Nedim Şener

CHP için İsrail de İsral’in kullandığı PKK/YPG de tehdit değil

11 Ekim 2024
"Gazze’deki soykırımdan sonra, Lübnan’dan sonra zaman zaman ve Suriye, Irak ve İran’a da saldıran Siyonist İsrail, Türkiye için tehdit mi?” diye tartışma yaparken, İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in açıklamalarını konu alan “İsrailli Bakan’ın ‘Büyük İsrail’ tasviri sosyal medyada gündem oldu” başlıklı şu haber gündeme düştü.

“’İsrail: Kaos’un Bakanları’ isimli belgeselde konuşan Bakan Smotrich, İsrail’in egemen olduğu sınırların mevcut haliyle sınırlı kalmayacağını söyledi.

Bir Yahudi devleti istiyorum’ diyen Smotrich, belgesel sunucusunun ‘Bu ne demek?’ sorusuna, ‘Yahudi devleti. Bu, oldukça karışık. Yahudi halkının değerlerine göre yönetilen bir devlet’ cevabını verdi. Bakan Smotrich, sunucunun ‘İsrailin egemenliği denizden Ürdüne kadar mı? Hepsi bu mu? Yoksa sonrasında Ürdün Nehri’nin diğer yakası mı fethedilecek?’ sorusunu ise ‘Yavaş yavaş’ şeklinde yanıtladı.

Smotrich, ‘Bilgelerimizin kitaplarına göre, Kudüs’ün geleceği Şam’a kadar uzanacaktır ve Kudüs tek başına Şam’a kadar uzanır’ ifadesini kullanarak, ‘Büyük İsrail’ politikasını tasvir etti.”

Konuyla ilgili haber metinlerinde Smotrich’in “Çok açık söylüyorum; Ürdünü, Suudi Arabistanı, Mısırı, Irakı, Suriyeyi ve Lübnanı kapsayan bir Yahudi devleti istiyoruz’” sözlerini okuduğumda ülke isimlerini tek tek saymış mı diye belgeseli daha çok merak ettim.

BİLİNEN PLAN YAKIN TEHDİT

Aslında Smotrich’in açıkça söylemesine gerek yok, zaten askerleri kollarına taktıkları peçlerde bu ülkeleri hatta Türkiye topraklarını da kapsayan haritaları taşıyorlar.

Soykırımcı Siyonist İsrail’in “Vaat edilmiş topraklar” diye bir hezeyanları, ütopyaları varsa bu planın Anadolu toprakları olmadan gerçekleşmesi mümkün değil. O yüzden Türkiye’nin adını saymasa da Türkiye de İsrail’in hedefinde.

Yazının Devamını Oku

Cumhuriyet’in ‘mezhepçi’ iftirasına cevabım: ‘İrancı mısınız?’

9 Ekim 2024
PKK terör örgütünü eleştirince “Kürt düşmanı”, soykırımcı İsrail’i eleştirince “antisemitik”, İran’ı eleştirince “mezhepçi” diye linç ediliyorsun.

Herkes bir yana da Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde “taşeron” olarak rol oynamış, Yargıtay tarafından terör örgütü olarak onanmış Selam Tevhid/Kudüs Ordusu’nun bağlı olduğu İran’ı eleştirince Cumhuriyet gazetesinin bana “mezhepçi” iftirası atması, FETÖ’nün Taraf gazetesinde 2011 yılında “Ergenekoncu” diye atılan manşetini hatırlattı.

İran’ın yaptıklarını anlattığımda “mezhepçi” iftirası atan ve hedef gösteren Cumhuriyet gazetesi bana “Cumhuriyet gazetesi İrancı mı oldu?” şeklinde içimi yakan bir soruyu sorma hakkı veriyor.

Bu satırları da gerçekten üzülerek yazıyorum

İSRAİL TEHDİDİ KUDÜS ORDUSU SUİKASTI

Uğur Mumcu 7 Ocak 1993 günü Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, İsrail gizli servisi Mossad, ABD istihbarat servisi CIA ile Barzani ve PKK arasındaki bağlantıyı anlattığı; “Mossad ve Barzani” başlıklı yazısını yazmıştı. Eşi Güldal Mumcu’nun 2013’te yazdığı “İçimden Geçen Zaman” kitabında anlattığına göre; bir gün sonra, 8 Ocak günü Ankara’da İsrail Büyükelçisi kendisini davet ederek konu üzerine sohbet ettikten sonra “Öldürülmekten kokmuyor musunuz?” diye sordu. İsrail Büyükelçisi’nin uyarısından iki hafta sonra, 24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu aracına yerleştirilen bomba ile öldürüldü. 2000 yılında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu suikast dosyasını raftan indiren ve “Umut Operasyonu”na çeviren dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan suikastın arkasında İran’ın Kudüs Ordusu bağlantısı olduğunu, onun da taşeron olarak kullanıldığını açıkladı.

