20 Eylül 2008
GÖKHAN, Selçuk’un kornerinde 3 kişinin arasından yükselip kafayı vurduğunda maç kronometresi, 49. dakikayı gösteriyordu. Ve bu, ilk yarıda Selçuk’un 25 metreden savurduğu füzenin ardından pozisyona benzer ilk gol girişimiydi. İlk devrede rakibin başını döndüren, bıkmak tükenmek bilmeyen koşularla Trabzonspor’a zihinsel yorgunluk veren Denizli takımı, Bal Yapmayan Arı örneğini sergiliyordu.
Bu kadar çok koşup, tek pozisyon yaratamamanın başka tanımı ne olabilirdi ki.
Ve Denizli’nin Gökhan’ın golünün ardından saldıracağını umanlar fena halde yanıldı.
Saldıran, galip durumdaki Trabzonspor, savunan ise yenik Denizlispor idi.
Yattara’nın yokluğunda sağ kanadı kullanan Isaac, bomboş kale yerine arkasından gelen savunmacının ayağına vurdu topu. Bir sonraki pozisyonda ayağına doladı.
Orta alanda Selçuk yine çalışkan, Colman iyi niyetli idi. Ama en iyisi yine Hüseyin’di.
Forvet ise hayal edilenden çok uzaktı. Gökhan Ünal ile Umut Bulut arasındaki uyum sorunu, daha doğru söylemiyle uyumsuzluk, Denizli’de de devam ediyordu.
Isaac, rakibi değil kendisini yıpratıyordu. Öylesine goller kaçırıyordu ki "Bir gün belki atar" umudunu azaltıyordu her seferinde.
Yıldızlarıyla kazandı
Karşılaşmanın son 10 dakikası, sadece hücum ve savunmanın olduğu iki hatlı oyuna döndü. Uzun toplarla savunmaların hata yapacağı, forvetlerin gol atacağı garip bir hale geldi.
Yani estetiği, tekniği, taktiği olmayan itiş-kakış garip bir mücadele haline geldi.
Böyle olunca gol de karambole kaldı.
Futbolun kendisi karambol olunca, gol olmadı ve Trabzonspor yarım pozisyon ile tek gol atıp, üç puanı aldı götürdü.
Çok iyi oynamasa da iyi mücadele etti ve yıldızlarıyla kazandı Trabzonspor. Önemli olan kazanmak ise başardı deplasmanda..
Yattara’sız Ege akşamında sahanın en iyileri alışkın olduğumuz gibi Egemen, Song ve Hüseyin idi.
Zaten Yattara, Umut, Gökhan’ın iyi olduğunda bu iş bitecek. Trabzonspor, zirve yoluna girecek
Bekliyoruz bitip, tükenmeyen umutla.
Yazının Devamını Oku 30 Ağustos 2008
SAHADAKİ mutlak eşitlik, "korku" idi... Hem Ankaragücü hem de Trabzonspor, açık ve net biçimde zeminden korkuyordu. Bu nedenle ayakta kalmak, birinci şarttı. Ayakta kalan, çabuk oynayan ve en önemlisi, hedefe doğru oynayan kazanacaktı. 4-1-2-3 yayılışıyla çok adamla hücum etme isteğini ortaya koyan Trabzonspor, 5. dakikada Umut’un sayılmayan nizami golüne karşın saldırmaya devam etti. İlki Colman’ın hazırlayıp Yattara’nın pişirdiği; ikincisi ise Yattara’nın ortasında Gökhan’dan seken topa, Selçuk’un füzesiyle 2-0 öne geçti. Trabzonspor, daha çok istiyordu. Şut atan, ikiye birlerle pozisyon hazırlayan, savunmacılarını da ileri çıkaran konuk ekipti.
İki gole de doğrudan katkı sağlayan Yatara, ilk yarı biterken, Chabani’nin istem dışı tekmesiyle soyunma odasının yolunu tuttu. Futbol güzeldi ilk yarıda. Hem Trabzonspor hem de Ankaragücü doğruları yapma hevesindeydi. Pozitif çaba, iki gol ve seyri keyif veren futbol oyunu çıkardı ortaya. İkinci yarı saha Yattara’sızdı. Yani oyun, biraz tatsız tuzsuzdu.
Gol kaçırma yarışı
Devrenin başındaki iki mutlak golü kaçırıp, imkansızı başaran Trabzonspor, kalan süreci, rakibi kendi yarı alanında kabul edip, kontratak çalışması yaparak geçirdiler. Ayar tutmayan, Gökhan-Umut çelişkisi, diğer golleri önledi. Belli ki, "Kim nereye koşacak, topu kim atacak, golü kim yapacak?" soruları yanıt bulmadıkça, bu sorun sürecek...
