VAKIFBANK Genel Müdürü Mehmet Emin Özcan, KOBİ’lere yeni kredi paketi hazırladıklarını açıkladı. Özcan, banka olarak yurtdışından 12.5 milyar doların üzerinden kaynak sağladıklarını, son olarak da yeni buldukları kaynakla yurtdışından 8 yıl vadeli, 1.5 milyar TL’nin üzerinde borçlandıklarını belirterek, bunu da KOBİ’lerin finansmanı için ayırdıklarını söyledi. Yeni kredi paketi ile 25-40 milyon lira arası cirosu olan, yerli üretim belgesine sahip, imalatçı ve ihracatçı KOBİ’lere 2.5 milyon liraya kadar; 6 ay ödemesiz, 60 ay vadeli ve 1.45 faiz oranı ile kredi imkanı sunacaklarını vurgulayan Özcan, “Bu paket, KOBİ Değer Kredisi’nden farklı. KOBİ Değer Kredisinde 13 banka, 20 milyar liralık kredi veriyor. Orada KGF garantisi vardı bizim bu yeni paketimizde KGF garantisi aramayacağız, kendi kaynaklarımızdan kullandıracağız. KOBİ Değer kredisinde de banka olarak bize 16 bin kişi başvurdu ve 3.5 milyar liralık kredi kullandırdık” dedi.
Gazetecilerle sohbet toplantısında bir araya gelen Mehmet Emin Özcan, bankacılık sektörü üzerine de değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl sektörde kredilerin yüzde 15’e yakın arttığını, VakıfBank özelinde ise kredi artışının yüzde 21’e yakın olduğunu, ticari kredilere bakıldığında da sektördeki artışın yüzde 18, VakıfBank’ta ise yüzde 25.47 olduğunu kaydeden Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üç kamu bankasını çıkarırsanız, sektörün kredi artışı yok denecek kadar az. 2018’de neredeyse üç kamu bankası reel sektörü fonlamaya devam etmiş ve reel sektörün finansman yükünü ağırlıklı olarak kamu bankaları üstlenmiş. Mevduat tarafına baktığımızda da sektör yüzde 19 büyüdü, biz ise yüzde 15’in biraz üzerinde büyüdük. Yani, biz daha az faizle para toplamışız, özel bankalar biraz daha fazla faiz vermiş.”
TÜM YÜK BANKACILIKTA
Türkiye’de bankaların, finans sektörünün en önemli oyuncusu olduğuna ve sektörün toplam büyüklüğünün 900 milyar dolar olduğuna dikkat çeken Özcan, bunun 800 milyar dolara yakınının da bankacılıktan kaynaklandığını belirterek, “Sermaye piyasalarının payı çok düşük. Finans piyasasının yükünü bankacılık çekiyor. 800 milyar dolar yeterli büyüklük müdür? Bugün Fransız bankası Societe Generale’nin aktif büyüklüğü 1.3 milyar Euro. Bizim tüm finans sektörünü topladığımızda bankacılık, sermaye piyasaları, leasing, faktoring; hepsini koyun, bir tane Fransız bankası etmiyor. Biz bu şartlarda ekonomiyi finanse ediyoruz” dedi.
EKONOMİYE CEMRE DÜŞTÜ
MEHMET Emin Özcan, ekonomide iyileşmelerin başladığını belirterek, şunları söyledi: “Ekonomiye cemre düştü. Cemre baharın habercisidir. Ekonomide de iyileşmeler başladı. Mart ayında faizlerde düşüş bekliyorum. Merkez Bankası, uluslararası piyasalara güven vermek adına faiz indirimine mart ayından sonra gitme ihtimali olabilir. Ama ben, bir-iki ay içinde faizlerde ciddi düşüş bekliyorum. Ekonomistlerin yılsonu enflasyon tahmini yüzde 15’in altına ineceği yönünde, faizlerin de yüzde 16-17’lerde olması bekleniyor. 2019, toparlanma yılı olacak ve son çeyrekten itibaren de büyüme ivmesi kazanacak. Faizler düştükçe de otomobil ve konuta talep artacak.
