Mesude Erşan

Bir sonraki kuşak bizden az yaşayacak; sebep diyabet

2 Nisan 2011
Türkiye Diyabet Vakfı’na göre dünya tarihinde ilk kez bir sonraki kuşağın ortalama yaşam süresi bir sonrakinden az olacak. Sebep Türkiye’de de on yılda yüzde yüz artış gösteren diyabet Türkiye’de diyabet hastalarının sayısı son 10 yılda yüzde 100’den fazla artarak 10 milyona ulaştı. Soruna el atılmazsa önümüzdeki yıllarda büyümeye devam edecek, içinden çıkılmaz bir hal alacak. Diyabetin insan sağlığına faturası yüksek. Türkiye ekonomisine yükü de büyük, yılda 3 milyar dolar!
Her hastalıkta olduğu gibi diyabette asıl önemli adım, hastalığın oluşmasını engellemek. Bunun için farklı kurumlar elele veriyor. Türkiye Diyabet Vakfı, yaşam boyu diyabetten korunma bilincini yaygınlaştırmak amacıyla bir proje hayata geçirdi. ‘Diyabeti Durduralım Projesi’ne Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül destek verdi ve geçen perşembe Çankaya Köşkü’nde ilk adım atıldı.

ÜÇ YIL SÜRECEK

Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, “Ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer alan kalp ve damar hastalıklarının bir numaralı nedeni diyabet. Ayrıca hipertansiyonun, beyin damar hastalıkları ve felcin, kronik böbrek yetersizliğinin de... Diyalizdeki her iki hastadan biri diyabetli. 20 yaş üstü körlük nedenlerinin ilki diyabet. Dünya tarihinde ilk kez sonraki kuşağın ortalama yaşam süresi önceki kuşaktan daha az olacak. Bütün dünya diyabete karşı teyakkuz halinde” diyor.
Projenin iletişim koordinatörlüğünüyse Dörtok&Bersay Sağlık ve İyi Yaşam İletişimi Başkanı Aydın Dörtok yürütüyor. Üç yıl devam edecek proje kapsamında, 21 ilde hamilelerden başlayarak, tüm öğrenciler ve ailelere yönelik eğitici ve bilinçlendirici etkinlikler yapılacak.

MS’ten toplardamarların tıkanması mı sorumlu

Bu soruyu farklı ülkelerden, pek çok bilim adamı araştırıyor. Bu fikirde olanlar, MS hastalarında beyin ve omuriliği besleyen, boynun iki yanı ve kalbin arkasındaki büyük toplardamarları açmaya yönelik tedavileri deniyor. Umut ve heyecan verici sonuçlar da alınıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden nöroradyoloji uzmanı Prof. Dr. Sait Albayram, Türkiye’de bu tedaviye inanan ve uygulayan tek hekim

Prof. Dr. Sait Albayram’la nöroloji uzmanı Prof. Dr. Aksel Siva 2007’de yeni bir MR teknolojisiyle MS’li hastaların beyinlerindeki demir birikimini araştırırken, beyin toplardamarlarında bir anormallik gördüler. Bunun üzerine “Acaba boyun damarlarında bir sorun mu var?” diye sordular. Literatürde bunun yanıtı henüz yoktu. Sadece İtalya’da, eşi MS hastası olan bir damar uzmanı Dr. Paolo Zamboni, başka yöntemlerle MS hastalarının boyun toplardamarlarıyla ve kalbin arkasındaki omuriliğin pis kanını alan azigos adlı toplardamarlarda tıkanıklık saptadığını yayınlamıştı.