Son 10 dakikayı sahada geçiren Barış’ın da "Ego yarışında ben de varım" diyerek Umut ve Gökhan’ın gol kaçırma yarışına katılması, gecenin bir başka rengi oldu. Cayır cayır gol kaçıran Trabzonspor, uzatmada golü yiyince fark, bire indi. Panik yapmadı ve kazandı Trabzon. Kazanmasa, doğrusu ayıp olurdu.
Ligde ikide iki yaparak, futbol yatırımının puan karşılığını alan bordo mavililer, milli maç arasına moralli girdi. Gecenin özeti, ilk yarısı keyifli bir futbol oyunu, ikinci yarısı ise "Bu goller nasıl kaçar?" konulu acemilikler dizisinin sahnelenmesiydi. Kazanan, tek devrelik Trabzonspor’du. Bu, Türkiye Ligi’nde iki haftada 6 puan için yetiyordu ama...
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2008
KARŞILAŞMANIN ilk yarısı, tam bir hayal kırıklığı idi. Orta alanda çok iyi basan, Trabzonspor’un her türlü hücum çıkışını engelleyen Ankaraspor, bordo mavili ekibin ofansif can damarını kesmişti.
Özellikle ilk 30 dakika, Selçuk ile Colman’ın kaybolduğu, Yattara’nın maraton tribünü defilesine çıktığı, Umut ile Gökhan’ın Ankara savunmasının arasına sıkışıp kaldığı süreç oldu bu.
Buna rağmen, biri Umut diğeri de Gökhan ile mutlak iki pozisyon buldu Karadeniz Fırtınası. Umut ile Gökhan inanılmaz bu iki gol şansını, kendilerine yakışmayan biçimde dışarı attılar.
Sonuçsuz baskıHakem Cüneyt Çakır’ın 15. dakikada Eren’in topu ceza alanında elle kontrolünü penaltı olarak değerlendirmemesi, çok iyi niyetli bakış açısından "Gözden kaçma" olarak değerlendirilebilirdi.
Teo Weeks’in 37. dakikada ikinci sarı karttan, kırmızı kart sonucu oyun dışı kalması, sadece sonuçsuz bir baskı getirdi. Gol ise hayaldi, şişirme topla hücum anlayışıyla. Kanatlanması gerekiyordu Trabzonspor’un...
Yazının Devamını Oku 6 Ağustos 2008
TRABZONSPOR, Almanya kampının dördüncü hazırlık maçında eski dost Marcelinho’nun kaptanı olduğu Wolfsburg karşısında kötü oynarken bu kez kaybetti. Ve hatta bu görüntü, "havaya girmenin kaçınılmaz bedeli"ni ödemekti. Bunda daha önceki üç maçtan ikisini kazanırken, "Biz iyi takımız. Öyle ya da böyle kazanıyoruz" abartılı özgüveni etken oldu. Bu duygu, kazandırdığı gibi bazen kaybettiriyordu.
Oyunun ilk 15 dakikası Wolfsburg etkisinde geçerken, bordo mavililer, rakibi önde karşılayıp çabuk hücum yapmaya başlayınca dengeler Trabzonspor lehine değişti. Pozisyonlar bulup, golü bulamayan Trabzonspor oldu. Kaçan gollerin ardından "Defansın yapmaması gerekenler" konulu dersin filmi olacak bir gol yedi Karadeniz ekibi. Tayfun’dan başlayan, kaleci Tolga, iki stoper Song ve Egemen ile solbek Cale’nin ortak yapımı komik Dzeko kafa golü, halı saha maçlarını hatırlatan soğuk duş gibiydi.
Hatalar zinciri
Elbette hata olacaktı. Futbol zaten hatalar oyunu değil miydi? Ama böylesine olmaması gereken hata, lig ve kupada çok ağır bedeller getirebilirdi. İkinci golde 25 metreden boş şuta izin veren ön savunmacılar kadar, kaleci Onur’un da hatası büyüktü. Üçüncü gol ise savunmanın tespih dizilişine, Misimoviç’in attığı düğüm idi.
Barış’ın düşürülmesi ile kazanılan penaltıyı gole çeviren Umut, "gecenin tesellisini" verdi. Serkan’ın asistinde Ergin’in golü umut getirdi, galibiyete yetmedi. Trabzonspor futbolcuları, dün akşamki Wolfsburg yenilgisiyle yaşaması gereken bir dersi erkenden aldı.
