Mete Tamer Omur

Çöpten girişim çıktı

5 Eylül 2021
ÇEVRE mühendisliği okumaya başladığı günden itibaren atık sularla ilgili çalışmalar yapar. Lisans ve yüksek lisans tezlerini de bu alanda tamamlar. Orhan Küçükgül, kariyerine önce İstanbul ardından da İzmir’de belediyede katı atık konusunda devam eder. 2004’te ise Lefkoşa’da ortaklı bir yapıyla düzenli depolama sahası ve geri dönüşüm tesisi kurar. 2008’de ise Kuşadası’nda Avrupa Birliği’nin finanse ettiği bir tesisin proje müdürlüğünü üstlenir. 2011’de geri dönüşüm tesisi üzerine kendi şirketini kuran Orhan Küçükgül’ün aklında ise kompost gübre üretimi vardır. Uzun uğraşlar sonunda endüstriyel gıda atıklarından 2016’da kopmost organik gübre üretmeyi başaran Orhan Küçükgül’ün hedefinde bu ürünü daha fazla çiftçiye ulaştırmak var.


 

ORHAN Küçükgül...Zor olanın peşinden giderek çöpe giden endüstriyel gıda atıklarından katma değerli bir ürün üreten sıra dışı bir girişimci. Ecorec Çevre ve Enerji Teknolojileri A.Ş.’nin kurucusu Dr. Orhan Küçükgül ile hem kariyer yolculuğunu hem kompost organik gübreyi hem de girişimcilik serüvenini konuştuk. 1963 Kars doğumlu olan Orhan Küçükgül, ziraat mühendisi babasının memuriyeti nedeniyle ilkokul eğitimini Manisa’da aldığını, daha sonra Erzurum’a gittiğini söyledi. Orhan Küçükgül, şöyle devam etti:

ÜNİVERSİTE İÇİN İZMİR’E
“Ortaokul ve liseyi de Erzurum’da okudum. Ama lise son sınıfta babam, benim eğitimimi de düşünerek batıya tayin istedi ve Eskişehir’e yerleştik. Daha sonra üniversite macerası başladı ve İzmir’e geldim. Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği’nden mezun oldum. Ve aynı okulda yüksek lisans yapmaya başladım. Aynı zamanda da araştırma görevlisi olarak kariyerime yön verdim.”

BULAŞIKÇILIK DA YAPTI

Yazının Devamını Oku

Kargonun demir leydisi

29 Ağustos 2021
Yıllarca kargo sektöründe şube müdürlüğü ve acente işletmeciliği yapar. Ama bir süre sonra hem sektördeki değişiklikler, hem de işte yaşanan sorunlar nedeniyle Tuba Kadik, 16 yıllık kargoculuk sektörüne noktayı koyar. Ve rotasını Bodrum’a çevirir.

Tuba Kadik, Bodrum’da kargo dışında ekmek-peynir, sokakta oyuncak, internetten anne-kız pijaması satışı gibi farklı işler yapmak istese de başarılı olamaz. En büyük birikim ve sermayesinin kargoculuk olduğuna karar veren Tuba Kadik, Bodrum Cargo’yu kurar. Bugün Bodrumluların kargolarını yurtdışına göndermek için mücadele veren Tuba Kadik’in hedefleri arasında ise sektördeki kadın sayısının artması var.

TUBA Kadik... Erkek egemen sektörde ayakta kalmayı başarabilen bir isim. Tüm olumsuz tablolara rağmen pes etmeyip küllerinden yeniden doğan yeni bir girişimci. Bodrum Cargo’nun kurucusu Tuba Kadik ile hem kariyer yolculuğunu hem de yeni girişimini konuştuk. 1974 İstanbul doğumlu olan Tuba Kadik, 2 yaşında anne ve babası ayrılınca babaannesi tarafından büyütülür. Aile özlemiyle büyüyen Tuba Kadik, bu durumun kendisini duygusal olarak narin, naif, hayat mücadelesinde ise cesur ve güçlü yaptığını paylaştı. Kariyer yolculuğuna ilk adımı sigortacılık sektöründe attığını söyleyen Tuba Kadik, hikayenin devamını şöyle aktardı:

