Merakla beklenen, Guillermo del Toro destekli Karanlıktan Korkma hayal kırıklığı yaratan bir korku filmi. Haftanın en iyisi ise Oscar yarışının en güçlü adaylarından Artist! Siyah-beyaz ve sessiz olması sakın çekince yaratmasın. Sinema sanatına saygı duruşunda bulunan Artist, kalbinizi kazanmak için yeterince renkli ve ‘sesli’ bir film.
Sinemaya saygı duruşu
Artist- The ArtistYönetmen: Michel Hazanavicius 2011/Fransa-Belçika/100’
Televizyon filmlerinden sonra 2006’da yönettiği ajan komedisi Ajan 117 Kahire’yle (OSS 117 Le Caire nid d’espions) özellikle ülkesi Fransa’da büyük başarı yakalayan Michel Hazanavicius’un geçen yılın ödül avcılarından biri olan (Şimdiden 43 ödül topladı) ve Oscar alması muhtemel filmi Artist nihayet gösterimde. Hollywood’un yaşadığı en büyük dönüşümlerden biri olan sesli sinemaya geçiş döneminde geçen, dokunaklı ve bir o kadar da eğlenceli bir aşk hikayesi anlatan filmin başrolünde Hazanavicius’un vazgeçemediği oyuncusu Jean Dujardin oynuyor. Sinema büyüsünün bütün dünyayı kasıp kavurduğu 20’li yılların sonunda George Valentin Hollywood’daki en büyük starlardan biridir. Oynadığı her film büyük başarı kazanan Valentin’in güzel bir eşi, görkemli bir evi ve kendine hayran milyonlarca seveni vardır. Ancak Valentin’in hayatı sinemaya sesin gelmesi ile birlikte alt üst olur. Sesli filmlerle birlikte kariyeri düşüşe geçen Valentin’in aksine Peppy Miller adlı güzel ve genç bir kadının oyuncu olarak yıldızı yeni parlamaya başlamıştır. Valentin ve Peppy’nin arasında alevlenen aşk, kariyerlerinin arasına giren derin uçurumla gölgelenir. En son Martin Scorsese’in Hugo’sunda olduğu gibi sinema sanatına saygı duruşunda bulunan Artist, son dakikalarına kadar sessiz ve siyah-beyaz devam eden bir film. Bu anlamda günümüz seyircisinin izleme deneyimiyle oynaması bile büyük bir başarı. Oscar töreninde adını sıkça duyacağımız Artist, yılın en iyi filmlerinden biri. Sakın kaçırmayın.
Ata Demirer’den tek kişilik şov
Berlin KaplanıYönetmen: Hakan Algül2012/Türkiye
Seyircilerden olduğu kadar eleştirmenlerden de büyük ilgi gören Eyyvah Eyvah serisinin yaratıcıları Ata Demirer ve Hakan Algül’ün işbirliği Berlin Kaplanı’yla devam ediyor. Daha çok Ata Demirer’in oyunculuğuna yaslanarak ilerleyen filmde, Almanya’nın Berlin kentinde yaşamını iri yarı bedeninin avantajını kullanarak boksörlük ve bodyguardlık yaparak sürdüren Ayhan Kaplan’ın başından geçen komik olaylar anlatılıyor. Antrenörü Cemal ve boksör Ayhan için artık işler eskiden olduğu gibi tıkırında değildir. Onları içine düştükleri dar boğazdan kurtaracak bir mucize gereklidir. Zira taze boksörler Ayhan karşısında gitgide güç kazanmakta, Ayhan ise piyasada gözden düşmektedir. İkiliyi içine düştükleri dar boğazdan kurtarmak için ancak bir mucize gereklidir; ve bu da çok uzak değildir. Özellikle ilk Eyyvah Eyvah’taki başarılarını düşününce Demirer ve Algül’ün bu yeni projesi aceleye getirilmiş, senaryosu yeterince iyi değerlendirilememiş bir film olarak duruyor karşımızda. Yine de Berlin Kaplanı, filmi tek kişilik şova dönüştüren Ata Demirer’in oyunculuğunu sevenleri memnun edecektir.
Bodrum katından sesler geliyor
Neşeli Ayaklar 2Happy Feet 22011/Avustralya/100’
2007 Oscar’larında “En İyi Canlandırma Filmi” seçilen Neşeli Ayaklar’ın devamı epeydir bekleniyordu. Step dansı yaptığı için dışlanan ve ciddiye alınmayan ama sonunda kabilesinin gözdesi olan Muble’ın maceraları devam ediyor.
