Hayatınızın brütü ne kadar?

Heeeeeeeyyyyyy! Durun bir dakika. Nereye koşuyoruz böyle her gün, kendimizi göremeyecek kadar?

Her şeye bir hızla yetişme derdindeyiz.

Durup düşündünüz mü hiç?

Nereye koşuyoruz her gün aynı telaşla…

Sevgiyi, incelikleri fark etmeyecek kadar gözümüzün maratonundaki tüm bu koşturmalarımız, yaşamımızda her şeyin ‘En’ine, ‘En iyisine’ ulaşmak için.

Her şeyin en iyisi, en hızlısı, en küçüğü…

Her şeyin ‘En’ine ulaşalım derken, hayatımızı, kendimizi, kalbimizi daraltışımız.

İşte belki de bu yüzden duygularımız da yük olmaya başladı bizlere.

Sevgiyi yaşamayışımız, incelikleri kavrayamayışımız…

Oysa…

Hayat, bize sunulan armağan.

Ama bu armağanın kurdelesini açtığımız anda gördüklerimiz, karşılaştıklarımız…

Zaman zaman ürküten, şaşırtan…

Günlük yaşam, kaosun ortasında koştururken yaşama yetişme telaşı… Rekabetler, iş hayatında en iyi olmak.

Bu da her gün kendini aşmakla, çok çalışmakla ama aynı zamanda hayatı ıskalamamakla…

Bir önceki çalışmanızı aşarak…

Farkınızı ortaya koyarak…

Çünkü aynı olan, sıradan olan değil, farklı olan kazanıyor hep ve her sektörde.

 Dünle bugün bile aynı değilken…

 Sıradan olmamak, farklı olmak…

 Bu da nasıl gerçekleşecek?

 Tiyatrodan yola çıkacak olursak, tiyatro hayatın aynasıdır, aynısı değil.

Ki o aynaya her bakışımızda gülen gözler ve gülümseyen bir yüzle karşılaşmak için de; bilgi, yetenek, disiplin, donanım, tutku ve cesaret gerektiriyor.

Sadece tiyatroda mı, sanatta mı geçerlidir bunlar?

Hayır, hayatta da…

İstemekle, inanmakla ve farklı işler yapmakla başlıyor her şey.

Düşünceleriniz ve söylediklerinizden çok; eyleme geçirdiğiniz işler, davranışlar ve yaptıklarınızdır kaderinizi belirleyen.

Dünyadaki her insanın sohbetine bir çentik atar bu konu.

Ne mi?

Kader!

Kader nedir sahi?

Herkes fikrini söyler bu konu kendi kaderiyle birleştiğinde.

Kimileri ‘Alın yazısı, yazılanın yaşanması’ der, kimileri ‘Sana sunulan fırsatların, seçeneklerin doğru değerlendirilmesi’

‘Herkes kendi ektiğini biçer’ der kimileri.

‘Karakterimiz kaderimizdir’ der kimileri de.

Kaderimizin başladığı nokta kadar bitişi de…

Kimi eceliyle yaşama veda ederken kimileri de kendini ecelin eline bilerek teslim eder.

Neden bilerek…

Çünkü yapacağı işi yapmıştır.

Ki işi her neyse.

Tırmanıcıysa başta gözünü diktiği en yükseğe tırmanıp zirveye ulaşmıştır.

Şarkıcıysa, söyleyeceği şarkıyı sonuna dibine kadar söylemiştir.

Yazarsa, yazacağı tüm cümleleri yazmıştır.

Sözümona yapacağı her şeyi yapmıştır.

Onu hayata bağlayacak hiçbir şey kalmamıştır.

‘Net’i bitmiştir yani.

Geriye yapılacak bir tek şey kalmıştır.

Amaçlar ve yaşama bağlılık bitince.

İşte o zaman nedir baki kalan?

Darası boşalmış brüt bir hayat.

Kemik ve etten ibaret bir beden.

Bir kalptir hayattan düşen.

Bir çift gözdür, ferini kaybeden.

Beden buradadır ama ruhu gitmiştir heybeden.

İşte bu kişiler için, düşündükleri tek bir yol vardır

Düşülen yoldur ölüme giden.

Amy Winehouse gibi.

Sanatla, sanat yaparak ölümsüzleşmek varken maddeye sanat olarak…

 

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları