SEMİRA ve Ata Burak Çakaloz... Kurdukları tesislerle, hızla büyüyen su ürünleri sektörünün aslında gizli kahramanları. Bu çalışmalarıyla da ülkeye döviz kazandıran iki girişimci. Asakua Su Ürünleri’nin kurucularından Semira Çakaloz ile hem firmanın doğuş öyküsünü hem de gelecekle ilgili hedeflerini konuştuk. Semira Çakaloz, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Mühendisliği’ni, Ata Burak Çakaloz ise Sinop Üniversitesi’nde su ürünleri mühendisliği okur. Semra Çakaloz, üniversitenin ardından da kendi mesleğini yapabileceği uygun şartların olmaması nedeniyle profesyonel kariyerinde ilk adımı havacılık alanında atar. Semira Çakaloz, o süreci şöyle aktarıyor:
YOLLAR ORKİNOS ÇİFTLİĞİNDE KESİŞTİ
“O yıllarda kadınların balık çitliklerinde çalışabilecekleri bir ortam maalesef yoktu. Erkek egemen bir sektördü. O süreçte Ata ise Ege Üniversitesi’nde master yapıyordu. Ben bir süre sonra Antalya’da bulunan bir orkinos çiftliğinde işe girdim. Ve böylece eğitimini aldığım sektöre geri döndüm. Burada çalıştığım süreçte de Ata ile tanıştım. Yüksek lisan yapan Ata, orkinoslarla ilgili yaptığı araştırma nedeniyle ortak bir arkadaşımızın yönlendirmesiyle benimle irtibata geçti. 1 yıllık orkinos deneyimin ardından, Milas’ta balık çiftlikleri kuran bir proje şirketine geçtim. Daha sonra Ata da o şirkette çalışmaya başladı. “
KENDİ HİKAYELERİNİ YAZDILAR
Aile şirketinde kariyer basamaklarını birer birer çıkan Özden Gözlüklü Saka’nın aklında ise hep kendi markasını yaratmak vardır. “En iyi iş bildiğin iştir” mottosuyla da odağını zeytin ve zeytinyağına çevirir. Özden Gözlüklü Saka, kızı Defne’nin alerji problemini yüksek polifenollü zeytinyağı sayesinde atlatmasıyla bu alanda bir marka çıkartmaya karar verir. Ve 2021 Şubat’ta Defnelia’yı kurar. Defnelia ile kısa sürede hem ulusal hem de uluslararası yarışmalardan ödülle dönen Özden Gözlüklü Saka’nın hedefi ise yüksek polifenollü zeytinyağı üretiminin yanı sıra farklı sağlıklı ürünler de var.
ÖZDEN Gözlüklü Saka... Bugün bir yandan global bir oyuncu olan aile şirketinin büyümesi için emek veren, öte tarafta kendi hikayesiyle de farkındalık yaratmak için koşturan genç bir girişimci. Yüksek polifenollü zeytinyağını insanların günlük rutinlerinden biri haline getirmeyi kendine misyon edinmiş bir iş insanı. Defnelia’nın kurucusu Özden Gözlüklü Saka’yla kariyer yolculuğundan markanın doğuş serüveninden yarınlara dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1988 Aydın doğumlu olan Özden Gözlüklü Saka, 5-6 yaşlarında sekreterlik yaparak kariyer hayatına o zamanki ismi Hakkı Usta ve Oğulları olan HAUS’ta başlar. Özden Gözlüklü Saka, o süreci şöyle paylaştı:
KÜÇÜK YAŞTA BAŞLADI
“8-9 yaşlarında iken annem de aile şirketimizde muhasebe müdürü olarak çalışmaya başlamıştı. O yaşlarda da anneme yardım ederdim. Bunun yanı sıra üretimde CNC tezgahlarını kullanırdım. Yani kendimi bildim bileli aile şirketimizin içindeyim. Aydın’daki ilköğretim ve lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversite için İzmir’e gittim. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Üniversite 1 ve 2’nci sınıf dönem arası ve yaz tatillerinde de firmamızın muhasebe, satın alma, satış sonrası hizmetler, satış ve pazarlama departmanlarında belirli sürelerde staj yaptım. İzmir’de de farklı kurumlarda staj deneyimlerim oldu. Yine 2’nci sınıfta Avrupa Birliği’nin organize ettiği firmamızın da partneri olduğu bir projeyi yürüttüm. Üniversiteyi bitirdikten sonra Sunderland Üniversitesi Londra Kampüsü’nde MBA tamamladım. MBA’ye başlamadan öncede firmamızın satış sonrası hizmetler departmanında babamla birlikte bazı çalışmalar yaptık.”
Aysu Gürman, zeytinden yağ elde edilme sürecinde karasu gerçeğiyle yüzleşir. Yüksek lisans yaptığı süreçte de, ilan panosunda gördüğü TÜBİTAK’ın teknogirişim desteğiyle odağını zeytine çevirir. Ve hazırladığı proje destek alınca da EGE Teknopark’ta AnadOlive ismiyle kendi şirketini kurar. Gürman, zeytin ve zeytinyağı proses yan ürünlerini sıfır atık felsefesiyle geri dönüştürerek ‘toz zeytin’ üretir. Bugün toz zeytinin yanına baharat grubu ile zeytin yaprağı çayını da ekleyen Aysu Gürman’ın hedefinde ise ihracat var. Gürman, ayrıca karasudan kozmetik ve ilaç sanayine yönelik de ürünler geliştirmeyi planlıyor.
AYSU Gürman... Çalışmalarıyla hem çevre kirliliğinin önüne geçmek için mücadele veren hem de yüksek katma değerli gıda ürünleri üreten genç bir girişimci. Tüm bunları da sürdürülebilir kalkınma hedefiyle hayata geçiren bir isim. AnadOlive Gıda ve Sanayi’nin kurucusu Aysu Gürman ile hem girişimcilik macerasını hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. Mali müşavir bir baba ve ev kadını annenin dört kızından en küçüğü olarak 1990’da İzmir’de dünyaya ‘merhaba’ diyen Aysu Gürman, Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği’nden mezun olur olmaz hemen aynı bölümde yüksek lisansa başladığını söyleyerek, hikayesinin devamını şöyle anlattı:
BAHÇE PLANLARI DEĞİŞTİRDİ
“Ablamın biri babamla çalışıyor, diğer ikisi de akademisyen. Ben de iki ablamın peşinden giderek akademisyen olma planıyla, yüksek lisans sürecine başladım. Tabii tüm bunlardan önce babam 2015’te Manisa Saruhanlı’da 35 dönümlük zeytin bahçesi aldı. Babam, ‘hadi mezun oluyorsun, bu bahçe senin. Ne yapacaksın bakalım’ diyerek, omuzlarıma bir yük verdi. Gıda mühendisi olarak topraktan sonrası benim uzmanlığıma girse de babam bana farklı şeyler yapmam adına bir fırsatın kapılarını aralamış oldu. Ve ilk hasadımızı yapıp zeytinlerimizi elle topladık. Sonra o zeytinler yağa dönüşürken, teorideki bilgilerin pratikte hiç de öyle olmadığını gördüm. Zeytinden yağ elde ediliyor ama arkasında birçok proses de ortaya çıkıyor. Hem pirina hem de karasu gibi bir gerçekle yüzleştik.”
GÖKHAN Gürel... Sağlıkçı kimliğinin yanına girişimciliği de ekleyen bir isim. Çocukluğundan itibaren de ihtiyaçları iyi okuyarak onlara çözüm geliştiren, sağlık alanında ‘farklı ne yapabilirim’ sorusuna yanıtlar arayan bir doktor... Dr. Gökhan Gürel ile hem kariyer yolculuğunu, hem Home Care Evde Sağlık & Bakım’ın doğuş öyküsünü, hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1978’de Akhisarlı tütün eksperi bir bananın oğlu olarak dünyaya ‘merhaba’ diyen Gökhan Gürel, lisans öncesi öğrenimlerini Akhisar’da yaptığını, girişimcilik anlamında da ilk adımları o yıllarda attığını paylaştı. Güler, o süreci şöyle aktardı:
GAZETE DE SATAR LİMONATA DA
“İçimdeki bir dürtüyle ticarete karşı bir merakım vardı. Bunun da ilk adımını nüfus sayımı gibi nedenlerle sokağa çıkma yasağının olduğu süreçlerde gazete satarak attım. Bayram gazetesiyle devam ettirdim. Ortaokul yıllarında ise bir arkadaşımla birlikte pazarda limonata satarak serüven devam etti. Tabii ekonomik bir ihtiyaçtan bunu yapmıyordum. Hatta, babam bir keresinde beni limonata satarken gördü ve çok kızdı. O gün içim acısa da limonatayı dökerek evin yolunu tuttum. Lise yıllarında da boş durmadım. Sigara fabrikasında çalışanlara ütü ve masasını pazarladım.”
