Uzman diyetisyen Serkan Tutar seyahate çıkmadan önce kurubaklagillerden (kurufasulye, nohut gibi) kaçınılmasını öneriyor. Malum bunlar hemen herkesi şişiriyor. Üzerine uzun saatler oturmak, hareketsizlik eklenince sorun büyüyor. Hızlı acıkmak istemiyorsanız yola çıkmadan 2-3 saat önce, haşlanmış yumurta yiyin. Evden çıkmadan hazırlayacağınız peynirli, domatesli bir sandviçi yolculukta güvenle atıştırabilirsiniz. Tutar’ın yola çıkmadan önceki diğer önerileri şöyle:
* Süt de gaz yapabilir. Mide bulantısına yol açabilir. İlla içerim diyorsanız, yolculuğun bitmesini bekleyin.
* Evinizde, yola çıkmadan önce meyve tüketmeniz yol boyunca rahatlatır. Yolda yemek için de yanınıza meyve alabilirsiniz.
* Yola çıkmadan önce son tükettiğiniz besin çok önemli. Bu sebeple iyi tercih yapmalısınız. Şekerli besinler yerine daha çok tuzlu besinleri tercih etmelisiniz.
Soframızın baştacı, yemeğin katığı ekmek. Yalnızca o mu? Bir undan, biraz tuzdan ibaret mi? Elbette hayır, her şairin şiirinde, her ideolojinin sloganında yer edinmiş kendine. Bertolt Brecht adaleti öyle tarif etmiş mesela: Halkın ekmeğidir adalet/bakarsınız bol olur bu ekmek/ bakarsınız kıt/bakarsınız doyum olmaz tadına/bakarsınız berbat./ Azaldı mı ekmek, başlar açlık/ bozuldu mu tadı, başlar hoşnutsuzluk boy atmaya. Üstat Vedat Türkali de “Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir” demiş.
Şimdi o barışın gülünün sağlığı için düğmeye basıldı işte. Başbakan Erdoğan bizzat ilgilendi. “Artık beyaz undan ekmek dönemini kapatıyoruz. Buğdayın orijinalinden üretilen un, kepekli un dediğimiz neyse, ekmeğimizi bundan üretelim. Zira gıda, vitamin orada. Neymiş, beyaz un parlakmış. Buna aldanmayacağız.Batı bunu anladı, bizi geçmiş durumda. İnşallah biz de bu açığı süratle kapatacağız” dedi.
İSRAFI DA ÖNLEYECEK
Başbakan Erdoğan’ın talimatından sonra arkası çorap söküğü gibi geldi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı elini hızlı tuttu. Yeni Un Tebliği çıkana kadar hem un fabrikaları hem de fırınlarda un ve ekmeğe enzimle kimyasal katkı maddeleri katılıyordu. Artık sayısı 17’yi bulan kimyasallar hiçbir aşamada una ve ekmeğe eklenmeyecek. Bazı enzimler (hamur iyileştirici) un fabrikalarında katılacak. Fırınlar bu unlarla ekmek yaparken sadece maya, tuz ve su koyacak. Tebliğin getirdiği önemli değişikliklerden biri de undaki kepek miktarını arttırması. Ekmeğin çabuk bozulmasına yol açan kötü buğdayın kullanılmasını da yasakladı.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin araştırmasına göre Türkiye’de yılda 37 milyar adet ekmek üretiliyor, 35 milyarı tüketiliyor. Günde 6 milyon adet, yılda 2 milyar adet ekmek yani 1.5 milyar lira çöpe gidiyor. 17 Ocak’ta başlatılan ekmek israfını önleme kampanyası için çıkarılan Başbakanlık Genelgesi sağlıklı ekmek üretimini de garantiledi.
Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Erhan Özmen, “Son iki düzenlemeyle ekmeğin hem kalitesi düzeldi hem de sağlıklı. Ekmek daha geç bayatlayacak. Ama içine katılan kimyasallar nedeniyle değil, buğdayın kalitesinden ötürü” diyor. Yeni düzenleme kapkara bir ekmek getirmeyecek. Ama bembeyaz ekmek değil. İçine bakınca posa yani lif göreceksiniz. Kepek miktarının yükseltilmesi 15’e yakın mineral ve vitamin açısından zenginleşmesi de demek. Böylece ekmek yerken, yaşamımız için önemi bulunan pek çok maddeyi de alabileceğiz. Sadece sağlıklı değil, daha lezzetli olacak” diyor.