İDDİAYA BİLE GİRDİLER

“2003’te ise yolum kargo sektörüyle keşişti. Kargoculuk mesleğimin ilk yıllarında kadın kargocu yok denilecek kadar azdı. Beni gören müşteriler önce çok şaşırdı, sonra çok sevindi. Sırf kadın kargocu olmamdan ötürü müşteriler de beni destekledi. O yıllarda şirkette erkek egemenliği mevcuttu. Gerek personel, gerekse şirket yöneticileri ve çalışanlar önceleri benim bir kadın ve naif, hassas kişiliğimden dolayı şube işletmeciliği yapamayacağımı ve bu konuda pes edeceğimi düşündü. Hatta iddiaya bile girenler oldu. Bu durumu lehime çevirdim, benim enerjim oldu ve en zirveye kadar ulaştım. Bu zirve yolculuğum ise benim kişilik yapıma tamamen ters durum oldu, mesleki deformasyon yaşayarak kişilik yapımı değiştirdi. Naif Tuba gitti, yerine keskin ve sert çizgileri olan Tuba geldi. Maalesef kargo sektöründe yaşanan zorluklar kimlik yapımı değiştirdi. Bundan da hiç hoşnut değildim ama yapacak bir şey yoktu. Erkek egemenliği yoğun olarak yaşanan sektörde böyle olması gerekiyordu.”

TUTKUSU KABUSA DÖNDÜ

Yıllarca kargo sektöründe şube müdürlüğü ve acente işletmeciliği yapan Tuba Kadik, görev aldığı süreçte hiç dinlenmeden gece - gündüz çok büyük özveri ve sevgiyle çalıştığını söyledi. Kadik, “Lakin son yıllarda kargoculukta yaşanan müşteri yapı değişikliği, sektörün bu duruma pek hazır olmaması, yaşanan tüm sorunların ilk durağı şube ortamların olması ve kargo işleyişini bilen kişi sayısının azalması gibi durumlar beni çok fazla yıprattı. İş yerinde yaşadığım sorunlarla, anne-baba kaybından sonraki depresyon birleşti. Rahatsızlığımdan dolayı tutkuyla yaptığım iş kabusum oldu. Uyumuyor, yarın ne olacak endişesi sürekli zihnimde dolaşıyordu. Bunun yanı sıra, yapmış olduğum işimin devam edebilmesi için annemden kalan evimi satmıştım, bu durum beni çok etkilemişti. Acı içinde kıvranıyordum. Maalesef benim bu durumu kimse görmedi ve çözüm oluşturulmadı” diyerek, dayanacak gücüm kalmadığında ise çalıştığı kargo şirketinden ayrılarak 2019’da Bodrum’a yerleşme kararı aldığını paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Sanatla oyunu buluşturdu

22 Ağustos 2021
ÜNİVERSİTE yıllarında dünyada neler olduğunu görmek adına keşfe çıkar. Bu keşif 27 yaşına kadar yaklaşık 40 ülkede; eğitim, araştırma ve çalışmayla geçer. En son Amerika’da MoMa’yı gezdiği sırada bir katın oyunlara ayrıldığını görünce, Simay Dinç’in zihninde bir ışık yanar. “Oyun, sanat ve milyarlarca dolarlık bu endüstriyi bir potada eritmem gerekiyor” diyen Simay Dinç, Türkiye’ye döner. Ve sanatla oyunu buluşturma hedefiyle kardeşi Eray Dinç ile Recontact Games’i kurar. Simay Dinç, daha sonra Ayvalık Küçükköy’ün de bilim ve sanat köyü olabilmesi için harekete geçer. Bu hedefle Küçükköy’de Kıraarthane’yi hayata geçirir. Şu ana kadar 21 ülkeden sanatçı, bilim insanı ve girişimciyi Küçükköy’de ağırlayan Simay Dinç’in gündeminde ise bölgeyi oyun endüstrisinde kuluçka merkezi yapmak var.