MECLİS’E sevk edilen yeni yasa tasarısı ile hem bayram ikramiyeleri hem bakıma ihtiyacı olan engelliler hem de evde bakım yardımı alanlarla ilgili önemli değişiklik yapılacak. Buna göre; Ramazan ve Kurban bayramı olmak üzere senede iki kere ödenen bayram ikramiyeleri alınacak yardımlarda ortalama aylık gelir hesabını etkilemeyecek ve ikramiyeler hesaplamaya dahil edilmeyecek.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bakıma ihtiyacı olan engellilerin resmi veya özel bakım merkezlerinde bakım hizmeti alabilmesi ya da sosyal yardım yapılmak suretiyle evde bakım desteği veriyor. Evde bakım desteğinden yararlanmak için de Sağlık Bakanlığınca belirlenen yetkili hastanelerden alınacak engelli sağlık kurulu raporunda, engel oranının en az yüzde 50 olması, yani ağır engelli olması gerekiyor. Yardım kapsamında da hasta, engelli ve bakıma muhtaç yakını olan, bakımını üstlenen kişilere evde bakım maaşı adı altında ödeme yapılıyor. Bu kapsamda da 2018 yılında 513 bin 276 kişi bu yardımı aldı ve toplamda da 6.8 milyar TL’lik yardım yapıldı.
513 BİN KİŞİYİ İLGİLENDİRİYOR
Bakım yardımından yararlanmak için de hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelirin asgari ücretin aylık net tutarının 3’te 2’sinden az olması gerekiyor. Buna göre 2019 yılında asgari ücret net 1.829.02 (asgari geçim indirimi hariç) lira olduğuna göre; hane içinde kişi başına düşen gelirin 1.219.34 liranın altında olması gerekir ki, evde bakım yardımından faydalanılsın. Ancak 2018 yılında başlatılan ve Ramazan ve Kurban bayramları olmak üzere biner liradan toplam 2 bin liralık bayram ikramiyesi; hane içindeki asgari ücretin aylık 3’te 2’lik gelir şartını etkilediğinden ve hane halkının gelirini yükselttiğinden bakıma ihtiyacı olan engelliler, devletin sunduğu yardım ve hizmetlerden yararlanamadı. Daha açık bir anlatımla bayram ikramiyeleri nedeniyle destek alanların yardımları kesildi.
YARDIMLAR DEVAM EDECEK
Şimdi de geçen hafta Meclis’e gönderilen Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile bu durum düzeltilecek. Tasarının yasalaşması halinde biner liralık bayram ikramiyeleri, hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir hesaplamasına dahil edilmeyecek. Böylece bakıma ihtiyacı olan engelliler, mevcut yardım ve hizmetlerden faydalanmaya devam edecek. Ayrıca yasa tasarına bir madde daha eklendi. Buna göre de tasarının yasalaştığı tarihten itibaren önceden yardımları kesilenlerin, yardımları yeniden başlatılacak ve daha da önemlisi yardımın kesildiği döneme ilişkin ödenmeyen tüm yardım paraları da bir seferde ödenecek. Ayrıca tasarının yasalaştığı tarihte evde bakım yardımı henüz kesilmemiş olanların ise yardımları kesintisiz ödenmeye devam edecek.
Bu bilgileri neden verdim? Hem okuyuculardan gelen sorulara baktığımda hem de aldığım duyumlara göre; şu sıralar, reel sektörde en çok konkordato sürecine alacak sigortasının etkisi konuşuluyor. Cevabı aranan soru ise, konkordato durumunda alacak sigortasının tazminat ödeyip, ödemediği.
Önce kısaca, alacak sigortası pazarına değineyim. Bu yılın başında uygulamaya giren, ‘devlet destekli alacak sigortası’nı bir kenara koyuyorum; bu sistem henüz çok yeni ve zaten küçük ölçekli şirketleri ilgilendiriyor. Bir de yıllardır uygulanan alacak sigortası var ki, özellikle ilk 500’deki şirketlerin neredeyse tamamı ile orta ölçekli şirketler alacaklarını bu yöntemle sigortalatıyor. Bugün için 3 binden fazla şirket, 100 bine yakın KOBİ’den alacağını sigortalatmış durumda. Sigorta şirketleri ise alacak sigortası ile iç pazara 13 milyar euroluk teminat vermiş durumda.