İLK ADIMI ÜNİVERSİTE DE ATTI
EMAKİNA... Belçika merkezli ve borsaya açık bir dijital ajans... Kendi içinden girişimciler yetiştirerek de büyümeyi tercih eden global bir oyuncu. Emakina Türkiye Yönetim Kurulu Danışmanı Özgür Baykut ve Genel Müdür Semih Turgut ile markanın öyküsünden Türkiye operasyonlarına, gelecek planlarından İzmir’in konumuna kadar birçok konuyu konuştuk. Kendilerini kullanıcı ajansı olarak tanımladıklarını, bunun nedenini ise müşterilerinin müşterilerini hedef alarak çalışmalar yapmalarına bağlayan Özgür Baykut, şöyle devam etti:
20 YILDA 2 BİN 200 PROJE
“Alanında bağımsız bir ajansız. Avrupa’da da ilk 5’teyiz. Belçika’da halka açık bir şirketiz. Yüzde 30 teknoloji, yüzde 70’de strateji ve iş geliştirme şirketeyiz. Şu an birçok bilindik global marka bizim müşterimiz. Hemen her ülkede iş yapıyoruz. Müşterilerimiz arasında spor ayakkabısı satan da var 640 bin dolara yüzük satan da... 20 yılda 2 bin 200’ün üzerinde proje yaptık. E-ticaretten web tasarımına, mobil uygulamalardan iletişime çok geniş bir kulvarda çalışıyoruz. Ve sektör ayırmaksızın bunu yapıyoruz.”
DÜNYAYA TEKNOLOJİ İHRACATI
Emakina’nın bugün global bir oyuncu olduğunu ve 18 ülkede 22 ofisi bulunduğunu paylaşan Özgür Baykut, Türkiye ofisinin hikayesinin ise şöyle anlattı:
Yurtdışı deneyiminin ardından da Türkiye’ye döner. Çağrı Parlak’ın İstanbul’da hem restorana ortak hem de yöneticilik gibi deneyimleri olur. 2015’te ise rotasını Bodrum’a çeviren Çağrı Parlak, burada da üç markayla yeni bir yolculuğa çıkar. Bugün MOS-Museum Of Sweets ile pasta ve turtalar üreten, MOS Naturel’yle de kurutulmuş sebzeden bakliyata geniş bir ürün grubuyla tüketiciyle buluşan, Coco Purl’unda ise çantalar ve ev dekorasyon ürünleri tasarlayan Çağrı Parlak’ın hedefinde yurtdışı var. Gündemde ayrıcı; farklı konseptte yoga merkezi açma fikri de bulunuyor.
ÇAĞRI Parlak... Yaşama yetişmek için birkaç işi aynı anda yapanlardan. Hem mutfakta üreten hem de dikiş makinesinin başına geçip çanta ve giysiler tasarlayan bir iş insanı. MOS-Museum Of Sweets, MOS Naturel ve Coco Purl’un kurucusu Çağrı Parlak, hem kariyer yolculuğunu, hem markalarının doğuş öyküsünü, hem de yarınlara dair planlarını anlattı. 1979 Gaziantep doğumlu Çağrı Parlak, kocaman sofraların kurulduğu, şen şakrak bir ailede büyür. 4-5 yaşlarında balık temizleyip, mantı kapatan, dedesiyle de kadayıflar açan Çağrı Parlak, anne ve babalar çalıştığı için de tüm torunları Ankara’da doğmuş, ancak İstanbul Moda’da büyümüş babaannesinin büyüttüğünü söyledi, hikayenin devamını şöyle aktardı:
17’SİNDE ÇALIŞINCA KIYAMET KOPTU
“Lise bitene kadar kışları Gaziantep’te, yazlar ise İstanbul’dan Ege’ye gezerek geçti. 1995’te lise bitince de soluğu İstanbul’da aldım. En büyük hayalim tıp okumaktı. Ama o yıl girdiğim sınavda hayalim gerçekleşmedi. Dershaneye gönderildim. Ben de ihtiyacımız olmamasına rağmen Beyoğlu’nda bir mutfakta çalışmaya başladım. Ev yemekleri yapıyorduk. Tabii bizim ailede kıyamet koptu. O yaşta çalışmamı istemediler. Sadece dershaneye gitmek yetmiyordu bana ama ayrıldım mecburen. 1996 Ağustos’ta babamla trafik kazası geçirdik. Bu kazada babamı ve köpeğimizi kaybettim. Henüz 17 yaşındaydım, babam ise 44. Ağır yaralandığım kazada, bir Alman cerrahın kalp masajı müdahalesiyle hayata tutundum. Uyandığımda artık babam ve köpeğim yoktu. Kaza sonrası hayatımda büyük bir değişim başladı. Çocukluğumdan itibaren resim yapıyordum. Bu süreçte üniversite tercihimi de değiştirdim. O yıl, bana iyi gelebileceği düşünüldüğü için güzel sanatlar sınavlarına girdim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstriyel Tasarım ile Marmara Resim Bölümü’nü kazandım. Üniversite sürecinde de boş durmadım. Okulun yanı sıra bir restoranda da çalışmaya başladım.”