SİMAY Dinç... Zor olanın peşinden giderek farkındalıklara imza atan bir sosyal girişimci. Kardeşi Eray Dinç’in de vizonuyla birlikte paylaştıkça değer yaratan işler üretmeyi kendine ilke edinmiş bir isim. Recontact Games ve Kıraarthane’nin kurucularından Simay Dinç ile kariyer yolculuğundan oyun endüstrisine, markaların doğuş öyküsünden Küçükköy’ün dönüşümüne kadar birçok konuyu konuştuk. 1986 İstanbul doğumlu Simay Dinç, hem annesinin hem de babasının kendi işlerini yapması nedeniyle girişimci bir ruhla büyüdüğünü aktardı. Dinç, şöyle devam etti:

DÜNYAYI KEŞFE ÇIKTI

“17 yaşında İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandım. Ama okula girdikten sonra sadece mezun olmakla kendi hayalimi gerçekleştiremeyeceğimi düşündüm. Çünkü eğitim aslında bir şey kazandırmıyor. Bu nedenle 18 yaşımda, dünyada neler olup bittiğini keşfetmek için yurtdışına açılma kararı aldım. Ve ilk adımı Amerika’yla attım. Her yaz tatilimde bir ülke deneyimi yaşadım. Eğitim, araştırma ve çalışma odaklı Avusturya’dan Japonya’ya, Almanya’dan Singapur’a kadar 40’a yakın ülke gezdim. Çalışarak hem kendi paramı kazandım, hem de gideceğim ülke için kaynak yarattım. Bu keşif 27 yaşıma kadar devam etti.”

IŞIK MOMA’DA YANDI

Beş yaşından itibaren bilgisayar oyunlarına merak salan ve atari salonlarından çıkmayan Simay Dinç, hem oyun teknolojilerine hem de sanata karşı olan merakıyla gittiği yurtdışında teknoloji fuarları, sanat galeri, müzeleri gezdiğini paylaştı. Dinç, “2013’te Amerika’da Museum of Modern Art’ı(MoMa-Modern Sanat Müzesi) gezerken, bir katının oyunlara ayrıldığını gördüm. İşte o zaman tüm keşif sürecim şekillendi. Oyun, sanat ve milyarlarca dolarlık bir endüstriyi bir potada eritmem gerektiği fikri ortaya çıktı. Kardeşim Eray Dinç’le de sinemayı oyuna çevirmek gibi hayalimiz vardı. Türkiye’ye döndüm ve kardeşimle birlikte Recontact Games’i kurduk. 2015’te de oynanabilir sanat üretmek mottosuyla ilk oyunumuz Recontact İstanbul’ı çıkardık. Oyun App Store Türkiye’de ‘yılın oyunu’ seçildi. Daha sonra ise Los Angeles New Media Film Festivali, International Mobile Games Awards gibi önemli ödülleri Türkiye’ye getirdik. Şimdi serinin üçüncü oyunu ile ilk defa bilgisayar oyuncularıyla buluşmaya hazırlanıyoruz. Recontact: Londra için başrol koltuğunda Game of Thrones’ta Whitewalker olarak karşımıza çıkan, Doctor Who, Clash of Titans gibi projelerde yer almış ünlü İngiliz aktör Ross Mullan yer alıyor. Ayrıca, oyunculara ve sinema seyircilerine yeni bir deneyim sunabilmek adına Londra’da yapılan çekimler için 8 milyon sanat eserini sergileyen British Museum kapatıldı” diyerek, oyun teknolojilerinde geldikleri durumu aktardı.

Yazının Devamını Oku

5-6 masa hayalinden yeme içme merkezine

15 Ağustos 2021
Aslında planları, Ayvalık’a yerleştiklerinde butik bir otel ve 6-7 masalı bir mekan açmaktı. Fikret Polat, inşaat sektörünün yoğun temposunu mutfakta oyalanarak, Şermin Ateş Polat ise borsa dünyasının stresinden uzaklaşmak hedefiyle mekan açmayı düşünür. Ama bütün planlar, Tariş’in eski zeytinyağı fabrikasını kiralayarak restore etmeleriyle değişir.

Eski zeytinyağı fabrikasını yiyecek içecek merkezine dönüştürme fikriyle hareket eden Polat çifti, bu süreçte pandeminin başlamasıyla bir anda kendilerini sektörün içinde bulur. Payeli Restaurant’ı kuran Fikret ve Şermin Polat, bir yandan da Tariş Meydan ismi verilen eski zeytinyağı fabrikasını yiyecek-içecek merkezine dönüştürmek için mücadele ediyor. Hedefte ise orta vadede şubeleşmek var.