YARGITAY’IN TERÖR ÖRGÜTÜ KARARI

Yargıtay tarafından iki kararla Selam Tevhid Kudüs Ordusu terör örgütü olarak onanırken İran gizli servisi mensupları ile bağlantılı sanıkların Türkiye’deki eylemleri tek tek sayıldı.

Yazının Devamını Oku

TBMM toplanıyor konumuz Siyonizm

7 Ekim 2024
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın TBMM’nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, Gazze’deki soykırımdan sonra Lübnan’a saldıran İsrail’in hedefinin Türkiye olduğuna dair sözlerine CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “TBMM’nin derhal bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz, tüm spekülasyonları ortadan kaldıracak şekilde bilgilendirme yapmalarını diliyoruz” sözleriyle tepki verdi.

Bunun üzerine TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 8 Ekim günü TBMM’nin İsrail tehdidi gündemi ile toplantı yapacağını söyledi.

FİDAN, GÜLER BİLGİLENDİRECEK

İsrail’in Hizbullah lideri Nasrallah’ı öldürmesinden sonra savaşı bölgeye yaymayı amaçladığını söyleyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “İsrail, Gazze’deki hedeflerine ulaştıktan sonra şimdi Lübnan’a geldi. Lübnan’dan sonra nereye gider? Hangi hedefler üzerinde çalışır? Buna ilişkin birtakım öngörülerimiz var, şimdilik o öngörüler bizde kalsın” demişti. Yarın TBMM’de Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile birlikte İsrail’in hedefinin Türkiye olduğunu sebepleriyle anlatacaktır.

SAPIK İDEOLOJİ SİYONİZM

En az 3-4 yıldır İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’ya yönelik saldırıları hakkında konuşurken, sapık Siyonist ideolojisinden bahsediyor ve bu konunun okullarda ders kitaplarında bile okutulması gerektiğini söylüyordum. 28 Ağustos 2024 tarihinde “Siyonizmin katliamcı temelleri... Öldürmek için bebek aramak din midir?” başlıklı köşe yazımda İsrail’in yaptıklarını tarif etmenin zorluğunu şu cümle ile özetlemiştim; “Nasıl İsrail’in Gazze vahşetini “soykırım” tarif etmeye yetmiyorsa, Lübnan’dan İran’a, Suriye’den Türkiye’ye tüm bölgedeki saldırı ve tehditlerini, yürüttüğü katliamların sebebini ne “siyaset” ne “ulusal çıkarlar” ne “jeopolitik” kelimesi açıklamaya yetmiyor.”

DÜNYAYI ESİR ALMIŞ SİYONİZM

Çünkü İsrail bildiğimiz mantıkla savaşmıyor; ABD ve birkaçı hariç Avrupa ülkelerini esir almış, İslam ülkelerinin büyük bölümünü korkutup susturdu. Soykırımcı Netanyahu bu rahatlıkla, 7 Ekim sonrası dediği gibi “Ortadoğu’da haritaları değiştirmeye” girişti.

Cumhurbaşkanı

Yazının Devamını Oku

Soykırımcı İsrail’in katliamları Kolpacı İran’ın misillemeleri

4 Ekim 2024
Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından öldürülmesinden sonra arkasındaki İran’ın ne tepki vereceği merak ediliyordu.

Kısa süre önce yine İsrail gizli servisi Mossad’ın çağrı cihazlarına yerleştirdiği patlayıcılar ile Hizbullah yönetim kadrosuna toplu suikastında büyükelçisi dahil İranlılar da zarar görmüştü.

İran öyle esip gürlüyor, dini lider Hamaney’in savaş yüzüğü takmış fotoğrafları ile intikam ve misilleme naraları atılıyordu ki; herkes 3. dünya savaşı çıkacağını sanıyordu.