Savaşmaz, mücadele etmezsen, futbolun gereklerini yerine getirmezsen, formayı sahada gezdirenlere kimse galibiyet hediye etmiyordu. Futbolun adı oyun olsa da yapılan ciddi bir işti. Ve el oğlu bunu, bilmeyene öğretiyordu...
Yazının Devamını Oku 3 Ağustos 2008
TRABZONSPOR’u sevenlere müjde... Geçtiğimiz iki sezon boyunca çekilen gavur eziyeti sonunda bitti. Ve artık keyif zamanı başlıyor... Şampiyonluğu bilemem ama görünen gerçek, bordo mavili ekibin, daha iyi bir savunması, çok daha iyi bir orta sahası ve tartışmasız mükemmel forveti olduğu. Özellikle savunmanın orta ikilisi çok iyi. Song tecrübesi ve sertliği, dün akşamın en iyisi Egemen de bıktıran inatçılığı ile rakip forvetlere göz açtırmayacak.
Hazırlık maçlarında hiç yenilgi almamış, Bundesliga’nın güçlü temsilcisi Werder Bremen gibi Alman disiplini ile oynayan bir takıma karşı sergilenen defansif direniş, gerçekten takdir gerektiren düzeyde idi.
Umut’un inatçılığı
İlk yarıda rakibine sadece bir pozisyon veren Trabzonspor, yakaladığı üç gol şansından birini Umut’un tükenmeyen enerjisi ve inatçı takibiyle gole dönüştürdü. Bu golde orta sahanın akıllı oyuncusu Selçuk’un katkısı büyüktü.
İkinci yarıdaki Bremen baskısı, Trabzonspor’dan bu sezon çokça izleyeceğimiz, hızlı hücumlardan birinin çalışmasında ikinci golü getirdi. Bu kez asisti yapan Yattara, golü atan ise yeni transfer Gökhan Ünal idi.
İşte bu noktada klasik "maç bitti sendroumu" Bremen’in Boenisch golünü getirdi. Bu, iyi savunmanın hafif kaleci katkılı, sağbek arızası idi. Kapanışı, kendi kendine asist yapan Kral Gökhan, kendisinin ikinci takımının üçüncü golünü atarak yaptı.
Ligi kasıp, kavurur
Dünkü görüntüde sırıtan, Selçuk dışında iki yönlü oynayıp, ileri bakan bir oyuncunun daha gerektiği idi. Sanki Colman’ın orta öne, Yattara’nın da sağ kenara gelmesi, oyun aksiyonunu daha yükseltecek gibi.
Trabzonspor, önde basan, rakibi orta sahada karşılayıp, çabuk hücumlarla gol atmayı düşünen ve başarabilen bir takım olma yolunda hızla ilerliyor. Ligin ilk 6-7 haftasında klasik bir Ersun Yanal takımı, Süper Ligi kasıp kavurursa, kimse şaşırmasın.
Yazının Devamını Oku 23 Mayıs 2008
Birçok insan için Türk Telekomspor’un final oynaması bile hayal idi, bir süre öncesine kadar. "Ya Galatasaray veya Beşiktaş’a elenir" inancı yaygındı kamu oyunda.
Ancak "Bahar Yorgunluğu" bu kez çabuk atlatıldı ve Türk Telekomspor, kurumu ve tribünleriyle birlikte basketbolun finaline çıktı.
Bu, çok önemliydi. Çünkü kupadaki 34 yıllık nostaljiyi, gerçeğe dönüştüren Ankara’nın Telekom’u şimdi şampiyonluk kupasına koşuyordu.
Zor iki sınav verildi Galatasaray ve Beşiktaş’a karşı.
Şimdi rakip Fenerbahçe.
Ve oyun şimdi başlıyor.
Maç değil, oyun başlıyor.
Zor ancak kazanıldığı takdirde çok şey ifade edecek anlamlı bir oyun.
Sadece final değil bu...
İçinde güçlü ve farklı bir çok oyuncunun olduğu, zor bir oyun...
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2008
1996’nın rövanşı idi Trazon’daki birçok insan için. İşin aslı, sezonun yıldızı iken, G.Saray yenilgisiyle düş kırıklığı takımı haline gelen F.Bahçe ile son iki sezonun düş kırıklığının tanımı Trabzonspor’un maçı idi. F.Bahçe’nin olası şampiyonluğunu engellemek, önemli hedefti Trabzonspor açısından. Bir de üç İstanbul takımıyla oynanan 5 maçta sıfır çeken bordo mavililerin prestij karşılaşmasıydı. G.Saray, Denizli olayından ders alıp, avcunun içindeki şampiyonluğu kaçırmadı, Oftaş’ı yendi.