CERRAHPAŞA’DA 30 HASTAYA YAPILDI

Sözkonusu üç toplardamar tıkalı olduğu için beyindeki pis kan kalbe dönemiyor ve temizlenemiyor. Kılcal damarlardan beyne sızan pis kan burada toplanarak, beyinde birikiyor. Dr. Zamboniye göre bu MS’in nedeniydi. Prof. Dr. Albayram’a göre nedeni olmasa bile hastalıkla birlikte görülen bir durum. Aklın yolu bir olmuştu; damarlar açılırsa, MS’te de düzelme görülebilirdi. Bundan sonrası çorap söküğü gibi geldi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde de üç yıl boyunca yöntem üzerinde çalışıldı ve geliştirildi. MS hastalarının tıkalı toplardamarları bildik bir yöntem olan balon anjiyoplastiyle genişletilmeye başlandı.
Albayram şunları söylüyor: “Konu araştırılmaya, denenmeye ve uygulanmaya değer. Şimdiye kadar 30 MS hastasının toplardamarlarını anjiyoplastiyle açtım. 10 hastada sonuçlar çok iyi. 12 hastada yüzde 60-70 dolayında biyolojik fonksiyonlarında toparlanma oldu. Sekiz hastadaysa işlemden sonra değişiklik oldu ama damarlar tekrar tıkandı. Hastalarımdan kullandıkları MS ilaçlarına devam etmelerini istiyorum. Çünkü hastalığın kesin nedenini bilmiyoruz. İlaç tedavisine yanıt veren hastaların bu iyi etkisini kesmek yerine, bizim yöntemle birlikte kullanmayı tercih ediyoruz. Dört-beş yılda araştırmalar netleşecek ve MS’le ilgili çok farklı bir noktaya gelinecek.”
Konu MS derneklerinin yaptığı 6 milyon dolarlık bağışla ABD ve Kanada’da 12 merkezde araştırılmaya başlandı bile. İtalya’da da araştırmalar sürüyor. Slovakya, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Mısır ve Kuveyt gibi ülkelerdeyse kliniklerde uygulanıyor.

MS ENTELEKTÜELLERİ SEVİYOR

MS genç erişkinlerde görülen (genellikle 20-40 yaşlarında başlıyor), beyin ve omuriliği etkileyen bir hastalık. Modern toplumların hastalığı, İngiltere, ABD, Kanada ve Norveç gibi ülkelerde daha sık görülüyor. Türkiye’de 30 bin kadar MS hastası bulunuyor. Kadınların daha sık yakalandığı hastalığın kesin nedeni henüz anlaşılamadı. Ataklar halinde seyreden hastalıkta kullanılan bazı ilaçlar var. Ancak daha etkili ve kökten tedavi edici ilaç ve yöntem arayışları sürüyor.

TAMAMLAYICI TIP
Crohn’a muz ve brokoli desteği


Bazı araştırmalar, muz ve brokolinin içerdiği liflerin özellikle mide ve bağırsak problemlerine iyi geldiğini söylüyor. ‘Plantain’ cinsi büyük bir muzla brokolinin lifleri, ishal ve karın ağrısı gibi belirtiler gösteren kronik iltihabi bir bağırsak hastalığına (Crohn’a) karşı etkili.

SAĞLIĞIM İÇİN
Zahide Yetiş (TV sunucusu)

MUTLAKA YAPARIM: Arabama binmek yerine her fırsatta yürürüm. Asansör yerine merdiveni tercih ederim. Yemeklerden tadar ama olabildiğince küçük porsiyonlar yerim.
ASLA YAPMAM: Doktor tavsiyesi olmadan hiçbir ilacı, özellikle de antibiyotiği kullanmam. Sigara içmem. Çay ve kahveyi az tüketirim.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Fırsat buldukça yeni masaj çeşitlerini denerim. Yazın deniz, kumsal ve güneşin tadını çıkarmak için sabırsızlanıyorum.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Kilo vermenin kolay yolu


Uzman diyetisyen Selahattin Dönmez’in ‘Fark Etmeden Diyet’ kitabını okumanın ve kilo vermek için feyz almanın tam zamanı. Doğru beslenmeyle ilgili kafalardaki pek çok sorunun yanıtı da bu kitapta. 14 lira.

UZUN LAFIN KISASI

YANLIŞ: Gebelikten korunma yöntemlerinden biri de kürtaj. Kazayla gebelik başımıza gelirse, doktora gidip kurtulabiliriz.
DOĞRU: Kürtaj son çare. Aile planlama planlama yöntemi hiç değil. Üstelik bazen telafi zor veya mümkün olmayan sorunlara yol açabilir
Yazının Devamını Oku

Dünya kuş gribinden kurtulamadı

27 Mart 2011
Sağlık Bakanlığı Muğla’nın Milas ilçesinde biri vefat eden iki kişide görülen hastalığın korkulduğu gibi kuş gribi olmadığını açıkladı. Ancak bir dönem sadece Türkiye değil, birçok ülkenin kabusu olan kuş gribinden dünya henüz kurtulmuş değil. En son Güney Kore ve Hong Kong’dan kuş gribi vakaları bildirildi. Dünyada halen Endonezya, Mısır ve Vietnam başta olmak üzere başka ülkelerde insanlarda da kuş gribi görülüyor.

