ZincirsizDjango UnchainedYönetmen: Quentin Tarantino2012/ABD/165’
Tarantino spaghetti-western’le geri dönüyor ve filmlerinden aşina olduğumuz bolca kanı bu kez vahşi batıda döküyor. Amerikan İç Savaşı’nın iki yıl öncesinde Güney’de geçen film, köle Django’yla Almanya doğumlu ödül avcısı Dr. King Schultz’un bir araya gelişinden yola çıkıyor. Schultz katil Brittle kardeşlerin izindedir ve sadece Django onu ödüle götürebilir. Aykırı bir adam olan Schultz, Django’ya Brittle kardeşlerin, ölü ya da diri, yakalanması durumunda onu özgür bırakma sözü verir. Başarı Schultz’u Django’yu serbest bırakmaya yöneltse de, iki adam yollarını ayırmamayı seçerler. Bunun yerine, Schultz Güney’in en aranan suçlularını Django’yla omuz omuza aramaya başlar. Hayati öneme sahip avlanma becerilerini geliştiren Django tek bir hedefe kilitlenmiştir: Uzun zaman önce köle ticareti yüzünden kaybettiği eşi Broomhilda’yı bulmak ve kurtarmak. Django’yu Jamie Foxx’un canlandırdığı “Zincirsiz”de Leonardo DiCaprio, Samuel L. Jackson ve Christoph Waltz gibi isimler oynuyor.
Türkiye’nin ilk belediye başkanı sinemada
Hükümet KadınYönetmen: Sermiyan Midyat2013/Türkiye
8 çocuklu Midyatlı sıradan bir kadın olan Xate’nin komşularından tek farkı, kocasının Midyat Belediye Başkanı olmasıydı. Bir gün, başına gelenler onun da Midyatlılar’ın da hayatını değiştirdi! Okuma yazması olmayan Xate Midyat Belediye Başkanı oldu! Mutfak işlerine girişir gibi giriştiği devlet işlerinde çocuklarının kendi aralarındaki çocukça rekabeti Midyat halkına kahkahalar attıran maceralara neden oldu. Ama hiçbir şey Xate’yi yolundan döndürmedi. Sermiyan Midyat’ın Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı olan babaannesinden yola çıkarak kaleme aldığı ve yönettiği filmde Xate’yi Demet Akbağ oynuyor.
Hansel ve Gretel büyürse
Hansel ve Gretel: Cadı AvcılarıHansel and Gretel Witch HuntersYönetmen: Tommy Wirkola2012/Almanya-ABD/88’
Hollywood’un senaryo sıkıntısıyla yarattığı fikirlerden biri: Hansel ve Gretel masalının kahramanları büyüyor ve cadılara karşı savaş başlatıyor. Senaryoda elle tutulu bir şey olmadığı için bolca aksiyona başvuruyor. Başrollerde Jeremy Renner ve Gemma Arterton var.
Mutluluk için neleri göze alırsınız?
MutlulukBlissYönetmen: Doris Dörrie 2012/Almanya/112’
“Men…/Erkekler”, “Nobody Loves Me/Kimse Beni Sevmiyor”, “Cherry Blossoms/Kiraz Çiçekleri” gibi unutulmaz filmleriyle tanıdığımız Alman kadın yönetmen Doris Dörrie’nin son filmi “Mutluluk”, “Mutlu olmak için neleri göze alırsınız?” sorusuyla yola çıkıyor. Dörrie’nin Ferdinand von Schirach’ın çok satan aynı adlı kitabından uyarladığı filmi, savaş mültecisi olan ve seks işçiliği yapan Irina ile evsiz bir serseri olan Kalle’nin imkânsız görünen aşkını anlatıyor. Zorluklara rağmen bir düzen içerisinde beraber bir hayat kuran iki sevgili, Irina’nın da ofis olarak kullanabileceği bir apartman dairesi tutar. Bir gün Irina’nın müşterilerinden biri evde ölür ve Irina panik içinde kaçar. Kalle eve döndüğünde cesedi görür ve kurulan bu mutluluğu bozmamak için ne gerekiyorsa yapmaya karar verir. Dörrie’nin filmlerinin Türkiye’de vizyon şansı bulamadığını düşünürsek “Mutluluk”u sakın kaçırmayın derim.
