1-ÖNCE PLANLAYIN
Herkesin tatil anlayışı, beklentisi farklı. Dolayısıyla önce kendinizi dinleyin, tatilinizin türüne öyle karar verin. Memleketinize giderek aile ziyareti mi yapmak istiyorsunuz, deniz-kum-güneş üçlüsü sizin için olmazsa olmaz mı, yeni keşifler peşinde mi koşacaksınız, yoksa kuzeye serin yeşilliklere mi kaçacaksınız? Belki de inanç turizmi yapmak tercihiniz olacak...
2-İLAÇ ÇANTASINI UNUTMAYIN
Malum mevsim değişiyor, enfeksiyonlar başlıyor. Siz ve çocuklarınız için ilaç çantanıza ateş düşürücü, ağrı kesici alın. Ve tabii sürekli kullandığınız ilaçlar varsa derhal çantaya atın.
3-ÜŞÜYEBİLİRSİNİZ
Valizinizi hazırlarken gündüzle gece sıcaklığı arasında büyük farklar oluşmaya başladığını unutmayın. Akşam ve sabahın erken saatlerinde sıcak tutacak ceket, hırka vs. alın.
4-ARAÇ TUTMASI VARSA ÖNLEMİNİZİ ALIN
İstanbul’da geçen hafta düzenlenen Avrupa Dermatoloji ve Venereoloji Derneği’nin Kongresi’ne katılan İngiliz Prof. Dr. Colm O’Mahony ülkesinde genital herpes (uçuk) yüzünden nasıl hapse girilebildiğini anlattı.
Genital uçuğunu kız arkadaşına bulaştıran genç adamın bir yıl hapis cezasına çarptırılması İngiltere’de yoğun tartışmalara yol açmıştı. Mahkeme kararı gözden geçirmek zorunda kaldı, genç adam bir ay sonra serbest bırakıldı.
Prof. Dr. O’Mahony, “Olayın yankıları cinsel sağlık çevrelerinde devam ediyor. HIV (AIDS’ye yol açan virüs) bulaştırmanın bir suç olarak kabul edilmesi kolayca anlaşılabilir bir durum. Ancak genel nüfus içinde önemli sayıda kişiyi etkileyen ve sıradan bir cinsel yolla bulaşan hastalıkların bu kapsamda değerlendirilmesi bir adalet saçmalığı” dedi.
TÜRKİYE’DEKİ DAVALAR
Tıp Hukuku Derneği Başkanı Sunay Akyıldız’ın verdiği bilgiye göre cinsel yolla bulaşan hastalıklar Türkiye’de de dava konusu oluyor. Benzer davalardan biri geçen yıllarda Antalya’da görüldü. Hasta olduğunu bilmesine rağmen evlenerek eşine HIV bulaştıran Ü.U. ‘eşini öldürmeye tam teşebbüs’ suçlamasıyla yargılandı ve ‘Şahsa Karşı Müsessir Fiiller’ suçları kapsamında iki ayrı madde uyarınca toplam 8 yıl 10 ay ağır hapis cezasına çarptırdı.
Cinsel yolla bulaşıcı bir hastalığı olan şahsın, bu hastalığını bir başkasına bulaştırması TCK’da yer alan ‘yaralama suçu’nu oluşturuyor. Akyıldız, “Ancak bunun için failin hasta olduğunu bilmesi gerekiyor. Başka bir deyişle fiilin kasten yaralama suçunu oluşturabilmesi için failin, hastalığı bulaştırma amacıyla hareket etmesi ve hastalığın mağdura bulaşması gerekiyor” diyor. Failin taksirli (kazayla-istemeden yapma) hareketindeyse hastalığın, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak hareket etmesi sonucu mağdura bulaşması söz konusu. Failin hastalığın nasıl bulaştığını bilmesi, ancak hastalığın bulaşmasını engelleyen önlemleri almamış olması gerekiyor ki bu durumda da bilinçli taksir (kaza) söz konusu oluyor.
Ayrıca cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olan ve bu durumu bilen şahsın, cinsel saldırı suçunu işlemesi sonucu mağdura hastalık bulaşırsa, fail ayrıca yaralama suçundan ceza almıyor.