KONKORDATO VE ALACAK SİGORTASI
Gelelim, konkordato durumunda alacak sigortasının tazminat ödeyip, ödemediği konusuna. Evet, ödüyor. Nasıl mı? Anlatayım, hatta örnek vereyim. İç piyasaya vadeli sattığınız mal karşılığında alacaklarınızı sigortalattınız. Yüklü miktarda mal sattığınız ve yine yüklü miktarda alacağınızın olduğu şirket de konkordato ilan etti. Ne olacak? Duyumlarıma göre, piyasada, ‘alacaklar sigortalı da olsa konkordato ilan edildiği için sigorta ödemez’ dedikodusu dolaşıyormuş. İşin doğrusu şu: Bu durumda sigorta şirketi devreye giriyor ve konkordato ilan eden şirketten olan sigortalı tüm alacağınızı size ödüyor.
Sonrasında sigorta şirketi, büyük alıcılarla birlikte konkordato ilan eden şirketle masaya oturuyor ve alacaklarını yapılandırıyor. Bitmedi, devamı da var. Sigorta şirketi, tazminat ödediği sigortalısı adına yine konkordato ilan eden şirketle masada sigortalısının mal satmaya devam etmesi için –bir anlamda ticaretin devamı için- hem pazarlık ediyor hem de ödeme planı teklif ediyor.
İFLASTAN NASIL KURTULDULAR?
Peki, alacak sigortası yaptırmış şirket, konkordato ilan ederse ne olacak? Değişen bir durum yok; yine devreye sigorta girecek ve şirketin tahsil edemediği alacaklarını tazminat olarak ödeyecek. Böylece belki de şirket, konkordato sürecinin sonunda iflastan kurtulacak.
Son dönemde konkordato ilan eden şirket sayısı arttı. Bunların bir kısmı büyük şirketler ve alacak sigortası da yaptırmış şirketler. Yani, geçen yıl sonu itibariyle konkordato ilan etmiş 979 şirketin içinde alacak sigortası yaptırmış olanlar gibi bu şirketlerden olan alacağını sigortalatmış olanlar da var. Sigorta şirketleri de şu sıralar konkordato sürecindeki tazminatları da ödüyorlar. Merak edenlere duyurulur.
1) Kimler vergi iadesi alacak?
27 Mart 2018’den önce işverenle anlaşıp ikale adı verilen sözleşmeyi imzalayarak, aldıkları kıdem tazminatının tamamından gelir vergisi kesintisi yapılan çalışanlar, kesilen bu vergileri iade alabilecek.
2) İade tutarı neye gören hesaplanacak?
İşçinin, tazminatını aldığı tarihteki, bulunduğu vergi dilimine göre iade tutarı belirlenecek. Ücretlilerden kesilen gelir vergisi oranı gelire göre değişiyor. 2018 yılı için 14.800 liraya kadar yıllık geliri olanlardan yüzde 15 vergi kesilirken, gelire göre kesinti oranları yüzde 20-27-35 arasında değişiyor. Gelir 120 binden fazla olanlardan kesilen gelir vergisi oranı ise yüzde 35. İade edilecek vergi tutarı da bu vergi oranlarına göre hesaplanacak.
3) 27 Mart 2018 tarihi neden önemli?
Bu tarihe kadar çalışanlara ödenen tazminatlardan gelir vergisi kesilirken, bu tarihte yapılan bir düzenleme ile kıdem tazminatının yıllık tavanına kadar olan kısmı gelir vergisinden muaf tutuldu. O nedenle 27 Mart 2018 tarihine kadar verilen tazminatlardan kesilen vergiler iade ediliyor. Bu konuda 27 Mart 2018 milat sayılacak bir tarih.
4) Vergi iadesi için ne zaman başvurulabilir?
İşverenle anlaşıp, ikale sözleşmesini imzaladıkları, kıdem tazminatını aldıkları ve gelir vergisinin kesildiği tarihten itibaren 5 yıl içinde başvurmaları gerekiyor. Örneğin, 2017’in başında işten ayrılan bir çalışanın 2023 yılına kadar vergi iadesi için başvurması gerekir.
Türkiye Bankalar Birliği’nin açıkladığı 2018’in Kasım ayı verilerine göre, tüketicilerin bankalardan kullandığı ihtiyaç kredisi toplam tutarı 215 milyar lirayı geçmiş. Yine aynı tarih itibariyle ihtiyaç kredisi kullananların sayısı ise 25 milyon 500 bin kişi. Peki, bankaların ortalama ihtiyaç kredisi riski ne kadar?
Geçen yılın kasım ayı itibariyle 8.7 bin lira.