18 Mart günü öğle saatlerinde Milas Devlet Hastanesi’ne müracaat eden, akut bronşit ve zatürree tanısı olan bir hastada solunum yetmezliği görüldü. Ambulans helikopterle İzmir’e sevk edilen hasta tüm müdahalelere rağmen aynı gece vefat etti. Kaybedilen hastanın kızı da benzer şikâyetlerle hastaneye müracaat edince “kuş gribi mi?” kuşkusu doğdu. Hemen tedavisine başlanılan hastadan tanı için numune alındı ve Ankara’ya gönderildi.
Muğla İl Sağlık Müdürlüğü yaşadıkları bölgede incelemeler başlattı. Yapılan incelemeler sonucunda bölgede kanatlı hayvan ölümü tespit edilmedi.
Hastalardan alınan numuneler Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi laboratuvarlarında incelendi. Biri halen İzmir’de takip edilen hasta olmak üzere dört kişide mevsimsel grip (iki kişide İnfluenza A H1N1, iki kişide İnfluenza B) virüsü tespit edildi. Ancak kuş gribi virüsüne rastlanmadı.

HAYVANDAN İNSANA GEÇİYOR

Kuş gribi henüz insandan insana bulaşma özelliği olmayan bir hastalık. Hasta ya da taşıyıcı olan kanatlı hayvanlardan insana bulaşabiliyor. Hastalığın ölüme yol açma riski yüksek. Türkiye’de kuş gribi virüsü en son 2008’de kanatlı hayvanlarda tespit edildi, daha sonra da görülmedi. Yine de ülkemizin kuş göç yolları üzerinde olması nedeniyle hastalık takibi sürekli yapılıyor.

BUNLARI UNUTMAYIN

* Seyahate çıkmadan önce gidilecek ülkede kuş gribi riski var mı araştırın,
* Canlı ve ölü kanatlı hayvanlar ve bunların ürünleriyle temastan kaçının,
* Hastalığın bulunduğu ülkelerdeki kanatlı hayvan pazarlarından ve hayvan çiftliklerinden uzak durun,
* Kanatlı hayvanların dışkı ve salgılarıyla kirlenmiş yerlere temas etmeyin,
* Her yerde ve her koşulda hijyene dikkat edin. Ellerinizi bol su ve sabunla sık sık yıkayın.
* Kanatlı hayvan etleri ve yumurtaları iyice pişirildikten sonra yenmeli.
* Hastalığın görüldüğü bir ülkeye seyahat ettiniz ve dönüşte grip belirtilerine dikkat edin. Ateş, boğaz ağrısı, kas ağrısı, öksürük ve solunum sıkıntısı gibi belirtiler yaşarsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.
Yazının Devamını Oku

Gençlerdeki vejetaryenlik kemik sağlığını bozuyor

26 Mart 2011
Kemik kalitemiz giderek bozuluyor. Son 20 yılda kalça kırıklarında görülen beş kat artış bunun en büyük kanıtlarından. Oysa kemik kütlesi 35 yaşına kadar bile artırılabiliyor. Uzmanlarsa 30 yaş öncesi vejetaryenliğin kemik sağlığını bozduğunu söylüyor Türkiye Osteoporoz Derneği’nin 26 bin 500 kişiyle yaptığı Franktürk 2010 araştırmasına göre, 50 yaşın üstündekilerin yarısında osteoporoz riski var. Dörtte biriyse osteoporoz. Türkiye’de 24 binden fazla kişinin kalçası kırık. Bunların yüzde 73’ü kadın. Bu rakamın 2035 yılında 64 bine çıkması bekleniyor.
İstanbul Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Şansın Tüzün, kemik kütlesinin 30-35’li yaşlara kadar artırılabileceğini söylüyor. Türkiye nüfusunun yüzde 60’ı 35 yaş altı. Dolasıyla özellikle genç yaşlarda kemiklere yapılan yatırım, ileriki yaşlarda kalça kırığı riskinin azaltılması anlamına geliyor. Tüzün, 30 yaşından önce (özellikle 18-25 arasındaki) vejetaryenliğin ve proteinden fakir diyetin de kemik sağlığını bozduğunu hatırlatıyor.

ZIPLAMALI OYUNLARI TEŞVİK EDİN

Çocuklukta zıplamalı, sıçramalı oyun ve egzersizler kemik sağlığının geliştirilmesi için birebir. Çocukları basketbol, ip atlama, seksek gibi oyunları oynaması için özendirin. Dans, yoga, pilates, yüzme, yürüyüş gibi egzersizler, sigaranın bırakılması, kolalı içeceklerden uzak durulması da kemik sağlıklarını korumak için erişkinlere öneriliyor.

