Mesude Erşan

Bağışıklık sisteminizi kışa hazırlayın

1 Ekim 2007
Grip ve soğuk algınlığı enfeksiyonları başladı. Özellikle seyahat ediyorsanız zamansız karşınıza çıkabilecek bu gruptaki hastalıklara karşı kendinizi hazırlamanızda yarar var. Bağışıklık sistemini güçlendirmek alınabilecek önlemlerden biri. Bunun en etkili yolu yeterli ve dengeli beslenmek. Karbonhidrat, protein, vitamin, mineral ve yağdan oluşan besin gruplarını dengeli tüketmek.

Bağışıklık sisteminde vitamin ve minerallerin önemi büyük. Antioksidan vitaminler A, C, E bağışıklık sistemini güçlendirir. Hücre ve doku hasarına yol açan serbest radikallerin vücuttan uzaklaştırmasında rol oynar. Yumurta, süt, balık, ıspanak, havuç, kayısı gibi sarı, turuncu ve yeşil sebze ve meyvelerde bulunan A vitamini güçlü bir antioksidan. Vücudun savunma sisteminde görev alır, lenfosit yapımı ve antikor oluşumunu arttırır. Enfeksiyonlara karşı vücudu korur. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için koyu yeşil yapraklı sebzeler sık tüketilmeli. Her gün 3-4 adet kuru kayısı, haftada 1-2 kez yumurta yenmeli. Aynı zamanda kaliteli protein içeren süt ürünleri ve süt düzenli tüketilmeli.

C VİTAMİNİNDE VİRÜS KARŞITI KALE KURUN

C vitamini virüs engelleyicidir. Vücuttan zararlı maddelerin atılmasını sağlar. Bakteri toksinlerinden korur. Savunma sistemini güçlendirir. Yeşil biber, maydanoz, tere, roka, karnıbahar, ıspanak, portakal, limon, mandalina, kuşburnu gibi besinler bol miktarda C vitamini içerir.

E vitamini güçlü bir antioksidan ve bağışıklık sisteminde görevli. Fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar, sıvı yağlar, kurubaklagiller, tahin gibi besinlerde bulunan diğer bir antioksidan da E vitamini. Yemeklere sıvı yağ koymak, haftada 2 kez kurubaklagil tüketmek, haftada 2-3 kez 6-7 fındık, 2-3 ceviz tüketimi ile E vitamininin yeteri kadar tüketimi sağlanabilir.

FAZLA YAĞ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ BASKILAR

Yağ tüketiminin miktarı ve çeşidi bağışıklık sistemi üzerinde etkili. Günlük tüketilen yağ miktarının fazla olması bağışıklık sisteminin baskılanmasına sebep olur. Bu yüzden yağ tüketimi kısıtlanmalı. Kızartma, kaymak, cips, pasta, krema gibi yağlı besinleri tüketmekten kaçınılmalı. Balık, balık yağı, fındık ve cevizde bulunan omega-3 yağ asitleri ise antioksidandır ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkili. Ayrıca zeytinyağı, fındık yağı gibi sıvı yağlarda bulunan omega-3 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler. Bu yüzden haftada 2 ya da 3 kez balık, 6-7 fındık, 2-3 ceviz tüketilmesi, zeytinyağlı salata ve sebze yemeklerinin her gün düzenli yenmesi öneriliyor.

DİYETİSYEN SEÇİL KENAR

Sürekli vitamin kullanımı için mutlaka doktora danışın

Sağlığı korumak için vitamin - mineral tabletlerinin doktora danışılmadan sürekli kullanılması yanlış. Çünkü bazı vitaminler vücutta birikir. Fazla alındığında karaciğerde aşırı yığılıp, vücutta toksik etki yapabilir. Böbrekte taş oluşumu gibi sağlık problemlerine neden olabilir. Doğal besinlerden alınan vitamin ve minerallerin vücuda yararı daha fazla. Bu sayede posa, karbonhidrat, vitamin gibi farklı besin gruplarını da bir arada alıyoruz.

Birkaç öneri

Gün içinde karbonhidrat, yağ, protein, mineral ve vitaminleri dengeli ve yeterli tüketin. Kızartmalar, kaymak, pasta, börek gibi hamur işleri, cips, krema, sakatat, salam, sucuk gibi yağ içeriği yüksek gıdaların tüketimini sınırlandırın. Izgara, buğulama, haşlama gibi pişirme yöntemlerini kullanın. Çay ve kahve yerine C vitamini içeren kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi bitki çaylarını tercih edin. Vücuttan toksik maddeleri uzaklaştırmak için 2-2.5 litre su için. Haftada 3 gün düzenli egzersiz yapın. Her öğünde salata ve sebze tüketin.
Yazının Devamını Oku

Sık seyahat ediyorsanız grip aşısı yaptırın

17 Eylül 2007
Grip kolay bulaşan, buna karşılık etkisi en az bir hafta devam eden, işten güçten eden bir hastalık. Kalabalık, havasız ortamlarda kolayca bulaşıyor. Özellikle uçak, otobüs ya da tren gibi toplu taşıma araçlarında seyahat ederken dikkat etmek gerek. Gripli kişinin hapşırmasıyla havada asılı kalan virüs kısa süreli temasla bile hastalığı taşıyabiliyor. Maskeyle, eldivenle dolaşamayacağınıza göre, sık seyahat ediyorsanız önerimiz grip aşısı yaptırmanız.