Darbecilere “Hayır” diyebilmek
NoYönetmen: Pablo Larraín2012/Şili-Fransa-ABD/118’
Oscar’larda Yabancı Dilde En İyi Film dalında Şili’yi temsil edecek olan “No”, Pinochet hükümetine karşı yürütülen kampanyadan yola çıkarak ülkenin demokrasi tarihini yeniden canlandırıyor. 1988’de Şili’nin başındaki diktatör Augusto Pinochet, uluslararası baskılar sonucunda başkanlık sürecine dair bir halk oylamasına gider. Ülke, Pinochet’nin iktidarını sekiz yıl daha uzatmasına EVET veya HAYIR oyu verecektir. HAYIR’cı muhalefet liderleri kampanyaları için genç ve başarılı bir reklamcı olan René Saavedra’yı kendileriyle çalışmaya ikna eder. Kısıtlı kaynaklardan ve diktatörün adamları tarafından izlenmelerinden dolayı meydana gelen bütün garipliklere rağmen, Saavedra ve takımı, seçimi kazanmak ve Şili’yi özgürlüğüne kavuşturmak için hem iktidarı hem de muhalefeti şaşırtan sıra dışı bir plan yapar. Cannes’ın Yönetmenlerin 15 Günü bölümünde “En İyi Film” seçilen “No”da ünlü Meksikalı aktör Gael García Bernal başrolde.
Anti-kahraman Parker beyazperdede
ParkerYönetmen: Taylor Hackford2013/ABD/118’
Foster’ın tüm salonu etkisi altına alan ve kariyerlerinin biteceği korkusuyla onun kadar cesur olamayıp saklanan pek çok sinemacıyı titreten bu konuşma, Foster gibilere ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hatırlattı. Türkiye’de de böylesi ‘cesur’ isimler olsun ve çıkıp eşcinsel olduklarını söylesinler istedik. Korkusuzca o dolaptan çıksınlar ki, eşcinsellere ve translara yönelik ayrımcılık ortaya dökülsün, bunun insanların hayatlarını nasıl bir cehenneme dönüştürdüğü görülsün, istedik.
Bunu bir süre daha bekleyeceğiz sanırım. Bu süre uzun olacak ama n’apalım.
Bu arada, umudumuz KuirFest’e bakalım. Filmlerini, söyleşilerini, partilerini kaçırmayalım. Dünya değişsin istiyorsak bu festivali destekleyelim.
KUIRFEST’TEN 5 FİLM
Işık Açık Kalsın (Keep the Lights On):Berlin’den Teddy Ödülü’nü aldı. Geçen yılın en iyileri listesinin de gözde gey filmiydi. Uzun süren ilişkiler, bağlılık, bağımlılığı masaya yatırıyor ve bu etkileyici eşcinsel aşk hikâyesi üzerinden seyirciyi kendi hikâyesiyle yüzleşmeye çağırıyor.
Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda (Marina Abramovic: The Artist Is Present):Şoke eden performanslarıyla aklınızı ve ruhunuzu yükselten diva Marina Abromoviç’in merakla beklenen son işine tanık olmak için muhteşem bir fırsat. James Franco, Lou Reed, Björk, Rufus Weinwright’ın kapısında beklediği bu gösteri sizi de gözyaşlarına boğabilir.
Sağanak (Cloudburst): Usta oyuncular Olympia Dukakis ve Brenda Fricker 31 yıldır birlikte yaşayan lezbiyen çifti rolünde. Ana akım sinema dilini kullanarak seyirciyi kendine bağlıyor ama politik tavrından asla vazgeçmiyor. Gösterildiği festivallerin seyirci ödüllerini toplamış olmasına özellikle dikkat.