Vokal bakımından özürlü ama koreografi açısından yetenekli bir penguen olan Mumble Gloria’yla bir aile kurmuştur. Mumble’ın zor geçen ergenliği, ideal bir baba olmaya hazırlanmasına izin vermemiştir. İmparator Penguenlerin geri kalanı dansın tadını çıkarırken, Mumble’la Gloria’nın kabarık tüylü oğulları Erik dansla ilgilenmiyor görünmektedir. Ancak Mumble oğlunu müziğe ayak uydurması için teşvik ederken, Erik’in ayakları birbirine dolanır ve tepe üstü kara çakılıp alay konusu olur. Erik utanç içinde bir köşeye saklanır; Mumble’ın, oğlunun kendine güvenini geri getirme çabaları işleri daha da kötüleştirir. Dahası Mumble’ın penguenlerin doğaya karşı mücadele vermesini sağlayarak tüm İmparator Penguen topluluğunu kurtarması da gerekmektedir. Buz tabakalarındaki şiddetli değişimler, İmparator Penguenlerin hayatını tehdit ederken, onları kurtarmak için küçüklü büyüklü tüm yaratıkları harekete geçirmek Mumble’a düşer.
Üç boyutlu çekilen Neşeli Ayaklar 2’nin ilk filmin başarısını yakalayamadığını not düşelim.
Kötü ruhların peşinde
İçimdeki ŞeytanThe Devil Inside Yönetmen: William Brent Bell2012/ABD/83’
1989 yılında acil yardım hattını arayarak üç kişiyi öldürdüğünü söyleyen Maria Rossi, İtalya’da özel bir sinir hastalıkları hastanesine yatırılır. Yirmi yıl sonra, kızı Isabella o gece olanların peşine düşer.
Nar Yönetmen: Ümit Ünal2011/Türkiye/81’
SİNEMAMIZIN en iyi senaryolarından biri olan Teyzem’le başlayan sinema kariyerini 2000’lerden sonra yönetmenlikle sürdüren Ümit Ünal’ın son filmi Nar, 9’la (2002) başladığı ve Ara’yla (2007) sürdürdüğü bir geleneğin son halkası sanki.
Bir kez daha tek mekanda, az karakterlerle düşük bütçeyle çekilmiş olan bu Ümit Ünal filmi, öncekiler gibi küçük bir grubun hikayesiymiş görünüp Türkiye fotoğrafı çekip koyuyor önümüze. Bir kadının kendi adaletini aramasıyla başlayan bir öykünün anlatıldığı ve apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde kendilerine yarattıkları inanç dünyaları konusunda ciddi bir sorguya tabi tutan filmin başrollerinde Serra Yılmaz, İrem Altuğ, İdil Fırat ve Erdem Akakçe yer alıyor. Özellikle İdil Fırat’ın çok kısa görünüp adeta oyunculuk dersi verdiği Nar, Ünal’ın sinemasını sevenlerin kaçırmaması gereken bir film. Ankara’da ilk kez geçtiğimiz Kasım ayında Pembe Hayat KuirFest’te seyirci karşısına çıkan Nar, bu seneki Antalya Film Festivali’nin de en çok konuşulan filmiydi. Seyircinin de eleştirmenlerin de “En İyi Film” dalında en güçlü aday saydıkları ama hemen her dalda, özellikle senaryo dalında elenip, bu seneye özgü yaratılmış “Kadınlar Jürisi Özel Ödülü”nü alarak tartışmalara yol açmıştı.
Bu seferki görev daha da tehlikeli
Görevimiz Tehlike 4Mission: Impossible - Ghost ProtocolYönetmen: Brad Bird2011/ABD/138’
GÖREVİMİZ Tehlike serisinin dördüncü filminde işler daha da karışıyor, görev de haliyle zorlaşıyor.