PAYELİ Restaurant... Hem kendi bünyesinde hem de yer aldığı Tariş Meydan’da farklı konseptlerle Ayvalık’ın gastronomi zenginliğine yeni soluk getiren bir mekan. Fikret ve Şermin Ateş Polat çifti ile hem Payeli’nin doğuş öyküsünü hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. Payeli Restaurant’ın İstanbul merkezli Polindek Boya İnşaat’ın bir markası olduğunu dile getiren Fikret Polat, şöyle devam etti:

10 YILLIK DENEYİM

“Bizim girişimcilik hikayemizin asıl başlangıcı Polindek... Burayı, dekorasyon boyaları tatbik ve uygulama metodlarından edindiğimiz 10 yıllık deneyimle 2003’te kardeşimle kurduk. Aynı yıl İtalya’nın önde gelen boya üreticilerinden Materispaints Grubu’nun Baldini Vernici markasıyla distribütörlük anlaşması yaparak bu markanın Türkiye ve KKTC dağıtımına başladık. 2006 yılında ise İtalyan Spiver SRL ile anlaşarak bu markanın ürünlerinin Türkiye-KKTC-Irak-Azerbaycan pazarında satış ve dağıtımında yetkili tek distiribütörü olma hakkını elde ettik. İtalyan stil 100’den fazla ürün ve efektiyle ev, otel, işyeri, sosyal ve kültürel birçok yapı projelerinde ürünlerini başarıyla sunuyoruz. Standart ürün efektleri haricinde özel uygulama teknikleriyle geliştirmiş olduğu 50 farklı özel efekt ürünüyle de sektörde farklılığımızı ortaya koyduk. Dekorasyon boyaları haricinde 2010’da ‘Art on the Wall’ imajıyla duvar kaplamaları konusunda yurtiçi ve yurtdışı birçok önemli projeye özel duvar kağıtları ve 3 boyutlu duvar panelleri ithal ediyoruz.”

Yazının Devamını Oku

Pandemide o boşluğu girişime dönüştürdü

8 Ağustos 2021
BİR yandan kendi mesleği olan iç mimarlığı yapar. Öte tarafta ise yeni arayışlara girer. Ve ev aksesuvarları üzerine çalışma başlatır. Aslı Sağgül, yüksek fiyat tablosu nedeniyle bu ilk girişiminde istediği sonucu alamaz. Pandemi nedeniyle eve kapandığı dönemde de bu arayışlarını sürdürür. Bu süreçte yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle İzmir Çeşme’de glutensiz ürün alanındaki boşluğu fark eder. Yönünü mutfağa çeviren Sağgül, sağlıklı fırın felsefesiyle cheesecake ve kurabiyeler sunduğu La Marvie’i kurar. Sağgül’ün hedefinde hem şubeleşmek hem de paketli ürünler var.

 

ASLI Sağgül... Sağlık sorunu nedeniyle karşısına çıkan fırsatı girişime dönüştürmeyi başaran çiçeği burnunda genç bir girişimci. La Marvie Cheesecake & Coffee’nin kurucusu Aslı Sağgül ile hem kariyer yolculuğunu, hem yeni markasını, hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. 1992 İzmir doğumlu olan Aslı Sağgül, babasının mimar olması nedeniyle sektörün içinde büyüdüğünü, yaz tatillerinde şantiyelere gittiğini paylaştı. “Aslında hep mimarlık mesleğinin içindeydim” diyen Aslı Sağgül’ün bu durumu, üniversite tercihinde de etkili olur. Bahçeşehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü kazanınca İstanbul sürecinin başladığını ifade eden Aslı Sağgül, şöyle devam etti:

BİLİNÇLİ BİR TERCİH

“Hem sektörün içinde büyüdüm hem de küçüklüğümden itibaren ne zaman bir mekana girsem, ‘ben olsam nasıl tasarlarım’ diye düşünürdüm. Babamın mimarlıkla ilgili dergilerini karıştırırdım. Yani meslek seçimimim bilinçli bir tercih oldu. Günün sonunda insanları mutlu eden alanlar yaratmak bana ayrı bir heyecan vereceğini düşünüyordum. Ve 2014’te mezun olur olmaz da İstanbul’da pek çok iç mimarlık ofisi deneyimim oldu. 2016’da ise doğduğum topraklara geri döndüm. Babamın kurduğu Mobilite Mimarlık’ta kariyerime devam etme kararı aldım. Şu an orada kurucu ortak olarak mesleğime ve tasarımlarıma devam ediyorum.”

İLK GİRİŞİM OLUMSUZ

Aile şirketinin büyümesi için mücadele eden Aslı Sağgül, bir yandan da içindeki girişimci ruhla yeni arayışlara girer. İç mimarlıkla da bağı olduğu için ev aksesuvarları üzerine bir çalışma başlattığını söyleyen Aslı Sağgül, “Bu, yaklaşık 2-3 yıl önce hobi amaçlı bir adımdı.

