HAZİNE ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıkladı, KOBİ’lere yönelik alacak sigortası başlıyor. Bakan Albayrak, geçen hafta Sermaye Piyasaları Birliği Genel Kurulu’nda konuyu gündeme getirerek, halen çalışmaları devam eden devlet destekli alacak sigortası sistemi ile özellikle KOBİ’lerin alacaklarını garanti altına alacak bir modeli hayata geçireceklerini duyurdu. Albayrak, açıklamasında, “Kurulacak olan devlet destekli alacak sigortası havuzu ile KOBİ’ler, alacaklarını tahsil edememe durumunda, alacaklarının önemli bir kısmı havuz tarafından karşılanacak. Bu önemli adımı da 2019’un başlarında devreye ayacağız” dedi.
YASAL ALTYAPI HAZIR
Aslında devlet destekli alacak sigortası için yasal altyapısı hazır. Küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik ticari alacak sigortası sunulmasını içeren devlet destekli sistemin işleyişine yönelik karar, geçtiğimiz Haziran ayında Resmi Gazetede yayımlandı. Gelelim, sistemin detaylarına. Bakan Albayrak’ın da açıkladığı gibi KOBİ’ler, iç piyasada sattıkları malın bedelini tahsil edememe durumuna karşı, alacaklarını sigorta şirketlerine sigortalatacak. İşletme alacağını tahsil edemezse devreye sigorta girecek ve KOBİ’ye alacağını ödeyecek. İşin iyi tarafı, sigorta yaptıran KOBİ’ler, sigorta poliçesini bankalara teminat olarak da gösterip, finansman ihtiyacını karşılayabilecek. Sigortayı ise yıllık cirosu 125 milyon TL’nin altında olan KOBİ’ler yaptıracak ki; Haziran ayında yapılan değişiklikle KOBİ tanımı değişti ve bir işletmenin küçük ve orta büyüklükte işletme olarak tanımlanabilmesi için yıllık net satış hasılatı veya mali bilanço üst sınırı 125 milyon lira olarak belirlendi.
HAVUZU KİM YÖNETECEK?
Peki, devlet destekli alacak sigortası nasıl işleyecek? , Hazine ve Maliye Bakanlığı, Devlet Destekli Alacak Sigortası adı altında bir sigorta havuzu kuracak. Düne kadar bu havuzun yönetimini Halkbank’ın iştiraki olan Halk Sigorta üstlenecekti, ancak tahmin ediyorum son gelişmelerle burada bir değişiklik yapılabilir. Nedir bu değişik? Halen Meclis’te görüşülen yeni torba kanun ile hem yurtiçi reasürans kapasiteni artırmak hem de sigorta şirketlerinin sigortalamakta güçlük çektiği ya da teminat vermek istemediği riskleri sigortalayacak; sermayesi Hazine ve Maliye Bakanlığına ait, Türk Reasürans Anonim Şirketi kurulacak. Tasarı yasalaştıktan sonra üç ay içinde de şirket kurulacak. Kuvvetle muhtemel, yeni oluşturulacak devlet destekli alacak sigortası havuzunu, yeni kurulacak olan Türk Reasürans Anonim Şirketi yürütebilir. Bu, kesin bilgi mi? Değil, sadece duyum.
HASARA DEVLET DESTEĞİ
Alacak sigortasını anlatmaya devam edeyim. Sigortanın primlerini Hazine ve Maliye Bakanlığı belirleyecek. Sigorta şirketleri ise devletin belirlediği primler üzerinden alacak sigortasını, yıllık cirosu 125 milyon TL’ye kadar olan KOBİ’lere satacak; topladıkları primi de kurulacak olan devlet destekli alacak sigortası havuzuna devredecek. Cirosu 125 milyon liranın üzerinde olan şirketler ise bu sigortayı yaptıramayacak ama sigorta şirketlerinin sattığı diğer alacak sigortalarını yaptırabilecek.
