Mehmet Y. Yılmaz

Türkiye’nin ateşle imtihanı

29 Aralık 2015
TÜRKİYE, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tehlikeyi yaşıyor.

Bu söylediğim söz birçok kişiye çok iddialı gelebilir. Ama değil.


Savaş kaybedilip Anadolu ve Trakya paramparça olacak şekilde paylaşılmak istendiğinde de böyle bir tablo vardı.

O tarihte, bu halkın özverili mücadelesi ve birçok dış faktörün de katkısı sayesinde parçalanmadan bir arada yaşayabildik, bir devletimiz oldu.

Evet, bu devlet ile de sorunlarımız oldu. Alevilerin, Kürtlerin, sosyalistlerin, Müslümanların ağır bir baskı gördükleri bir ülkede yaşadık.

Yazının Devamını Oku

Son derece sorumsuz bir konuşma

28 Aralık 2015
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “özyönetim” konusunun tartışıldığı DTK toplantısında, “Bu direniş zaferle sonuçlanacak, herkes halkın iradesine saygı duyacak.

Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi irade olacak. Tarihi kırılmanın yaşandığı şu günlerde halkımız bunun kararını verecek; diktatörlük mü özgürlük mü, tek bir adamın sultasında yaşamak mı yoksa özyönetim mi? Bunun kararını biz verdik, Türkiye’nin batısı da bu verilmiş karara katılmalıdır, destek vermelidir. Gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Belki Kürtlerin bağımsız devleti de olacak, federal devleti de, kantonları da, özerk bölgeleri de” dedi.

Demirtaş’ın sözünü ettiği “direniş”, hendekler kazılarak, elde silah barikatların arkasında mevzilenerek, kentleri, kasabaları yaşanmaz hale getirerek ilan edilen “özyönetim” ise şunu söylemeliyim ki son derece sorumsuzca söylenmiş bir sözdür.
Demokratik siyaset yapmak peşinde olan insanlar, şiddetin hiçbir türünü savunamazlar.
Okulları yakmak, içinde insanlar bulunan otobüslere molotofkokteyli atmak, içinde çocuklar bulunan kütüphanelere bomba koymak, dünyanın her yerinde terör eylemidir.
Kürt sorununun demokratik bir çerçeve içinde çözülmesi için aslına bakarsanız geniş bir mutabakat var.
Seçim kazanmak uğruna “barış sürecini” buzdolabına kaldıran partiye oy veren sessiz kalabalıkların da dahil olduğu geniş bir mutabakat bu.
Türkiye, bu noktaya gelmişken, yeniden silahlı mücadeleyi yüceltmenin, sayısız kayıplara neden olan “hendekçiliği” savunmanın bir tek sonucu olur: Bu sorunun, demokratik yollardan çözülmesine hazır olanların sesi duyulmaz hale gelir.

Yazının Devamını Oku

Hey yıllar yenilmedim size!

25 Aralık 2015
GEÇEN akşam iş çıkışı Doğan Burda Dergi’deki arkadaşlarla Mecidiyeköy’ün normal bir insanı bir hafta içinde bir seri katile dönüştürebilecek potansiyele sahip trafiğinin dağılmasını Big Chefs’in barında bekliyorduk.

Bu artık akıl sağlığımızı korumanın tek yolu gibi görünüyor ama bu arada tütün ve alkol tüketimi ile ilgili istatistiklerimiz bedensel sağlığımıza nasıl bir etki yapıyor, içimizi görme olanağımız olmadığı için bunu bilemiyorum.


O akşam birinci kadehlerimizin ortalarına gelmiştik ki hoparlörden Pink Martini’nin bir şarkısı yükseldi: Una notte a Napoli! Napoli’de bir gece!

Bar tezgâhına tünemiş, tepemizdeki ısıtıcılardan yayılan ısıyla kendimizi bir yaz akşamında zannederken nakaratında şarkıya eşlik de ettik:

“Quanto tempo puo durare? / Quanto notti da sognare? / Quante ore, quante giorni?”

Yazının Devamını Oku

Eleştiriye tahammül sorunu

25 Aralık 2015
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, “Suni gerilimleri aşarak yapıcı eleştirilere geçmeliyiz” dedi ve yeni anayasa, TBMM İçtüzüğü reformlarını konuşmak için muhalefet partilerinden randevu istediğini açıkladı.

Kuşkusuz ki olumlu bir tutum.