HER GÜN BİR MİLYON KİŞİ
En sık ekim - mart arasında görülen grip, işten güçten alıkoymakla kalmıyor. Özellikle risk grubunda olanlarda hayatı tehdit eden ciddi sorunlara yol açabiliyor. Sık seyahat edenlerin grip etkeni influenza virüsüyle karşılaşma risklerinin daha yüksek olduğu biliniyor.
Başına gelen bilir, grip, burun, bronşlar ve akciğerden oluşan solunum sisteminde meydana gelen bir hastalık. İnsandan insana kolay bulaşır. Yüksek ateş, halsizlik, başağrısı, eklem ve kaslarda ağrı, öksürük, boğaz ağrısı gibi belirtilerle seyreder. Hastalar genellikle bir hafta en geç iki hafta içinde iyileşse de etkileri daha uzun süre hissedilir. Gribi ciddeye almakta yarar var. Zira zatürree gibi ciddi komplikasyonlara zemin hazırlayabiliyor.
65 YAŞ ÜSTÜNDE GRİP BÜYÜK RİSK
Enfeksiyon ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük gribin son derece bulaşıcı bir solunum yolu hastalığı olduğunu belirterek, “Pek çok insan gribin bir çeşit soğuk algınlığı olduğunu düşünüyor. Ancak grip gerçekten çok ciddi bir hastalıktır. Gribe bağlı komplikasyonlar ve ölüm küçük çocuklar, yaşlılar ve kalp, akciğer, diyabet gibi herhangi bir kronik hastalığı olan kişilerde daha sık. Gribe bağlı ölümlerin yüzde 90’ından fazlası 65 yaş ve üzerindeki kişilerde görülüyor” diyor.
En etkili korunma yolu aşı
Gripten korunmak için aşağıdakileri unutmayın:
Bu gıdaları yiyince derin ve kaliteli bir uykuyla buluşmak çok daha kolay
Uykuya dalma ve kaliteli uykuyla ilgili sorun yaşıyorsanız bazı gıdalardan da destek alabilirsiniz. Bu gıdalardan bir veya ikisini uykudan bir buçuk saat önce almanız gerekiyor. Diyetlab’dan Beslenme uzmanı Büşra Totan, “Her biri 200 kalori olan bu sihirli yiyecekler sindirim sistemini yormadan, kasları gevşetip kişinin sakinleşmesine yardımcı oluyor” diyor.
İşte serotonin ve melatonin hormonlarının salınımını arttırarak derin ve güzel bir uykuya geçmenize destek olan gıdalar...
Muz: Bu meyvenin ‘sarı poşet içindeki uyku hapı’ olarak adlandırılabilecek kadar güçlü bir uyku verici özelliği olduğu söyleniyor. Muz, serotonin ve melatonin hormonlarının salınımını arttırmak dışında içerdiği magnezyumla da kasları gevşetip, rahatlatıyor.
Papatya çayı: Sakinleştirici özelliğini bilmeyen var mı? Sahiden de kaygılı ve sinirli bir bünyenin en iyi panzehirlerinden biri olarak biliniyor.
Ilık süt: Sütün uyutucu özelliği efsaneden ibaret değil, gerçek. İçeriğinde bulunan triptofan sayesinde zihni yatıştırıyor ve daha sağlıklı bir uykuya dalmayı kolaylaştırıyor.
Bal: Bitki çayı veya ılık sütün içine atılacak bir çay kaşığı kadar balın etkisi büyük. İçindeki şeker beyni olumlu yönde hareketlendiriyor.
Maalesef yeryüzünden silinmesine yönelik yıllar süren tüm çabalara rağmen aşılamaya karşı direnç gösteren ülkelerde hastalık varlığını sürdürüyor.
Dünya bugüne dek tek bir hastalığı, çiceği ve virüsünü yeryüzünden silmeyi başardı. İkinci hedef her yıl binlerce çocuğu vuran çocuk felciydi. Yıllar süren aşılama kampanyaları başarılı oldu, ülkelerin büyük çoğunluğunda hastalık ortadan kalktı. Ancak aşıyı batılıların silahı olarak gören bazı coğrafyalarda (Nijerya, Pakistan, Afganistan gibi) kampanyalar başarılı olamadı. Bu nedenle buralardan hâlâ vakalar bildiriliyor. Sürekli hareket halindeki insanlar da virüsü bir ülkeden, diğer bir ülkeye kolayca taşıyabiliyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, vahşi Polio Tip 1’in (WPV1) İsrail’den uluslararası yayılım riskinin yüksek olduğunu düşünüyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü’nün uluslararası seyahat ve sağlık tavsiyelerine göre, “polio”dan etkilenen bölgere seyahat eden ya da bu bölgelerden gelen kişilerin bu hastalığa karşı aşılarının tam olması gerekiyor. Bir hatırlatma daha, içinde bulunduğmuz yıl Afrika Boynuzu’nda (Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’yi içine alan bölge), Vahşi Polio Virüsü Tip 1 salgını yaşandı.
Büyükler de yakalanabilir
Virüs, hastaların çıkardığı dışkı yoluyla yayıldığı için, çevre sağlığı koşullarına dikkat edilmeyen çağlarda büyük salgınlara yol açmıştı.
Koşullar düzeltilince, daha çok çocukları etkilemeye (adı buradan kaynaklanır) başlamış, ağız yolundan verilen aşı uygulamasının yaygınlaşmasıyla, büyük ölçüde ortadan kalkmıştı.
Lağım sularının yiyeceklere bulaşması, sineklerin taşıdığı mikroplar, hastalığa yakalanmış kişinin ağız ve burnundan çıkan damlacıklarla bulaşır. Çocuk felcine küçükler yakalanabileceği gibi büyükler de yakalanabilir.
Dışişleri Bakanlığı sitesinde uyarıyor
Dışişleri Bakanlığı web sitesinde Afganistan’a seyahat edeceklere çocuk felci uyarısında bulunuyor.
Suat, Türkmen kardeşler için büyümeyen, hep çocuk kalan kardeşleri. Dünyaya geldiğinden beri ilgi, şefkat ve sevgilerini esirgemeyen abiler kardeşlerini ne gizledi ne de ondan utandı. Tam tersine olabildiğince sosyal hayatın içinde tuttular. Suat’a daha iyi bakabilmek için kardeşlerden Kubilay Türkmen son üç yıldır kendini ona adadı, şirket işlerini evinden yürütüyor.
Nejat Türkmen anlatıyor: “Suat bizim en küçüğümüz ve ona hep çok iyi bakıldı. Sadece sağlığıyla değil, neşesi, eğlencesiyle de ilgili olduk. Bizim için hâlâ çocuk. Aslına bakarsanız bizim de bir tarafımız onunla çocuk kaldı.”
Türkmen, yaklaşık üç yıldır Down Sendromu Derneği’ne projeleriyle destek veriyor: “Projemize ilham veren Suat sadece kardeşim değil, çocukluğumun oyun arkadaşı. Suat bizlerden bir fazla kromozomla dünyaya gelen diğer down sendromlu arkadaşlarla tanışmamızı da sağladı. Down sendromlular tipiktir, hepsi birbirine çok benzer. Bu yüzden ben onlara evrenin işaretli çocukları demeyi seviyorum” diyor.
Yakın dostu olan çağdaş Türk resminin bilinen isimlerinden Ertuğrul Ateş ile birlikte sergi açan Türkmen, “Serginin adı ‘S.U.A.T ve Kapılar’. Yani Sevgi, Umut, Aşk ve Temas ve Kapılar” diyor. Sergide Türkmen’in fotoğrafını çektiği 14 kapıyla Ateş’in bunları tuval üzerinde yeniden yorumladığı tablolar yer alıyor. Kapılar, dayanışma, kardeşlik ve mücadeleyi sembolize ediyor. Sergi 3 Ekim-26 Ekim tarihlerinde Nişantaşı Işık Galerisi’nde açık olacak. Eserlerin satışından elde edilen gelir, Down Sendromu Derneği’ne bağışlanacak. Türkmen S.U.A.T sergisini geleneksel hale getireceklerini söyledi.
Bir fazla kromozomları var
Down sendromu bir kromozom anomalisi. En basit anlatımıyla sıradan bir insan vücudunda bulunan kromozom sayısı 46 iken bu hastalarda bu sayı 47.