DİYETİSYENLER NE DİYOR?
Beslenme Eğitimi ve Araştırma Vakfı’nın (BESVAK) kurucusu ve başkanı olan efsanevi beslenme uzmanı Prof. Dr. Ayşe Baysal da kampanyalara destek veriyor. Bazı uzmanların (Canan Karatay) ekmek yemeyi yasaklamasını anlamsız bulduğunu savunan Prof. Dr. Baysal, “Özü ve kepeğini kaybetmemiş undan yapılan ekmek şişmanlatmaz. Ekmek ihtiyaç duyduğumuz başta B vitaminleri olmak üzere pek çok mineral ve vitaminden zengindir. Yeni un tebliğinin de kaliteli ekmek üretimine olumsuz etki yapacağını düşünüyorum” diyor. Çok sayıda işlemden geçirilen ve iyice saflaştırılan undan üretilen beyaz ekmekse şişmanlatıcı.
Yüzünü esirgemeyen güneş, renk renk çiçeğe, yaprağa bürünen toprak ve ağaç, ısınan hava kış rehavetini atmak için şahane bir ortam yaratıyor. Ancak baharda da bazı sorunlarla karşılaşabilirsiniz. İşte uzmanların bunlarla baş etmek için yaptığı öneriler:
KISA TATİLLER YAPIN:
Bahar size tam tersi etki mi yaptı? Kıpır kıpır olmak yerine halsizlik, uykusuzluk, işe gitmeme isteği, eklem ağrıları, mutsuzluk gibi belirtiler mi yaşıyorsunuz? Sadece bahar yorgunusunuz. Bazılarımız geçiş süreçlerini kolay atlatamıyor. Bahar mevsiminde havadaki negatif elektrik yükünün artmasıyla da yorgunluk, halsizlik ve gerginlik yaşayabiliyor. Bunu aşmak için egzersiz, özellikle de yürüyüş yapın. Güneşli, ılık günlerin tadını park, bahçe, deniz kıyısında yürüyerek çıkarın. Hem bedeninizi çalıştırın hem de güzelliklerin bir kez daha farkına varın. Özellikle B, C vitaminleriyle ve potasyum açısından zengin olan domates, patates ve kayısı gibi yiyecekleri bolca tüketin. Kısa tatiller yapın, güneşin içinizi ısıtan ışığından yararlanın. Her zamankinden fazla su için. Stresin üstesinden gelmek, neşelenmek için alkole koşmayın. Uyku düzenine dikkat edin. İş yoğunluğunu ‘yapabiliyorsanız’ azaltın.
METABOLİZMANIZI HIZLANDIRIN
Kışın genellikle metabolizma yavaşlıyor. Daha çok yemek istiyoruz, daha az hareket ediyoruz. Aldığımız kiloları kalın giysilerle kamufle etmek de kışın daha kolaydı. Artık giysiler inceliyor, plaj mevsimi yaklaşıyor. Rehaveti bırakmanın, metabolizmayı hızlandırmanın ve forma girmenin tam zamanı. Metabolizmanızı hızlandırmak için gece en geç 24.00’te uyuyun, sabah en geç 07.00’de uyanın. Unutmayın vücut kendini uykuda onarır. Düzenli olarak aerobik egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin. Haftada en az üç gün 45 dakikalık bir tempolu yürüyüş yapın. Kola, gazoz gibi asitli ürünler yerine su için. İyi bir metabolizma, iyi bir dolaşımdan bu da iyi bir boşaltımdan geçer. O nedenle günde 2-2,5 litre su içmeye özen gösterin. Acıktığınızda mutlaka vücudunuza cevap verin. Açlığı ertelemek metabolizma hızını yavaşlatır. Küçük bir meyve bile yeseniz yeterli olur. Metabolizmayı en çok çalıştıran yiyecekler proteinler. Ancak hiç karbonhidrat almadan sırf protein yenilerek yapılan diyetler son derece yanlış. Hızlı kilo verseniz bile, damar hastalığına yakalanma riskiniz artar. Az ve sık yemek metabolizmayı canlı tutuyor. Yemeklerinizin yanına eklediğiniz iki-üç kaşık yoğurt yüksek kalsiyum içeriği nedeniyle metabolizma üzerinde olumlu etki eder. Taze sebze ve meyveler, kuru baklagiller ve tam tahıllı ürünleri de düzenli tüketmek şart.