KOLLARINIZI 30 DAKİKA GÜNEŞLENDİRİN

Ortalama yaşam süresinin uzaması ve yaşlı nüfusun artması, yetersiz fiziksel aktivite, kentleşme-betonlaşma-sert zeminler, beslenmenin bozulması, güneşten yeterince yararlanamama gibi faktörler osteoporoz; osteoporoz da özellikle kalça kırıkları riskini artırıyor. Kalçası kırılanların yüzde 20’si bir yıl içinde yaşamlarını kaybediyor.
Kemik kalitemizin bozulmasının önemli nedenlerinden biri de D vitamini eksikliği. D vitamini güneşin etkisiyle, ciltte sentezleniyor. Uzmanların önerisi, sabah ve akşam 15’er dakika, güneş koruyucusu sürmeden (ya da maksimum 8 koruma faktörlü) hiç olmazsa kolların güneşlendirilmesi. Önümüz ilkbahar ve yaz. D vitamini toplamanın tam zamanı.

Test sonuçlarını değerlendiren sanal site

Test sonuçlarını doktora gösterene kadar içimiz içini yer. Bir sürü kısaltma, rakam ve hiç anlamadığımız tıbbi kelimeleri internete girerek, eşi dostu arayarak çözmeye çalışırız. Klinik Biyokimya Uzmanları Derneği bu açığı kapamak için büyük bir adım attı.
Laboratuvar testlerinin ve işaret ettiği sorunların daha kolay anlaşılması için www.labtestsonline.org.tr sitesini kurdu. Bu siteye girerek, klinik laboratuvar testlerinizi daha kolay anlamanız mümkün. Klinik biyokimya uzmanlarının hazırladığı site ticari değil, dolasıyla reklam ve yönlendirme de yok.
Malum, klinik laboratuvar testlerinin önemi büyük. Hastanın yaşadığı belirtilerle, doktorun belirli bir durum veya hastalığa tanı koyup tedaviye başlaması arasındaki bağlantıyı bu testler sağlıyor. Diğer tarama yöntemleriyle birlikte laboratuvar testleri, tehlikeli olabilecek durumların erken anlaşılmasını, dolasıyla tedavinin erken başlamasını sağlıyor. Sitenin başeditörü Dr. Cüneyt Canbulat, “Lab Tests klinik laboratuvar testlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmak üzere tasarlandı” diyor.
Sitede testler öncesi dikkat edilmesi gerekenler (açlık ve tokluk gibi), kan aldırmaktan korkanlar için öneriler, alınan kanın hangi işlemlerden geçtiği gibi konular da yer alıyor. Sitenin ana konusu, ‘analitler’ de denilen bir testler listesi. Bu konu başlığı testin niçin istenebildiği ve sonuçların nasıl yorumlanabileceğinin anlaşılması için temel bilgiler sunuyor. Daha fazlasını görmek için siteye girin, derim.

El değmeden, yağı vücuttan atıyor

ABD Gıda ve İlaç Kurumu FDA’nın onay verdiği yeni bir lazer, yağın vücuttan atılmasını sağlıyor. Lazerin beş kolu, inceltilecek bölgelerin 15-20 santim uzağına tutuluyor. Işını yağ hücrelerine ulaşarak, içini boşaltıyor. Yağ hücresinin hacmi azalınca da incelme meydana geliyor.
Plastik ve estetik cerrahi uzmanı Gün Ersu, “Lazer yağ hücrelerindeki yağ birikimini sıvılaştırarak, hücre dışına sızmasını sağlıyor. Biriken yağ, lenf sistemi tarafından toplanıp, doğal yollarla vücut dışına atılıyor. Bu uygulama sırasında yağ, hücre zarında oluşan geçici gözenekten, hücreler arasındaki bölgeye sızıyor. Gözenek, daha sonra kapanıyor. Böylelikle bilinen diğer sistemlerden farklı olarak, yağ hücrelerine hiçbir zarar vermeksizin, hücredeki yağ hacminde azalma, dolasıyla incelme meydana geliyor” diyor.

ERKEKLER DAHA KOLAY VERİYOR

Zerona adı verilen lazerin uygulanması ve sonrasında herhangi bir acı, sızı yaşanmadığını anlatan Dr. Ersu, özellikle erkeklerdeki kuşak tarzı yağlanmada (bel ve karın) çok çabuk sonuç alındığını söylüyor. “Erkeğin kilo vermesi daha kolay. Kadınlarda da oldukça etkili ama hormonal faktörler nedeniyle daha zor kilo veriyorlar. Erkekler için ortalama 6-8 seans yetebiliyor. Kadınlarda ortalama 8-12 seansa çıkıyoruz” diyor.
Cihaz, özellikle diyet ve egzersize dirençli kalça, baldır ve bel kasları üzerindeki yağlanma için kullanılıyor.
Tedavi boyunca günde 8-10 bardak su içmek, kahve ve alkole ara vermek, tabii ki sağlıklı, dengeli beslenmek ve egzersiz şart.