Pek çok meraklısı topluyor ve yiyor. Ancak zehirlenme riski yüksek. Kimileri sadece ishale yol açarken, kimileri birkaç günde öldürüyor. Uzun sürede organ yetmezliğine yol açan, Türkiye’de zehirli olmadığı düşünüldüğü için tüketilen türler de var. Mantarları iyi bilseniz bile karıştırabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın, kültür mantarlarını tercih edin.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı geçen günlerde mantar zehirlenmelerinin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu hatırlattı. Gerçekten de her yıl onlarca kişi yemek için topladığı mantarlardan zehirleniyor.
Açıklamaya göre, ormanlık alanlar ve kırlarda kendiliğinden yetişen mantarların yenilebilenlerini zehirlilerinden ayırmak çok zor. Yaygın kanının aksine zehirli mantarları kolayca tanımak için pratik, ayırıcı noktalar bulunmuyor. Kulaktan dolma, yanlış, kalıplaşmış ve bilimsel değeri olmayan inanışlarla mantarları tanımaya ve yorumlamaya çalışmaksa çok ciddi sonuçlar doğuruyor. Yanlış inanışlar doğrultusunda toplanan ve tüketilen mantarlar ölümlere yol açıyor.
İKİ ANA TÜR ZEHİRLİYOR
Hemen hemen bütün mantar zehirlenmelerine ‘amanita muscarina’ ve ‘amanita phalloides’ adı verilen iki cins zehirli mantar yol açıyor. ‘Amanita Muscarina’nın zehiri yüksek ısıda bile etkisini kaybetmiyor. Bu cins mantarlar pişirilerek yense dahi üç saat içinde zehirlenme belirtileri gösteriyor. Bunlara başta İstanbul ve yakın çevresi olmak üzere, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde sık rastlanıyor.
Zira mükemmel bir protein kaynağı, omega 3 ve selenyum içeriğiyle iyi bir antioksidan, kansere karşı koruyucu, kalp-damar sağlığı için vazgeçilmez, depresyona karşı bile etkili
Pek çok sağlık otoritesi kronik hastalıkların önlenmesi, genel sağlığın korunması ve geliştirilmesinde önemli rol oynayan balığın, haftada 2-3 kez en az 300-450 gram tüketilmesini öneriyor. Yılda kişi başına sadece sekiz kilogram balık tüketiyoruz. Uzmanlar bu oranın çok düşük olduğunu söylüyor.
Uzman diyetisyen Gamze Şanlı Ak, vücudumuz tarafından yapılamayan ve dışarıdan almamız gereken omega 3 asitleri açısından zengin olan balığın faydalarını ve vücudumuzda yarattığı mucizeleri şöyle anlatıyor:
Kalp-damar hastalıklarına fren: Yeterli balık tüketimiyle alınan omega 3 yağ asitleri, kötü kolesterol LDL’yi düşürüp, iyi huylu kolesterol HDL’yi arttırıyor. Aynı zamanda trigliserid seviyesini de düşürerek, kalp-damar sağlığını koruyucu etki gösteriyor. Düzenli balık tüketimi, kalp-damar hastalıklarında ölüm riskini yüzde 36 oranında azaltabiliyor. Omega 3, kan damarlarında pıhtı oluşumunu da engelleyerek, damar tıkanıklığını (tromboz) ya da damarlarda yağ birikimini (aterosiklorosiz) önlüyor. Böylece kalp krizi ve felç riskini azaltıyor.
Kötü huylu hücrelere kalkan: Bağışıklık sistemimiz, vücudumuzda bulunan kötü huylu hücreleri baskı altında tutabilmek ve savaşabilmek için omega 3 yağ asitlerinden güç alıyor. Meme, prostat ve kolon kanseri başta olmak üzere birçok kanser türünde, omega 3 yağ asitlerinin etkili olduğu görülüyor.
Diyabeti geciktiriyor: Son araştırmalar balıkta bulunan omega 3 yağ asitlerinin, insülinin etkinliğini arttırarak, özellikle tip 2 diyabetlilerde hastalığı geciktirdiğini ortaya koyuyor.
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor: Omega 3 yağ asitleri, vücuttaki iltihaplanmayı azaltarak başta gribal enfeksiyonlar olmak üzere, sedef, artrit, astım ve alerji gibi hastalıklara karşı koruma sağlıyor.