POLEN ALERJİNİZ VARSA 05.00-10.00 ARASI EVDE KALIN
Polenler, saman nezlesi (alerjik nezle) ve astım belirtilerini tetikleyebiliyor. İlaçlarınızı almayı ihmal etmeyin. Kızılağaç, fındık, zeytin, kavak, çayır otu, pelin, arpa, buğday, yulaf ve çavdar polenleri en fazla alerjiye neden olanlar. Ağaç polenleri daha çok şubat-mayıs, ot polenleri mayıs-haziran aylarında, yabani ot polenleriyse yaz ortasından sonbahara dek yakınmalara neden oluyor. Polen alerjiniz varsa, otomobil ve evlerin pencerelerini kapalı tutun. Polenler daha çok sabah saat 05.00-10.00 arasında yayılır. Bu saatlerde mümkün olduğunca dışarı çıkmayın. Dışarı çıktığınızda mümkünse polen maskesi takın. Polen mevsiminde açık havada spor yapmayın. Gözlerin yanını da örten güneş gözlükleri yararlı olabilir. Dışarıda giydiğiniz giysileri evde kullanmayın, dönüşte saçlarınızı yıkayın. Çamaşırları dışarıda kurutmayın. Üstlerine polen yapışabilir. Klimaların polen filtrelerini sık sık değiştirin.
MANGALDAKİ ETİ KÖMÜŞLEŞTİRMEYİN
Yolculuğa çıkmadan tur programı ve uğrayacağınız ülkeleri gözden geçirip, yola çıkmadan en az 10 gün önce Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü’ne bağlı Seyahat Sağlığı Merkezleri’ne başvurun. Merkezlerin 444 77 34 no’lu telefondan randevu alarak, gideceğiniz bölgeler için aşı yaptırıp yaptırmayacağınızı öğrenebilirsiniz.
BAZI İLAÇLAR BULANTI YAPAR
Son zamanlarda gemi yolculuklarında norovirus kaynaklı bulantı, kusma ve ishal salgınları bildiriliyor. Bu sorunlardan kaçınmanın en kolay yolu sık sık el yıkamak ve alkol bazlı el dezenfektanlarını kullanmak. Kıyılara yanaşıldığında ise suyla ve kirli besinlerle bulaşabilen hastalıklar sağlık riski oluşturabileceğinden su ve besin hijyenine dikkat edilmeli. Solunum sistemi hastalıkları görülebilir. Bu tür yolculuk yapacaksanız grip aşısı olmanızda da fayda var.
Gemi yolculuklarında deniz tutması da yaygın görülüyor. Kullandığınız antidepresan, doğum kontrol hapı, ağrı kesici gibi bazı ilaçlar yakınmalarınızı arttırabilir. Bu konuyu doktorunuzla konuşmanızda yarar var.
Ayrıca haşere ilacı, güneş kremi, ağrı kesici, gemi tutmasına karşı ilaçlar, el temizleme jeli ya da mendili gibi zaruri malzemeleri yanınıza almayı unutmayın.
Şiddete karşı önlem alın
Özellikle gelişmekte olan birçok ülkede şiddet turistler için önemli bir risk. Suç düzeyinin yüksek olduğu şehirlerde, suçlular sık sık turistleri ve iş yolculuğu yapanları hedef alıyor. Yine de bilmelisiniz ki şiddete gittiğiniz her yerde uğrayabilirsiniz. Şiddete karşı bunları unutmayın:
Dünyada her yıl yeni 10 milyon, Türkiye’de 150 bin hastaya “kansersin” deniliyor. Bazı kanserlerde genetik şanssızlıklardan söz etmek mümkün olsa da asıl etken çevresel faktörler.
