‘The Dr. Oz’ olarak tanınsan da Mehmet Öz olduğunu unutmazlar

Bu sözler, “Mehmet Öz’den skandal açıklama”, “Öz, FETÖ elebaşını savundu” gibi başlıklarla duyuruldu. Peki, biz Mehmet Öz’ün bunun tersine bir açıklamasını duymuş muyduk, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle FETÖ elebaşını suçladığı bir açıklamasını bilen var mı?

Ben hatırlamıyorum...

BİLMİYOR AMA ‘KANIT YOK’ DİYOR

Hekim olarak bir açıklama yapması gerekli mi? Bence değil, hele hele 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili belgeleri okumamış ise yapmamalı da zaten...

Ama, Amerikan kurulu düzeni ve medyası, Öz’e hiçbir şey bilmediği 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili FETÖ elebaşı hakkında “Darbeye karıştığına dair inandırıcı bir iddia yok” açıklaması yaptırabiliyor.

Mehmet Öz gibi kariyere sahip birisi böyle bir açıklamaya zorunlu bırakılırken, işin acıklı yönü onun da bunu kabullenmesi.

Demek ki Mehmet Öz için FETÖ elebaşının yaşadığı Pensilvanya’dan senatör olmak, siyaset yapmak, hekimlik gibi bir meslekten çok önemli. Türkiye, FETÖ ile mücadeleyi, Öz’ün bir cümlesine; belgeli ve delilli haklılığını ise onun bir açıklamasına bağladıysa zaten bu mücadeleyi kaybetmiş sayılır.

ABD, AJANINI İADE ETMEZ

Türkiye, ABD’den FETÖ elebaşını iadesini tam yedi kez talep etti. Tüm belgeler ellerinde olmasına rağmen, dosyaların kapağını bile açmadılar. Artık anlaşılmıştır sanırım, karşımızda FETÖ ya da elebaşı Gülen değil, Amerika Birleşik Devletleri var. Ve ABD, kullandığı ajanını Türkiye’ye vermedi, vermez de. Aralarındaki kirli sırlara sahip bir casusu, bir vatan hainini öldürür yine vermez. Bu yönüyle de FETÖ elebaşının iadesi konusu Öz veya başkalarının boyunu çok aşar.

FETÖ’CÜ KANTER’DEN YAZI BAŞLIĞI

Washington Post’taki yazının başlığı zaten amacını da ele veriyor: “TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI ‘SENATÖR DOKTOR ÖZ’ ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OLABİLECEK Mİ?”

Yazı Mehmet Öz’ü şöyle tanımlıyor: “ABD Senatosu üyelerinin genellikle hem ticari hem kişisel çıkar çatışmaları olur ancak ülkemiz daha önce hiç çifte vatandaşlığı olan, yabancı bir orduda görev yapmış ve doğduğu ülkeye -liderinin kendisine karşı çıkanları cezalandırmasıyla ünlü olduğu bir ülke- derin bağlılığını koruyan bir senatör görmemişti.”

Mehmet Öz’ün çifte vatandaş olmasından askerliğini Türkiye’de yapmasına, hekimliğinden iş ilişkilerine tüm detaylar yazıda yer almış.

Öyle ki yazının başlığı bile FETÖ elebaşının manevi oğlu olan hatta soyadını bir ara Gülen olarak değiştiren FETÖ üyesi Enes Kanter Freedom’ın şu açıklamasından alıntılanmış: “Dr. Öz’ün Erdoğan’ın avucunun içinde olduğunun anlaşılması gerekiyor. Erdoğan ne isterse, Dr. Öz onu yapacak. Dr. Öz Senato’ya girerse Erdoğan’ın eli de Senatoda olacak.”

Yetmemiş, Türkiye düşmanı American Enterprise Institute’un kıdemli üyelerinden Michael Rubin gibi bir meczubun şu sözlerine yer verilmiş: “Öz’ün çifte vatandaşlığı ve Türk vatandaşlığından vazgeçme konusundaki isteksizliği, FBI ve güvenlik kuruluşlarının uykularını kaçıracak.”