Önemli bir veri daha paylaşayım. Bankalar Birliği’nin açıkladığı rakamlara göre 2018’in 11 aylık döneminde bireysel kredi borcunu ödememiş kişi sayısı 827 bin kişi. Buna kredi kartı borcunu ödemeyen vatandaşları da eklerseniz hem kredi hem de kart borcunu ödemeyen kişi sayısı 1.2 milyon kişiyi buluyor. Geçen senenin sadece kasım ayında bireysel kredi borcunu ödememiş kişi sayısı 107 bin kişi olmuş. Tabi, bireysel krediler içinde konut, otomobil, tüketici ve diğer krediler de var. Son bir rakam daha vereyim. Bireysel kredi borcunu ödememiş olan toplam kişi sayısı 2.2 milyonun biraz üzerinde.
YENİ DÜZENLEME YAPILDI
Gelelim asıl konuya. 10 Şubat’ta Resmi Gazetede, bankaların kredi işlemlerine ilişkin yönetmelik yayımlandı ve kredi işlemlerinde değişiklik yapıldı. Buna göre, anapara ve faiz ödemelerinin tahsili geciken ihtiyaç kredilerinin borç bakiyeleri, borçlu tarafından talep edilmesi durumunda en fazla 60 aya kadar yeniden yapılandırılabilecek. Bu ne anlama geliyor?
Bankalardan ihtiyaç kredi kullanmış ve bu krediyi ödeyemeyen tüketiciler, bankalar gidip bu borçlarını yeniden yapılandırabilecek. Yapılandırırken de borcunu 60 aya kadar yayabilecek. Peki, hangi borçlar yeniden yapılandırılacak? 10 Şubat tarihinden önce kullanılmış ve ödenmeyen ihtiyaç kredisi borçlar yapılandırılacak.
KİMLERİ KAPSIYOR?
Yeri gelmişken belirteyim, geçtiğimiz dönemde kredilere yönelik iki düzenleme yapıldı. Bu çerçevede 2016 yılında kredi vadeleri 48 ay ile sınırlandırılırken, ihtiyaç kredisi ödemekte zorluk çekenler için bir defaya mahsus olmak üzere 72 ay vade imkanı tanındı. 2018’in Eylül ayında bir düzenleme daha yapılarak, tüketici kredilerinin, borçlunun talebi halinde en fazla 48 ay ile sınırlı olmak üzere yeniden yapılandırılabilmesine ilişkin düzenleme yapıldı.
Aslında Kartal’da yaşanan olay hakkında konuşmak için henüz çok erken ama konu sigortaysa, işin su götürmez tarafları var. Facia sonrası kamu görevlilerinin açıklamalarını takip ettim. Özellikle de Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un olay yerindeki değerlendirmelerini. Kurum, Kartal ilçesinin genelinden bahsederek, ruhsat projelerinin dışında yapılmış yapılar olduğunu, mevcutta zemin artı 5 olan, ancak yerinde, zemin artı 7, 9, 10 katlı binalar mevcut olduğunu ve bu binaların da tespitlerinin yapıldığını söyledi.
NEDEN SİGORTADAN ÖDENMEZ?
Kartal’da yıkılan binaya baktığımızda; 1992 yılında ruhsat alınmış ama 5 katlı ruhsat alınmış sonradan 3 kat kaçak olarak çıkılmış ve bina iskansız. Mühendislerin ilk tespitlerine göre de binanın zeminini büyütmek için kolonlarla oynanmış. Şimdilik bilinenler bunlar, inceleme sürdükçe detaylar netleşecek. İşin daha da vahimi Kartal’da böyle bina sayısının azımsanmayacak boyutta olduğu; açıklamalardan öyle anlaşılıyor. Açıkça söyleyeyim, İstanbul genelinde de durumun farklı olduğunu zannetmiyorum.
Gelelim, sigortadan bu hasarların karşılanıp, karşılanmayacağına. Çok net; karşılanmaz. Neden mi? Sen 5 katlı bina yapacaksın, sonradan üzerine 3 kat daha çıkacaksın, yetmeyecek kendine yer açmak için binanın temelleri ile oynayacaksın; sonra da binayı ya da içindeki konutları sigortalatıp, bina yıkıldığında da sigortadan para talep edeceksin. Böyle bir şey mümkün mü, olabilir mi? Bu işin bir boyutu.
