Hayır, bu sefer ben kaçmadım. Ben evimde oturdum. Baba ve oğul kaçtılar. Yazlığa gittiler. Ben dergi teslim tarihi olduğu için gidemedim onlarla. Ama bir yandan da onları saldığım için mutluydum. Çünkü baba oğulun yeterince görüşmediklerine inanıyordum nedense.
Bir de ben olduğum zaman gerçekten çok farklı oluyor. Bütün çocuklar, yanlarında anneleri olunca bütün kaprislerini onlara kusuyorlar da; anneler ortadan kaybolunca birer prens haline geliyorlar.
Baba oğul yanlarına 3 arkadaşlarını da aldılar. Babanın üç bekar erkek arkadaşı ve birinin 12 yaşındaki kızı. Hep beraber gittiler.
Bu durumda bahsedeceğimiz iki konu var. Birincisi "yalnız ben". İkincisi onlar...
Ben, yapılacaklar listesi hazırladım: Evde bağıra bağıra şarkı söylemek. Sabah uyanır uyanmaz müzik açmak. Mutfağı sadece su içmek için kullanmak. Yeni kitap ve film alışverişi yaparak onlarla ilgilenmek. Mamma Mia’yı seyretmek. Uzanmak, yayılmak... Her gece çıkmak! Görmediğim en azından 10 arkadaşımı görmek, gece ya da gündüz hiç fark etmez.
Evet, bazılarını yapabildim. Müzik, şarkı, kitap ve mutfak kısmını becerdim, sinemaya da gittim. Ama her gece çıkamadım tabii. Ya da onlarca arkadaşımı göremedim tabii. O kadar yorgunmuşum ki, genellikle evde kitap ve filmle zamanımı geçirdim.
Onları özledim. Ama dinlendim de. Bazı arkadaşlarım biraz gergin olduğumu düşündü ama bilemem. 4 gece yemek pişirme derdi olmaması, "Sinaaan hadi yat artık" diye bağırmamak fena değildi ama dördüncü gece artık biraz ağır geldi. Sanırım bu kadarmış bu ayrılığın süresi...
Bu arada gelelim öbür cepheye. Beraber gittikleri arkadaşımız Serdar telefonda bana inanılmaz şeyler söyledi: "Oğlun bir paşa!!! Ne desek ikiletmeden yapıyor!!! Ye diyoruz, yiyor, yat diyoruz yatıyor. Hadi artık çık denizden diyorum, hemen sözümü dinliyor. Hiç aksilik yaratmıyor..."
Ne... Ne dediniz siz...
Kimden bahsediyorsunuz?
Yolda çocuklar karışmadı değil mi? Benim Sinan mı bu? Kendisine seslendiğimi duyması ve bana cevap vermesi için en azından üç kere adını söylemem gereken Sinan. Yatması ya da sudan çıkması için en az yarım saat dil döktüğüm Sinan. "Şunu şöyle yapma" dediğimde, küçük bir ergen edasıyla "Ama da, nasıl yapıcam da, o başka türlü olmazmış da, öyleymiş de böyleymiş de" diye bana bas bas bağıran Sinan...
Çocuk aynı da... Tavırlar böyle...
Bu durumda ben nasıl inandırabilirim insanları bu çocuk bana bambaşka davranıyor diye. Beni böğürtmeden bir şey yapmıyor ki. O yüzden kavga edip duruyoruz. Ama o hızla da barışıyoruz.
Bir öneri
Yaz günlerinde çocuklarınızı oyalayacak bir şeyler arıyorsanız size bir önerim olacak. Hatta kışın bile bunu devam ettirebilirsiniz. Dancentrum Dans Platformu. 7-14 yaş grubuna yönelik kişisel gelişimlerini destekleyici dans içerikli atölye ve eğitim programları uyguluyorlar. İlki 21 Temmuz - 22 Ağustos 2008 arasında. Dr. Fulya Sarı’nın danışmanlığında oluşturulan program, farklı dans kategorilerinin harmanlanması ile çocukların beden ve zihinlerini tanıma, öncelik belirleme, odaklanabilme ve yaratıcılık alanlarındaki becerilerini arttırmayı hedefliyor. 5 hafta sürecek 50 saatlik eğitim kapsamında çocuklar, jazz dans, tap dans, dans sporu, poi (ışık dansı) ve yaratıcı dans kategorilerinde dans eğitmenleri eşliğinde dans edecek ve her atölye sonunda uygulamalarla kazanımlarını kendi kişisel gelişim süreçlerine ne ölçüde yansıdığını ölçecekler. Bilgi için: www.dancentrum.com
Anneler, bırakın çocuklarınız rahat rahat dondurma yesin
Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Yeşim Çelik ve Beslenme - Diyet Uzmanı Bengül Akgün dondurmadan korkmamak, hatta bu yararlı besini yemeleri için çocukları teşvik etmek gerektiğini söylüyor. Kış aylarında da çocuklarımıza dondurma vermemizin hiçbir sakıncası olmadığına dikkat çekiyorlar: "Çünkü dondurma boğazı hasta etmez. İçerdiği besin değerleri nedeniyle kışın da çocuklara epey destek verir. Hatta enerjisi diğer ara öğünlerde yenen yiyeceklere nazaran düşük olduğundan çocukların kilo almadan keyifli bir şeyler yemeleri için bile önerilir."
