CAHİDE Erden... Çocuk yaşta başlayan tutkusunu işe dönüştüren bir iş insanı. Bunu da basamakları birer bire çıkarak hayata geçiren bir girişimci. Azure Tekstil’in kurucusu ve Nova Scotia markasının yaratıcısı olan Cahide Erden ile girişimcilik serüvenini ve yarınlara dair hedeflerini konuştuk. Giyim öğretmeni bir anne ile derici bir babanın kızı olarak 1982’de İzmir’de dünyaya ‘merhaba’ diyen Cahide Erden, tekstilin içinde büyüdüğünü paylaşarak, şöyle devam etti:
HEM DİSİPLİN HEM TUTKU
“Hem annem hem de babamın işleri nedeniyle tekstil sektörünün içine doğdum diyebilirim. Benim maceram ise annemin yönlendirmeleriyle oyuncak bebeklerime kıyafet tasarlayıp dikerek başladı. Hatta ilkokul yıllarında yine annemin öncülüğünde örgü de yaptım. Ama annem bunu hep bir kalıba göre yaptırdı. Yani hem bir disiplin hem de bir tutkuyla büyüdüm. Bu tutku eğitim tercihlerimde de yönlendirici oldu. Liseyi moda tasarım üzerine okudum. Daha sonra ise Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde hazır giyim üzerine eğitim aldım.”
KENDİ İŞİMİ KURMALIYIM
Cahide Erden, üniversiteden 2001’de mezun olduktan sonra İzmir’de tekstil sektöründe iş hayatına ilk adımı atar. Bir profesyonel olarak işin mutfağında çalışan Cahide Erden, “Üretim süreçlerine tanıklık ettim. En son bir İtalyan firmada çalışıyordum. Bu firma, global bir marka için üretim yapıyordu. Ben de o markanın Türkiye’deki üretiminden sorumluydum. Çok yoğun bir tempom vardı. Ama bir süre sonra İtalyan firma küçülme kararı aldı. Bu kararla ben de kendimi sorgulamaya başladım. Aslında liseden itibaren hep ‘kendi işimi yapmalıyım’ diyordum. Firmanın küçülme kararıyla birlikte de bunu hayata geçirmek için uygun zamanın geldiğini düşündüm” diyerek, hayalinin peşinden gittiğini anlattı.
ASLINDA her şey, 2010’lu yılların başında İzmir başta olmak üzere Ege Bölgesi’nde ardı ardına konut, rezidans, AVM, iş merkezi ve otel yatırımlarının yükselmesiyle başladı. Milyon dolarlık yeni projelerle birlikte biz de 2012’de Hürriyet EGE’de ‘İnşaat Dünyası’ ismiyle sektördeki gelişmelerden projelere birçok konuya yer vermeye başladık.
YÜZDE 126 BÜYÜDÜ
O yıl Ege’nin 8 kentinde, yani Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla ve Uşak’ta toplam 77 bin 669 konut satıldı. Bir yıl sonra sektörde büyük bir büyüme gerçekleşti ve Ege’de konut satış oranı yüzde 126 artarak 175 bin 751’e ulaştı. Aynı dönemde Türkiye’de ise 2012’ye kıyasla yüzde 63 büyümeyle 1 milyon 144 bin 989 konut satış yoluyla el değiştirdi. Bu, o zamana kadar Türkiye tarihinde en büyük satış rakamı olarak önemli bir rekordu. Bunun arkasında ise 2013 başında yapılan KDV düzenlemesi oldu. 2013 önceki ruhsatlı konutların yüzde 1 KDV, 2013 ruhsatlı konutların yüzde 18 KDV ile, yani daha yüksek fiyattan satılacak olması KDV’nin yüzde 1 olduğu konutlardan almak isteyenleri harekete geçirdi. Yüzde 1 KDV stokundan yararlanmak isteyenler 2013’te alıma geçti. Ayrıca konut kredi faizlerinin yılın son çeyreğine kadar düşük seviyelerde kalması da konut alacakları hareketlendirdi.