KONUT SAHİPLERİ DİKKAT!
Diğer boyutuna gelince, sigortanın hasar ödeyebilmesi için binanın bir nedenden dolayı yıkılması gerekiyor. Nedir bunlar? Depremdir, seldir, yer kaymasıdır, yangındır. Verilen teminatlar içinde uç teminatlar da var; mesela uçak çarpması, mesela kamyon benzeri kara taşıtı çarpması gibi. Bunlardan biri gerçekleşirse, sigorta yıkılan konutun hasarını tık diye öder. Maalesef Kartal’da yıkılan bina bunların hiçbiri ile örtüşmüyor. Daha açık bir anlatımla; yıkılan binada sigortalı olan konut varsa ya da yıkılan binanın etrafında benzer risk olduğu gerekçesiyle boşaltılan binalarda sigortalı konut varsa sigortadan hasar alamayacaklar.
Bir adım daha ileri gideyim. Türkiye genelinde sigortalı konut sayısı 6.6 milyon. Deprem sigortası konut sayısı ise 8.8 milyon. Türkiye genelinde sigortalanabilir toplam konut sayısı ise 18 milyona yakın. Riskli bina sayısı ise 6 milyon ve bunların 300 binin 10 yıl içinde yenilenmesi gerekiyor. Ne mi demek istiyorum? Bu, sigortalı 6.6 milyon konutun bir kısmı Kartal’da çöken bina gibi kaçak kat çıkılmış, zemini oynanmış riskli binalar. Daha devam etmeyeyim, ne demek istediğim anlaşılmıştır sanırım. Ama şu kadarını söyleyeyim, konut alırken, aman dikkat edin.
Asgari ücretle birlikte ev hizmetlerinde çalışanlar için ödenecek primler de arttı. Konunun detayına geçmeden önce hangi işler ev hizmeti sayılır, çalışanlar nasıl sigortalanır, ev hizmetlerinde sigortalı çalıştırmanın koşulları nelerdir; anlatayım. Malum, 2015 yılında yapılan düzenleme ile ev hizmetlerinde çalışanların sigortalı yapılması zorunlu hale getirildi.
Ev içerisinde yaşayanlar tarafından yapılabilecek; temizlik, ütü, yemek yapma, çamaşır, bulaşık yıkama, alışveriş ve bahçe işleri ile çocuk, yaşlı veya özel bakıma ihtiyacı olan kişilerin bakım işlerinin ev halkı dışındaki bireyler tarafından yapılması ev hizmeti sayılıyor. Bu işleri yapanların da Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) prim ödenerek, sigortalanması gerekiyor. Burada önemli olan ev işlerinde çalıştırılan kişilerin çalışma süresi. Bu da bir ay içinde 10 günden az ya da 10 günden fazla çalışma süresine göre farklılık gösteriyor. Eğer, ev işinde çalışan, bir ay içinde 10 günden az çalışıyorsa iş kazası ve meslek hastalığına karşı çalıştıran kişi tarafından sigortalanıyor ve prim de buna göre ödeniyor. Sigortalı çalışan isterse bunun üzerine kendi de prim ödeyerek emeklilik ve genel sağlık sigortası da yaptırabilir.
10 GÜNDEN AZ ÇALIŞANLAR
Eğer, ev işinde çalışan, bir ayda 10 gün ve üzerinde çalışıyorsa, çalıştıran kişi tarafından genel sağlık sigortası ve emekliliği de kapsayan sigorta yaptırılmak zorunda. Bu noktada okuyuculardan sıklıkla gelen, ‘haftada bir gün temizlikçi geliyor, yine de sigorta yaptırmak zorunda mıyım?’ sorusuna da değineyim. Temizlik ya da diğer ev işleri için haftada bir gün de olsa, ayda bir gün de olsa yine de sigorta yaptırmak zorundasınız.
