Ülkeler ve Birleşmiş Milletler dahil tüm uluslararası kurumlar tarihte eşi görülmemiş soykırımı durduracak çareyi bulamıyor. Bunun en önemli nedeni; Amerika Birleşik Devletleri’nin, İsrail’e suç ortaklığına varacak şekilde destek vermesi. Bir yandan da İsrail’i durduracak tek gücün ABD olduğunu söyleyenler ve diplomatik çabalarını bu alana yönlendirenler de var.
ABD YALANLARA DESTEK OLUYOR
ABD ise yalanlara dayalı İsrail’in, Gazze işgalini koşulsuz destekliyor. Bu noktada asıl üzerinde durulması gereken soru; ABD mi İsrail’i, İsrail mi ABD’yi kontrol edebilir?
7 Ekim’de başlayan Gazze işgalinin ilk anından itibaren ortaya çıkan bir gerçek var ki; İsrail ve İsrail lobisi Amerika Birleşik Devletleri’ni kontrol ediyor.
NİXON’UN İTİRAFI
1969-1974 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri başkanlığı görevini yürüten Richard Nixon, bu gerçeği bundan yaklaşık 50 yıl önce şu sözlerle itiraf etmişti: “Arapların benim dış politikalarım konusunda bazı haklı şikâyetleri olsa da, onların da anlamaları gereken bir hakikat vardır ki o da, Amerika’daki Musevilerin tüm bilgilendirme ve propaganda mekanizmasını kontrol ettikleri gerçeğidir. Büyük gazetelerin, film endüstrisinin, radyo ve TV’nin, büyük şirketlerin bir güç olarak Yahudilerin elinde olduğunun nazarı dikkate alınması gerekiyor.”
İsrail lobisi, dolayısıyla İsrail’in gücü 50 yıl içinde yalnızca ABD’de değil, Avrupa ülkeleri üzerinde de büyüdü. Bankacılık, finans, şirketler, gazete, radyo, televizyon ve dijital yayın olmak üzere medya ve reklam, film ve tanıtım alınanındaki hâkimiyeti ABD gibi Avrupa ülkelerini de esir almış durumda.
Kılıçdaroğlu da provokatif sözler ederdi ama Özgür Özel, “Boynuz kulağı geçer” hesabı dikkat çekmek amacıyla daha sert ve daha keskin açıklamalar yapıyor. ‘Yeni’ CHP Genel başkanı olarak “hızlı bir girişle” dikkat çekme çabasını en son cumartesi günü Şişli’de, Agos gazetesi önünde sergiledi.
GAZETECİ KATİLİNİ ZİYARET
CHP’li komisyon üyeleri olarak Veli Ağbaba ile Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ı 13 Haziran 2012’de Kandıra Cezaevi’nde ziyaret eden Özgür Özel, cuma günü bu kez Samast’ın tahliye edilmesi sonrası, cumartesi günü Agos gazetesi önünde yapılan eyleme katıldı.
Dengeleri yok; hem “insan hakları bahanesiyle” cezaevinde hiç de zorunda olmadıkları halde gazeteci katilini ziyaret ediyorlar hem de katilin öldürdüğü gazeteci için toplantıya katılıp sessizce slogan atıyorlar.
Ancak, gazeteci Hrant Dink cinayeti konusundaki söylemleri, suikastı karartma noktasına doğru ilerliyor. Bunun siyasete girişi ve devam eden süreçte kurduğu ilişkilerin sonucu olup olmadığını anlamak uzun sürmeyecektir.
FETÖ’YÜ GÖRMEZDEN GELİYOR
Gazeteci Hrant Dink’i 19 Ocak 2007 günü öldüren ve 22 yıl 10 ay hapis cezası verilen katil Ogün Samast, suç işlediği tarihte 18 yaşından küçük olması ve şartlı tahliye hükümlerinin uygulanması ile 15 Kasım 2023 günü tahliye edildi. Ancak Özgür Özel’in yapılan yargılamalar ve sonuçlarına değinmeden cinayet konusunda cuma ve cumartesi günleri yaptığı iki açıklamada, suikastın arkasındaki FETÖ parmağını gizlemeye çalışması artık dikkat çekiyor.
İYİ HAL RAPORU YOK
CHP eski milletvekili Barış Yarkadaş’ın aktardığına göre, 10 Mart 2018 günü yapılan kurultayda 900 delege buna itiraz ederek “önseçimin kaldırılmaması” yönünde oy kullandı.
Ancak yönetim bundan memnun olmadı; oy sayımı beş kez tekrarlandı ve 900 delegenin oyu Yarkadaş’ın deyimiyle “hile ve hurda” ile 400’e kadar düşürüldü.
Milletvekili Necati Yılmaz delegelerin önseçim kuralının kaldırılmasını istemediğini söyleyince, Kılıçdaroğlu tepkileri dikkate alarak tüzükte ilgili değişiklik maddesinin geri çekilmesini istedi.
