri yılın son 3 ayına ertelendi. Bu uygulama da sene sonunda kalkıyor.
İş Başı Eğitim Programını bitiren 18-29 yaş arası kişileri işe alan işverenlere de teşvik getirildi. İşverenler eğer imalat sanayinden faaliyet gösteriyorlarsa 42 ay, diğer sektörlerde faaliyet gösteriyorlarsa 30 ay; işe aldıkları kişilerin primlerinin işveren hissesine ait tutarları işsizlik sigortası fonundan karşılandı. Buna da İş Başı Eğitim Teşviki adı verildi. İşte, bu teşvik de bu yılın sonunda bitiyor.
HERKES TEDİRGİN
Teşvikler meyvesini verdi ve bu yıl 1,5 milyona yakın kişiye iş imkanı yaratıldı. Hükümet aksi yönde bir karar açıklamazsa, yeni yılda bu destekler olmayacak ki, 2018 bütçesi de bunu gösteriyor. Peki, olmamasının ne mahsuru var? Tek tek sıralayayım. 100 liralık asgari ücret desteği olmazsa çalışanın, işverene maliyeti artacak. Üzerine bir de asgari ücretteki yeni artışı da eklediğinizde işveren açısından ciddi bir maliyet getirecek. İkincisi, ilave istihdam desteği olmazsa işverenlerin yeni istihdam yaratma iştahı olmayacak. Sonuçta, işgücü piyasası daralacak ve teşvikler sayesinde işe alınanlar belki de işini kaybedecek. Evet, 2018, zor bir yıl ve 2017’deki desteklerin tamamının verilmesi imkansız gözükse de, hiç olmazsa asgari ücret teşvikinin bir şekilde devam etmesi gerekiyor ki, istihdamda sorun yaşanmasın.
2017 SONUNDA BİTECEK DESTEKLER