Gelelim, ödenecek prim tutarına. Önce, ayda 10 günden az çalışanların sigortalılık şartlarından bahsedeyim. Evinizde ayda 10 günden az süre ile sigortalı çalıştırıyorsanız çalıştırdığınız her bir gün için asgari ücretin günlük tutarının yüzde 2’si oranında iş kazası ve meslek hastalığı primi ödeyeceksiniz. 2019’un başında asgari ücrete yapılan zam ile aylık asgari ücret 2.558.40 lira, günlük de 85,28 lira oldu. 2018’de ise asgari ücret aylık 2.029.50 lira, günlük de 67.65 liraydı. Asgari ücret, yüzde 26.06 arttı. Buna göre evinizde 10 günden az süreyle sigortalı çalıştırıyorsanız çalıştırdığınız her bir gün için 1.70 lira SGK’ya prim ödeyeceksiniz. Eğer çalıştırdığınız kişi ayda 9 gün çalışıyorsa, bu kişi için aylık 15.35 lira prim ödemek durumundasınız. Geçen yıl ise günlük 1.35 lira prim ödeniyordu. Yine geçen yıl ayda 9 gün ev işlerinde çalışan bir kişi için ödenen prim tutarı 12.15 liraydı.
10 GÜNDEN FAZLA ÇALIŞANLAR
KOBİ’lerin, yurt içi satışlardan doğan mal ve hizmet karşılığı vadeli alacaklarını sigortalatma imkanı sağlayan alacak sigortası, 1 Ocak’ta devreye alındı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, geçen haftalarda katıldığı bir toplantıda açıklama yaparak, ticari alacak sigortası reformunu uygulamaya başladıklarını söyledi ve “Satıcı firma konumundaki KOBİ ile bu KOBİ’den alım yapan alıcı arasında herhangi bir teminata bağlanmamış yurt içindeki vadeli satışlardan doğan alacakların ödenmeme riskine karşı teminat sağlıyoruz” dedi. Albayrak, ilk etapta cirosu 25 milyon liraya kadar olan mikro ve küçük işletme kapsamındaki firmaların sigortadan yararlanabileceğini, ilerleyen aşamada cirosu 125 milyon liraya kadar tüm KOBİ’leri kapsama dahil edileceğini de açıkladı.
TİCARİ ALACAK SİGORTASI BAŞLADI
Ticari alacak sigortası ile KOBİ’ler, son mali yılda, vadeli satışlardan elde ettiği cirosu üzerinden devlet destekli alacak sigortası yaptıracak. Sigorta yaptıran KOBİ, alacağını tahsil edemezse devreye sigorta girecek ve şirketin zararını karşılayacak, yani alacağını sigorta ödeyecek. KOBİ’ler, en fazla 25 milyon TL’ye kadar olan faturalı ve vadeli alacaklarını sigortalatacak. Sigorta için ödenecek prim ise KOBİ’nin sigortalatacağı vadeli alacağının süresine (120, 180, 360 gün vadeye göre) göre değişiyor. Fiyatı bir örnekle anlatayım. 5 milyon lira alacağınız var ve bu alacağınızın süresi de 120 gün vadeli. Bu alacağınızı sigorta yaptırdığınızda ödeyeceğiniz prim 22 bin 500 lira. Bu prim karşısında alacağınız en yüksek sigorta teminatı ise 225 bin lira. Yani, 5 milyonluk alacağınızı tahsil edemezseniz, sigortadan alacağınız para 225 bin lira. Alacak sigortasında prim konusuna gelecekteki yazılarımda daha detaylı değineceğim, çünkü gelen sorulardan anladığım kadarıyla KOBİ’lerin prim ve teminat konusunda kafaları biraz karışık.
HEPSİ DE KAMUDAN SİGORTALANDI
Şimdi gelelim, merak edilen konuya; yani, 1 Ocak’ta başlayan devlet destekli alacak sigortasını KOBİ’lerin yaptırıp yaptırmadığına. Evet, yaptırmaya başladılar. Sadece bir ay içinde 1.551 KOBİ, ticari alacağını sigortalattı. Sigortaların tamamı da kamuya ait sigorta şirketlerinden yapıldı. Devlet destekli alacak sigortası, Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Olağandışı Riskler Yönetim Merkezine bağlı yürütülüyor ve kurulan sigorta havuzunu da Halk Sigorta yönetiyor. Bugüne kadar da bu sisteme katılan sigorta şirketi sayısı 7 ki, bunların 3’ü kamu şirketi. Şimdilik 1.551 KOBİ’yi de kamu şirketleri sigortaladı.
Açıkça söyleyeyim, bir ay gibi kısa bir sürede bu sayıya ulaşılması bana göre ticari alacak sigortasının başarılı gittiğinin göstergesi. Kamunun dışında özel şirketlerin de devreye girip, poliçe satması ile daha çok KOBİ’ye ulaşılacaktır.