Trabzon’a da F.Bahçe’yi şan olsun diye yenmek kaldı. Fark olabilirdi, biraz Ergin’in abartılı gol histerisinden, biraz da ciddiyet sorunundan olmadı.
Maçın yıldızı Onur’du
Yattara’nın’nın 70 metre taşıyıp attığı şık gole, Karadeniz golcüsü Umut’un ikilemesi, G.Saray golleriyle "F.Bahçe’nin umutsuzluğuna" dönüştü. İkinci yarıda Yattara, Uğur Boral ile "Kedi-fare oyunu" oynadı. F.Bahçe golcüleri, genç kaleci Onur’u geçemedi ve Trabzonspor uzun süredir unuttuğu bir keyfi yaşadı. Sezonun prestij maçının kahramanı ne Yattara, ne de bir başkasıydı. Genç kaleci Onur, yaptığı üç inanılmaz kurtarışla "Bu takımın kaleciye ihtiyacı yok" dedi. Ve 24 yıllık büyük hasretin bitimi için umut yeni sezona taşındı.
Yazının Devamını Oku 5 Mayıs 2008
GALATASARAY, Sivas’ta oynarken kulağını İstanbul’a dikmişti. Şükrü Saraçoğlu Stadı’ndaki F.Bahçe-G.Birliği maçında oyuncular sahada, tribündeki kulaklar da Sivas’ta idi. Bu maçlar, Sivasspor ile G.Birliği’ni ilgilendirmiyor havası yaygınsa da gerçek öyle değildi.
G.Birliği "can", Sivasspor ise "şan" derdinde idi.
Sivas basın sözcüsünün hafta başındaki "Kazanırız da, 3-0 mı yoksa 6-3 mü bilemem" şeklindeki demeci, fıtık ameliyatından 36 saat sonra hastaneden kaçıp Florya’ya gelen ve arkadaşlarını motive eden Hasan Şaş kadar katkı sağlamıştı Galatasaray takımına...
Yani, lige 6 maç seyircisiz başlayıp, son altı haftayı teknik direktörsüz geçiren Galatasaray karşısında işi hiç te kolay değildi Sivas’ın..
Kırmızı beyaz Cumhuriyet Kentinde Galatasaray’ın kazanma arzusunu, Sivasspor’un da tedbirini açıkca sergilediği karşılaşmanın ilk dakikalarındaki açılış golü, Song’un laubali vuruşundan, rakip kaleye atak yapmayan ev sahibi takımın tabelasına yazıldı.
Rüyayı bitirdiler
24. dakikada Sabri’nin direkten dönen topundaki uyarıyı ciddiye almayan Sivas savunması, 40. dakikadaki Arda’nın golünü de Ayhan’ın asistini de izlemekten başka şey yapmadı.
Bunun iki dakika sonrasında Sabri’nin serbest vuruşunda Servet’in arka direkteki kafa asistine, Arda’nın kale sahasında yaptığı gol vuruşunda hem savunma hem de kaleci Petkoviç, biletsiz saha içi izleyicisiydi. Zaten ilk 45 dakikada Mehmet Yıldız’a atılan iki üç uzun top dışında hiç bir şey yapmadı Sivas takımı, rakibi izlemekten başka.
İkinci yarıya Hakan Balta-Aykut ortak hediyesi, ilginç golle başladı Sivas takımı.
İki dakika sonra Ayhan’ın 30 metreden füzesi, Petkoviç’i uykusundan uyandırdı. Uyandırma Servisi’nden Sezer, takımının üçüncü golünü gecenin kötülerinden Aykut’un çerçevesine gönderirken, hocası Bülent Uygun, faülü de avantaj kuralını da bilmeyen hakem Halis Özkahya ile tartışıyordu. Barış’ın asisti, üçüncü Arda dördüncü Galatasaray golünü getirirken, skor finali ofsayt kokulu Hakan Şükür vuruşuyla gerçekleşti.
Sivas takımının şampiyonluk rüyası da bu golle bitiyordu. Sivas’taki üçüncü büyük maç ta kaybedildi. Elbette büyük olmak, kolay değildi. Bu sezon yaşananların tümü güzeldi Sivaslı için..
Bu kadar adının anılması, saygı duyulması gibi..
Yazının Devamını Oku