Ağır Ablalar (Heavy Girls):
İki sene önce Ankara’nın kültür-sanat ortamına yepyeni bir soluk getiren ve diğer festivallerde görmeye pek alışık olmadığımız filmleri sinemaseverlerle buluşturan KuirFest, ayrımcılıkla mücadelede de önemli bir rol üstlenmeye devam ediyor. Eşcinsel ve transların hikayelerini cesurca perdeye taşıyan filmlerden oluşan programıyla Türkiye’de bir ilk olan festival, sevmekten korkmayan seyircilerini bekliyor.
KuirFest programından özellikle iki filmin biletlerini önceden almanızı öneririm. Amerikalı bağımsız sinemacı Ira Sachs’ın Berlin’de Teddy Ödülü’nü kazanan ve uzun süreli ilişkilerdeki gelgitleri başarıyla perdeye taşıyan filmi “Keep the Lights On/Işık Açık Kalsın” ile 40 yıllık sanat yaşamı boyunca bedeninin sınırlarını keşfetmek için kendini parçalara ayırmış, kırbaçlamış, yangınlara atmış sanatçı Marina Abramoviç’in belgeseli “Marina Abramoviç: The Artist Is Present/Marina Abramoviç: Sanatçı Aramızda” KuirFest’in “sakın, sakın kaçırılmayacaklar”ı! Geçen yılın en iyi filmleri listelerinde sıkça karşımıza çıkan bu iki film, izleyenlerin akıllarını uzunca bir süre meşgul edecek.
Festival biletleri bugün satışa çıkıyor. Gösterimler Kızılay Büyülü Fener Sineması ve Goethe Institut Ankara’da, partiler de Deppo Performance Park ve Club Kuir’de. Ayrıntılı bilgi için: festival.kuirfest.org.
Unutulmayacak bir ‘Düşler Diyarı’
30’dan fazla ödülüyle hem eleştirmenlerin hem de seyircilerin kalbini kazanan “Düşler Diyarı” haftanın en iyisi. Animasyon sevenlere “Efsane Beşli”, western ve Nick Cave tutkunlarına “Kanunsuzlar”, gerilim ve suç hikayesini bir arada arayanlara “Entrika” haftanın diğer seçenekleri…
Büyüleyici bir masal
Düşler Diyarı Beasts Of The Southern WildYönetmen: Benh Zeitlin2012/ABD/93’
Cannes, Sundance başta olmak üzere pek çok festivalden ödüllerle dönen, yılın en iyi filmlerinden biri olan “Düşler Diyarı”, büyüleyici ve hüzünlü bir masal anlatıyor. Cimcime, altı yaşında korkusuz küçük bir kızdır. Dünyanın geri kalanıyla bağlantısı kesilmiş, bir su bendinin arkasında kalan Leğen isimli bir kasabada delibozuk babası Wink ile birlikte yaşar. Zamanın başka türlü aktığı, modern şehir hayatından bambaşka kurallara sahip bir kasabadır burası. Cimcime’yi kıyamet gününe hazırlayan babası bir gün ölümcül bir hastalığa yakalandığında doğa çığırından çıkar. Hava ısınır, buzullar erir ve tarih öncesi yaban domuzlarından oluşan bir ordu donmuş mezarlarından kalkar. Şimdi Cimcime’nin hasta babasını, sular altında batmakta olan evlerini kurtarması ve evreni tamir etmesi gerekmektedir. Özellikle Cimcime rolündeki Quvenzhané Wallis’in hayran bırakan oyunculuğuyla hafızalara yerleşecek “Düşler Diyarı”nı sakın kaçırmayın.