Global çapta olay yaratacak terörist bir bomba saldırısına neden olmakla itham edilince IMF kapatılma noktasına gelir. Ethan Hunt ve arkadaşları, “Ghost Protocol” adı verdikleri yeni bir operasyon ile kimlik değiştirerek bu sefer kendi birimlerini temize çıkartmak için mücadele verecekler. Kimseden yardım almadan, kimseyle iletişimde olmadan… Ethan Hunt karakterinde serinin vazgeçilmez ismi Tom Cruise var. Her seride yenilenen kadroda ilk kez bir karaktere daha süreklilik sağlanmış. Bir önceki filmde seriye giren Benji rolünde İngiliz komedyen Simon Pegg bulunuyor. Filmin asıl dikkat çeken ismi ise ilk kez bir kurmaca uzun filmde karşımıza çıkan Brad Bird. Ratatuy (Ratatouille), Daha Yukarı (Up), İnanılmaz Aile (The Incredibles) gibi canlandırma filmlerine imza atan Bird’ün bir aksiyon filminin, hele hele Görevimiz Tehlike filminin altından nasıl kalkacağı merak konusu. Dışarıdaki eleştirilere bakılırsa bunu da başarmış görünüyor.
Miranda July bıraktığımız gibi
Tenten’in Maceraları- The Adventures of Tintin: The Secret of the Unicorn
- Yönetmen: Steven Spielberg
- 2011/ABD-Yeni Zelanda/107’
“OKUDUĞUM ilk macerasından beri, Tenten aklımdan ve yüreğimden çıkmadı. Kaderimde Tenten’le birlikte bir şeyler yapmak… ve bir keşif yolculuğuna çıkmak olduğunu biliyordum.”
Steven Spielberg’in efsaneye dönüşen ve söylediği gibi yıllardır aklından çıkmayan Tenten projesi nihayet beyazperdede.
Film, Belçikalı çizer Hergé’in dünyaca ünlü çizgi roman karakteri Tenten’in, köpeği Milu ve arkadaşlarıyla birlikte yaşadığı maceraları anlatan kitaplardan yola çıkarak çekildi. Tenten’in Maceraları’nda her şey doyumsuz bir meraka sahip genç muhabir kahramanımızın bir maket gemi bulmasıyla başlıyor. Asırlık bir gizemin içine çekilen Tenten, İvan İvanoviç Sakharine’in hedefi oluyor. Bu şeytani kötü adam, Tenten’in Kızıl Rackham adlı bir korsana ait paha biçilmez hazineyi çaldığına inanmaktadır. Ancak köpeği Milu’nun, nemrut ve geçimsiz Kaptan Haddock’un ve Dupond ve Dupont adlı sarsak dedektiflerin yardımıyla, Tenten dünyayı dolaşarak nefes kesen bir kovalamaca sonunda düşmanlarını atlatıp, Tekboynuz’un son istirahatgâhını bulacaktır. Bu gemi enkazı, belki de muazzam bir servet… ve kadim bir lanet barındırmaktadır.
Göz alıcı bir kadro
Bunca zaman beklemiş projenin kadrosu da göz alıcı isimlerden oluşuyor. Yapımcı koltuğunda Spielberg’le birlikte bir başka sinema dahisi Peter Jackson oturuyor. Yönetmen koltuğunda tabi ki Spielberg’in adı yazıyor. Senaryoda Coupling, Doctor Who gibi başarılı dizilerin yazarı Steven Moffat ile Sıkı Aynasızlar (Hot Fuzz), Zombilerin Şafağı (Shaun of the Dead) gibi şimdiden kültleşmiş filmlerin yaratıcıları Edgar Wright ve Joe Cornish’in kalemi bulunuyor. Kurgu masasında Spielberg’in neredeyse bütün filmlerinde birlikte çalıştığı usta kurgucu Michael Kahn otururken, müzikleri efsanevi besteci John Williams besteledi.
Komedi sevenler için İngiliz komedyen Rowan Atkinson’lı Johnny English’in Dönüşü, gerilimli casusluk hikayesi İkili Oyun, zamanın satıldığı bir zamanda geçen Justin Timberlake’li bilimkurgu Zamana Karşı ve Ömer Vargı’nın buram buram milliyetçilik kokan filmi Anadolu Kartalları haftanın diğer seçenekleri.
Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm...Yönetmen: Serdar Akar
2011/Türkiye/107’
EMRAH Serbes’in kahramanı Behzat Ç. nihayet beyazperdede. Kitaplardan serbest uyarlamayla televizyona taşınan ve bir fenomene dönüşen Behzat Ç. şansını şimdi de sinemada deniyor.