Grip sonbahar, kış aylarında sık karşılaşılan hastalıklardan. Aşı dışında etkili korunma yolu neredeyse yok. Hastalığa yol açan influenza virüsü, solunum yoluyla insan vücuduna giriyor. Salgınlara neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, grip her yıl dünya nüfusunun yüzde 5’ini etkiliyor. Sağlam bünyeliler daha kolay atlatsa da ileri yaşta, çocuklar, kronik hastalığı bulunanlar, bağışıklık sistemi baskılananlarda ölüme kadar varabilen ciddi sonuçlara yol açıyor. Bu nedenle hiç de öyle hafife alınacak bir hastalık değil.

Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılmalı. Aşının etkisinin ortaya çıkması için 2-3 haftalık süreye ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, grip aşısı için en uygun zaman sonbahar ayları, özellikle de eylül ve ekim.

KAPI KOLUNDAN BİLE BULAŞABİLİR

Gribin çok kolay bulaşması, büyük salgınlara nasıl yol açabildiğini de açıklıyor. Virüs;

á Hasta veya taşıyıcı kişilerin hapşırması ya da öksürmesi yoluyla kolaylıkla bulaşabilir,

á Virüs bulaşmış ellerle temas etmek veya öpüşmek virüsü geçirir,

á Hasta veya taşıyıcının tuttuğu kapı kolu, telefon ahizesi veya havlu gibi ortak kullanım eşyalarından geçebilir,

á Hasta kişilerden çevreye saçılan virüs parçacıklarının havada asılı kalabilme yeteneğine sahip olması, bulaşıcılığı daha da artırıyor.

Bunları unutmayın!

á GRİPSENİZ DİNLENİN

Grip tedavi edilirse bir haftada, edilmezse 7 günde geçer" sözünden de anlaşılacağı üzere, bu hastalık kendi kendine de düzelebiliyor. Dolayısıyla grip, bağışıklık sistemi güçlü olan insanlarda genellikle endişe edilecek tablolara neden olmuyor. Gribal enfeksiyonda yatak istirahatının yanı sıra, gerektiği durumlarda yakınmaları hafifletmeye yönelik tedaviler de uygulanıyor. Örneğin ateş düşürücü ilaçlar verilebilir, kas veya eklem ağrılarını gidermek amacıyla ağrı kesicilerden yararlanılabilir. Yeni çıkan bazı ilaçlar da, ilk belirtilerin başlamasından sonraki 24 - 48 saat içinde alındığında, gribin daha kolay atlatılmasını sağlıyor. Bağışıklık sistemi güçlü olan çoğu kişi için 5- 7 gün yatak istirahatı ve bol sıvı alımı bile yeterli oluyor.

á ANTİBİYOTİK GRİBİ TEDAVİ ETMEZ

Antibiyotiklerin gribal enfeksiyon üzerinde etkili olduğu yönünde yanlış bir inanış var. Ancak antibiyotikler, bakteriler üzerinde etkilidir. Grip tedavisinde hiçbir yarar sağlamazlar. Dr. Hakko, "Üstelik zararlı etkilere de sahip olabilirler. Solunum sistemimiz, bünyesinde yararlı bakterileri de barındırıyor. Gelişigüzel kullanılan antibiyotikler ise zararlı mikropları vücudumuzdan atmakla görevli olan bu bakterileri yok edebiliyor. Bunun sonucunda virüsler vücudumuza kolaylıkla girebiliyor ve çeşitli hastalıklara neden olabiliyor. Dolayısıyla, antibiyotikler hiçbir zaman hekim önerisi olmadan alınmamalı" diyor.

á ARKASINDANZATÜRREE GELMESİN

Grip, aniden 39 - 40 dereceye kadar çıkan yüksek ateş, aşırı halsizlik, kuru öksürük, baş ağrısı, şiddetli kas ve eklem ağrılarıyla kurbanını yatağa düşürebilecek kadar ağır seyredebiliyor. Bu hastalık tablosuna kimi zaman bulantı, nadiren de kusma eşlik edebiliyor. Kuru öksürüğe balgam eklendiği takdirde çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu belirti, gribin arkasından zatürree gelişebileceğine işaret. Dolayısıyla, özellikle balgamlı öksürüklerde zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak, yaşamsal önem taşıyor.