TAMAMLAYICI TIP
Reikiyle rahat hamilelik

Hamilelere reiki öneriliyor. Anneyle bebek reiki sayesinde, doğum öncesi iletişime geçebiliyor. Reikinin sakinleştirici etkisi var. Dolasıyla sakinleşen anne adayı, bu özel süreci dingin geçiriyor. Mide bulantılarını hissetmiyor. Reikinin ayrıca, doğum sancılarını azaltma, doğumu kolaylaştırma gibi etkileri de bulunuyor.

SAĞLIĞIM İÇİN
Ahmet Özhan (sanatçı)


MUTLAKA YAPARIM: Yemeğime azami dikkat ederim. Kepek ekmeği yerim. Sıvı yağları tercih ederim. Her fırsatta kilometrelerce yürürüm.
ASLA YAPMAM: Sigara alkolün ciddi zararları var, içmem. Tatlıdan uzak durmaya çalışıyorum. Yemeğin hemen üstüne tatlı ve meyve yemem. Haftada bir kez kırmızı et yerim, beyaz eti tercih ederim. Olabildiğince renkli sebze ve meyve tüketiriz. Hepsinin yeri ve yararı ayrı.
MUTLAKA YAPACAĞIM: Düzenli kontrollerden geçerim. Kan, karaciğer, böbrek testleri yaptırırım. İki-üç yılda bir koroner check-up’dan geçerim. Çok doktor arkadaşım var. Beni devamlı takip altında tutuyorlar. “Sen bize lazımsın” diyerek, kan, röntgen, MR ve eko testleri yapıyorlar.

ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Cinsel sağlık rehberi


Seksle ilgili bilmek istediğiniz her şey bu kitapta. ABD’li seks terapisti, psikolog Dr. Ruth K.Westheimer’in yazdığı Seks For Dummies - Meraklısına, Doğan Kitap’tan çıktı, 25 lira.

UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Gebeler iki canlıdır, bol bol yemeli. İstediği bir şeyi yemezse, bebeğin bir tarafı eksik olur.
DOĞRU: Gebelikte sağlıklı beslenmek yeterli. Yemeği abartmak sadece fazla kiloya aldırır. İstediğini yemezse bebeği eksik doğmaz!
Yazının Devamını Oku

Cildi canlandırma zamanı

21 Mart 2011
Mevsim geçişleri cildi yorabiliyor. Kışın soğuk havalarda kuruyan, nemi azalan cildinizi, bahar aylarına ve sonrasında sıcak yaz günlerine hazırlanmanın tam zamanı. İşe cildinizin nemini dengelemekle başlayın. Cilt hastalıkları uzmanı Dr. Ayfer Aydın, cilt sağlığı için rastgele ürünler kullanmak yerine, uzman ellerde yapılacak analizden sonra, cilt yapısına uygun ürünlerin seçilmesi ve gerekli bakımların yapılmasını öneriyor. Cilde uygun bakım yapılmadığı takdirde sivilce, siyah nokta, kuruma, pullanma ve lekeler kaçınılmaz oluyor.

GÜNEŞTEN KORUNMAYI İHMAL ETMEYİN

Bahar mevsimi ile birlikte güneş koruma ürünlerinin önemi de ön plana çıkıyor. Özellikle bu mevsimde nemlendirici ve cilt yapısına uygun koruma faktörü içeren güneş koruyucu ürünler kullanılması gerekiyor. Yalnız açık ve güneşli havalarda değil, kapalı havalarda da güneşten yayılan ultraviyole ışınlarına karşı korunmak gerekiyor. Dr. Aydın, “Normal cilt tipine sahip kişilerin, güneşten koruyucu ürünleri en az 15 koruma faktörlü olmalı. Çok açık tenliler ile hassas cilt yapısına sahip olanlar ise en az 30 faktörlü ürünleri tercih etmeli. Bu ürünler güneşe çıkmadan 20 ile 30 dakika önce sürülmeli” diyor.

SOYARAK YAZA HAZIRLAYABİLİRSİNİZ

Mevsim geçişlerinde cildi canlandırmak, temizlemek ve nemlendirmek için yapılabilecek uygulamalardan biri de kimyasal peeling yani soyma. Kışın havanın nem oranının azalması, sobalar ve yanan kaloriferler sebebiyle artan hava kirliliği, cildimizin daha cansız ve soluk görünmesine yol açıyor. Yağlı ciltlerde sivilce ve siyah nokta oluşumu artarken, kuru ciltlilerde de kuruma, soyulma, kaşıntı gibi şikayetler ortaya çıkıyor. Kimyasal peeling yöntemiyle cilt daha canlı ve diri bir görünüme kavuşuyor.

