Böyle “operet başkanlarından” dünya çok gördü. Chavez vardı mesela. Kim Jong-Un hâlâ iktidarda. Saparmurat “Türkmenbaşı” Niyazov’u anmadan geçmek olmaz.
Şimdi fark, böyle bir tipin dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinde işbaşına gelmiş olması.
Irkçı, cinsiyetçi, cahil. Hem Yahudilere düşman, Hitler’i seviyor, hem de Müslümanlara düşman.
Ama işte gördüğünüz gibi ABD Başkanı seçilmeyi de başardı.
AKP’nin ilk iktidar yıllarında genel olarak Batı dünyasını heyecanlandıran şey, bir İslam ülkesinde, kimliğini Müslüman olarak ortaya koyan bir siyasi partinin demokratik yollardan iktidara gelmesi ve demokrasiyi geliştireceğinin güvencesini vermesiydi.
Hatırlarsınız, o yılların tartışma konularından biri buydu: Bir Müslüman ülkesinde, demokrasi yaşayabilir mi?
Bu soruya olumlu yanıt verenler ya da vermek isteyenler için AKP deneyimi olağanüstü bir durumdu ve başarılı olursa bütün İslam dünyasına da örnek olabilirdi. Heyecanla karşılanmasının nedeni buydu.
Bugün geldiğimiz noktada, evet Cumhurbaşkanı haklı, demokrasinin tanımı yeniden yapılmış durumda.
Protesto edilen heykel, üzerinde Abdülhamid resmi bulunan mayo giymiş bir kadın heykeli.
Baskıncı grup (ki Milli Görüşçü olduklarını söylüyorlar) bundan dolayı “rencide olmuş”.
Sergi yönetimi, tatsızlığın büyümemesi için heykeli önce depoya kaldırmış, ortalık yatışınca yine yerine koymuş.
Daha sonra baktım, tutuklanan, hakkında soruşturma başlatılan kimse yok.
BÖYLE bir durum ile günün birinde karşılaşacağımız sürpriz değildi. Basit bir durum yani. Çarşamba gelirse, arkasından perşembe gelir!
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından, günün birinde HDP’li milletvekillerinin tutuklanmalarını beklemek gerekiyordu, o gerçekleşti.
Sadece zamanını kestiremiyorduk.
Demek ki onun için de Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı’nın bir minik zirve toplantısı yapması gerekiyormuş.
Acaba, internet sitesinden okuyanlar için böyle bir ayrıcalık yapılabilir mi, onu da bilmiyorum.
Ses efekti, anlatılan konuya bir derinlik katıyor çünkü.
Benim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda bir filmi seyrettiyseniz, sonra mahallede arkadaşlara bunu anlatmak da gerekirdi.
Niye böyleydi, doğrusunu isterseniz tam hatırlamıyorum. Ama herkes gittiği bir filmi anlatırdı ve filmdeki heyecanlı sahnelere gelindiğinde de ağzıyla bir müzik sesi çıkarırdı.
Saymaz ile konuşan Keynes, ByLock’un Gülen cemaatinin haberleşme aracına dönüştüğünü, bunu kullanmanın örgüt üyeliğinin delili olduğunu söylüyor, ayrıca kullananların yüzde 90’ının FETÖ’cü olduğunu anlatıyordu.Yandaş medyadaki tiplere göre, mülakatta Keynes’in yüzde 10’u dışlaması, bazı Fetullahçıların kendilerini kurtarmalarına hizmet edecekti.
Hayatları boyunca bir tek gün bile gazetecilik yapmak gibi bir dertleri olmadığı için her haberin altında bir “buzağı” aramaları elbette normal.
Onun için bugün okuduğunu anlayabilecek yandaş medya mensupları (ki bazıları okuduklarını bile anlamaktan aciz tipler) ile siz değerli okuyucularımı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Fetullahçı darbeyi araştırmak üzere kurulan komisyonun bir toplantısına davet etmek istiyorum. Toplantı geçmişte kaldığı için ziyaretimizi resmi tutanaklar üzerinden yapacağız.
Toplantı tarihi: 27 Ekim 2016.
Anadolu Ajansı, savcılığın bu konudaki gerekçelerini toparladı ve haberleştirdi.
Öyle görünüyor ki bugünden itibaren Türkiye’de yapılabilecek en tehlikeli iş bir gazetede yazı yazmak ya da bir gazete yönetmek.
Çünkü savcılık, her haberde ya da her yorumda “subliminal darbe mesajı” bulabileceğini de böylece ortaya koyuyor.
Bütün gazetecilik yaşamı boyunca Fetullahçı örgütlenmeye dikkat çeken ve bu konudaki ilk kitapları yazan Hikmet Çetinkaya, 1-9 Mart 2004 tarihlerinde “Gülen Serüveni” diye bir yazı dizisi hazırlamış, Gülen de buna tekzip yollamış. Bu da olmuş Çetinkaya’nın FETÖ ile işbirliğine işaret!
Cumhuriyet’in yazar ve yöneticileri, güya bu terör örgütlerine üye olmamakla birlikte onların amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunuyorlarmış!
Ama biz bu operasyonun amacının ne olduğunu biliyoruz.
Bunun ne terör örgütlerine üyelikle alakası var, ne de amaçlarına uygun faaliyetlerde bulunmakla.
Bunun bir tek amacı var, hoşlanılmayan seslerin susturulması, susturulmak istenilenlere gözdağı verilmesi.