Son dönemde, özellikle sanayi ve ticaret odalarına yaptığım ziyaretlerde en çok karşılaştığım soru bu. Ve öğrendiğime göre de bu durum ciddi tartışma konusu. Öyle ki, mahkemeler bile bu konuda farklı farklı kararlar veriyor.
Önce kısa bir özet yapayım, sonra asıl soruna değineyim. Son verilere göre, toplam konkordato ilan eden şirket sayısı 846’yı geçmiş durumda. Malum, konkordato, zor duruma düşüp, borçlarını ödeyemeyen şirketlere tanınan yasal bir hak. Konkordato süreci içinde de borçlu şirket aleyhinde takip yapılamıyor, haciz kararı uygulanamıyor. Özetle, mahkemeler konkordato talebinde bulunan şirketleri bir anlamda koruma altına alıyor. Koruma dönemi içinde de borçlu şirket çalışmaya devam ediyor ki, borçlarını ödeyebilsin.
YA ÖDE, YA İADE ET!
İşte sorun da burada başlıyor. Konkordato ilan eden kimi şirketler finansal kiralamadan doğan kira borçlarını ödemek istemiyor. Leasing şirketi de haklı olarak, ‘ya kira bedelini öde ya da makineleri geri ver’ diyor. Borçlu şirket ise, ‘konkordato ilan ettim makinelere elini bile süremezsin’ savunmasını yapıyor. Hal böyle olunca da anlaşmazlık mahkemeye taşınıyor. Bu noktada durum daha da karışık hal alıyor. Kimi mahkemeler, finansal kiralamaya konu mallar için herhangi bir tedbir kararı vermiyor ya da tedbir kararlarında leasing konusuna hiç değinmiyor. Kimi mahkemeler ise, borçlu şirketi haklı buluyor. Gerekçe olarak; konkordato ilan eden şirketin borçlarını ödeyebilmesi için faaliyetini sürdürmesi gerektiğini, leasingle alınan makinelerin de bu faaliyetin ana konusu olduğunu, dolayısıyla makinelerin leasing şirketine iade edilemeyeceğini gösteriyor. Kimi mahkemeler ise finansal kiralama şirketini haklı bulup, borçlu şirkete, ‘ya kiralama bedellerini öde ya da makineleri iade et’ kararı veriyor.
HUKUKÇULAR NE DİYOR?
Hukukçularla da konuştum. Hukukçular arasında da fikir birliği yok. Ama hukukçular, geçmişteki iflas ertelemede olduğu gibi konkordatonun bazı durumlarda kötü niyetli kullanıldığını savunuyor ve borçlu ile alacaklılar arasında anlaşma sağlanabilmesi halinde, belli bir plan dahilinde borçların ödenmesi gerektiği tezini ortaya koyuyor. Hukukçular, iflas ertelemede de yargı kararları ile finansal kiralamaya konu makine ve ekipmanların tedbir kapsamı dışında tutulduğunu hatırlatarak, bu kararların konkordato için de geçerli olduğunu belirtiyor. Gerekçe olarak da finansal kiralama konusu ekipmanın mülkiyetinin kiracıda değil finansal kiralama şirketinin mülkiyetinde olmasını gösteriyorlar ve bugün de mahkemelerin; leasing ile alınan makine ve ekipmanın, konkordatoda verilen tedbir kararı kapsamında olmadığını kabul ettiklerini ekliyorlar.
Hukukçular; mahkeme kararları bu yönde olsa bile bazı konkordato ilan eden şirketlerin tedbir kapsamına finansal kiralama konusu malları da aldırma konusunda ısrar ettiklerinin de altını çiziyorlar.