2018’DE DURAKLAMA
Gayrimenkul sektöründeki bu hareketlilik ve büyüme trendi önümüzdeki yıllarda da devam etti. Taki 2018’e kadar... 2017’de Ege özelinde bir önceki yıla kıyasla yüzde 6.7’lik büyümeyle 228 bin 772 konut satıldı. 2018’de ise yüzde 3.7 küçülmeyle Ege’nin 8 kentinde 220 bin 144 konut satıldı. Faiz oranlarının yükselmesi, piyasalardaki belirsizlik ve döviz kurundaki hareketlilikle birlikte Ege’de de hem yatırım iştahı, hem de konut alma süreci yavaşlamaya girmiş oldu. Düşüş 2019’da da sürdü.
PANDEMİDE REKOR
TEVFİK Bilsev... Küçük bir dükkanda başlayan girişimcilik serüvenini 8 firmalı bir grup şirketine dönüştürmeyi başaran iş insanı. Piyasanın ihtiyaçlarını okuyan ve uzun araştırmalar sonunda da bunu işe dönüştürerek başarıyı yakalayan bir girişimci. Bilsev Group Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Bilsev ile hem mücadeleyle dolu girişimcilik öyküsünü hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. 1967 İzmir Bornova doğumlu Tevfik Bilsev, ticaretle çok küçük yaşta tanıştığını belirterek, o süreci şöyle paylaştı:
VERESİYE SATIŞ YOK
“Babam, konsoloslukta görev yapıyordu, memurdu. Benim ticaret karşı büyük merakım vardı. Çok iyi gözlem yaptığımı düşünüyorum. İlkokul yıllarında manavların kese kağıdı kullandığını gördüğümde ben de bir fikir belirdi. Kimi zaman anneanneme kimi zamanda babaanneme hamur yaptırdım. Konu komşudan da gazeteleri toplayarak kese kağıdı yapmaya başladım ve bunları manavlara sattım. İlk ticari girişim böylece başlamış oldu. Bunu ortaokul yıllarında kola satışları izledi. Okul arkadaşlarıma kola satarak işi kendimce biraz büyütmüş oldum. Bu satışları çikolata izledi. Veresiye, ertesi gün öderim de yok. Çünkü oradan parayı alıp yeni ürün almam gerekiyordu.”
KÜÇÜK BİR DÜKKANDAN
LES Merimes... İrem’in modaya olan merakı ile Elif Merve’nin şapkaya aşkının harmanlanmasıyla ortaya çıkan bir marka. Genlerinde; özgünlük, farklılık ve güçlü durmayı barındıran bir girişim. Elif Merve - İrem Çopuroğlu kardeşlerden hem markanın doğuş öyküsünü hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1986 İzmir doğumlu olan, çocukluğundan itibaren takıp takıştırmayı hep seven, yaş aldıkça da bu sevdası aksesuvarlarla birleştiren ve şapkalar en büyük tutkusu olan Elif Merve, Yeditepe Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun olur.
FARKLI KULVARLARDA YÜRÜDÜLER
1996 İzmir doğumlu İrem ise çocukluğundan beri onu hep heyecanlandıran, araştırmaya, gözlemlemeye iten, merak uyandıran alan moda olsa da Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirir. Bugün bir yandan Bodrum’da iç mimarlık yapan Elif Merve ile İstanbul’da takı firmasının marka danışmanlığını yürüten İrem, öte tarafta ise ortak bir şeyler yapmak adına da kafa yorar. İrem, o süreci şöyle aktardı:
SİPARİŞ İSTEĞİNİ KARŞILAMADI
BURÇİN Ünal Kurt. Markalaşma konusundaki uzmanlığıyla yıllardır birçok şirketin büyümesinde itici güç olan bir isim. Şimdi de bu güç ve deneyimi sevimli dostların sağlıklı beslenmesi için kullanan bir girişimci. Origami Pet Food’un kurucularından Burçin Ünal Kurt ile hem kariyer yolculuğunu hem yeni markasının doğuş öyküsünü hem de yarınlara dair planlarını konuştuk. İzmir doğumlu olan 37 yaşındaki Burçin Ünal Kurt, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme’yi bitirdikten sonra yüksek lisans için yurtdışına gittiğini söyleyerek, hikayenin devamını şöyle aktardı:
DOĞDUĞU TOPRAKLARA DÖNDÜ
“Uluslararası pazarlama üzerine Paris’te 2.5 yıl süren bir eğitim hayatımın ardından İstanbul’a döndüm ve profesyonel iş hayatı başladı. Burada uzun yıllar marka danışmanlığı odağında bir kariyer yolculuğum oldu. Hızlı tüketim ürünleri için yıllarca marka yaratımları ve geliştirmeleri içerisinde başarılı hikayelerde rol aldım. 2014’te evlendim. Benim gibi İzmirli olan eşim Eren Kurt ise o dönem Ankara’da yaşıyordu. İstanbul ve Ankara arasında bir mekik dokuma sürecimiz oldu. Ve bir süre sonra doğduğumuz topraklara dönme kararı aldık. Çünkü İstanbul ve iş temposunun hiç de bana göre olmadığını artık fark ettim.”