S-400 ALIMINA KARŞIYMIŞ!

Yazıda, Öz’ün FETÖ elebaşı hakkındaki görüşlerine yer verildikten sonra, şu yorum yapılıyor: “Erdoğan, elbette Öz’ün seçim kampanyası sırasında Gülen’i savunmasından ve Türkiye’nin Rusya’dan füze sistemi satın almasına karşı çıkmasından hoşlanmamıştır.”

Ardından da Mehmet Öz’ün “Erdoğan’ın kendi görüşlerini beğenip beğenmediği konusunda endişe duymadığını vurguladı” cümlesine yer veriliyor.

Bu yazı, seçime kadar Öz’ün üzerindeki baskının artacağını gösteriyor. Şimdilik Amerikan medyası ve Amerikan istihbaratının kullandığı FETÖ’cüler devreye girdi. Çok önde olduğu siyasi rakipleri de bu yazıyı bol bol kullanacaktır. O yüzden bırakın Türkiye’nin haklılığını söylemeyi, FETÖ elebaşını ve örgüt üyelerini daha fazla savunursa, hatta beraber fotoğraf çektirirse şaşırmayın.

ÖZ İÇİN KULLANIŞLI BİR İFADE

Aslında Mehmet Öz’ün senatörlük uğruna böylesine baskının altına girmesine gerek yok. Çünkü 15 Nisan 2018 tarihinde FETÖ Çatı Soruşturması kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’na tanık olarak ifade veren işinsanı Cem Fadıl Bozkurt, ifadesinde Mehmet Öz’den bahsetmişti.

1998-2015 arasında işinsanı İshak Alaton’un damadı (eski) Mehmet Gönyeli ile ticari ortaklık kuran Bozkurt, o dönemde İshak Alaton ile tanışmış, hatta Alaton da şirketlerine üçte bir oranında ortak olmuş. Bozkurt, İshak Alaton’un, 1998 sonu, 1999 başı gibi yaptığı bir telefon konuşmasına şahit olduğunu söyledi. Alaton’u arayan Bakan H.Ö’nün, Gülen’in yurtdışına çıkarılması gerektiğini, bunun için gerekli sağlık raporunun alınması konusunda devreye girmesini istediğini anlattı.

Görüşme sırasında odada bulunan Bozkurt, örgüt elebaşı Gülen’in nasıl yurtdışına çıkacağını sorduğunda Alaton cevabı, “Kanser tedavisi veya kalp rahatsızlığı nedeniyle gidebilir. Bu operasyon için resmi rapor alınması gerekir. Bu tip raporları Ankara’da GATA, İstanbul’da da Haseki Kardiyoloji Enstitüsü veriyor” olmuş.

Anlattığına göre Alaton, konuyu Prof. Dr. Mustafa Öz’e soruyor ve Fetullah Gülen’e Haseki Hastanesi’nden 1999 yılının ocak ayında “Türkiye’de tedavi edilemez” raporu veriliyor. Pasaport ayarlanıyor ve ABD’ye gidiyor. Bozkurt, Chicago’ya giden Gülen’i, Mustafa Öz’ün oğlu Mehmet Öz’ün hastaneye yatırdığını ve tetkikler yaptığını, böylece “Ülkesinde tedavi yapılamaz, burada kalması uygundur” raporu alındığını da anlattı.

Ne kadar doğru ne kadarı yanlış artık önemli değil; Mehmet Öz bu ifadeyi Amerikan kurulu düzenini ikna etmek için kullanabilir! Çünkü, bir hekim olarak Amerikalılara hizmet etsen de, dünyaca ünlü bir hekim olsan da, vergini tam ödesen de, hatta “The Doctor Oz” olarak tanınsan da onlar senin Mehmet Öz isimli bir Türk olduğunu asla unutmazlar...