İran, sonunda İsrail’e füze saldırısı yaptı. 200’e yakın füze hiçbir önemli zarar vermedi. Bir kişinin öldüğü, bunun da başına füze kapsülü düşen yolda yürüyen bir Filistinli olduğuna dair görüntüler bile yayınlandı. İran, İsrail’in tepki vermesi halinde saldırılarına devam edeceğini açıklayarak, misillemenin sınırlı olacağının işaretini verdi. Böylece İsrail’e yapılan misilleme neredeyse hasarsız atlatıldı. İran’ın saldırı öncesi Rusya’ya ve ABD’ye bilgi verdiği haberleri geldi. “Bu mümkün değil, Rusya’ya tamam da ABD’ye haber vermemiştir” diye düşünenler olabilir.

1.Süleymani için göstermelik misilleme

3 Kasım 2020’de İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesine kadar ben de böyle düşünüyordum. Süleymani, Irak’ın başkenti Bağdat yakınlarında ABD’nin düzenlediği insansız hava aracı saldırısında öldürülmüş, İran’da intikam naraları atılmıştı. Süleymani’nin öldürülmesine İran’ın vereceği o “şiddetli” tepki merak ediliyordu.

İran, ABD’nin Irak’ta Anbar eyaletindeki Ayn el Esad hava üssüne ve Erbil’de Amerikan askerlerinin bulunduğu noktalara en az 22 füze atmıştı. İran’ın dini lideri Ali Hamaney, bunu “yüzlerine tokadı indirdik” diye yorumlamıştı. Gerçek iki yıl sonra ABD Başkanı Trump’ın sözleriyle ortaya çıktı. İran, ABD’li yetkilileri aramış ve göstermelik olarak füze atışı yapacaklarını söylemiş. 

Trump 2023 yılı kasım ayında bunu şöyle anlattı; “Bizi aradılar ve dediler ki, ‘Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var’. Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu; ‘Sahip olduğumuz belli bir üsse 18 füze atacağız’ dediler. İlginç bir geceydi, benim dışımda herkes gergindi. Çünkü ne olacağını biliyordum. Bize ‘Endişelenmeyin askeri üssünüze 18 füze fırlatacağız ama hiç birisi üssü vurmayacak’ dediler.”

Sözde misilleme

Yazının Devamını Oku

Babası bile konuştu üniversite ve YÖK suskun

2 Ekim 2024
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın bir açık bir de gizli gündemi var; Hayaliyle yanıp tutuştuğu Cumhurbaşkanı adayı olmak açık, 1990 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulu özel Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne usulsüz yatay geçişi ise gizli gündemi...

Haftalardır konu gündemde olmasına rağmen suskun olan İmamoğlu tarafı, 1994 yılında mezun olduğu İstanbul Üniversitesi diplomasının gerçek olduğuna dair açıklamalar yapıyor, tartışmayı saptırmaya uğraşıyor.

Şaşırtıcı biçimde babası Hasan İmamoğlu da tartışmaya katıldı.

Gazeteci Saygı Öztürk’e yaptığı açıklamada, “Yatay geçiş yapan sadece benim oğlum değildi. O zaman aynı fakülteden sanırım bir hafta- 10 gün içinde yaklaşık 11 kişi daha nakil yapmış. Bu nakiller şahsa ait bir durum değil. Yasadışı bir durum söz konusu değil. İki üniversite arasında yapılan bir geçiş. Ayrıca bu oğluma özgü bir durum da değil” dedi.

Hasan İmamoğlu’nun “...Bir hafta-10 gün içinde yaklaşık 11 kişi yatay geçiş yapmış” sözleri dikkatimi çekti. Sayı vererek bu detayı biliyor olması ilginç. Konuyla ilgili bir araştırma yapıldığında bu sayının ortaya çıkması kimseyi şaşırtmaz.

BAŞVURU NASIL KABUL EDİLDİ?

Belli ki babası Türkiye’de üniversite sınavında istediği bölümü kazanamayan Ekrem İmamoğlu’nun KKTC’de bir özel üniversiteye kaydolması ve 1990 yılında da İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş işlemleri ile yakından ilgilenmiş!

Nitekim

Yazının Devamını Oku

Mossad İran Cumhuriyeti

30 Eylül 2024
Hamas lideri Haniye suikastı ve Hasan Nasrullah’a yönelik operasyonları ile soykırımcı İsrail’in dış istihbarat örgütü Mossad’ın İran ve Lübnan’daki gücü, etkisi ve hakimiyetinin İsrail’dekinden daha büyük olduğunu söylesek yeridir.