Orta Dünya’ya geri dönüyoruz
Hobbit: Beklenmedik YolculukThe Hobbit: An Unexpected JourneyYönetmen: Peter Jackson2012/ABD-Yeni Zelanda/169’
J. R. R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi efsanesi devam ediyor. Bu kez hikâyenin başına dönüyor ve kendini destansı bir arayış içinde bulan Bilbo Baggins’in başından geçenleri izliyoruz. Gandalf’ın aniden ortaya çıkışıyla kendini efsanevi savaşçı Thorin Meşekalkan tarafından yönetilen onüç cüce’den oluşan bir grupta bulan Bilbo, onlarla birlikte Goblinler, Orklar, öldürücü Warglar, Dev Örümcekler, Şekil Değiştirenler ve Büyücülerle dolup taşan, tehlikeli topraklara gidecektir. Yüzüklerin Efendisi’ni yaratan Peter Jackson’ın elinden çıkma “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”, iki yıl boyunca devam edecek üçlemenin de ilk halkası. 3 saat süren ve 3 boyutlu ve IMAX seçenekleriyle gösterime giren filmin, Yüzüklerin Efendisi gibi bir efsaneye dönüşeceği kesin görünüyor. Orta Dünya’yı özleyenler kaçırmasın.
Senin baban bir melekti yavrum
Sen Dünyaya GelmedenTwice BornYönetmen: Sergio Castellitto 2012/İtalya-İspanya/127’
İtalyan yazar Margaret Mazzantini’nin aynı adlı romanından eşi Sergio Castellitto tarafından uyarlanan “Sen Dünyaya Gelmeden”, savaşın ve büyük acıların ortasında Gemma ile Diego’nun tutkulu aşklarını anlatıyor. Gemma, oğlu Pietro’yla birlikte Saraybosna’ya gider. 16 yıl önce hayatının aşkı ve Pietro’nun babası Diego ile burada tanışan ancak Bosna Savaşı sırasında onu kaybeden Gemma, bir yandan Pietro’yla zorlu ilişkilerini toparlamaya çalışırken, bir yandan da geçmişiyle yüzleşir. Penélope Cruz ve Emile Hirsch’i başrole taşıyan filmde “Başka Dilde Aşk”, “Süt” filmlerinin oyuncusu Saadet Işıl Aksoy da yer alıyor. Aşk filmi arayanlara…
Tepenin ardındakiler
Tepenin ArdıYönetmen: Emin Alper2012/Türkiye/94’
Uçuş FlightYönetmen: Robert Zemeckis2012/ABD/138’
“Back to the Future/Geleceğe Dönüş”, “Forrest Gump” filmlerinin yönetmeni Robert Zemeckis’in son filmi “Uçuş”, afişinin vaad ettiğinin aksine aksiyon değil klasik bir drama.
Yönetmenin 2000 yapımı “Cast Away/Yeni Hayat” filmindeki uçak kazası ve kurtuluş hikayesini de hatırlatan film, uçuş esnasında gerçekleşen bir felaketin ardından zorunlu iniş yaparak yolcuların neredeyse tamamının hayatını kurtaran deneyimli pilot Whip Whitaker’ın başından geçenleri anlatıyor.
Kazanın ardından Whip, kahraman ilan edilse de kazaya dair daha fazla şey öğrenildikçe bunun kimin hatası olduğuna ve o uçakta neler yaşandığına dair cevapsız sorular belirmeye başlıyor ve bir anda suçlu konumuna düşüyor.
Oscar bahislerinde filmin adı hem yönetmenlik hem de Denzel Washington’ın oyunculuğuyla anılmaya başlandı bile. Özellikle başarılı uçak kazası sahneleriyle hafızalara yerleşecek görünen “Uçuş”un dışarıda çok iyi eleştiriler aldığını belirtelim.
Acılarla kıvranan üç insan
Açlığa DoymakYönetmen: Zübeyr Şaşmaz2012/Türkiye/127’
“Kurtlar Vadisi Filistin” (2011) ve “Muro: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” (2008) filmlerinin yönetmeni Zübeyr Şaşmaz’ın önceki filmlerinden çok farklı yerlere doğru seyreden yeni filmi, birbirinden farklı dünyalarda yaşayan üç insanın sıradan hayatlarının, ölümü dileyecek kadar büyük bir azaba dönüşmesini anlatıyor.
“Scientology tarikatını anlatıyor” iddialarıyla çok konuşulan film, çağımızın en iyi yönetmenlerinden Paul Thomas Anderson’ın merakla beklenen yeni yapıtı.
Bir başka usta isim Tim Burton da ilk kısalarından birinin yeniden uyarlamasıyla karşımızda: “Frankenweenie”.