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, İkinci 100 Günlük Eylem Planında, öğretmenlere müjdeli haberi verdi. Önümüzdeki 100 gün içinde yapılacak düzenleme ile öğretmenlerin ek göstergesi 3600’e yükselecek. Ek göstergenin, bir başka adıyla da katsayının, yükselmesi memurlar için önemli bir konu. Neden önemli; çünkü unvan, sınıf, hizmet ve derecelere göre farklılık gösteren ek gösterge, hem görevdeyken ki hem de emekli olduktan sonra ki maaşları ve emekli ikramiyesini hesaplamada temel kriter. Buna göre de ek gösterge arttıkça emekli ikramiyesi ve maaş da artıyor. Örneğin, göstergesi 3600 olan herhangi bir görevdeki memur, 2500 olana göre daha fazla ikramiye ve maaş alıyor.
YILLARDIR BEKLİYORLAR
Gelelim, konunun öğretmenler özelindeki durumuna. Öğretmenler yıllardır ek göstergelerinin 3600’e çıkarılmasını bekliyor. Bugün için öğretmenlerin ek göstergeleri; 1. derece için 3000, 2. derece için 2200, 3. derece için 1600, 4. derece için 1100, 5. derece için 900, 6. derece için 800, 7. derece için 500 ve 8. derece için 450. Yani, bugün için öğretmenin en yüksek ek göstergesi 3000’dir. Oysa üç yıl süreli yüksekokul bitiren, sınava giren ve yeterlilik sınavına göre atanan memurların ek göstergeleri 3600’a kadar çıkabiliyor ki, mühendis unvanlı kadrolarda çalışanların durumu böyledir.
Yıllardır da öğretmenler bu haksız uygulamanın giderilmesini ve 3000 olan ek göstergenin 3600’e yükseltilmesini istiyor. Peki, bu uygulama ne gibi sonuçlar doğuruyor? Birincisi, öğretmenlerin ek göstergesi düşük kaldığı için emekli olamıyor. İkincisi, yüksek emekli maaşı hakkından yararlanamıyor. Tabi bu durum sadece öğretmenler için değil polis, din görevlisi gibi diğer memurlar için de geçerli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İkinci 100 Günlük Eylem Planında, öğretmenlerin ek göstergesi 3600’e yükseleceğini açıkladı. Buna göre de önümüzdeki 3 aylık sürede gerekli düzenleme yapılacak ve öğretmenlerin ek göstergeleri artacak.
MAAŞLARA NASIL YANSIYACAK?
Öğretmenlerin ek göstergelerinin 3000’den 3600 çıkması hem çalışırken ki maaşları, hem emekli maaşlarını hem de emekli olunurken alınacak tazminatı etkileyecek. Ayrıca, gösterge artışı ile birçok öğretmen emekliliğini isteyebilecek. Gösterge artışı mevcut maaşta iyileştirme yaratsa da asıl etkiyi emekli ikramiyesinde ve emekli maaşında yapacak. Emeklilikte maaş ve ikramiyede yüzde 20, hatta yüzde 25 artış getirecek. Örneğin, birinci dereceden, 30 yıl çalışarak emekli olan öğretmenin emekli maaşı 570 lira, emekli ikramiyesi de 21 bin liraya yakın artacak. Yine birinci dereceden, 25 yıl çalışan bir öğretmen emekli olduğunda emekli maaşı 535 lira, emekli ikramiyesi de 17 bin lira yükselecek.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, tüm çalışanları yakında ilgilendiren bir düzenleme yaptı ve 5 Aralık’ta yönetmelik olarak Resmi Gazetede yayımlandı. Düzenleme, 45 yaş altı çalışanların Bireysel Emeklilik Sistemine (BES) dahil olmasını sağlayan otomatik katılım sistemi ile ilgili. Ancak, yönetmeliğin içeriği biraz teknik olduğundan yapılan düzenleme pek anlaşılamadı. Yönetmelik yayımlandıktan sonra okuyuculardan da ‘bu düzenleme bizi ne kadar ilgilendiriyor?’ diye sorular aldım. Dediğim gibi konu biraz teknik, ama çalışanları yakından ilgilendiren birkaç önemli düzenleme var. Tek tek değineyim.