Hamas’ın 7 Ekim saldırısını önlemedeki zafiyetine karşın, İran’da ve İran’ın etki alanı olan Lübnan’da Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesiyle elde ettiği sonuç bu fikri teyit eder nitelikte. İsrail, Mossad aracılığıyla cirit attığı İran’daki istihbarat, casus ve operasyon ağı ile Ruhani lider Hamaney’in bile can güvenliğini tehdit edebiliyor. İsrail’in Mossad üzerinden İran içinde nasıl bir güce ulaştığını anlamak için 8 yıl öncesinden bir örnek aktarayım.

MOSSAD BAŞKANI’NDAN İTİRAF

İsrail’in Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın eski Başkanı Yossi Cohen, 31 Ocak 2018’de 20 İranlı ajanı kullanarak Tahran’daki askeri nükleer arşivini nasıl ele geçirdiklerini şöyle anlatmıştı: “Mossad operasyonun gerçekleştirilme tarihinden iki yıldan fazla bir süre önce nükleer arşivin saklandığına ilişkin bir istihbarat aldı ve arşivin saklı tutulduğu yeri aramaya başladı. Bulunduğunda, iç yapısının öğrenilmesini mümkün kılan haritalar ele geçirildi. Bu nedenle dost ülkelerden birinde belgelerin saklı olduğu binanın aynısı inşa edildi. Burada binaya baskın düzenleme ve kasaların içindekileri sessizce boşaltma pratiği yapıldı. İsrail vatandaşı olmayan 20 seçilmiş ajan işe alındı. Ajanlar operasyon sırasında bize gördükleri ve getirecekleri şeyleri canlı yayında anlatıp Farsça olarak açıklamalarda bulunuyor ve fotoğraflar gönderiyordu. Tam olarak aradığımız şeyin bu dev kasaların içinde olduğunu fark ettik. İran askeri nükleer programını ele geçirdiğimizi anladık.”

NÜKLEER FİZİKÇİYE SUİKAST

İran’ın nükleer programı hakkında her şeyi öğrenen Mossad iki yıl sonra, 2020 yılı Kasım ayında İran’ın en önemli nükleer bilim insanı Muhsin Fahrizade’yi taşıyan araç konvoyuna yapay zekâ yardımıyla uzaktan kontrol edilen bir makinalı tüfekten açılan ateşle öldürdü. Suikasttan sonra İran’ın İstihbarat Bakanı Mahmut Alavi, kendisi de Devrim Muhafızları Teşkilatı mensubu olan Fahrizade suikastının arkasında İran’ın en seçkin askeri birimi olan İslam Devrimi Muhafızları teşkilatı mensubu bir kişinin olduğunu söyledi.

Mossad’ın İran sistemi içinde etkisini en üst düzeyde ifade eden kişi ise eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad oldu.

İSRAİL’E ÇALIŞAN 

Yazının Devamını Oku

Atatürk adıyla aldatmak, Atatürkçü maskesiyle kaçakçılık

27 Eylül 2024
ŞİMDİ Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı koltuğunda oturan Özgür Özel, adaylık sürecinde 19 Ağustos 2023 günü Muğla’nın Bodrum ilçesinde partililere hitap ederken, “siyaset üretirken” Atatürk’ün adını nasıl kullandıklarını ve kitleyi bununla nasıl aldattıklarını şöyle itiraf etmişti:

“Bugün herkes herkesi eleştirebilir. Geldiğimiz nokta şu hepimiz için bu geceyi bitirmek üzere bir şarkı isteyecek olsam, Sezen Aksu’dan ‘Masum değiliz hiçbirimiz’ şarkısını isterim...

En kolay alkışın Atatürk denilerek alındığı bir siyasi partinin siyaset üretme pratiğinde sorun var. Sıkışınca Milli Mücadele’den, Atatürk’ten bahsederek alkış alarak ilerlenemez. Bambaşka bir şey konuşuyor olmak lazım. Bunda bir kolaycılık, birbirimizi kandırmak var.”