SİGARA CİLDİN EN BÜYÜK DÜŞMANI

Sigara dumanı, hava kirliliği ve ani ısı değişiklikleri cildin hasar görmesine yol açıyor. Parlak ve ışıltılı bir cilde sahip olmak için düzenli bakımın yanı sıra, sağlıklı beslenmeye, düzenli uykuya, stresten uzak durmaya ve alkol-sigara tüketmemeye dikkat etmek gerekiyor. Bahar aylarında yeterli miktarda su tüketmek de cilt sağlığı açısından önemli.
Yazının Devamını Oku

Pilates yeniden kliniklerde

19 Mart 2011
Egzersiz salonlarında yapılan pilates, ilk doğduğu yıllardaki gibi yeniden kliniklere girmeye başladı. Alman John Pilates tarafından 1918’de geliştirilen ve önce hastanelere yerleşen bu egzersiz disiplini, sonradan spor salonlarında yaygınlaştı. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Dr. Işık Akgöl, pilatesi hem tedavilerinde uyguluyor hem de reçete ediyor

Dr. Işık Akgöl, pilates makinesini 2001’de, ABD Pittsburgh’daki bir klinikte gördü ilk kez. Klinikte sporcularla balet ve balerinlerin yaralanma tedavisinde kullanılıyor ve çok iyi sonuçlar veriyordu. Makine Türkiye’ye gelince Dr. Akgöl pilates eğitimi almakla yetinmedi, ekibine de aldırdı ve kliniğinde hastaları için kullanmaya başladı.

Akgöl, “Pilatesin bedende daralma ve postür düzeltici etkileri görüldükçe egzersiz salonlarında yaygınlaştı. Pilates aynı zamanda tedavi edici ve destekleyici. Omuz, kalça sorunları, bel ağrısına neden olan hastalıklar (bel fıtığı, kayma, kireçlenme), skolyoz, kifoz, ayak bileği sakatlanmaları, osteoporoz, duruş bozuklukları, idrar kaçırma, spor yaralanmaları ve ortopedik operasyonlar sonrası güçlendirme, spora veya gündelik hayata dönüş içi rahatlıkla kullanılabilir” diyor.

Kişiye özel yazıldığı için hareket edebilen ve akli dengesi yerinde olan, yedi yaşın üzerindeki herkes pilates yapabiliyor. Dr. Akgöl, şunları söylüyor:
“Pilatesi tedaviyi destekleyici olarak kullanıyorum. Klinikte pilates makinesinde yaptırıyoruz. Ama hastalarımıza evde uygulayabileceği egzersizleri de öğretiyoruz. Özellikle ağır egzersizin sakıncalı olduğu, kalp ve kas hastalıkları bulunan, osteoporoz ve romatizmalı hastalarda kas gücünü korumak ve kazanmak için ideal bir egzersiz. Burada önemli olan yeterli eğitim, donanım ve deneyime sahip bir eğitmen. Pilates yapmak isteyen ve bir hastalığı olan kişinin bu hassas noktayı iyi araştırmasını öneriyorum” diyor.

SEKS HAYATINA KATKISI

Pilates bir yandan kasları güçlendirirken bir yandan da germe yoluyla esnek olmalarını sağlar. Pilateste ‘core’ denilen merkezin stabilizasyonu ‘pilates nefesi’ kadar önemli. Core, önde derin karın kasları, arkada derin sırt-bel kasları, üstte diyafram, altta pelvik taban kaslarından oluşur. Dolayısıyla pelvik taban kaslarını güçlendirir. İleri yaşlarda görülen idrar kaçırmayı da önler. Bu kasların iyi kullanılması seksten alınan zevki artırır. Ayrıca gebelik öncesi pilatese başlamış anne adayları gebelik süresince devam edebilir. Bu egzersizler anne ve bebek için doğum ve doğum sonrası için yararlı.

Esnek olmayan kas sakatlanıyor

Spora özel pilates, sporcunun başarısını artırıyor.  Kasın güçlü olması kadar esnek olması da çok önemli. Pek çok spor yaralanmasının altında yatan ilk neden ‘güçlü ama esnek olmayan kas’. Uzmanlar egzersizin başında ve sonunda germe yapılmasını öneriyor. Pilates baştan sona germe ve güçlendirmeye dayanıyor. Pilatesin tedavi edici değeri bu iki kıymetli ikiliyle oluşuyor. Peki pilates sakatlar mı? Dr. Akgöl, “Core stabilizasyonu ve pilates nefesini iyi öğrenmeden pilates yapanlar sakatlanabilir” diyor.