Kameranın arkasında televizyonda olduğu gibi Serdar Akar oturuyor. 90’larda Yeni Sinemacılar’ın içinde ürettiği Gemide ve senaryosunu yazdığı Laleli’de Bir Azize filmleriyle dikkat çeken, daha sonra televizyon dizilerine geçen Akar’ın asıl yükselişi 2005’te çektiği Kurtlar Vadisi Irak’la olmuştu. Gösterildiği dönem milliyetçiliğe ve erkekliğe yaptığı övgü nedeniyle özellikle sinema çevrelerinde ağır sözlerle eleştirilen Akar, bir sonraki filmi Barda’da da bildiğinden şaşmamış, yine erkeklik şiddetinden beslenen ama bunu hiçbir şekilde sorgulamayan bir filmle karşımıza çıkmıştı. Akar’ın Gemide’yle başlayan ve son iki filmiyle zirveye çıkan erkekliğe övgü sinemasına şimdi de Behzat Ç. Ekleniyor.
Gençlik Parkı’nda tabut
Serbes’in “Son Hafriyat” adlı kitabından uyarlanan Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, Gençlik Parkı’nda, içinde yaşlı bir kadın cesedinin olduğu bir tabutun ortaya çıkışıyla başlıyor. İhbar üzerine olay yerine gelen “hayata karşı işlenen suçlar uzmanı” Behzat Ç. kadının diri diri gömüldüğünü öğreniyor ve katilin peşine düşüyor. İzleri takip ettikçe de bu cinayetin gerisinde çok büyük güçler olduğunu öğreniyor ve topladığı bu bilgiler onu emniyet içinde yasa dışı yollarla faaliyet gösteren bir örgüte götürüyor. 90’lı yıllarda pek çok yargısız infaz yapan örgütün elemanlarının bugün üst mevkilerde olması da Behzat Ç.’nin önüne pek çok engelin çıkmasına neden oluyor.
Bize de bunu yutmak düşecek
Carpenter’ın kült korku filmiyle karşılaştırmak isteyenler için Şey atmosferiyle dikkat çekiyor. Eski Dogmacı kadın yönetmen Lone Scherfig’in buram buram Hollywood kokan romantik komedisi Bir Gün, kendini tekrarlayıp duran ve bir süre sonra artık güldürmeyen komedi filmi Hayat Sana Güzel ile Conan’a 2011 yorumu Conan the Barbarian haftanın diğer seçenekleri.
Uday olmak ya da olmamak
Şeytanın İkizi
The Devil’s Double
Yönetmen: Lee Tamahori
Belçika/2011/108’
İlk filmi Bir Zamanlar Savaşçıydılar’la (Once Were Warriors, 1994) dikkatleri üzerine çeken ama yalnızca sert erkeklerin cirit attığı aksiyon filmlerinden oluşan bir kariyeri tercih eden Tamahori’nin son filmi Şeytanın İkizi, zorla ve tehditle Saddam Hüseyin’in oğlu Uday’ın yerine geçirilen Latif Yahia’nın gerçek hayat hikayesinden uyarlandı. Uday babası Saddam Hüseyin’in gücünün zirvede olduğu zamanlarda ve her türlü ahlaksızlığın döndüğü Bağdat’ta kendi küçük krallığını kurmuştur. Doğal olarak pek çok düşman edinen Uday’ı korumak için bir çare bulunur: Birisi onun dublörü olacaktır. Bu rol için de Uday’a olan benzerliğiyle dikkat çeken, orduda subay olan Latif Yahia seçilir. Latif’in karşısında iki seçenek vardır: Ya Uday’ın yerine geçecek ya da ailesini de kendisiyle birlikte ölüme götürecektir. Mama Mia!, Düşes (The Duchess) filmlerinden hatırladığımız İngiliz oyuncu Dominic Cooper yılın çok konuşulan performanslarından birinde. Fransız sinemasının en yetenekli kadın oyuncularından Ludivine Sagnier de ona eşlik ediyor.
