Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkhan Genç, hareket hastalığının merkezi sinir sistemine iletilen bilgilerin, her zamanki uyumunun bozulması nedeniyle ortaya çıktığını söylüyor. Daha basit bir anlatımla, vücut dengesinde rolü bulunan sistemler ile beyin arasındaki iletişimin hareket eden taşıt nedeniyle aksaması soruna zemin hazırlıyor. Dr. Genç, “Halk arasında taşıt tutması denilen hareket hastalığı, aslında duyu organlarının bireylere oynadığı bir oyun. Hastalığın temelinde merkezi sinir sistemine iletilen bilgilerin, her zamanki uyumunun bozulması yatıyor. Hastalık herkesi farklı etkiler. Kimi hafif bulantı çeker, kimi de bulantıdan gözlerini dahi açamaz. Kusmaya yol açabilir” diyor.
GEMİDE GÜVERTEYE ÇIKIN
Hareket hastalığına karşı aşağıdaki önlemleri alabilirsiniz:
* Gemi veya teknelerde güvertede olmak, iç kısımlara göre kişiyi daha rahat ettirir.
* Uçaklarda hemen kanat önündeki koltukta oturmak bir hareketin daha az hissedilmesine yardımcı olur.
* Öncelikle hareketin gözlerle rahatça algılanması için fırsat yaratın. Örneğin otomobilin ön koltuğu gibi yolun ve manzaranın rahatça takip edilebileceği bir yerde oturun.
* Yolculuktdan önce ve sırasında az ve mideyi rahatsız etmeyen yiyeceklerin seçin.
Muayenehanelerden hizmet almayı tercih eden hastalar nedense gözardı ediliyor. Kamu ya da özel hastanelerin sıkışık, görüşme ve muayenenin birkaç dakikayla sınırlı olduğu poliklinikleri yerine daha uzun zaman ayrılabilen muayenehane hekimlerine gitmeyi isteyebiliriz. Hele düzenli takip edilmesi gereken hastaların, polikliniklerde denk gelen doktora değil kendi seçeceği, sorununu iyi bilen, izleyen doktora gitmeye hakkı yok mudur?
Gündemin bu hararetli tartışmasına hastaları, Türk Kardiyoloji Derneği soktu. Altı farklı ilde, muayenehanelerden hizmet alan toplam 788 hastayla araştırma yaptı. Araştırmaya göre, muayenehanelere gidenlerin yüzde 97.5’i gönüllü olarak oradan hizmet almayı tercih ediyor. Hekimin çalıştığı hastaneden gelenlerin oranıysa sadece yüzde 2,5. Aynı hastaların yüzde 88’i muayenelerin kapatılmasının hastalar için iyi olmayacağını düşünüyor.
YÜZDE 77.6 TANIDIK TAVSİYESİYLE
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Gaziantep ve Konya’da iç hastalıkları uzmanları ve kardiyologların (yüzde 27’si devlet, yüzde 73’ü üniversite hastanesinde çalışıyor) muayenehanelerinde 788 hastayla görüşülerek gerçekleştirilen araştırmaya göre hastaların:
* Sadece yüzde 2,5’u muayenehaneye zorunlu geldiğini, yüzde 77,5’u bir tanıdık, yakın veya geldiği hekimin eski bir hastasının, yüzde 15,9’u başka bir doktor veya sağlık çalışanının tavsiyesiyle muayenehaneye geldikleri bildirdi.
* Hastaneye gitmeden, doğrudan muayenehaneye gelenlerin oranı 11. Yüzde 89’u muayenehaneye gelmeden önce bir hastanede muayene olduğunu, yeterli sonuç alamadıkları için muayenehaneye geldiklerini bildirdi. Önceden gidilen hastanelerin yüzde 60’ı devlet, yüzde 43’ü üniversite, yüzde 36’sı özel hastaneler.
HASTALAR DOKTORDAN DAHA UZUN ZAMAN İSTİYOR
Hastaların muayenehaneleri tercih nedenleriyse şöyle:
Nöroloji uzmanı Dr. Abdullah Özkardeş, yüz felci vakalarında kış aylarında artış olduğunu söylüyor. Yüz felcine yol açan nedenlerden biri de vücutta sessiz duran herpes virüsünün soğuk havaya maruz kalındığında tekrar aktif hale gelmesi. Dr. Özkardeş, “Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur” diyor.
Yüz felcine yol açan diğer faktörler şöyle: * Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler * Açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma * Soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme * Açık pencere önünde uyuma. Yüz felcinden kısmen korunmak mümkün. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemli. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalı. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalı. Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve antiviral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.
GENÇLERDE, ORTA YAŞLILARDA DAHA SIK GÖRÜLÜYOR
Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felciyle seyreden bir hastalık. Beyinden çıkan 7’nci sinirin fonksiyonunun bozulmasıyla ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişse de yılda 100 bin kişide 15-35 kişi. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür.