á BAŞKA HASTALIKLARI ÇAĞIRIR

Grip, dikkat edilmediği takdirde larenjit, farenjit, sinüzit ve orta kulak iltihabına dönüşebilir. Zatürree, menenjit, beyin ve kas iltihabı gibi yaşamı tehdit eden veya ölümle sonuçlanan hastalıklar da ortaya çıkabilir. Bu nedenle, özellikle risk grubundaki kişilerin salgın mevsiminden önce grip aşısı yaptırmaları çok önemli.

KAPALI ORTAMLAR VİRÜSÜN BULAŞMASINI KOLAYLAŞTIRIYOR

Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko, hasta kişinin kapalı ortamlara girip çıkmasının bile o ortamda bulunan kişilere virüsün bulaşması açısından risk altına soktuğunu vurguluyor. "Bu nedenle grip ev, iş yeri, okul, kreş ve toplu ulaşım araçları gibi kapalı mekanlarda çok kolay bulaşıyor. Virüsü kapmış ancak henüz belirgin yakınmaları olmayan, bir başka deyişle taşıyıcı kişiler de hastalığı bulaştırabiliyorlar. Eğer kişinin bağışıklık direnci güçlüyse, gribi hafif bir ateş yükselmesi ve halsizlik ile birkaç gün süren kuru öksürükle ayakta da geçirebiliyor. Bu kişiler iş ve sosyal ortamdan kopmadıkları için de virüs kolaylıkla başkalarına bulaşabiliyor" diyor.
Yazının Devamını Oku

Hareket Hastalığı yolculuğunuzu karartmasın

10 Eylül 2007
Yolculukları eziyete çevirir taşıt tutması. Doktorların hareket hastalığı dediği taşıt tutması seyahat eden her 100 kişiden 30’unda görülüyor. Sorunla başetmek için bazı önlemler almak mümkün. Taşıt tutmasına karşı ilaç alacaksanız yola çıkmadan 1 saat önce için.

Bazı ilaçlarla, yolculuk sırasındaki bulantı ve kusma hissinin önüne geçilebilir. Basit antihistaminikler veya anksiyolitik gibi ilaçlar bu amaçla kullanılabilir. İlaçların yolculuk başlamadan bir saat önce alınması gerekir. Eğer yolculuk başladıktan sonra alınırsa ilaçlar, mide-bağırsak sisteminden emilecek zaman bulamadan, bulantı ve kusmayla vücuttan atılabilir.

Bu durumda ilaç damar içerisine enjekte edilerek vücuda alınabilir. Ayrıca deriye yapıştırılarak kullanılabilen skopolamin bantları da taşıt tutmasında oldukça etkili. Bu bantlar kişiyi, ilaç almaya bağlı oluşabilecek olumsuzluklardan da koruyor.

İlaç dışındaki önlemleri de unutmayın

 Yolun ve manzaranın rahatça takip edilebileceği yerler örneğin önler, "taşıt tutması" riskini azaltır. 

Beslenmede az miktarda ve mideyi rahatsız etmeyen yiyecekleri seçin.

 Yolculuk sırasında başınızı sabit tutmaya çalışın. 

Alkol almayın, sigara içmeyin.

 Ufuk çizgisine bakın. 

Yolculuk sırasında midenin yatışması için kraker benzeri yiyecekler ve karbonlu içecekler tüketilebilir.

 Gemi veya teknelerde güvertede olmak, iç kısımlara göre kişiyi daha rahat ettirir. Uçaklarda hemen kanat önündeki koltukta oturmak hareketin daha az hissedilmesine yardımcı olur.

Bunları unutmayın

 Sürekli ilaç alıyorsanız "Bugün de içmeyivereyim" demeyin. Başağrısı, kabızlık, mide ağrısı vb. şikayetlerle başetmenize yarayacak ilaçları da unutmayın. 

Diyabet, kan şekerinin sık aralıkla düşmesi gibi sağlık sorununuz varsa, doktorunuzun daha önce önerdiği uygun yiyecekleri yanınıza almanızda yarar var. 

Yola çıkmadan, hareketsizliğe bağlı damarların pıhtı atması ihtimalini en aza indirmek için bir aspirin içebilirsiniz. 

Yolculuk boyunca bol bol su için. Fazla kahve tüketmeyin. 

Dar giysiler giymekten kaçının. Ayakkabı tercihi yaparken de bunu gözardı etmeyin. 