ŞEY çoğalmak istiyor
Çılgın Aptal AşkCrazy, Stupid, LoveYönetmen: John Requa, Glenn Ficarra2011/ABD/118’
“İster boşanmanın eşiğinde orta yaşlı insanlar olun, ister tutkulu genç bir çift, ister ilk gerçek aşkını yaşayan bir ergen… Aşk size çılgın, aptal şeyler yaptırır.” Bu haftanın öne çıkan filmi Çılgın Aptal Aşk’ın özlü sözü işte bu. Dışarıdan bakıldığında kusursuz bir hayata sahip olduğunu düşünebileceğiniz Cal Weaver, gördüğü Amerikan rüyasından karısı Emily’nin onu aldattığını ve dahası ayrılmak istediğini öğrenerek uyanır. Hiç uyarı olmadan ayağının altındaki halı çekilen Cal, tekrar dengesini kazanmaya çalışırken epey sendeler. Çünkü o, 40’ında, yalnız bir adamdır. Bu sırada, bir barda tanıştığı çapkınlıkta ve flörtleşmekte usta yakışıklı Jacob Palmer, Cal’e beklenmedik ve sıradışı bir yaşam tarzı sunar. Cal’a bekar bir hayat sürdürmenin püf noktalarını bu adam öğretecektir. Bir yandan da ergenliğe giren çocuklarıyla ilişkisini dengelemeye çalışan Cal kendini bir aşk üçgenini çözmeye çalışırken bulur.
Bad Santa (2003) ve Kediler ve Köpekler (Cats & Dogs) gibi filmlerin senaryolarında da birlikte çalışan, 2009’da Jim Carrey ve Ewan McGregor’ın eşcinsel aşıkları canlandırdıkları I Love You Phillip Morris (Türkiye’de ne yazık ki gösterime girmedi) filmiyle ilk kez yönetmen koltuğuna oturan Glenn Ficarra ve John Requa komedi konusunda becerikli bir ikili. Steve Carell, Ryan Gosling ve Julianne Moore gibi usta oyunculardan da aldıkları destekle ortaya eğlenceli bir komedi çıkarmışlar.
Ringde robot var
Çelik YumruklarReal SteelYönetmen: Shawn Levy2011/Hindistan-ABD/127’
Yakın gelecekte, boks sporunun teknolojik bir hal aldığı bir dünyada geçen Çelik Yumruklar, 2,5 metre boyunda 900 kiloluk robotların ringlere çıkmasıyla unvan kazanma şansını kaybeden tükenmiş dövüşçü Charlie Kenton’ın hikayesini anlatıyor. Artık küçük çaplı bir organizatör olan Charlie, bir yer altı boks ringinden diğerine geçmek için hurda metalden kalitesiz robotlar yaparak geçimini sağlamaktadır. Charlie dibe vurunca, istemeden de olsa kendisinden ayrı yaşayan oğlu Max’le şampiyonada yarışacak bir yarışmacı yapıp eğitmek için birlik olur. Hiçbir kısıtlama olmayan bu vahşi arenada işler ciddiye bindikçe, Charlie ve Max bütün engellere rağmen, geri dönmek için son bir şans daha elde ederler.
Uzun bir televizyon geçmişi olan ve 2000’lerle birlikte Pembe Panter (The Pink Panther, 2006), Müzede Bir Gece (Night at the Museum, 2006) gibi büyük bütçeli komedilerle sinemada da adını duyuran Shawn Levy’nin yönettiği Çelik Yumruklar bilimkurgu ve aksiyonun iç içe geçtiği bir film. X-Men serisinin meşhur Wolverine’i Hugh Jackman, Lost’un Kate’i Evangeline Lilly ve Hollywood’un yükselen çocuk oyuncusu Dakota Goyo filmin başrollerinde.
1940’lar Şangay’ında aşk ve komplo
Yeraltı edebiyatının günümüzdeki en önemli temsilcisi sayılan Chuck Palahniuk’un Ölüm Pornosu’nun başına gelenleri biliyorsunuz.
Devletin son günlerdeki moda uğraşı ‘yasaklama’ya kurban giden “müstehcen” kitabının...
Kitabın toplatılması için elinden geleni yapan savcılık son olarak çevirmen Funda Uncu’nun sorgulanmasını istedi.
Uncu, kitabın adı “Ölüm Pornosu” olduğu için emniyette “Sen manken misin? Sen de buralara mı düştün?” gibi hakaretlere maruz kaldığını açıkladı.
Ülkede başka kötülük kalmamış gibi şimdi de bir kitabın yok edilişini, çevirmeninin de aşağılanmasını izliyoruz.
Utanç verici!
Sektörün dibini anlatan kitap