Örneğin sigara kanserden ölümlerin yüzde 30, akciğer kanseri vakalarının yüzde 87’sinden sorumlu. Ağız, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, pankreas, mide, böbrek ve idrar kesesi kanserine de yol açıyor. Aman uzak durun. Alkol almamak ya da miktarını sınırlamak da alabileceğiniz önlemlerden. Alkol, ağız, boğaz, gırtlak, yemek borusu, karaciğer, kalın bağırsak, pankreas ve meme kanserinin bilinen sebeplerinden. Hele hele sigarayla birlikte alkol riski katlıyor. Güneş ışığına yani ultraviyole B ışınlarına uzun süre maruz kalmak deri kanserine yol açıyor. Yaz aylarında 11.00- 16.00 saatleri arasında doğrudan güneş ışığından uzak durun, koruyucu kremleri ihmal etmeyin. Solaryumun kanser yapıcı etkisi de kesinleşti. Dünyada tüm kanserlerin beşte birinden kronik enfeksiyonlar sorumlu. Örneğin HPV rahim ağzı, hepatit B virüsü karaciğer kanserine neden olabilir. AIDS’lilerde birçok kanser daha fazla görülüyor. Güvenli bir cinsel yaşam ve aşılanmayla bu enfeksiyon ve kanserden korunmak mümkün. Sağlıklı beslenmenin kanser önleyici etkisini bilmeyen kaldı mı? Her gün düzenli olarak en az 30 dakika egzersiz yapanlarda meme, kalın bağırsak, rahim ve prostat kanseri daha az görülüyor. Aşırı kilolar başta meme kanseri olmak üzere; kalın bağırsak, rahim, yemek borusu, böbrek, pankreas, prostat ve yumurtalık kanseriyle ilişkili. Uyanık olun, açıklanmayan kilo kaybı, ateş, halsizlik, ağrı, deri değişiklikleri, bağırsak ve idrar alışkanlıklarındaki değişiklikler, beklenmedik ve anormal kanamalar, akıntılar, iyileşmeyen yaralar, vücutta ele gelen kitleler, şişlikler, yutma güçlükleri, hazımsızlık ve ses kısıklığı kanserin belirtileri olabilir. Herhangi bir şikâyetiniz olmasa bile, belli yaşlarda yapılan tarama testleriyle kanser erken evrede saptanabiliyor. Stres, dolaylı olarak kanseri tetikleyebiliyor. Baş etmenin yolunu öğrenin.
ERKEN TEŞHİS DEVLETİN YÜKÜNÜ DE AZALTIYOR
Türk Kanser Derneği Başkanı Burak Duruman, “Kanser erken teşhis edildiğinde, tedavi şansı ve başarısı yüksek bir hastalık. Bu konuda toplum bilinçlendikçe kanserle savaşta başarı kazanılırken, aynı zamanda kanser tedavisi için devlet harcamalarından da büyük tasarruf edilecek” diyor.
Öte yandan derneğin hedeflerinden biri de Türkiye’de henüz bulunmayan ancak büyük ihtiyaç duyulan hospis/onkoloji bakım hastanesi açmak. Hospis, iyileştirici tedavisi sona eren ancak hastalığı ilerlemeye devam eden kanserli hastalara hizmet edecek.
Kanser söyleşileri canlı yayında
Yaklaşık 50 yılda 580 bin kişiye ücretsiz kanser taraması, teşhis ve tedavide destek olan Türk Kanser Derneği bu yıl da Kanser Haftası nedeniyle etkinlikler düzenliyor. 2-3-4 Nisan’da ‘Hekimler, Hastalar ve Siz’ söyleşileri Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar ve Beyoğlu’nda gerçekleştirilecek. Söyleşiler www.kendinicin.com adresinden de canlı olarak izlenebilecek. ‘Disney Live! Mickey’nin Müzik Festivali’ ise 7 Nisan’da Türk Kanser Derneği’nin katkılarıyla Trump Gösteri ve Sanat Merkezi’nde kanser hastası çocuklar için sahne alacak. Detaylı bilgi için www.turkkanserdernegi.org
Hareket hastalığı binilen taşıtın hareketlerine bağlı ortaya çıkıyor. İç kulağın bu hareketlere uyum sağlayamaması kişinin dengesini bozuyor. Hareket hastalığı sadece bulantı, kusma ve baş dönmesiyle seyretmiyor. Terleme, panikleme, huzursuzluk ve sıkıntı da eşlik eden belirtilerden. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır Baykal, hareket hastalığının iç kulağın sık görülen bir bozukluğu olduğunu söylüyor. Dr. Baykal’ın verdiği bilgiye göre, hareket hastalığına yol açan farktörler henüz net değil. Ancak tahminlere göre, hareket beyin tarafından algılanırken üç farklı sinirsel yol kullanıyor. İlki iç kulaktan gelen, ikincisi gözlerden gönderilen, üçüncüsü ise vücut derin dokularından gelen uyarılar. Bilinçli olarak hareket edildiğinde, örneğin yürürken bu üç sinirsel yolla beyine mesajlar gitmeye başlıyor. Hareket bilinçli olarak yapılmadığında örneğin araç içerisinde yolculuk sırasında, beyin bu üç yoldan gelen mesajları koordine edemiyor. Bu nedenle bazen bu yollar arasında “anlaşmazlık” ortaya çıkıyor. Bu anlaşmazlık kendini mide bulantısıyla belli etmeye başlıyor. Gözleri görmeyenlerin hareket hastalığı yaşaması nedeniyle, gözlerden gelen mesajların aslında çok da etkili olmadığı varsayılıyor.