CAYMA SÜRESİ KALKTI
Otomatik BES’te çalışanlara, sisteme girdikleri tarihten itibaren iki ay içinde, sistemden ayrılma hakkı tanınıyor. Bu iki aylık süreye de cayma süresi deniyor. İki ay içinde cayma hakkını kullanmayarak, sistemde kalıp, tasarruf edenlere ikinci ayın sonunda 1000 liralık ekstra devlet katkısı ödeniyor. Şunu da belirteyim, otomatik BES’ten isteyen istediği zaman çıkabiliyor. Ancak şöyle bir fark var; ilk iki ay içinde çıkarsanız caymış oluyorsunuz, iki aydan sonrasında ayrılırsanız çıkmış oluyorsunuz. Yeni düzenlemede ise, ‘cayma süresi’ kavramı kalktı, yerine ‘başlangıç dönemi’ geldi. Yani, ilk iki aylık süreye artık cayma süresi değil, başlangıç dönemi denecek. Ödenen bin liralara da başlangıç devlet katkısı denecek. Bu birinci değişiklik.
ÇIKANA DA 1000 LİRA KATKI
Malum, geçmiş dönemde otomatik BES’ten çıkan çalışanlar, iki yıl içinde işverenleri tarafından yeniden sisteme, otomatik olarak dahil edilecek. Bu kapsamda da 2017’de sistemden çıkan tüm çalışanlar 2019’da, yeniden BES’e giriş yapacak. Mevcut durumda sisteme yeniden girişi yapılan bu çalışanlara bin liralık ekstra devlet katkısı ödenmeyecekti. Neden? Çünkü kanun gereği bin liralık ek devlet katkısı, bir kereye mahsus ödenecekti ve o da sisteme ilk girişte.
DEVLET NAKİT ÖDEYECEK
Bu sefer Konya seferini yapan Yüksek hızlı tren, kılavuz tren ile çarpıştı; çarpmanın etkisiyle üst geçit çöktü ve kazada -ben bu satırları yazarken- üçü makinist 9 vatandaşımız hayatını kaybetti, 47 kişi de yaralandı. Kaza henüz çok yeni ama eminim, birkaç gün sonra, ‘bu kaza sigorta kapsamında mı, değil mi?’ diye konuşulup, tartışılmaya başlanacaktır. Ben şimdiden konuya açıklık getireyim. Evet, kaza sigorta kapsamında ve tazminatlar sigortadan karşılanacak. Sigorta şirketi ise Mapfre Sigorta.
SİGORTACISI MAPFRE SİGORTA
İşisin aslını isterseniz, Devlet Demiryolları’nın (TCDD) sigorta konusu biraz karmaşık. Öncelikle şunu belirteyim, karayolu, denizyolu ve havayolu ile seyahat eden yolcular zorunlu olarak sigortalanıyor. Tren yolu ile seyahatlerde ise yolcular özel sigorta kapsamına girmiyor, haliyle de zorunlu sigorta uygulaması bulunmuyor. Peki, işler nasıl yürüyor? TCDD, sigortaya yönelik tüm işlemlerini, kendi bünyesinde kurduğu, ‘Dahili Sigorta Fonu’ aracılığı ile yürütüyor. Nitekim mevzuat; TCDD’a, sigortayla ilgili işlemleri yapma veya yaptırma, sigorta acenteliği ve her türlü ekspertiz işlemlerini yürütme ve dahili sigorta fonu kurma yetkisini veriyor. Buna göre de yolculara ödenecek maddi-manevi tazminatlar, demiryollarında çalışan personele ödenecek tazminatlar, trenlerin, binaların uğrayacakları maddi zararlar bu fondan karşılanıyor. Çok iyi hatırlıyorum geçtiğimiz senelerde meydana gelen tren kazalarında hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat bu fondan ödenmişti.