Yapılmış en iyi Bob Marley belgeseli “Marley”, ortalama romantik komedi “Mükemmel Plan” ve kara-komedi yapmaya çalışırken kadın düşmanlığının dozunu hepten kaçıran “Katil Joe” haftanın diğer seçenekleri.
Beklediğimize değmiş
The MasterYönetmen: Paul Thomas Anderson
2012/ABD/144’
2007’de izlediğimiz “There Will Be Blood/Kan Dökülecek”ten beri heyecanla yolunu gözlediğimiz Paul Thomas Anderson’ın son filmi “The Master”, 1950’li yıllara odaklanıyor ve The Cause tarikatının din temelli faaliyetlerinin Amerika çapında yayılmaya ve gitgide popüler olmaya başlamasını merkezine alıyor. Eski donanma subayı Freddie Sutton, tüm dünyayı alt üst eden II. Dünya Savaşı’nda cephede görev aldıktan sonra ülkesine döner. Fakat bundan sonra ne yapacağı, hayatını nasıl şekillendireceği konusunda kararsızdır. Tam bir boşluğa düşmek üzereyken The Cause tarikatının karizmatik lideri Lancaster Dodd ile tesadüfen tanışır ve ona tutunur. Sutton kısa bir sürede vaazlarıyla meşhur olan Dodd’un sağ kolu olur; başta neyin içine sürüklendiğini tam olarak bilmese de ilerleyen dönemlerde Master’ın önüne dahi geçecektir. Anderson’ın Philip Seymour Hoffman ve Joaquin Phoenix gibi iki usta aktörden muhteşem performanslar çıkaran yapıtı “The Master”, yalnızca haftanın değil yılın da en iyilerinden…
Serinin dördüncü filmiyle “Asteriks ve Oburiks Gizli Görevde” ve Bahman Ghobadi’nin merakla beklenen son filmi “Gergedan Mevsimi” haftanın diğer seçenekleri…
Hayatlarımız birbirine bağlı
Bulut Atlası
Cloud Atlas
Yönetmen: Andy Wachowski, Lana Wachowski, Tom Tykwer
2012/Almanya-ABD-Hong Kong-Singapur/172’
Matrix’in yaratıcıları Wachowski kardeşler usta Alman yönetmen Tom Tykwer’le güçlerini birleştirip yılın en merak edilen filmlerinden “Bulut Atlası”nı yaratıyor. David Mitchell’in ödüllü romanından uyarlanan film, geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe farklı hayatların nasıl birbirini etkilediğini anlatıyor. 1850, Yeni Zelanda: Noterlik görevinden Kaliforniya’daki evine dönen Adam Ewing; 1931, Belçika: Münzevi dahi müzisyen Ayrs’ın nota katipliğini yapan, aile mirasından mahrum edilmiş besteci Robert Frobisher; 1975, Kaliforniya: Bir nükleer santrali araştırırken ölümle yüz yüze gelen gazeteci Luisa Rey; Günümüz, İngiltere: Kendisini zengin eden yazarının gangster kardeşlerinden kurtulmaya çalışan yayıncı Timothy Cavendish; Gelecek zaman, Kore: Sisteme isyan ederek ölüme mahkum edilen android garson kız Sonmi~451; Gelecekteki bir tarihöncesi, bir Pasifik adası: Bilimin ve uygarlığın çöküşüne tanıklık eden genç yerli Zachry. Farklı zamanlarda yaşamış olsalar da bu altı insanın yaptıkları seçimlerin birbirilerinin hayatlarını nasıl etkileyediğini anlatan “Bulut Atlası”, Halle Berry, Hugh Grant, Hugo Weaving, Jim Broadbent, Susan Sarandon, Tom Hanks gibi ünlü isimleri bir araya getiren görkemli bir yapım. Teknik olarak kusursuz ama anlatım olarak hayli dağınık olsa da yönetmenlerin hayranları ve bilimkurgu meraklıları kaçırmayacaktır.
Dördüncü kez Asteriks ve Oburiks