Savaşlar gittikçe kızışıyor...
İnsanlar kızgın bir tava üzerinde yaşamaya çalışıyor...
Çelişkilerin odağından bir türlü kendini kurtaramayan Ortadoğu, kaynayan kazan misali...
İslam coğrafyasında hiçbir ülke birbiriyle dost değil ve her birinin arkasında Batılı bir devlet var...
*
İranlı General Kasım Süleymani’yi Bağdat’ta suikastla öldüren ABD, yeni bir savaşın daha kapılarını araladı...
Irak’ta İranlı bir generalin ne işi vardı?
ABD’nin de Irak’ta ne işi var?
Bundan sonraki süreçte neler olacak?
Bilmiyoruz, göreceğiz hep birlikte...
*
TBMM’nin kuruluşunun 100. yıldönümüydü...
Kürsüye çıkan muhalefet partilerin konuşmacılarını izlerken aklıma ilginç şeyler geliyordu.
Türkiye son yüz yıldan beri “ev hapsindeymiş gibi” cezalandırılma sürecine artık itiraz eden bir duruş sergiliyordu...
Ve biz elbette savaş değil barış istiyoruz ama tüm pis oyunların bir ucu da bize gelip dokunuyorsa buna da sessiz kalınmayacağının gerçeğini artık anlamalıyız ve anlatmalıyız...
*
Dün gece yarısı ise öylesine soğuk ve sessizdi ki İstanbul...
Ve adeta herkes başını alıp gitmişti uzaklarda bir yerlere...
Şehir derin bir uykunun kolları arasındaymış gibi yalnızdı... Rüzgâr ağaçları yerinden sökercesine esiyordu...
Deniz ise hırçın dalgalarıyla yalnızlığına bir isyanın provasını yapıyor gibiydi.
Ölümün kardeşi uykulara teslim olunmuştu sanki... Uyanabilecek miyiz?
*
Evlerde sabah olmuyor bir türlü...
Oysa milyonlarca insan gitmiş savaşların kıyılarında.
Ülkeleri yakılmış ve yıkılmış.
Bir şeyleri bekleyip durmuşuz...
Yarınlara ertelemişiz...
Kapı eşiklerinde, pencere önlerinde seyretmişiz yitirdiklerimizi.
*
Yıllar geçip gitmiş ve içimizdeki kör kuyulara saklanmış.
Denizlere akan kanlı nehirlere dönüşmüşüz sanki...
Kamuoyu önünde sert tartışmalar yaşanıyor...
Milletin aklını terörize etmekte ustayız.
Her konuda böyleyiz.
Tarımda, sanatta, medyada, sağlıkta, sporda, eğitimde ve siyasette...
Siyasi teolojinin labirentlerinde kalabalıklar doğruyu bulmaya çalışıyor veya bir çıkış yolu...
*
Taraftarlık ruhumuza işlemiş...
Kimin ne dediğini anlayıp dinlemeden, bir bakıyoruz toplum kırk parçaya bölünmüş...
Yani yeni savaşlar kapıda demek...
Amerika-Çin-Fransa rekabeti ise olağanüstü noktaya gelmiş...
Raporlara göre ABD’nin ithalata bağımlı petrol talebinin yüzde 20’si Afrika’dan karşılanıyor...
ABD her geçen gün bu oranı arttırmayı hedefliyor...
Biz Afrika’daki insanların açlığıyla, sefaletiyle ve susuzluğuyla ilgilenirken başkaları petrolü, elması, altınıyla ilgileniyormuş...
Afrika’daki insanlar ABD için kuru kalabalıktan ibaret...
Ve kölelerden...
*
60, 71, 80 ve 15 Temmuz darbelerindeki parmak izlerini unutmadık...
Ve hâlâ FETÖ terör örgütünü ve elemanlarını korumaya devam edişini de...
Bizlerin on parmak izini alan ABD’nin darbeye karışan tüm suçlulara kapılarını sonuna kadar açtığını da...
*
Bizi yıllardan beri sevimli yüzüyle oyalayan ABD’nin gerçek yüzünü her geçen gün biraz daha görüyoruz...
ABD’nin halkıyla bu ülkenin bir sorunu yok...
Sorun, ülkeyi yönetenlerin yanlış stratejileri ve anlayışları...
Her yıl
Garaudy diyor ki:
Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika yerlisini öldürerek dünyada hiç görülmeyen bir soykırım yaptı...
Ve üç yüzyıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirdiler.
Kızılderilileri kafatası avcısı, barbar, vahşi gösteren filmleriyle gerçekleri ne kadar çok çarpıttığını da anlıyoruz...
*
Köle ticareti sırasında 19. yüzyıla kadar toplam 34 milyon 500 bin Afrikalı ve Ortadoğulu kölenin öldüğünü belirten araştırmacılar, en büyük soykırımın Avrupalıların Amerika’yı fethinden sonra, yani 1492 tarihinden itibaren yaşandığını ve toplam 15 milyon Afrikalının köle olarak Amerika’ya gemilerle götürüldüğünü yazıyor...
*
ABD’nin iki yüz elli yıllık tarihinde yaşanan katliamlar sadece bunlardan ibaret değil...