İKİ SİGORTA BİRDEN
Şimdi ise durum biraz farklı. TCDD son yıllarda aynı zamanda özel sigorta da yaptırıyor. Bunun için de ihaleye çıkıyor. İşte, dün meydana gelen kaza da sigorta kapsamında. Sordum, soruşturdum. Öğrendiklerimi sizlerle de paylaşayım. TCDD, Yüksek hızlı tren ve konvansiyonel tren yolcularını, mali sorumluluk ve yolcu ferdi kaza sigortası ile sigortalatıyor. Bu çerçevede de kaza sonucu ölenlerin yakınlarına vefat tazminatı, sakat kalanlara sakatlık tazminatı ve sağlık giderleri sigortadan karşılanıyor. Öğrendiğime göre; TCDD, trenle yolculuk edenleri mali sorumluluk sigortası ile sigortalatıyor, hızlı tren ile seyahat edenleri ise hem mali sorumluluk hem de ferdi kaza sigortası ile sigortalatıyor. Yani, hızlı tren ile seyahat eden yolcuların iki sigortası birden bulunuyor.
LİMİTİ 20 MİLYON TL
Hatta buna TCDD’ın bünyesinde kurduğu Dahili Sigorta Fonu’nu da katarsanız –ki, sigortanın limitlerinin yetmediği durumlarda devreye Dahili Sigorta Fonu giriyor- tren ile yolculuk edenlerin üç koldan sigorta koruması bulunuyor diyebiliriz. Demiryolu işletmeciliği yönetmeliğine baktım, sigortanın limitleri ise olay başına 20 milyon TL. Yine öğrendiğime göre de ferdi kaza sigortasının kişi başına limiti de 62 bin 500 lira.
Bu kapsamda, dünkü kazada da ölenlerin yakınlarına vefat tazminatı, sakat kalanlara da sakatlık tazminatı sigortadan ödenecek. Ayrıca sigorta, kaza nedeniyle meydana gelen tüm sağlık giderlerini de karşılayacak. Sigorta şirketi ise, Mapfre Sigorta. Peki, bundan sonra süreç nasıl işleyecek? Öncelikle Mapfre Sigorta, ferdi kaza sigorta kapsamında ve sigortanın limiti içinde vefat tazminatı, sakatlık tazminatı ve sağlık masraflarını ödeyecek. Sonrasında ise devreye sorumluluk sigortası girecek.
Yaklaşık 7 milyon çalışanı, aileleri ile birlikte 14 milyon kişiyi yakından ilgilendiren 2019 yılı asgari ücret için görüşmeler başladı. 5’i işçi, işveren ve devlet temsilcisi olmak üzere toplam 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu, pazarlık yapacak ve ay sonunda, gelecek yılki asgari ücret rakamını belirleyecek. Asgari ücret sadece 7 milyon çalışanın aylık maaşını ilgilendirmiyor. İşsizlik maaşından genel sağlık sigortası primlerine, askerlik ve doğum borçlanmasından Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından uygulanacak para cezalarına, bireysel emekliliğe girecek çalışanların maaşlarından kesilecek aylık tutara kadar sosyal güvenliğe konu birçok ücret, asgari ücrete göre belirleniyor ve bu tutarlar da artıyor.
Bugün için uygulanan asgari ücret, brüt 2.029,50 lira, net de 1.603,12 lira. 2017’de ise brüt 1.777,50 lira, net 1.404,06 liraydı ve 2018’in başında asgari ücrete yüzde 14,47 zam yapıldı. Bu yılın Ocak ayından itibaren, bekar ve çocuksuz bir çalışan, aylık 1.603,12 lira, günlük de 53,43 lira ücret alıyor. Brüt 2.029,50 liranın 284,13 lirası işçinin payına düşen sigorta primi, 20,30 lirası işçinin payına düşen işsizlik sigortası primi. Vergilerle birlikte çalışandan yapılan kesintilerin toplamı 578,59 lirayı buluyor. Bu, işin çalışan tarafı; işveren tarafına gelince, bir işçinin, işverene maliyeti 2.384,66 lira. Bunun 314,57 lirası işverenin ödediği sosyal güvenlik primi, 40,59 lirası da işverenin ödediği işsizlik sigortası fonu kesintisi.