Klimalara dikkat. Ayaklarınızda sandalet, terlik vs. varsa üşüyebilirsiniz. Çantaya atılacak bir çorap böyle bir sorunda kriz çözecektir.

 Molalardan yararlanın, ufak yürüyüşler için iyi bir fırsat. 

Koltukta aralıkla yapacağınız basit esneme egzersizleri de sizi rahatlatır. Ayakları öne uzatıp, bileklerden çevirmek, elleri yukarıya kaldırıp olabildiğinde yukarı, sağa-sola esnemek, başı yavaşça sağa sola, öne arkaya eğmek hamlığını alır.
Yazının Devamını Oku

Otelin yıldızı, plajın kumsalı kadar sağlık merkezine uzaklığını da önemseyin

3 Eylül 2007
Tatil, seyahat planları yapılırken genellikle uzun araştırmalara girilişir. Gezilecek, görülecek yerlerin listesi çıkarılır, otellerin yıldızlarına, plaja uzaklığına, yemeklerine ve daha birçok detaya bakılır. Ama özellikle kalp ve damar hastalığı çok ciddi olan, büyük bir ameliyat geçiren, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikayetleri devam eden hastaların tam teşekkülü hastanelerin bulunduğu tatil yerlerini tercih etmelerinde yarar var. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Erhan Babalık, keyifli bir tatil için hem kalp hastalarının hem de risk altındakilerin seyahat öncesi doktorlarına gitmelerini öneriyor.

Kalp ve damar hastalarının rutin tahlillerini düzenli aralıklarla yaptırmaları önemli. Tatilden önce de doktor muayenesinin yanısıra kan tahlillerini yaptırmalarında yarar var.

Kronik kalp ve damar hastaları, sehayat çantalarını hazırlarken önce ilaçlarını yerleştirmeli. Kalp hastalığı çok ciddi olan, büyük bir ameliyat geçiren, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi şikayetleri devam eden hastaların transferleri de çok önemli. Herhangi bir sorun ortaya çıktığında sağlıklı bir şekilde sağlık kuruluşuna transferleri sağlanabilmeli.

Bu hastaların seyahat ederken uçağı tercih etmelerinde yarar var. Uzun mesafeli yolculuklar beslenme alışkanlıklarını değiştirmekle kalmaz, aynı pozisyonda uzun süre kalmak, riskleri tetikler.

SPORA DİKKAT EDİN

Kalp-damar hastalıkları riski hafif düzeyde olanlar da büyük sağlık merkezlerine yakın yerleri seçmeliler. Bu hastaların fizik aktiviteleri sınırlandırılmalı. Ani heyecanlanmaları tetikleyecek etkinliklerden kaçınmalılar.

Yamaç paraşütü ve sualtı sporları kalp üzerine fazla yük getirdiği için ciddi kalp hastalarına uygun değil. Kalp hastalarına ve risk altındakilere yüzme ve tempolu yürüyüş en uygun spor. Sporu sabah ya da akşam saatlerinde aç karnına yapmaları öneriliyor. Tenis oynamak ve hızlı yürüyüşün kalp üzerindeki olumlu etkileri aynı. Ancak tenisin kalbe yükü, yürüyüşe oranla daha fazla.

TANSİYON KONTROL ALTINDA MI?

Hipertansiyonlu hastalar da risk altında oldukları için tatil öncesi doktorlarına başvurmalılar. Tansiyon ilaçlarını aksatmadan kullanmalılar. Yarışmalı sporlardan uzak durmalılar. Yaz aktiviteleri ani tansiyon yükselmelerine neden olup kalp krizi ve felç gibi riskleri tetikleyebilir. Tansiyon kontrol altına alındıktan sonra tatil planı yapılmalı.

Sanal anjiyolar var

Kalp hastalığından şüphe duyanlar için sonuçları anında ortaya koyan tetkikleri yaptırabilirler. Bunun için "sanal anjiyo" denilen özel bilgisayarlı ve oldukça hassas tomografi cihazları işe yarayabilir. Bunlar hızlı ve doğru sonuçlar vermesi sebebiyle tercih edilen görüntüleme teknikleri. Kalp krizinin habercisi olan, koroner arter hastalıklarının teşhisinde 10 saniyede katetersiz anjiyo yapabiliyorlar.