Yazının Devamını Oku

Dikkat! Grip sezonu uzadı

14 Mart 2011
Grip sezonu son birkaç yıldır uzun seyrediyor. Mart hatta nisan ayında dahi grip vakalarına rastlanıyor. Birçok kişinin ciddiye almadığı grip bazen sadece yatıp dinlenmekle geçmiyor. Başka hastalıklara zemin hazırlayarak, daha büyük sorunlara yol açabiliyor.

İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Birsel Kavaklı, gribin korkulması ve korunulması gereken bir hastalık olduğunu hatırlatıyor. Grip; zatürree, kulak iltilapları, sinüzit gibi başka hastalıklara zemin hazırlıyor. “Elbette ki erken teşhis ve tedaviyle gribin ilerlemesi önlenirse yaşamı tehdit etmez. Ancak iyileşene kadar iş, okul veya sosyal aktivitelerden sizi alıkoyar” diyor. Gripten hasta olanların iyileşene kadar, işe gitmemeleri, evlerinde dinlenmeleri öneriliyor. Aslında bu hastaların iyileşmesi kadar, hastalığı çevreye bulaştırmamaları da önemli.
Gribi evde, dinlenerek atlatmak mümkün. Ama solunum sıkıntısı çekmeye başladıysanız, üç gün geçtiği halde ateşiniz düşmüyor, şuur bulanıklığı gibi belirtiler yaşıyorsanız zaman kaybetmeden hastaneye gidin.

SGK 65 YAŞ ÜZERİNİN AŞISINI KARŞILIYOR

Bazı gruplar grip açısından daha büyük risk altında. 65 yaşın üzerinde olanlar, kronik kalp, akciğer, metabolik, nörolojik hastalığı bulunanlar, hamileler ve 5 yaş altındaki çocuklar gribi daha ağır geçiriyor. Bu nedenle de risk grubunda sayılıyorlar. Risk grubundakilerin grip aşılarını yaptırmaları öneriliyor. Yeri gelmişken bir hatırlatma yapayım, SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) 65 yaş üzerindekilerin ve kronik hastalığı bulunanların aşılarını ücretsiz olarak karşılıyor.

KOLAY BULAŞIYOR

Grip kolay bulaşan bir solunum yolu hastalığı. En sık bulaşma yolu da tokalaşma, yakın konuşmalar, öpüşme gibi yakın temas. Grip ve benzeri hastalıklardan korunmanın, mevsimsel grip aşısıyla birlikte en etkili yolu, genel hijyen kurallarına uyulması. Ellerin sık ve gerektiği gibi sabunlanarak yıkanması en önemli korunma yollarından biri. Öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnun kâğıt mendille kapatılması ve mendilin çöp kutusuna atılması hastalığın yayılmasını önler. Bu mümkün değilse kolun içiyle ağız ve burun kapatılmalı. Sık kullanılan yüzeyler günlük temizlik malzemeleriyle sık temizlenmeli, kapalı ortamlar sık sık havalandırılmalı.

Yazının Devamını Oku

Böbreklerinizi kalbiniz için de koruyun

12 Mart 2011
Kronik böbrek hastalığı bulunanlarda sakatlık ve ölüm oranları, sağlıklı kişilere göre 10-30 kat daha yüksek. Bu hastalarda ölümlerin yaklaşık yarısından kalp ve damar hastalıkları sorumlu

Böbrek Haftası’nın bu yılki teması ‘Böbreklerini Koru, Kalbini Kurtar’. Nedeni açık, her yaşta görülebilen böbrek hastalığı, erken aşamalarından itibaren kalp ve damar hastalığı riskini ciddi oranda artırıyor. Tansiyonun düzenli ölçülmesi ve basit idrar tahlilleriyle hastalığı erken evrede yakalamak mümkün.
Böbreğin süzme gücünde henüz yüzde 30-40 azalma veya az miktarda protein kaçağı olduğu dönemlerde bile kalp ve damar hastalığı riski artmaya başlıyor. Kronik böbrek hastalığı olanlarda sakatlık ve ölüm oranları, sağlıklı kişilere göre 10-30 kat daha yüksek. Bu hastalarda ölümlerin yaklaşık yarısından kalp ve damar hastalıkları sorumlu. Dolayısıyla kronik böbrek hastalığının erken tanısı ve önlenmesi, kalp sağlığının korunması bakımından da önemli.
Böbrek hastalığı ilerledikçe, risk de artıyor. Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun hipertansiyon ve diyabet gibi sık görülen hastalıkların hem böbrek hem de kalp-damar hastalığı gelişiminde önemli olduğunu söylüyor. Dolayısıyla tuzun azaltılması, sigaranın bırakılması, kilo verilmesi ve fiziksel aktivitenin arttırılması gibi önlemler hipertansiyon, diyabet gelişimi, böbrek, kalp damar hastalığı sıklığını azaltıyor. Altun, “Sonuç olarak böbreği korumak için alınacak önlemlerle kalp sağlığı da korunur” diyor.