İŞÇİ, İŞVEREN NE İSTİYOR?
Gelelim, 2019’da asgari ücretin ne kadar olacağına. İşçi ve işveren taraflarının talepleri farklı. İşçi kesimi, kriter olarak mevcut enflasyonu baz alıyor, hatta mevcut enflasyonu da yüzde 25 olarak değerlendiriyor ve günün şartlarına uygun, enflasyon ve ücret kayıplarını telafi edecek ücretin 2 bin lira olacağını ortaya koyup, bunun üzerine de enflasyon zammı eklenmesini istiyor. Özetle, işçi kesimi, 2 bin liranın üzerinde bir asgari ücret ve enflasyon farkı istiyor ki, bu da 2 bin 500 lira demektir. Bugün uygulanan ücretle mukayese edersek işçi kesiminin talebi asgari ücrette yüzde 55’in üzerinden zam anlamına geliyor.
ÇALIŞANIN ELİNE NE GEÇECEK?
İşverenin talebi ise daha farklı. İşveren kesimi öncelikle mevcut enflasyonun değil 2019 yılında hedeflenen enflasyon üzerinden zam yapılmasını istiyor ki, Yeni Ekonomi Programı’na göre 2019 yılı enflasyon hedefi yüzde 15,9. İşveren kesimi, yüzde 2 olan işsizlik sigortası işveren payının 2019 yılı için alınmamasını, SGK işveren desteğinin yüzde 5’ten yüzde 6’ya çıkartılmasını da istiyor. İşverenlerin bir talebi daha var; o da, 2016 ve 2017 yıllarında 12 ay süreyle uygulanan ve 2018 yılında Ocak-Eylül olmak üzere 9 ay uygulanan asgari ücret desteğinin 2019 yılında devam etmesi. İşveren tarafının talepleri dikkat alındığında da asgari ücrete 322,6 liralık zam yapılarak, net 1.858 liraya çıkması anlamına geliyor.
TRAFİK sigortasına 2019’da zam yok. Hazine ve Maliye Bakanlığı, sigorta şirketlerine bir yazı yollayarak, 2019’un ocak ayında, trafik sigortası fiyatlarında, fazladan bir artışa gidilmeyeceğini duyurdu. Bakanlık, aynı duyuruda, 2019’da trafik sigortasının teminat limitlerinde değişiklik olmayacağını da açıkladı. Böylece gelecek senenin başında trafik sigortasına zam bekleyen, özellikle de enflasyon ayarlaması talep eden sigortacıların umutları suya düşerken; ilk defa trafik sigortasının teminat limitlerinde de artışa gidilmemiş oldu.
FİYATI DEVLET BELİRLİYOR
Konunun detayına geçmeden önce hafızalarımızı tazeleyelim. 2017’nin nisan ayında yasal düzenleme yapılarak; devlet, zorunlu trafik sigortasının fiyatına müdahale etti ve azami fiyat (tavan fiyat) uygulamasına geçildi. Düzenleme kapsamında da il il, hem araç gruplarına hem de sürücülerin hasar geçmişine göre sigorta primlerini, Hazine ve Maliye Bakanlığı belirlemeye başladı. Müdahale ile birlikte o tarihte trafik sigortası fiyatları, yüzde 30’lar seviyesinde ucuzladı, hatta bazı araç gruplarında indirim oranı yüzde 40’lara kadar çıktı. Bir buçuk yıldan fazladır da tavan fiyat uygulaması devam ediyor ve devlet, trafik sigortasının fiyatlarını belirleyip, sigorta şirketlerine, ‘bu fiyatın üzerine satamazsın ama altına satabilirsin’ diyor.