Şüphe varsa bu tetkik ile hastanın durumu netleştirilir. Kalp hastalığı orta ya da yüksek riskli, sigara içenlerde, orta yaşlı veya kolesterolü yüksek, ailesinde kalp hastalığı bulunan, hipertansiyonlu, menopoz sonrası kadınlarda nefes darlığı, aşırı terleme, çarpıntı, beklenmedik şekilde halsizlik gibi kalp hastalığını düşündüren şikayetler varsa uygulanıyor. Tetkik yapıldıktan sonra 1-3 yıl içinde kalple ilgili herhangi bir risk olup olmayacağı ortaya konuyor. Ani ölüm riskini düşürüyor. Kalp damarlarında kireçlenme ya da plak saptanırsa hastalar diğer tetkiklere yönlendiriliyor.
Yazının Devamını Oku

Klimadan hastalanmadan yararlanma rehberi

27 Ağustos 2007
Mevsim normallerinin üstünde seyreden sıcaklıklardan, nemden bizi klimalar kurtarıyor. Seyahatlerde otomobilin, otel odasının, restoranların ferahlatan klimaları bir yandan da bazı sağlık sorunlarına zemin hazırlıyor. Cihazın yanlış kullanımı, soğuk algınlığı, zatürree gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarını beraberinde getiriyor. Alerjileri tetikliyor.

Önce klimaların hakkını teslim etmek lazım. Güneşin altında saatler süren yolculukları, sıcak iklimlerde tatili tahammül edilebilir kılan klimaların serinliği. Ama bu iyilik halinin istenmeyen etkileri de var maalesef. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Atilla Şengör, uzun süre ve direkt klima esintisine maruz kalmanın hasta ettiğini söylüyor.

Klimaların olumsuz etkilerinden sadece oturulan yere direkt üfleyen hava kanatları sorumlu değil. Klimaların filtrelerine yerleşen bakteriler de sıkıntı yaratıyor. Özellikle alerjisi bulunanlar, filtrelere yerleşen bazı akar tipleri ve hatta küf mantarlarından zarar görüyor.

KLİMALARINTEMİZLİĞİ ÖNEMLİ

Klimaların hava kanatlarının oturulan ya da yatılan yere direkt yönlendirilmemesi klimaların zararlı etkilerinin önüne geçmenin ilk yolu. Bir diğer önlem filtreleri belli aralıklarla temizlemek. Ev, otel gibi ortamlarda filtrelerin ilkbahar ve sonbahar olmak üzere yılda 2 defa, ofis ve işyerleri gibi daha kalabalık ortamlarda ise 3 ayda bir temizlenmesi veya değiştirilmesi gerekiyor.

Dr. Şengör, "Klima ekipmanına elektrostatik veya hepa filtreler eklenmesi havadaki alerjenlerin temizlenmesine yardımcı olur. İnsan sağlığı için sıcaklığın 20-25 derece, nemin yüzde 45-60 olması ideal. Konforlu bir ortam için klimanın yazın 20-21 derece, kış aylarında ise 27-28 derece olarak ayarlanması uygun" diyor.

Dr. Şengör, özellikle burun, sinüs ve akciğer hastalarının çok uzun süre klimalı ortamda kalmamaları ve klima bakımlarını ihmal etmemelerinin sağlık açısından son derece önemli olduğunu vurguluyor.

ALERJİK HASTALAR DAHA ÇOK ETKİLENİYOR

Alerjik nezleli hastaların sıkıntısını tetikleyen faktörlerin başında ani ısı ve nem değişimleri geliyor. Burun mukozası, ortamın ısısı ve nemine göre çeşitli yanıtlar veriyor. Bu da konka adı verilen dokuların şişmesine neden oluyor. Aslında konkaların şişmesinin nedeni ani ısı değişimleri sırasında alt solunum yollarını korumak. Fakat bu koruma refleksi buruna hava akımını azaltıyor.

Dr. Şengör, "Aslında organizmamız, akciğere ulaşacak havayı ısıtmaya çalışıyor. Ancak kişide burun tıkanıklığı olarak belirti verir ve ağız solunumuna yol açabilir. Sağlık için ideal olan burun solunumu. Bunun yerine ağız solunumu yapmak, çeşitli boğaz ve alt solunum yolu problemlerine yol açabilir" diyor.

Dolasıyla özellikle, alerjik nezleli hastalar klimalı ortama girdiklerinde, yani ani ısı ve nem değişimine maruz kaldıklarında, hasta olmayanlara oranla daha fazla burun tıkanıklığı, akıntı veya gözlerde yanma ve kaşıntı gibi belirtiler yaşıyor.
Yazının Devamını Oku

Çocuklarınıza "hayır" deyin olası sorunları engelleyin

20 Ağustos 2007
Yaz tatillerinde çocukları tutmak çok zor. Dur, durak bilmeden koşturmalarının önüne geçmek, havuzdan çıkarmak, yeni keşiflerini kontrol altına almak sabır istiyor. Tatilin güvenle geçirilmesi, dönüşünün zehir olmaması için bazı durumlarda çocuklara "hayır" demek şart. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Akcan Arıkan, çocuklarla tatil için şu önerilerde bulunuyor.