Türkiye’nin çok ciddi sorunları var, memleketin güneydoğusu kaynıyor, insanlar evlerini barklarını terk etmek zorunda kalıyorlar. Komşularımızla problemlerimiz var, sınırımızda savaş sürüyor. Bütün sorunları çözebilmek için herkesin birbiriyle konuşabiliyor olması gerek.
Yıllardır süren siyasi gerilimden kurtulmak, medeni bir tartışma ortamına geçmek gerek.
Ama hepsinden de önce eleştiriye tahammüllü olmak şart! AKP hükümetleri, bugüne kadar eleştiriye tahammül konusunda olumlu bir sınav veremedi.
Her eleştiri “bir düşmanlık göstergesi” gibi algılandı, öyle davranıldı.
Tek sesli bir medya ortamı yaratmak için yapılanlar bunun uzantısıdır. Başbakan’ın önerdiği “yapıcı eleştiri ortamını” sağlayacak ilk siyasi aktör de bu nedenle hükümettir. Eleştiriyi yapıcı kılan şey, eleştirinin muhatabı olanın bunları dinleyip, eleştiride belirtilen endişeleri dikkate almasından başka bir şey değildir.
“Ben çoğunluğum, istediğimi, istediğim gibi yaparım” anlayışından kurtulmak, “çoğulcu” olmak gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

HSYK’ya açık dilekçe

24 Aralık 2015
BANA mahkeme kararıyla gönderdiğiniz ve bu köşede 12 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan tekzip metninde, şöyle denildiği malumunuzdur:

“Anayasa’nın 159. maddesi ve 6087 sayılı Yasa’nın 4. maddesi uyarınca HSYK’nın hâkim ve savcıların görevleri kapsamında suç işledikleri iddialarını araştırma, inceleme ve soruşturma görevi nedeniyle HSYK Genel Sekreterliğince ihbar niteliğindeki suçlamaların kayda alınması için dosya açılmıştır.”

Bu dilekçe de işte sizin bu sözünüze istinaden yapılmış bir suç duyurusudur.
Gazetemiz 6 ve 8 Eylül günlerinde, başlarında bir maganda bulunan kalabalık bir güruhun saldırısına uğradı.
Güvenlik güçleri tarafından kimlikleri tespit edilen 26 kişi hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame düzenleyerek 9 yıla kadar hapis cezası istedi.
Bu kişilere yöneltilen suçlama “Mala zarar vermek ve nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etmek” olarak açıklandı.
Savcılık, “Suç işlemeye tahrik, örgüt üyesi olmak ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak” suçlamaları ile ilgili yeterli delil elde edilemediğini öne sürerek kovuşturmaya yer olmadığı kararını da verdi.
1– Bu güruhun başında emir ve komuta eder bir tavırda bulunan eski AKP Gençlik Kolları Başkanı Abdurrahim Boynukalın için kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.

Yazının Devamını Oku

Hükümetin eseri

23 Aralık 2015
MEMLEKETİN bir bölgesinden her gün içsavaş görüntüleri geliyor.

Yanmış, yıkılmış binalar, harap olmuş kentler.

 

Her gün şehit haberleri birbirini izliyor.


Özyönetim kuruyoruz denilerek hendeklere, barikatlara sürülen yüzlerce genç insan ölüyor.


Evinden hastaneye gitmek ya da ekmek almak için çıkan insanlar keskin nişancıların hedefi oluyorlar.


Yazının Devamını Oku

Tarikatların cirit attığı bakanlık

21 Aralık 2015
Milli Damarcılar: Bunlar, Fethullah Gülen Cemaati’nin dönüşüm geçirmiş halini oluşturuyormuş.

- KÖZ’cüler: Gülen Cemaati’nin eski “Emniyet İmamı” Kemalettin Özdemir’e yakın ya da bağlı olan grupmuş.

 

- Okuyucular: Nurcu hareketin içinden bir grupmuş.


- Yazıcılar: Nurcu hareketin içinden bir grupmuş.


- Süleymancılar: Süleyman Hilmi Tunahan’ın izleyicisi olan bir cemaatmiş.


Yazının Devamını Oku

Kâbus senaryosu

21 Aralık 2015
ÖYLE görünüyor ki Donald Trump’ın, Cumhuriyetçilerin ABD başkan adayı olmasının önünde artık sadece “zaman” var.

Parti içindeki desteğinin yüzde 40’a ulaştığı ile ilgili araştırmaların da gösterdiği gibi eğer önümüzdeki kısa süre içinde Trump çok büyük bir hata yapmazsa seçimlere Cumhuriyetçilerin adayı olarak girecek.

ABD’de iki dönemdir “Demokrat” bir başkan görev yapıyor. Onun için bu seçimde ibrenin Cumhuriyetçilere dönmesi de sürpriz olmayacak. Çünkü ABD’de bazı istisnalar dışında böyle bir seçim geleneği de oluşmuş durumda.
İki dönem üst üste Demokrat bir başkan varsa, üçüncü dönemde bir Cumhuriyetçi seçiliyor. Ya da tersi: İki dönem Cumhuriyetçi başkan görev yaptıysa, üçüncü dönemde koltuğa bir Demokrat seçiliyor.
Yani eğer Cumhuriyetçilerin adayı olmayı başarabilirse, Trump’ın başkan olarak seçilmesi de bir sürpriz olmayacak.
Bundan dolayı endişelenmeli miyiz?
Hiç kuşkusuz ki evet endişelenmeliyiz, bütün dünya endişelenmeli!
Amerikan sisteminde başkanın yetkileri elbette sınırsız değil. Sistemin denge ve fren mekanizmaları düzgün işliyor, dolayısıyla başkanlar, “Zavallı Obama” gibi her istediklerini yapamıyorlar.

Yazının Devamını Oku