7.5 MİLYON  BÖBREK HASTASI

Türkiye’de 7.5 milyona yakın insan kronik böbrek hastası. Diyalize giren ve böbrek nakli olmuş hastaların sayısıysa 60 bin. Derneğin yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Ecder de, “Kronik böbrek hastalıkları çoğunlukla çok sinsi seyrettiği için birçok hastada tanı ve tedavide geç kalınıyor. Kan basıncının düzenli ölçülmesi ve idrar tahlili gibi basit tetkiklerle kronik böbrek hastalığı erken dönemlerde teşhis edilebilir” görüşünde.

YANLIŞ VE GEREKSİZ AĞRI KESİCİLERE DİKKAT

Yanlış ilaç kullanımı da böbrekleri bozan faktörlerden. Ecder, “Ağrı kesiciler gibi bazı ilaçlar ve yararı bilimsel çalışmalarda kanıtlanmamış bazı bitkisel ürünler böbreklere zarar verebilir. Doktor önerisi olmadan ilaç kullanımından kaçınılmalı” uyarısında bulunuyor.

Yazının Devamını Oku

Öksürüyorsanız sorun var

7 Mart 2011
Öksürüğü kış normalleri arasında saymayın. Öksürüğün bazen başka hastalıkların belirtisi olabilir. Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. İlkay Keskinel, “Normal öksürük yoktur” diyor. Kronik öksürüğün en önemli nedeni sigara. Ama maalesef sigara içenler, öksürüğü bir süre sonra kanıksıyor. Başka bir hastalık belirtisi olarak kabul etmiyor. Dr. Keskinel, “Bu da kronik bronşit gibi pek çok hastalığın tanısında gecikmeye yol açıyor. Oysa ‘normal’ öksürük yoktur. Özellikle üç haftayı geçen her öksürük, mutlaka bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmeli” diyor.
Havayolları, akciğer zarı, yutak, gırtlak, burun, sinüsler, dış kulak kanalları, kalp zarı, yemek borusu, mide ve diyaframda (solunum kası) öksürük refleksini başlatan alıcılar (reseptörler) bulunuyor. Dolasıyla bu organların hastalıkları öksürüğe sebep olabiliyor. Ayrıca öksürük, havayollarında bulunan yabancı maddeleri dışarı atmaya yönelik bir refleks.

ÜÇ HAFTADAN UZUN SÜRERSE KRONİK

Öksürüğün süresi çok önemli. Öksürükler, üç haftadan kısa süreli (akut) ya da daha uzun süreli olabiliyor. Akut öksürüğün en sık nedeni, özellikle virüslere bağlı solunum yolu enfeksiyonları. Bundan başka farenjit, sinüzit, bronşit, zatürree ve saman nezlesi gibi hastalıklar da öksürüğe neden olur. Üç haftayı geçen öksürüklere kronik (süregen) öksürük deniyor. Bu tür öksürükler, akciğer grafisi çekilerek değerlendirilmeli. Akciğer filmi, öksürüğe neden olabilecek zatürree, tüberküloz (verem), akciğer kanseri gibi hastalıkların saptanmasında yardımcı. Üç haftadan uzun süren öksürükte mutlaka hekime görünmek lazım.

BAZI İLAÇLAR ÖKSÜRTEBİLİR

Kronik öksürüğün diğer sebepleri arasında, astım, bazı tipik olmayan enfeksiyonlar, tüberküloz (verem), reflü (mideden yemek borusuna asit kaçması), tümörler, akciğerlere yabancı cisim kaçması, tiroid bezinin büyümesi, akciğer/kalp zarı/diyafram hastalıkları, hatta kalp yetmezliği bulunuyor. Kimi tansiyon ilaçları, öksürüğü tetikleyebilir. Bu ilaçları kullanan hastaların yaklaşık yüzde 10-20’sinde inatçı öksürük görülüyor. Öksürük, ilaca başladıktan sonra haftalar içinde olabileceği gibi, bir yıl sonra bile başlayabilir.
Yazının Devamını Oku