Havadaki nem oranının artması hava sıcaklığının daha yoğun hissedilmesine yol açar. Meteoroloji tarafından aşırı sıcak ve nem artışı uyarısı yapılan günlerde çocuklar mümkünse açık havada ağır aktivite ya da spor antrenmanlarından kaçınmalı. Aktiviteler böyle günlerde 15 dakikayla sınırlanmalı.

Tatil için sıcak bir bölgeye gidilmişse, vücudun ortam ısısına uyum sağlamasının zaman alacağı unutulmamalı. Böyle bir ani hava değişikliği olduğunda dışarıda yapılan aktivitelerin süresi ve ağırlığı yavaş ve kademeli olarak artırılmalı. Aynı kural açık havada yeni bir egzersiz programına başlayan çocuklar için de geçerli. Vücudumuzun yeni iklime uyum göstermesi 10 ile 1 gün kadar sürebilir.

TERLİ SU İÇEBİLİRLER!

Sıcak günlerde açık havada oynayan ya da spor yapan çocuklar için yeterli su içmek çok önemli. Çocuklar dışarı çıkmadan bol su içmeli, oyun sırasında da su içmek için mola vermeleri istenmeli ve bol su içmeleri için teşvik edilmeli. Terliyken su içmek sanılanın aksine zaralı değil, öyle olsaydı profesyonel sporcular hastalıktan kurtulamazdı! Terle oluşan su kaybının yeterli su içilerek yerine konması gerekir.

Spor yaparken kullanılan giysiler açık renkli, ince ve emici özellikte olmalı, terin buharlaşmasını kolaylaştırmak için tek kat giyilmeli. Terli, ıslak giysiler kuru giysilerle değiştirilmeli.

HAVUZDA ASLA YALNIZ BIRAKMAYIN

Çocukları havuzda veya havuz kenarında, bir an bile, asla yalnız bırakmayın. Çocuğun boğulması için dize kadar gelen su seviyesi yeterli, bunu unutmayın. Küçük bebekler ise bir karış suda bile boğulabilir.

Çocuklar su yatağı gibi şişme oyuncaklarla oynarken çok dikkatli olun. Çocuk aniden suya yuvarlanabilir, ayrıca tehlikeli bir özgüven oluşmasına neden olabilir.

İki yaşın altındaki çocuklar ve bebekler havuz kenarında ya da suda oynarken her zaman uzandığında dokunacak kadar yakın mesafede olan bir erişkin tarafından gözetilmeleri gerekir.

Havuz kenarında cep telefonunuz yanınızda olsun, ne zaman yardım çağırmanız gerekeceği belli olmaz.

Çocuklar dört yaşını doldurmadan önce yüzme dersleri için gelişimsel olarak tam hazır olmayabilir.

YOĞUN KOKULAR BÖCEKLERİ ÇEKEBİLİR

Çocuklarınızı yoğun parfümlü sabun ve şampuanlarla yıkamayın, bunlar böcekleri çekebilir.

Durgun sular, çöplerin ya da yiyeceklerin açıkta durduğu alanlar gibi böceklerin toplandığı ya da yuvalandığı yerlerde çocukların oynamasına izin vermeyin.

Dışarıda zaman geçireceksiniz parlak renkli, çiçek desenli kıyafetlerin özellikle arıları çekebileceğini akılda tutun.

Çocuğunuzu bir böcek sokmuş ve iğne deride kalmışsa, kredi kartı ya da tırnağınızla deriye paralel olarak yavaşça kazıyarak kaldırıp çıkarabilirsiniz.

Deriye sürülen böcek kaçırıcı ilaçlar 2 aylıktan küçük bebekler için uygun değil ve kullanılmamalı.

Böcek kaçırıcı ve güneş koruyucu ürünlerin kombinasyonundan oluşan spreyler ya da losyonlar çocuklar için uygun değil. Çünkü güneşten etkili korunmak için tekrarlandığında içerdikleri böcek kaçırma ürünü yüksek dozda uygulanmış olur.
Yazının Devamını Oku

Tatilden sakatlanmadan dönün

13 Ağustos 2007
Yıl boyunca hareketsiz yaşayan, düzenli egzersiz yapmayan kişilerin tatilde birdenbire sportmenleşmesi ciddi sakatlanmalara yol açabiliyor. Vücudun 1-2 hafta aşırı zorlanması, bilinçsiz antrenman yapılması, yeteri kadar ısınmadan aktiviteye başlanması, kaza ve sakatlıklara zemin hazırlıyor. 40 yaşını aşmak, sigara kullanmak, spor alışkanlığının bulunmaması sporda yaralanma riskini artırıyor. Tüm bu faktörlerin bir arada olduğu erkeklerde en çok da tenis oynarken topuğun bütün yükünü taşıyan aşil tendonu kopuyor. Sigara, alkol alışkanlığı kas ve tendon yırtılmasında başlıbaşına risk unsuru. Antrenmansız vücutların aşırı zorlamaması gerekiyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Cavit Meclisi, 40 yaşından sonra spora başlayacakların önceden mutlaka sağlık kontrolünden geçmesi gerektiğini hatırlatıyor. "Spor programı, kişinin sağlık durumuna göre düzenlenmeli, aşama aşama zorlaştırılmalı" diyor.