ZIT MESAJLAR KAFA KARAŞTIRIYOR
Taşıt tutmasının belirti ve baş dönmesi, merkezi sinir sistemine diğer sistemlerden birbirine zıt mesajlar geldiğinde ortaya çıkıyor. Mesela fırtınalı havada uçak yolculuğu yapıyorsunuz ve uçağınız hava akımlarından dolayı sallanıyor. Fakat gözleriniz bu hareketi algılayamıyor. Çünkü bütün gördüğünüz uçağın içi. Bunun sonucunda beyniniz birbiriyle uyuşmayan mesajlar alıyor ve hareket hastalığının belirtileri burada da ortaya çıkabiliyor. Yani uçak tutuyor.
Karayoluyla seyahat ediyorsunuz ve arka koltukta oturmuş kitap okuyorsunuz... İç kulağınız ve deri reseptörleriniz yolculuğun hareketini algılayacaktır. Ancak gözleriniz sadece kitabı görür. Bu nedenle yine sizi taşıt tutabiliyor.
Bunları unutmayın
Hareket hastalığı tehlikeli bir durum değil elbette. Ancak az veya çok rahatsız ederek keyif kaçırıyır. Genellikle hareket hastalığının belirtileri hareketin durmasıyla ortadan kalkıyor. Ama rahatsızlık bazen seyahatten birkaç gün sonra da sürebiliyor. Araç tutmaması için: * Otomobil tutuyorsa kitap okumayın. * Ters taraftaki koltuklara oturmayın. * Araç tutması olan bir başka yolcuyla konuşmayın veya onu izlemeyin. * Her zaman vücudunuzun hareketinin iç kulağınız ve gözleriniz tarafından aynı şekilde algılanabileceği bir yerde oturun. Örneğin aracın ön tarafında oturup uzak manzaralara bakabilirsiniz veya geminin güvertesine çıkıp ufku izleyebilirsiniz. Ya da uçakta cam kenarında oturup dışarıyı seyredebilirsiniz. Uçak yolculukların da hareketin en az olduğu kanat üstüne denk gelen koltukları tercih edin. * Ani baş hareketlerinden kaçının. * Yolculuktan hemen önce yada yolculuk sırasında keskin kokulardan, baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durun. * Antihistaminik ilaçlar hareket hastalığına karşı etkili.
Burun; zayıflık ve boy gibi en erken fark edilen özelliklerden. Estetik ameliyatlarda da genellikle ilk adım. Kulak burun boğaz baş boyun cerrahisi uzmanı Op. Dr. A. Emre İlhan, “Burnu saklamak mümkün değil. Bunu o kadar sorun edenler oluyor ki okula gitmek istemiyor, fotoğraf çektirmiyor, arkadaşlarıyla buluştuğu kafede bile burnunun en iyi göründüğünü düşündüğü açıya göre oturuyor. Üniversiteye başlayanlar, yeni arkadaşlarıyla tanışmadan önce burunlarını yaptırmak istiyor. Başarılı bir ameliyatta değişen sadece burun olmuyor. Özgüven, oturuş, duruş, giyim, makyaj, saç her şey değişiyor. Bir hastam kendini o kadar değiştirmişti ki kontrolde tanıyamadım. Bizler aslında burun ameliyatlarında sadece burna dokunmuyoruz. Daha içerilerde de bir yerlere dokunuyoruz” diyor.
Burun ameliyatı olanların yaklaşık yüzde 60’ı 17-25 yaş arasındaki gençler. Burnunu düzelttiren erkeklerin sayısı her geçen gün artıyor. Hastaların yaklaşık yüzde 40’ı erkek.