Yazının Devamını Oku

Hem mesleği haline getirdi hem de sanatı günlük hayata dahil etti

25 Temmuz 2021
ÇAMURLA macerası çok küçük yaşlarda başlar. Taşları toz haline getirerek heykeller yapar. Seda Yaman, bu merakı üniversite tercihinde de etkili olur. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Heykel Ana Sanat Dalı’nı bitirse de Seda Yaman, muhabirlik ve fotoğrafçılık alanında kariyerine yön verir. Seda Yaman, 34 yılın ardından da ‘ben şehir için yaratılmış bir organizma değilim’ diyerek rotasını Bodrum’a çevirir. Burada kendine dönmeyi seçen Seda Yaman, çamurla olan macerasını işi haline getirir. Bir taraftan ‘Seda Yaman’ markasıyla seramik ürünler üreten Yaman, bir yandan da metal heykelleri ürün portföyüne eklemek için gün sayıyor.

 

SEDA Yaman... Yaşadığı bölgenin ve koşulların etkisiyle kendine dönmeyi ve kendini yaşamayı seçen bir isim. Bu durumu da çamurun sırla olan ilişkisini derinleştirip çalışmalarını daha yalın ve doğayla uyumlu hale getiren sanatçı bir girişimci. Sanatı insanların günlük hayatına dahil etmeyi kendine amaç edinen Seda Yaman ile hem kariyer yolculuğunu hem de markasının doğuş öyküsünü konuştuk. Emekli bir edebiyat öğretmeni anne ile denizcilik işletmeleri müdürü bir babanın 1976 İstanbul doğumlu tek çocuğu olarak dünyaya ‘merhaba’ diyen Seda Yaman, anne ve babasının hem eğitim hayatı hem de mesleğini seçme konusunda her zaman destekleyici olduğunu anlatarak, hikayenin devamını şöyle aktardı:

MACERA KÜÇÜKKEN BAŞLADI

“Küçükken hep sokaklarda oynuyordum. Öyle ki eve girmiyordum. Bazı taşları seçerek topluyordum. Sonra da bir betona oturup kırılmış cam parçalarıyla onları kazıyarak, tozlarını çıkartıyordum. Sonra da o tozları ıslatıp heykelcikler yapıyordum. Benim çamurla asıl maceram da aslında böyle başladı. Bir nevi kendim icat ederek. Bu macera üniversite seçimimde de etkili oldu ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Heykel Ana Sanat Dalı’nı kazandım.”

ŞEHİR İÇİN YARATILMADIM

Yazının Devamını Oku

Küçük bir atölyeden şirketler grubuna

18 Temmuz 2021
FARKLI alanlarda eğitim alan üç mühendis Şükrü, Günseli ve Sabri Ünlütürk, 1987’de 5 dikiş makinesiyle tekstil sektörüne ilk adımı atar. 1992’de ise ekibe Elvan Ünlütürk katılır. Fason üretimle başlayan hikaye süreç içinde grup şirketine dönüşür. Bugün 2 bine yakın çalışanıyla Sun Grup, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde müşterilerine katma değerli ürünler sunarak ülkeye döviz kazandırıyor. Bugün 36 mağazası bulunan Jimmy Key’de ise hedef, her yıl Türkiye’de 5 mağaza açmak. Ayrıca, bu markayı yurtdışına taşımak da gündemde.

 

SUN Grup... Hem ortaklar arasındaki uyum hem de kurumsallaşma hamleleriyle yoluna emin adımlarla devam eden bir şirket. Tasarım ve AR-GE’ye verdiği önemle de hem ülkeye döviz kazandıran hem de istihdam sağlayan bir kurum. Jimmy Key Yönetim Kurulu Başkanı Elvan Ünlütürk ile hem şirketin kuruluş öyküsünü hem de Jimmy Key’in hedeflerini konuştuk. Grubun amiral gemisi olan Sun Tekstil’in sıfırdan başlayan bir hikayesi olduğunu dile getiren Elvan Ünlütürk, süreci şöyle anlattı:

DETERJAN YERİNE TEKSTİL

“Sun Tekstil’i maden, metalürji ve jeoloji mühendislikleri alanında eğitim alan Şükrü Ünlütürk ve eşi Günseli Ünlütürk ile benim eşim Sabri Ünlütürk 1987 kuruyor. 3’ü de farklı alanlarda eğitim almış olmalarına rağmen, yatırımlarını tekstile yapıyorlar. Üniversite sonrası baba mesleği deterjanda gelecek göremedikleri için yeni arayışlara giriliyor. Ve o süreçte de Ankara’da tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir akrabanın, ‘gelin birlikte çalışalım’ sözüyle ilk adım atılıyor. İzmir’de 4-5 dikiş makinesiyle tekstil macerası başlıyor. Tekstil mühendisliğinde mezun olduktan sonra 1992’de ben de Sun Tekstil’de çalışmaya başladım.”

KENDİ MARKASINI DA YARATTI

Beş dikiş makinesiyle başlayan fason üretimin 1989’da ihracatla yeni bir boyut kazandığını söyleyen Elvan Ünlütürk, “O dönem yoğun olarak Amerika’ya ihracat yapılıyordu. 1992’de ise ilk örgü makinelerimizi almaya başladık. 4 taneyle başlayan örgü makinesi sayısı bugün 250 civarında. Küçük bir boyahane kurduk. 2000’de de Ekoten Tekstil’i satın alarak kumaş üretimi serüvenimiz başladı. 1997 yılında da kendi markasını yaratmak üzere yola çıkan Sun Tekstil, ilk Jimmy Key koleksiyonunu gerçekleştirdi. Süreç içinde de AR-GE merkezimizi kurduk ve teknik tekstile yatırım yaptık. Hollanda ortaklığıyla otomotiv sanayi alanında faaliyet gösteren Ames Europe ile de yeni bir kulvar yarattık. Bunun yanı sıra yine teknik tekstil kapsamında, savunma sanayi için kamuflaj kumaşları üretimi yapan bir yapımız da var” diyerek, Sun Tekstil ile başlayan serüvenin geldiği son durumu paylaştı.

Yazının Devamını Oku

Babasının hayalini markalaştırdı

11 Temmuz 2021
HER şey babasının İzmir Urla’da zeytin bahçesi almasıyla başlar. Kariyerine profesyonel olarak devam eden iç mimar Kübra Özmen Kutanoğlu da bir süre sonra kendini babasının en büyük tutkusunun içinde bulur. Süreç içinde babasının hobisi Kübra Özmen Kutanoğlu’nun da mesleklerinden biri olur ve bunu da bir markaya dönüştürür. “Hayal Bahçe’den” ismiyle yeni bir yolculuğa çıkan Kübra Özmen Kutanoğlu, bugün Türk zeytinyağının kalitesini dünyaya duyurma hedefiyle çalışıyor. Kutanoğlu’nun gündeminde ise hem zeytinyağı tüketicisinin bilinçlenmesi hem de ihracat var.




KÜBRA Özmen Kutanoğlu... Hiç bilmediği bir sektörde aldığı eğitimlerle kendini geliştirerek zeytin ve zeytinyağı sevdalısına dönüşen bir iş insanı. Bunun için de İstanbul ve İzmir arasında mekik dokuyan genç bir girişimci. Hayal Bahçe’den markasına hayat veren Kübra Özmen Kutanoğlu ile hem kariyer yolculuğunu, hem markanın doğuş öyküsünü, hem de geleceğe dair hedeflerini konuştuk. 1991 İstanbul doğumlu olan Kübra Özmen Kutanoğlu, çocukluğundan itibaren üretmeyi çok sevdiğini paylaşarak, şöyle devam etti:

İÇ MİMARLIĞI TERCİH ETTİ

“Bu istekle de kendime en uygun mesleğin iç mimarlık olduğunu düşünüyordum. Öyle de oldu. Bahçeşehir Üniversitesi’nde İç Mimarlık okudum. Tek tercihimdi. Üniversitenin ardından da bir inşaat firmasında profesyonel iş hayatına ilk adımımı attım. Şantiyede çalıştım. Benim için önemli bir deneyim oldu. Bir yıllık çalışmanın ardından da yurtdışına gittim. Burada da mesleğimle ilgili eğitimler aldım. Daha sonra Türkiye’ye döndüm ve Beykoz Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Bugün orada Yapı ve Teknik İşler Müdürü olarak kariyerime devam ediyorum.”

Yazının Devamını Oku