Sık karşılaşılan spor yaralanmaları

á Direkt darbeden kaynaklanan yaralanmalarda, spor hemen bırakılmalı. Darbe alan bölge dinlendirilmeli ve hekime görünmeli. Yüze ve kafaya gelen darbelerden sonra, göz, burun, beyin, boyun omurgası-omurilik ve yüz kemiklerinde hasar olup olmadığından emin olunmalı. Kol ve bacaktaki eklemlere, yani el, dirsek, omuz, diz ve ayak bileğine gelen direkt darbelerden sonra sırasıyla, kemiklerde, eklem bağlarında, menisküsler gibi eklemiçi yapılarda, kas ve tendonlarda hasar olup olmadığı değerlendirilmeli. Bu yaralanmaların çoğunda, detaylı bir muayene ve röntgen veya ileri görüntüleme teknikleri istenir.

á Spor sırasında direkt darbe olmadan da ani eklem hasarları gelişebilir. Hızlı pozisyon ve yön değiştirmeler ve dönmeler sırasında, ayak bileği, diz, el bileği ve dirsek sakatlanabilir. Şiddetli ağrıyla birlikte şişlik gelişirse, sporun bırakılması, bölgenin istirahate alınması, buz ve bandaj uygulanması ve ilk fırsatta tanı konulması için doktora gidilmesi gerekir.

á Düzenli spor yaparken, dokuların sürekli ve aşırı yorulmasına bağlı olarak, eklem çevresindeki yapılarda sakatlanma ve ağrılar ortaya çıkabilir. Bunlar içinde en çok görüleni, kas ağrıları. Antrenman, kişinin alışık olduğundan daha zorlayıcı geçtiğinde, genellikle aktiviteden 12-24 saat sonra kas ağrıları ortaya çıkar. Bu ağrılara, buz uygulamak ve masaj faydalı olur. Ancak, kas ağrıları spordan 3-5 saat sonra başlamışsa, kol ya da bacakta şişme ile birlikte ise bölgenin ya da vücudun dinlendirilmesi, buz uygulanması ve antienflamatuvar ilaç alınması gerekir.

á Spor ya da antrenman sırasında kas ve tendon zorlanmaları olabilir. Hızlı hareketler ve ani kasılmalarda kaslar hasar görebilir. Hafif derecede kas zorlanmalarında bile şiddetli ağrı olabilir. Bunlar kasın tendonla birleştiği yerde olur ve hafif, orta ya da ağır olabilir. Hafif olanlarda, az sayıda kas lifi hasarı olur ve genellikle renk değişikliği görülmez. 7-10 gün buz uygulamak ve 3-4 gün dinlenmeden sonra, germe egzersizlerine başlamakla geçer. Orta düzeyde olanlarda ise lif hasarı fazladır ve kas içi kanama ciltte kızarıklık olarak görülür. Buz ve dinlenmeye ek olarak MR görüntüleme ve sonrasında fizik tedavi gerekir. Ağır yaralanmalarda ise ameliyat gündeme gelir. Tendon zorlanmaları hafif ise antrenman ya da spora devam ederken ağrı azalır. Burada, ağrıyı artıran egzersizleri yapmayarak ve antrenman sonrası buz uygulayarak sorun aşılabilir. Orta düzeydeki tendon ağrılarında antrenman ya da spora başlanabilir. Ancak, antrenman yaptıkça ağrı artar. Böyle durumlarda doktora başvurmak, spora ara vermek ve fizik tedavi, ilaç ve gerekirse enjeksiyon tedavileri yapılabilir. Daha ağır tendon yaralanmaları, ameliyat ya da uzun fizik tedavi ile iyileşir.

İlkyardımı öğrenin

Spor yaralanmalarında ilkyardım için uygulanan tekniklerin ne işe yaradığını anlamak, doğru zamanda doğru tekniğe başvurmak açısından önemli:

Buz uygulama: Sıkça kullanılan yöntemlerden biri olan soğuk uygulamasında, yaralanan bölgede kan akımı azalır. Böylece ağrıya sebep olan maddelerin, yaralanmış bölgeden uzaklaşması sağlanır. Şişlik ve kanamalarda soğuk tedavisi uygulanabilir.