AVRUPALILAR 17 KİLO TÜRKLER 1 KİLO TÜKETİYOR
Dondurmayı ilk olarak 3000 yıl kadar önce Çinliler üretmiş. 1777 yılında ABD«ye sıçrayan dondurma 19. yüzyılın ortalarına kadar sadece evlerde yapılıp, yenirmiş. Modern dondurmacılığın temelleri 1851’de Jacob Fussell«in Baltimore«da kurmuş olduğu ticari dondurma tesisiyle atılmış. Bu tarihten sonra dondurma sektörü hızla büyümüş. 20. yüzyılın ikinci yarısı "Dondurma Çağı" olarak adlandırılmış. İkinci Dünya Savaşı«ndan sonra günde yaklaşık yüz ton dondurma işleyebilecek kapasitede dev tesisler çıkmış ortaya. Bizde dondurmanın bir sektöre dönüşmesi son 25 yıla dayanıyor. Yapılan istatistikler, Türkiye«de dondurma tüketiminin hala çok düşük olduğunu gösteriyor. Yıllık dondurma tüketimi, Avrupa«da yaklaşık olarak 17 litre iken, Türkiye«de bu rakam 1 litreyle sınırlı.
HEM SEVİYORLAR HEM YARARLI
Hakikaten dondurma sevmeyen çocuk yok. Onlar için yararlı olup da sevdikleri nadir şeylerden biri dondurma. İçeriğinde süt ve süt ürünlerinin yanı sıra şeker, glikoz şurubu gibi tatlılık verici maddeler, bitkisel yağ ve/veya süt yağı, çeşidine göre çikolata, kakao, meyve, fındık/fıstık, karamel gibi besinler, salep, kıvam verici, doğal ve doğala özdeş aromalar bulunuyor. Yüksek miktarda süt içermesinden dolayı besin değerleri açısından zengin. Dondurmada protein, karbonhidrat ve yağın yanı sıra A, B, C, D ve E grubu vitaminler, kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineraller de bulunuyor. Bunlar yeterli ve dengeli bir beslenme alışkanlığını destekliyor.
A vitamini: Görme ve kemik sağlığı için önemli. Büyüme için gerekli, bağışıklığı artıran ve cilt sağlığının devamlılığını sağlayan bir vitamin.
B grubu vitaminler: Büyüme, gelişme, sinir sisteminin sağlığı ve bağışıklık sisteminin devamlılığı için gereksinim duyulan vitaminler.
E vitamini: Antioksidan özelliğiyle kanser ve kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu. Aynı zamanda kansızlığı engeller.
C vitamini: Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu. Enfeksiyonlara karşı direnç sağlar ve demir emilimini artırarak kansızlığa karşı korur.
Kalsiyum: Kemik ve dişlerin gelişimi ve sağlığının korunması için gerekli. Kanın pıhtılaşmasında ve kalp atımının denetiminde rol oynar. Kas fonksiyonu ve sinir iletimi için önemli.
ALIRKEN DİKKAT
Sağlık ve hijyen kurallarına uygun hazırlanmış olmalı.
Özellikle yapıldığı süt pastörize olmalı ve hazırlanırken mikroorganizmalara bulaşması önlenmeli.
İzinsiz üretilen veya son kullanma tarihi geçmiş ürünler asla satın alınmamalı.
İçinde bulundukları soğutucuların yeterli soğuklukta çalışıyor olmasına dikkat edilmeli.
Çocuklar ağır olmayan, süt içeren dondurmalara yönelmeli.
YERKEN DİKKAT
Dondurma boğazınızı şişirmez, ancak boğazının iltihaplıysa dondurma yemekten kaçının.
Aç karnına tüketildiğinde iştah kapanmasına neden olabileceği için tokken tüketilmeli.
Midede kramp oluşturmaması için yavaş yenmeli. Aniden yutmak mide kramplarına ve kasılmalara neden olur.