2018’DE ENFLASYON ZAMMI
Hafıza tazelemeye devam edelim. 2017’nin nisan ayında serbest piyasadan çıkılıp, tavan fiyat uygulamasına geçilmesi ile sigortacıların, trafik sigortasından zarar etme ihtimaline karşı sigorta şirketlerine, azami primleri her ay yüzde 1 artırma hakkı da tanındı. Dört ay sonra, yani 2017’nin ağustos ayında; Hazine, aylık yüzde 1’lik zam oranını, yüzde 1.5’a çıkardı. Böylece sigortacılara, trafik fiyatlarını her ay yüzde 1.5 artırma hakkı verildi. Ancak bir taraftan aylık yüzde 1.5’luk artışlar yeterli gelmeyip, zam oranı da enflasyonun altında kalıp, sigorta şirketlerinin trafik sigortasındaki zararı artınca; Hazine, 2018’in ocak ayında enflasyon ayarlamasına giderek, bir kereye mahsus olmak üzere fiyata yüzde 5 daha zam yaptı. Aynı zamanda Hazine, azami prim tutarlarına uygulanan aylık yüzde 1.5 oranındaki artışları da 2018 yılında devam ettirdi.
BEKLENTİ FARKLIYDI
Sene sonu yaklaştıkça, bir süredir sigortacıların gözü kulağı Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gelecek duyurudaydı. Beklenti; bu yılın başında olduğu gibi 2019’un ocak ayında da enflasyon ayarlamasına gidilip, yüzde 1.5’luk artışların dışında fazladan zam yapılması yönündeydi. Ama beklenen olmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2019 yılına ait azami primleri belirledi ve bunu da sigortacılara duyurdu.
Hem Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı, ekonominin yol haritasını oluşturan Yeni Ekonomi Programı’ndan hem de 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programından. Her iki programda da katılım bankacılığına detaylı yer veriliyor.
Önce, 2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında, katılım bankacılığı ile ilgili tespitleri kısaca paylaşayım, ardından asıl konuya geçeyim. Bankacılık sektörü içinde ikisi kamu, üçü özel sermayeli olmak üzere toplam 5 katılım bankasının faaliyet gösterdiğine değinilen programda; bu yılın ilk yarısı itibariyle katılım bankalarının aktif büyüklüğünün yüzde 30 artarak, 185.9 milyar TL’ye ulaştığına değiniliyor. Programda, katılım bankacılığının aktiflerinin toplam bankacılık sektörü içindeki payının da yüzde 4.8’den yüzde 5.1’e çıktığı kaydediliyor. Katılım bankalarının kredilerinin Haziran 2018 itibariyle 111.1 milyar TL olarak gerçekleştiğine ve kredilerin yıllık artış oranının da yüzde 32 olduğuna dikkat çekilen programda; katılım bankalarının dönem net karının geçen yılın haziran ayı itibariyle 769.1 milyon TL iken, bu yılın aynı döneminde 1.2 milyar TL’ye çıktığı da belirtiliyor.
FAİZSİZ BANKACILIK YAPACAKLAR
Bunlar, faizsiz bankacılığa yönelik Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programındaki tespitler. Gelelim 2019’da uygulanacak politikalara ve alınacak tedbirlere. Yapılacaklar dört maddede sıralanıyor:
- Türk katılım bankacılığının küresel finans pazarından daha fazla pay alması sağlanacak.
- Kalkınma ve yatırım bankalarının faizsiz finansman yöntemlerini kullanmalarına yönelik yasal altyapı oluşturulacak.
- Katılım bankacılığının yaygınlaştırılması amacıyla yeni iş modeli ve pencere sistemi uygulamasına yönelik düzenlemeler yapılacak.
- Faizsiz finans alanında yayımlanan uluslararası standartlar mevzuatımıza kazandırılacak.