Burun yapılarındaki farklılık beraberinde zengin ameliyat tekniklerini de getiriyor. Türkiye’de burun estetiği cerrahisi pek çok Batılı ülkenin de ilerisinde. Aslında cerrahlar bunu Anadolu’nun genetik çeşitliliğine borçlu. Neredeyse şehirden şehire insanların burun yapısı değişiyor. İlhan, “Almanya’da burun ameliyatları çok daha az sayıda yapılıyor. Doktorlar mezun olana kadar dokunacak burun bulamıyor. Ama bizde o kadar çok hasta var ki ilk burun estetiği ameliyatımı asistanlığımın ilk yılında, 24 yaşındayken yaptım” diyor.
Burun estetiği her aşamasında, her hastaya farklı teknikler kullanılarak yapılan bir ameliyat. Bu yüzden hastanın burun yapısı, problemleri, deri yapısına göre teknik seçmek gerekiyor. Dr. İlhan, “İnce derili bir hastaya uyguladığımız burun ucu şekillendirme tekniğiyle kalın derili bir hastaya uyguladığımız teknik birbirinden farklı. Çoğu zaman cerrah ameliyat sırasında o anda doğaçlama olarak yeni bir yöntem bile kullanabiliyor. Bu da teknik zenginliğine neden oluyor” diyor.
Sadece görüntüsü değil işlevi de önemli
Defalarca burun ameliyatı geçirenler var. Konkaları bozulan, burnu durmadan akan ameliyatzedelerden sözediyorum. Peki burun neden bu kadar sorunlu bir alan? Dr. İlhan, “Burun sadece estetik bir obje değil. Aynı zamanda ciddi görevleri olan bir organ. Bu yüzden burnu güzelleştirirken mutlaka sağlığıyla ilgili de geliştirmeler yapılmalı. Ben buna ‘burnun sağlıkla güzelleşmesi’ diyorum.Estetik bir görünüm istenirken sağlıktan olunmamalı” diyor.
Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ferah Ece’nin verdiği bilgiye göre, normalde vücudumuzu koruyan bağışıklık sistemi, bazı kişilerde zararlı olmayan birtakım maddelere karşı da ‘abartılı’ yanıt veriyor. Alerji diye bildiğimiz tam da bu abartılı yanıt yani reaksiyonlar. Polenler özellikle sabahın erken saatlerinde yoğun oluyor. Bu durum alerji ve astım ataklarına zemin hazırlıyor. Prof. Dr. Ece, “Sabahtan öğleye kadar olan zaman içinde açık havada yapılan spor ve yürüyüş gibi aktivitelerden uzak durulması gerekiyor. Alerjik kişiler ve astım hastaları açık havada yapacakları fiziksel aktivite için polenlerin daha az olduğu öğleden sonra saatlerini tercih etmeli” diyor.
EN ALERJİK POLENLER
Kızılağaç, fındık, zeytin, kavak, çayır otu, pelin, arpa, buğday, yulaf ve çavdar polenleri en fazla alerjiye neden olanlar. Ağaç polenleri daha çok şubat-mayıs, ot polenleri mayıs-haziran aylarında, yabani ot polenleriyse yaz ortasından sonbahara dek yakınmalara neden oluyor.
AVM’LERDEN UZAK DURUN
Prof. Dr. Ece, çok bilinmeyen bir konuya dikkati çekiyor. Özellikle plaza ve AVM gibi binaların yüzeyleri statik elektrik üretiyor ve polenler bu tip binaların olduğu bölgelerde daha yoğun olarak görülüyor. Dolayısıyla polenlere alerjiniz var ve astım hastasıysanız zorunda kalmadıkça oralarda dolanmayın. Bir hatırlatma daha: Hangi çeşit polene karşı alerjik olduğunuzu basit bir alerji testiyle belirlemeniz mümkün. Alerjiyi anlamak için cilt testi (prick test) ve kan testi kullanılıyorr. Cilt testinde en sık karşılaşılan alerjenler kullanılıyor. Kişinin verdiği cilt reaksiyonu ölçülüyor. Kan testinde ise vücudun oluşturduğu IgE antikorunun kandaki düzeyi ve belli bir madde veya maddelere karşı alerjik belirtiler varsa spesifik IgE düzeyi ölçülüyor.
Açık havada spor alerjiyi tetikler
Otomobil ve evlerin pencerelerini kapalı tutun.