Bu kez devreye Özgür Özel girdi ve Kılıçdaroğlu’na, “Hayır efendim, önseçim oyuncağını bunların elinden alacağız” dedi. O günlerde üstü örtülen bu konular, CHP’nin son 4 Kasım kurultay sürecinde ekranlarda canlı yayınlarda konuşuldu.
MAHALLESİNDE DELEGE BİLE OLAMADI
CHP Kurultay’ı öncesi ve sonrası ile çok ilginçti. 2010’dan beri CHP’nin başında olan Kılıçdaroğlu,12 kez seçim kaybedince bir anda ne kadar başarısız olduğunu gören kitle 13 yıl sonra uyandı ve istifasını istedi. Dahası, 13 yılda 12 seçim yenilgisinde başaktörlerden birisi olan ve memleketi Manisa’da, 2009 ve 2014’te iki kez aday olmasına rağmen belediye başkanı seçilemeyen, mahallesinde delege seçilecek oyu dahi alamayan Özgür Özel, “değişim” diyerek Kılıçdaroğlu’na rakip oldu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun maddi manevi çabasıyla da CHP Genel Başkanı koltuğuna oturdu.
İşin daha tuhafı, Kemal Kılıçraroğlu’nun kaybettiği 12 seçimde sorumluluğu olan isimlerden Özgür Özel, son seçimlerden sonra CHP Genel Başkanlığı’na aday olunca aklına bir anda önseçim geldi.
VAAT BROŞÜRDE KALDI
İsrail’in soykırımı, uluslararası kanunların etkisizliğini ve Birleşmiş Milletler’in çaresizliğini ortaya çıkardı. Buna isyan eden Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliği New York Ofis Direktörü Craig Mokhiber, Gazze’deki soykırıma isyan etti; BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk’e hitaben kaleme aldığı ve tarihe geçecek bir istifa mektubuyla görevini bıraktı.
Ruanda’da Tutsilere, Bosna’da Müslümanlara yapılan soykırım olaylarını araştıran ve 30 yıldır insan hakları alanında görev yapan Mokhiber, dört sayfalık istifa mektubunda; İsrail’in Gazze’deki saldırısı için, “Bu, ders kitaplarına konu olacak nitelikte bir soykırım vakasıdır”diye yazdı. ABD başta Batı ülkelerini, medyayı, görev yaptığı BM’yi suçlayan Mokhiber, tüm dünyanın İsrail lobisi karşısında çaresiz kalışını şöyle anlattı;
“Sayın Yüksek Komiser;
Bu, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği New York Ofisi Direktörü olarak size gönderdiğim son resmi mesaj olacak.
Hamas’ın 7 Ekim günü gerçekleştirdiği saldırısı sonucu 1.400 İsrailli öldürülürken, dün itibarıyla Gazze’de 3 bin 542’si çocuk, 2 bin 187’si kadın olmak üzere 8 bin 525 Filistinli İsrail güçleri tarafından katledildi. Verilen bilgiye göre 940 çocuk kayıp.
Her gün ortalama 420 çocuğu, yani her 10 dakikada bir çocuğu katleden İsrail’in hastanelere, ibadethanelere, okullara saldırıları savaş suçuna, sivillere yönelik katliamları soykırıma dönüştü. Tüm bu suçlar, Amerika ve Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinin desteği ile gerçekleşiyor.
Dünya bir yandan da İsrail’in önceden haberdar olduğu Hamas saldırısı üzerinden 2.3 milyon sivili sürerek Gazze’yi işgal planını tartışıyor. İsrail Başbakanı Netanyahu, yaptığı bir paylaşımla İsrail istihbaratının Hamas’ın saldırı hazırlığından haberdar olduğunu ama kendisini uyarmadığını söyledi. Hatta “Kendisi dahil herkesin hesap vereceğini” bile söyledi. Ama sonra yazdıklarını sildi. Ne yaparsa yapsın, her geçen gün İsrail yönetiminin ve Netanyahu’nun Hamas’ın saldırı hazırlığından haberdar olduğunu gösteriyor.
ABD: MISIR, İSRAİL’İ UYARDI
İsrail yönetiminin ve Netanyahu’nun Hamas’ın böyle bir saldırıdan haberdar olup olmadığı ile ilgili ilk açıklamayı ABD Kongre üyesi Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı olan Michael McCaul şu sözlerle açıklamıştı: “Böyle bir olayın yaşanabileceğine yönelik olarak Mısır’ın, İsraillileri (saldırıdan) üç gün önce uyardığını biliyoruz.”
Netanyahu hükümetinin bu iddiayı yalanladığı söylendiğinde ise, ABD Kongre üyesi McCaul, “Gizlilik bulunan konulara çok girmek istemiyorum ama bir uyarı yapıldı” diye ısrar etti.
7 EKİM GÜNÜ DE TAKİP
Ordu dağıtılıyordu, Mustafa Kemal de İstanbul’a çağrılmıştı. 13 Kasım 1918 günü, Adana’dan trenle Haydarpaşa’ya gelen Mustafa Kemal karşıya geçmeyi beklemektedir. 22 İngiliz, 12 Fransız, 17 İtalyan ve 4 Yunan savaş gemisi Marmara’ya demirlemiştir. 55 zırhlı savaş gemisi adeta çelik bir duvar oluşturmuştur.
“GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER”
Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 günü, Haydarpaşa’dan kalkan ‘Kartal’ isimli köhne bir istimbotla bu zırhlıların arasından karşıya geçerken yaveri Cevat Abbas’a 55 zırhlı geminin oluşturduğu çelik duvarı yıkıp geçecek o inanç yüklü cümleyi söyler: “Geldikleri gibi giderler...”
Böylece
Bu ülke için canlarını veren tüm şehitlerimize, gazilerimize minnet ve duamız hiç bitmeyecek. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta Kurtuluş Savaşı’nı veren Türk Milleti’nin bir ferdi olmak onurunu yaşayan herkesin 100’üncü Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Bu vesileyle o günlere ait fotoğrafla ilgili küçük bir detayı aktarmak istiyorum. Son yıllarda simge bir fotoğraf, duvarları, masaları süslüyor. Okul kitaplarına bile girdi.
Atatürk fotoğraflarının ardından Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Bayramı ile ilgili sosyal medyada en çok paylaşılan kare oldu.
1933’TE ÇEKİLDİ
1933’te Cumhuriyetin 10.yılında Uşak’ta Hüsnü Kazım Özler’in çektiği o kare Türk milletinin Cumhuriyeti nasıl büyük bir fedakarlıkla kurulduğunu ölümsüzleştiren simgelerinden birisi oldu. Kurtuluş Savaşı’nda cepheye öküz arabalarıyla cephane taşıyan kadınlar ellerinde o günleri simgeleyen top mermileri ile poz verirken, üzerlerinde o yokluk günlerde giydikleri kıyafetleri ile kameraya bakıyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk’ün portresi ve Türk bayrakları ile erkekler ve çocuklar da fotoğrafta yer alıyor. Erkeklerin sayı olarak fazla olmasına rağmen Hüsnü Kazım Özler, kadınların büyük fedakarlığını göstermek istercesine onları önde ellerinde top mermisi maketleriyle görüntülemiş.
Çocukların oturduğu öküz arabasının üzerinde “CÜMHURİYETİ BİZ BÖYLE KAZANDIK” yazılı pankart, fotoğraf karesindeki kadınların üzerlerindeki kıyafetler, ayaklarındaki çarıklar, erkeklerin dizlerindeki yamalarla olağanüstü birliktelik oluşturuyor. Pankarttaki “Cumhuriyet” yerine “CÜMHURİYET” kelimesi ile dikkat çeken başka bir ayrıntı.
“Cumhuriyet nasıl kazanıldı?” sorusuna, ciltler dolusu kitap yazmadan tek bir fotoğraf karesiyle verilmiş inanılmaz bir cevap.
Cumhuriyet’in 10.yılında yani 1933’te Hüsnü Kazım Özler’in, “Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık” isimli simge fotoğrafı çekerken kullandığı fotoğraf makinesi ile o karenin basıldığı baskı makinesi, Hüsnü Kazım Özler’in oğlu Mustafa Özler ve torunu Hüsnü Kazım Özler tarafından 2022 yılında sergilenmek üzere Uşak Kent Tarihi Müzesi’ne bağışlandı.
Bu kişilerden 65 bin 200’ü hakkında savcılıklarda soruşturma, 26 bin 510’u hakkında ise mahkemelerde yargılamalar devam ediyor.
Mahkemelerden bugüne kadar 255 bin 310 kişi hakkında karar çıktı. Toplam 123 bin 432 kişi hakkında mahkûmiyet, 98 bin 790 kişi hakkında beraat, 27 bin 565 kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildi.
Soruşturmalarda 348 bin 737 kişi hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıktı.
Hükümlü ve tutuklu olmak üzere toplam 140 bine kadar çıkan cezaevindeki FETÖ’cü sayısı, bugün itibarıyla 14 bin 821’e kadar düştü. Cezaevlerindeki FETÖ’cülerin 11 bin 472’si hükümlü, 2 bin 349’u hüküm özlü, sadece 976’sı tutuklu.186 bin 375 kişi hakkında adli kontrol kararı verildi. 30 bin 821 kişi hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.
Bu rakamları vermemin nedeni dün 77 ilde yapılan 611 FETÖ mensubuna yönelik “Kıskaç Operasyonu”...
GAZİ TURGUT ASLAN OPERASYONU
Son zamanlarda Türkiye’nin neresinde olursam olayım, “FETÖ ile mücadele bitti mi?” sorusuyla karşılaşıyorum. Özellikle medyanın ilgisizliği bu algının oluşmasında sebep oluyordur. Ancak halkın bu soruyu sormasının rakamlara da yansıyan bir gerçekliği var.
100 binden fazla FETÖ mensubu cezaevlerinden tahliye edildi ve önemli bir kısmı yeniden yapılanma için çalışıyor.