GIDADA YENİ BİR YOLCULUK
2015’te İzmir’e dönen Kurt ailesi, gıda alanında yeni bir girişimi hayata geçirir. Burçin Ünal Kurt ise bu süreçte bu girişimin markalaşma sürecine katkı koyar. Burçin Ünal Kurt, “Bu katkı sürecini de kendi ajansımızı kurarak yaptık. Casual Consultancy ile markalarımız için dünya trendlerinin takibi, tüketici istekleri, marka konumlandırmaları, rakip analizleri ve konsept geliştirme konusunda faaliyet göstermeye başladık. Bir markayla başlayan yolculuğumuz 10’lara ulaştı” diyerek, gıda ve ajans sürecinde geldikleri noktayı paylaştı.
ADVOARD Robotik... Startup aşamasında Amerikalı bir şirketten yatırım desteği almayı başaran ve gelecekte hayatımızda oldukça fazla yer edinecek robot teknolojisini odağına alan bir girişim. Advoard Robotik’in kurucu ortakları Dr. Pınar Oğuz Ekim, Sercan Çağdaş Tekkök, Mehmet Emre Söyünmez ve Bekir Bostancı ile hem şirketin kuruluş serüveni hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 2003 ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği mezunu olan ve aynı bölümde de yüksek lisans yapan Dr. Pınar Oğuz Ekim, yüksek lisans yaptığı süreçte de TÜBİTAK-SAGE’de AR-GE mühendisi olarak çalışır. Portekiz’de Lizbon Teknik Üniversitesi’nde doktora yapan Ekim, şöyle devam etti: “Beş yılın ardından eşimin işi nedeniyle Türkiye’ye döndüm. Gebze Teknik Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Daha sonra ise Singapur süreci başladı. Nanyang Teknik Üniversitesi’nde akıllı trafik sistemleri üzerine çalıştım. İkinci çocuğum dünyaya gelince Türkiye’ye dönme kararı aldım. 2018’den bu yana da İzmir Ekonomi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesi olarak kariyer yolculuğuma devam ediyorum.”
DERSTEN ORTAKLIK ÇIKTI
Mehmet Emre Söyünmez, 2016’da Sercan Çağdaş Tekkök ve Bekir Bostancı da 2015’te İzmir Ekonomi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü tam burslu kazanır. Ve sınıf arkadaşı olan üç genç, Dr. Pınar Oğuz Ekin’den önce ‘mikro elektronik aygıtlar’, ardından da ‘sinyaller ve sistemler’ dersini alır. Bu süreçte Mehmet Emre Söyünmez, Sercan Çağdaş Tekkök ve Bekir Bostancı’nın başarıları, Dr. Pınar Oğuz Ekin’in dikkatini çeker. Ve Dr. Ekin, 3 öğrencisiyle birlikte TÜBİTAK için projeler geliştirmeye başlar. Bir yandan TÜBİTAK için proje geliştiren ekip, 2020’de de şirketleşme kararı alır. Advoard Robotik Ar-Ge Yazılım A.Ş.’yi kurarlar. Bekir Bostancı, o süreci şöyle anlattı:
“Okulu bitirdikten sonra, hep kendi işimi kurma üzerine bir hayalim vardı. Bir şirket kurup ülkeme katma değer yaratmak istiyordum. Yazılım alanında da bir birikimim vardı. Pandemi öncesi Mehmet Emre ve Sercan Çağdaş, yurtdışına gitme planları yapıyordu. Ama bu gerçekleşmeyince, TÜBİTAK projeleriyle başlayan birlikte iş yapma kültürünü ortaklığa çevirme kararı aldık. Bize ilk günden itibaren güvenen hocamız Dr. Pınar Oğuz Ekim’le birlikte TÜBİTAK desteğiyle İzmir Bilimpark’ta şirketimizi kurduk.”