Yeditepe Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı’ndan Dr. Ferudun Çelikmen, dağlara özellikle de 2 bin - 3 bin metrenin üzerine çıkıldığında, aklimatizasyon denen yüksekliğe uyum sürecinde bol sıvı almanın şart olduğunu hatırlatıyor. Yükseklere çıkıldıkça azalan hava basıncı sonucu havadaki oksijen yoğunluğu azalır. Yüksek dağlardaki temiz hava sağlığa iyi gelir yaygın inancı pek de doğru değil aslında. Özellikle hızlı çıkışlarda, havanın bu göreceli “inceliğinden” dolayı, dağ koşulları insan fizyolojisi için çok uygun değil. Havada yükseldikçe azalan oksijeni dokulara daha çok ve çabuk taşıyabilmek için kalp hızlanır, kırmızı kan hücreleri alyuvarlar artırılmaya çalışılır. Bunun sonucu kan, deniz seviyesine göre daha yoğun hale gelir. Dr. Çelikmen, “Bolca sıvı alınmasına dikkat edilmezse, bu akışkanlığı azalmış, yoğun kan yüzünden dolaşımda aksaklıklar, hatta pıhtı oluşumları söz konusu olabilir. En çok el, burun, kulak gibi uç bölgeler ve dolaşımın daha zorlaştığı ayaklarda donmalara kadar varabilen bölgesel ciddi sorunlar ortaya çıkabilir” diyor.
SU İHTİYACINIZI HESAPLAYIN
Kış sporlarında özellikle yüksek irtifa dağcılığında vücut yüzölçümüne (kilo ve boy oranına), rüzgar-güneş-efor şartlarına bağlı olmakla birlikte ortalama 70 kg, 170 boyundaki bir insanın deniz seviyesinde yani gündelik yaşam içerisinde günde alması gereken 2,5 litrenin 2 katı, hatta aşırı efor durumunda günde 6 litre kadar su içmesi sorunlu. Bu miktarın azlığı durumunda idrar koyulaşır (çay kadar koyu olabilir). Bu acilen sıvı alın demek...
ALKOL VÜCUDU ISITMAZ
Dağcılıkta tırmanırken günde ortalama 5 bin kalorinin üzerinde enerjiyi ihtiyaç duyulur. Bu enerjinin oluşumunda terle atılan su buharı nedeniyle aşırı sıvı kaybı yaşanır. Her türlü sıcak içecek (sıcak su, çay, sıcak meyve konsantreleri, elektrolit içeren sporcu içecekleri, çorba) kış sporlarında, dağcılıkta bolca tüketilmeli. Sıvılar sıcak veya ılık olmalı. Soğuk içecekler, vücudun soğumasına, hipotermiye kadar varabilecek vücut ısısı düşmesine neden olur. Alkollü içeceklerde kesinlikle uzak durulmalı. Alkol dokulardan daha fazla su çekilmesine neden olur. Yüzeysel damar genişlemesi nedeniyle “sahte” bir ısınma duygusu verir.
Enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Elif Hakko, yataklara düşüren hastalığın ishal dışında, bulantı, kusma ve karın ağrıları belirtileriyle seyrettiğini söylüyor. Norovirüs belirtilerine ayrıca çok yüksek olmayan ateş, üşüme, titreme, baş ve kas ağrılarıyla yorgunluk da eşlik edebiliyor. Hastalığın aniden başlayarak hastayı yatağa düşürmesi ve 1-2 gün içinde etkisini kaybetmesi dikkat çekiyor.
SUSUZ BIRAKABİLİYOR
Neyse ki hastalık genelde çok ciddi sonuçlara yol açmıyor. Kısa süre içinde etkisini kaybediyor. Ancak hastalar, su içemedikleri için susuz kalarak hastanede bakıma ihtiyaç duyabiliyor. Dr. Hakko, “Küçük çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olanların hastaneye yatması gerekebilir” diyor. Çocuklarda erişkinlere nazaran daha çok kusma görülebiliyor. Kısa sürede vücudu etkisi altına alan norovirüs, yiyecek, içecekler özellikle şebeke suları, norovirüs bulaşmış yüzeylere dokunulup ardından elin ağıza götürülmesi, hasta bir kişinin çatal ve bıçağını kullanılması, hasta kişilerin dışkıları ve kusmuklarıyla temas edilmesi halinde bulaşıyor. Hastalık başladıktan hemen sonra ve iyileştikten üç gün sonrasına kadar bulaştırıcı etkisini koruyor. Bazı kişiler iki haftaya kadar taşıyıcı olabiliyor. Norovirüse karşı herhangi özel bir ilaç bulunmuyor. Hastalık süresinde bol sıvı alınması öneriliyor. Ağızdan sıvı kaybını karşılamayacak kadar sıvı alamayanlara damardan verilebilir.
KORUNMAK İÇİN BUNLARI UNUTMAYIN
Norovirüsten korunmak için aşağıdaki önlemleri alabilirsiniz. Bu önlemleri almak sadece norovirüs değil, benzer birçok enfeksiyon kaynağının bulaşmasını engeller:? Elleririnizi sık sık yıkayın. Özellikle tuvalet sonrası, bebek bezi değiştirdikten sonra, yemek hazırlamadan ve yemeden önce.? Meyve ve sebzeler iyice yıkanmalı.? Kirli yüzeyler temizlenmeli ve dezenfekte edilmeli.? Virüs bulaşmış, çarşaf, giyecek, örtü gibi çamaşırlar yüksek ısıda su ve sabunla hemen yıkanmalı.? Şebeke sularında sorun varsa kaynatılıp soğutulduktan sonra kullanılmalı.? Enfeksiyonu olan kişiler, hastalıkları sırasında yemek hazırlamamalı.