Özgür Özel, tam da yıllardır yaptığı ve CHP Genel Başkanı seçildikten sonra da sürdürdüğü gibi “siyaset üretirken” Atatürk adıyla aldatmaya devam etti. Türkiye’nin güvenliği için Irak ve Suriye’deki PKK/YPG’li teröristlerle mücadele için gerekli olan tezkereye PKK’nın siyasi kolu PKK/DEM ile işbirliği gereği “hayır” onu veren CHP yönetimi her sıkıştığında, PKK’nın siyasi kolu ile işbirliği her tartışıldığında “Atatürk’ün partisiyiz”, “Kuvayı Milliyeciyiz” aldatmacasıyla kitleyi uyutarak “siyaset üretmeye” devam etti.

PKK’lı Selahattin Demirtaş’a selam gönderdiği kurultayda CHP Genel Başkanı seçildikten hemen ardından İstanbul Kadıköy’de Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını hedef alan ve Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ifadelerini kullanan operacı Pervin Çakar isimli bölücü kafalı birini dinlemeye gitmişti. PKK/HDP’li milletvekillerinin nezaretinde gösteriye giden Özgür Özel, belki de hayatında ilk kez sahneye çıkıp bir operacının elini öptü. Peki Özgür Özel, adını kullandığı ve koltuğunda oturduğu Atatürk’e hakaret ifadelerini kullanan operacının elini öpmeyi nasıl savundu dersiniz? Tabii ki Atatürk’ün adını kullanarak; “Atatürk’ün Cumhuriyetin değerleri böyledir. Atatürk’ün değerleri böyledir. Pervin Hanım’ın elini gerekirse yeniden öperim.”

CHP MİLLETVEKİLİ ARACINDA KAÇAKÇILIK

Özgür Özel, “siyaset üretirkenAtatürk adını kullanmaya Atatürk’le aldatmaya devam ediyor ama Atatürk’ün adının bir kaçakçılık olayında kullanılacağı sanırım hiç kimsenin aklına gelmemişti. Ama bu da oldu...

Edirne’de Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 20 Eylül günü TEM Otoyolu Gişelerinde CHP Edirne Milletvekili Ediz Ün’e ait bir cipi durdurdu. Yapılan aramada büyük miktarda kaçak elektronik sigara cihazları ele geçirildi. Araçta yapılan aramada 530 boş elektronik sigara kutusu, 2 bin 242 elektronik sigara kiti, 2 bin 790 elektronik sigara başlığı, 1275 elektronik sigara ateşleyici, 130 likit haznesi ve 18 sigara likidi yakalandı.

Yazının Devamını Oku

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın gözü önünde bölücülük dolu dizgin

25 Eylül 2024
TÜRKİYE siyaset üzerinden demokrasi kullanılarak bölücülük ve terör propagandasının en kolay yapılabildiği belki de tek ülkedir.

Ayrıca tüm bunlar hukukun gözü önünde yapılıyor.

PKK terör örgütünün ve siyasi kolu PKK/DEM “etnik”, İran kaynaklı Türkiye’de terör örgütü olan Hizbullah’ın siyasi kolu Hizbul/HÜDA PAR “dini” kullanarak bölücülük yapıyor.

Hizbul/HÜDA PAR’ın Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun “Anayasa’nın 4’üncü maddesinin kaldırılması” teklifi, 12 Eylül darbe anayasasına karşı çıkmak görüntüsü altında Anayasa’nın ilk 3 maddesi ile 66’ncı maddesinin tartışmaya açılması ve sonrasında kaldırılmasına yönelik ucuz bir “Acem kurnazlığından” başka bir şey değil.

KAPATMA DAVASI OLAN 5 PARTİ

Türkiye’de açıktan bölücülük yapan PKK terör örgütünün siyasi kolu PKK/DEM ile Hizbullahçı HÜDA PAR adı öne çıkıyor ama bu konuda yalnız değiller. Tıpkı PKK/DEM gibi hakkında Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası açılan tam 5 (yazı ile de yazayım beş) parti bulunuyor.

Bu konuda 7 Ocak 2024 günü “Bölücü 5 partiye göz yuman AYM uyuyor mu, yoksa bizi uyutuyor mu?” başlıklı yazımda şu ayrıntıları vermiştim: AYM, Yargıtay Başsavcılığı’nın programı ve tüzüğü Anayasa’ya açıkça aykırı olan bölücü dört partinin kapatılması için tam 7 yıl önce verilmiş dilekçeleri hakkında da kılını kıpırdatmadı.

Yargıtay Başsavcılığı; adı, tüzük ve programı Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu için 5 Temmuz 2017’de Kürdistan Demokrat Partisi, 20 Aralık 2018’de

Yazının Devamını Oku