BENHÜR Öncel.. Atletizm tutkusunun peşinden giden ama bu uğurda yaşadığı olumsuzluğu da fırsata dönüştürmeyi başaran bir sporcu. Suyun kaldırma gücünden faydalanarak ilklere imza atan bir girişimci. BENHUR ONCEL’S Aquarunning’in kurucusu Benhür Öncel’le markalaşma sürecinden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1986 Bodrum doğumlu Benhür Öncel, çok küçük yaşlarda atletizmle tanıştığını paylaşarak, şöyle devam etti:
HER ŞEY KIRIKLA BAŞLADI
“Yıllardır profesyonel lisanslı atlet olarak yurtiçinde yarışıyorum. Atletizm Federasyonu’nun yapmış olduğu yarışmalarda da birçok ödülüm var. Hayatımın hep içinde olan sporun yanı sıra Aydın Adnan Menderes Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra da kurumsal iş hayatım başladı. Bankacılık sektöründe kariyerime devam ettim. Koşuya olan tutkum sebebiyle de kurumsal hayatın çalışma temposu içinde koşuyu hiç bırakmadım. Atlet olduğunuz zaman belli bir mesafede antrenman yapmanız gerekir. Bu aslında kemiklere ve eklemlere de doğal olarak yük bindirir. Yoğun yarış dönemlerinden birinde, ağır bir idman esnasında kaval kemiğimde bir stres kırığı oluştu.”
KALDIĞI YERDEN DEVAM ETTİ
Takı tasarımcısı bir akrabasının da desteğiyle Naz Şahin, İzmir’de kendi koleksiyonunu hazırlar. Ürünler çok beğenilince de, bunu ‘Iris The Brand’ ismiyle markalaştırmaya karar verir. Bugün bir yandan online olarak elektrik elektronik mühendisliği eğitimine devam eden Naz Şahin, öte taraftan da markasını büyütmek için uğraş veriyor. Hedefte ise İbiza ve Mykonos’a mağaza açmak var.
NAZ Şahin... Aslında elektrik elektronik mühendisliği alanında eğitim alsa da girişimini farklı bir alanda hayata geçiren genç bir girişimci. İhtiyacını markalaştıran bir iş insanı. Iris The Brand markasının kurucusu Naz Şahin ile hem kariyer yolcuğunu, hem yeri markasını, hem de yarınlara dair hedeflerini konuştuk. 1998 İzmir doğumlu Naz Şahin, lise ikinci sınıfta Karşıyaka Spor Kulübü’nde profesyonel voleybol oynarken 2017’de Amerika’dan burs kazandığını ve Winchendon School Boston’da 3 yıl okuduğunu paylaştı. Naz Şahin, şöyle devam etti:
VOLEYBOLA VEDA
“Daha sonra iki yıl Central Wyoming College’da voleybol oynadım, aynı zamanda STEM Major’de ön lisans programı aldım. Ardından da California State Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği sürecim başladı. Şu an 3 dönemim kaldı. Üç dönem sonra mezun olacağım. Üniversitenin ilk iki yılından sonra ise voleybolu bırakmak zorunda kaldım, çünkü zor bir bölümde okuyordum ve ders yükü oldukça ağır.”
ABD’YE DÖNEMEDİ