LIVE Basic... Hayatın tadını çıkartıp, bütün güzelliklerini kucaklayarak, koşuşturmacadan uzakta basit yaşamanın zorluğundan ilham almış bir marka. Yaşamı renklendirmek, yaşamın her anında birlikte olmak amacıyla yola çıkan iki iş insanın hikayesinin yansıması. Live Basic’in hem doğuş öyküsünü hem de yarınlara dair hedeflerini markanın kurucuları Tuba Özen Yazar ve Selvin Yeşukan Çevikel’den dinledik. 1982 İzmir doğumlu olan Tuba Özen Yazar, tüm eğitim hayatını İzmir’de tamamlar. Manisa Celal Bayar Üniversitesi İktisat mezun olan Yazar’ın, aslında üniversiteden itibaren satış odaklı deneyimleri olur.
KURUMSAL HAYATIN ARDINDAN
Üniversitenin ardından da bu deneyimlerle birlikte kurumsal hayata ilk adımını global bir giyim markasında 5 yıl mağaza müdürlüğü, ardından da 7,5 yıl farklı bir şirkette bölge müdürlüğü yaparak atar. 1979 İzmir doğumlu Selvin Yeşukan Çevikel de üniversite tercihi için kent değiştirir ve Uludağ Üniversitesi Turizm ve Otelcilik okur, ikinci sınıfta da otomotiv sektörüyle tanışır. Asıl hayali turizmde işin mutfağında çalışmak olsa da bu hayata geçmeyince Selvin Yeşukan Çevikel, kariyerine otomotiv sektörünün satış alanında yön verir. Çevikel, 20 yılın sonunda da kendi hayallerinin peşinden gitmek için kurumsal hayata nokta koyar. Eşleri aracılığıyla tanışan ve arkadaş olan Selvin Yeşukan Çevikel ve Tuba Özen Yazar, kurumsal hayatın yoğun temposu içinde buluştukları her fırsatta modaya olan meraklarıyla neler yapabileceklerini konuşurlar. Çevikel, o süreci şöyle anlattı:
ÖNCELİKLERİ RAHATLIK OLDU
Bugün Ege Serbest Bölgesi’nde bulunan İzÜRET ile global markaların dijital ikizlerini yaratıyor, hedefi ise daha fazla kişiye iş imkanı sunarak dünyaya yazılım ihraç etmek.
JOHN Mickey... Eğitimini aldığı girişimciliği, sahada farklı kurumlarda çalışarak edindiği deneyimlerle farklı boyuta taşıyan bir iş insanı. Çağımızın en büyük gerçekliği olan dijitali kullanarak global markalara farklı bir kapı açan girişimci. İzÜRET Yazılım ve Mühendislik’in kurucusu John Mickey ile hem girişimcilik serüvenini hem çalışmalarını hem de gelecek planlarını konuştuk. Amerika’nın Kuzey Karolina Eyaleti’nde 1987’de dünyaya merhaba diyen John Mickey, Kuzey Karolina’nın en büyük kentlerinden Charlotte’de büyüdüğünü söyleyerek, hikayesinin devamını şöyle anlattı:
GİRİŞİMCİLİĞİN OKULUNU OKUDU
“Amerika’da çok büyük bahçeler var. Ve sonbaharda bu bahçelerdeki ağaçların kuruyan yaprakları önemli sorundu. Bir arkadaşımla birlikte bu sorunu fırsata çevirmek adına girişimde bulunduk. Tabelalar bastırıp, bu yaprakları toplamaya başladık. İlk paramı 12 yaşımda böyle kazandım. Sonra izciydim. Ve bu da bana büyük tecrübe kattı. Süreç içinde çeşitli organizasyonları yönetme fırsatı elde ettim. Daha sonra 2005’te Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi’ni kazandım. Burada da İşletme Bölümü’nü seçtim. Tek bir alanda uzmanlaşmak yerine birçok konuda bilgi sahibi olmak istiyordum ve o dönem karşıma ‘girişimcilik’ seçeneği çıktı. 3’üncü yılımda eğitimime girişimcilik alanında devam ettim. Üniversitenin ilk girişimcilik mezunlarından biri oldum.”
GELİŞTİRDİĞİ FİKİR TUTTU VE...