Bandajlama: Sakatlanmış bölgede şişliğin kontrol altına alınmasını sağlar ve artmasını engeller. Ayrıca, ciltteki sinirleri uyararak eklemde ve bölgede sağlamlık ve denge hissi verir. Bandaj tek başına bir doku veya eklemi olası bir travmadan korumaz.

Masaj: Masaj amaca yönelik ve doğru teknikle yapıldığında, kasları rahatlatan, kan akımını artıran, sürekli ve ağır antrenmanlarla oluşmuş sertlikleri çözen bir yöntemdir. Yorgunluk hissettiren maddelerin, kastan daha hızlı uzaklaşmasına yardım eder. Sürekli ağır spor ve antrenman programlarının bir parçası olarak kullanılmalıdır.

Soğuk-sıcak uygulaması: Ağrılı bölgede şişliğin artmasına sebep olmadan kan dolaşımını artırmayı sağlar. Sıcak ve buzlu suların dönüşümlü olarak hasarlı bölgeye uygulanması işlemidir. İlk 2-6 gün, sadece soğuk uygulandıktan sonra başvurulacak bir yöntemdir.
Yazının Devamını Oku

Tatil programınız yerine, regl tarihini değiştirin

6 Ağustos 2007
Kadınların kábuslarından biri de ádet kanamalarının tatile, seyahate denk gelmesi. Tatil programı adet günleriyle kesişenlerin çoğu, rahat rahat denize, havuza girememek, sık aralıklarla tuvaletlere, kabinlere uğramak, hijyenik petlerle uğraşmak yerine tatili erteliyor. Aslında tıbbın olanaklarından destek alarak, tatil keyfi yerine ádetinizi erteleyebilirsiniz.

Yaz aylarında kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına en çok danışılan konulardan biri de tatil dönemine denk gelen ádet günlerinin nasıl geciktirilebileceği. Ádet günlerini iki yolla geciktirmek mümkün. İlki progesteron hormonu içeren haplar. Diğeri de bildiğimiz doğum kontrol hapları. Yeri gelmişken hemen hatırlatalım. Kafanıza göre bunları almayın, kadın hastalıkları ve doğum uzmanınıza mutlaka danışın.

PROGESTERON HAPI KALICI KISIRLIK YAPMAZ

Ancak birçok kadın, progesteronun hormonlarla oynamak anlamına geldiğini, kalıcı sorunlara, kısırlığı yol açabileceği kaygısı yaşıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Meriç Karacan, kadınların bu kaygılarının yersiz olduğunu söylüyor. "İleri dönemde yumurtlama bozukluğu veya çocuk sahibi olmama gibi olumsuz etkilere yol açmaz. Kilo aldırmaz. Progesteron grubundaki ilaçların kullanımı, en kolay ve en zararsız yöntemlerden biri" diyor.

Yumurtlama süreci düzenli olan kadınlar, düzenli adet görür. Ádet geciktirici ilaçlar ise bu düzene göre ádet görülen tarihi değiştiriyor. Rahim iç tabakasının dökülmesini engelliyor. Dolasıyla kanama olmuyor. Dr. Karacan, "Kadınlar istedikleri süre progesteron kullanarak kanamalarını, istedikleri güne kadar geciktirebilir" diyor.

Dr. Karacan bunların kısırlık yapmadığını vurguluyor. Ancak bazı kadınlarda şişkinlik, kabızlık, gerginlik nadiren baş ağrısı, sinirlilik hali gibi geçici yan etkilere yol açıyor. Ancak tüm bu yan etkiler ilaç kullanımının bitmesiyle sona eriyor.

HAMİLELİKTE SAKINCALI

Progesteron kullanıldığı sürece ádet kanamasını engelliyor. Bırakıldıktan birkaç gün sonra kanama başlıyor. Bu gecikmenin sağlanabilmesi için ise beklenen ádet gününden en az 45 gün önce ilaca başlamak gerekiyor.

İlacı kullanacakların hamile olmadıklarından emin olmaları da şart. Hamilelikte bu ilaçların kullanımı bebekte istenmeyen etkiye yol açabilir. Ayrıca karaciğer hastaları ve pıhtılaşma bozukluğu bulunanların da progesteron kullanmaları sakıncalı.

DOĞUM KONTROL HAPIYLA GECİKTİRMEK İÇİN

Ádetinizi geciktirmek için doğum kontrol hapı kullanacaksanız, bir önceki ádet döneminde içmeye başlamanız gerekiyor. Hatta mümkünse kanamanın ilk gününde. Hapı ara vermeden her gün içmeniz lazım. İçtiğiniz sürece ádet olmazsınız. Hapı içmeyi bıraktıktan sonraki 2-3 gün içinde tekrar kanamaya başlarsınız.
Yazının Devamını Oku