Mehmet Soysal

Derin çıkar çatışmaları

12 Şubat 2020
İdlib’de 5 Mehmetçik şehit edildi... 

NATO açıklama yapıyor:           

Esad rejimi ve Rusya İdlib’de saldırılara son vermeli.

İç ve dış muhalif korosu da diyor ki:

Yıllardan beri uyuyan yılanı uyandırdılar...

Esad ile görüşmek gerekiyor...

Bizim ne işimiz var Suriye’de?

*

Oysa PKK terör örgütüne yıllardan beri Bekaa Vadisi’nde her türlü yardımı Suriye, yani baba

Yazının Devamını Oku

Kaotik günler

10 Şubat 2020
ÇİN’deki virüs hâlâ esrarengiz olmaya devam ediyor...

Bir günde 89 kişi ölüyor...

Hong Kong’a da sıçradığını öğreniyoruz...

Modern çağın zirvesinde yaşıyoruz ve akıl almaz silahlar, yollar, köprüler, barajlar, gökdelenler ve uzay üssü gibi hastaneler yapılıyor...

Ve uzaya yolculuklar...

Lakin, hâlâ virüsü yok edecek ilaç veya aşı bulunamıyor...

*

Kuş gribi Avrupa’ya yayıldığı zaman İtalya’dan İspanya’ya, Fransa ve Almanya’ya kadar vakaların görüldüğü bütün ülkelerde kanatlı hayvanlar gözetim altına alınmıştı...

Türkiye’de ise milyonlarca kanatlı hayvan itlaf edilmişti...

Yazının Devamını Oku

Beyaz ölüm

8 Şubat 2020
KAR yağıyor bir yerlere...

Dağların üzerinde biriken kar, çoğu zaman yüreğimizi yakıyor işte...

Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yağan beyaz bir sükût, bir mahşerdir sanki kar!” deyişindeki kara günleri yaşıyoruz...

Ve her gün bir yerlerden gelen haberler içimize kar gibi yağıyor... Buz kesiyor elimiz, ayağımız ve yüreğimiz...

* * *

Elazığ, Malatya ve Manisa depremleriyle başlayan yüreğimizdeki yangını söndürmeye çalışırken, İdlib’de şehit edilen 8 Mehmetçiğin acısı bir kurşun gibi vuruyor bizi...

Sezai Karakoç’un “En güzel şarkıyı bir kurşun söyler” deyişindeki günleri yaşıyoruz sanki...

* * *

Van’ın Bahçesaray yolunda iki çığ faciası... 41 kişinin ölümüyle bir kez daha yandı yüreğimiz...

Yazının Devamını Oku

Kül dağları

5 Şubat 2020
Çin’de başlayan ve hâlâ sonuçlanmayan koronavirüs salgını dünyayı tedirgin etmeye devam ediyor...

Çözümü için şubat ayının sonuna kadar “bir ihtimal” diyen Çin’in büyük bir biyolojik savaşla karşı karşıya mı kaldığını belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz...

Spor salonlarının bile hastaneye dönüştürüldüğünün fotoğraflarına baktıkça büyük bir felaketin yaşandığını fark ediyoruz ama çözümü için umutla bekleyeceğiz gibi...

*

Evet, Çin büyük bir biyolojik savaşın eşiğinde mi?

Bilmiyoruz ama biyolojik savaşların milattan önceki dönemlere kadar uzanan bir geçmişi olduğunu biliyoruz...

Uzmanlar, ilkel biyolojik savaş taktiklerine şu iki örneği veriyor:

İskitli okçuların oklarını hastalıktan ölmüş canlıların bedenlerine batırarak atmaları...

Kartacalı Hannibal’ın Eurymedon Savaşı’nda zehirli yılanları kullanması...

Yazının Devamını Oku

Sınırlı seçenekler

3 Şubat 2020
KANDİLLİ Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün web sayfasına baktığımızda Türkiye’nin beşik gibi sallandığını görüyoruz...

Ve deprem haberlerini seyrettikçe, okudukça, insanlarımızın çaresizliğine ve sınırlı seçeneklerinin oluşuna sadece üzülüyoruz...

Her büyük felaketin ardından Prof. David Harvey’in ‘Asi Kentler’ kitabındaki analizler aklımıza geliyor...

Şehirlerin kâr ve sermaye birikiminin adreslerine dönüştüğünü vurgulayan Prof. David Harvey, kitabı yazış gerekçesini ise şöyle özetliyor:

- Hedefim, maruz kaldıkları kent yaşamının niteliklerine, siyasi ve ekonomik iktidarın insanların ihtiyaçlarını tatmin etmek yerine kendi arzu ve ihtiyaçları doğrultusunda (kâr ve sermaye birikimi için) şehirler inşa ettiğini ve hegemonik bir hak iddiasında olma yöntemi göz önünde tutulursa, ortaya çıkan sınırlı seçeneklere dair ciddi soruları olan herkes için bir kitap yazmaktı.

*

Sıradağlar misali gökdelenleriyle gökyüzüne adeta meydan okuyan şehirler büyüdükçe olası yangın, deprem, sel gibi afetlerle başa çıkmak da gittikçe zorlaşıyor...

Pekin, New York, Paris, Moskova, Londra ve İstanbul gibi şehirlerde kasabaları gökdelenlere sığdırmayı başaranların büyük felaketlere karşı yeteri kadar hazırlıklı olmadıklarına da şahit oluyoruz...

Komşuluk ve dostlukların yok olup gitmesi de başka bir büyük felaket...

Yazının Devamını Oku

Diken üstünde

1 Şubat 2020
Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs milyarlarca insanı tedirgin ve hasta etmeye yetiyorsa...

Milyarlarca insanın sağlığını tehdit ediyorsa...

Dünya Sağlık Örgütü dahi uluslararası acil durum çağrısı yapıyorsa...

Havayolları şirketleri Çin’in birçok şehrine uçuşlarını durduruyorsa...

Pekin ve daha birçok şehir karantinaya alınıyorsa...

İki günde hastane yapan ve her şeyi üreten Çin ve modern tıp, virüsün panzehrini hâlâ yapamıyorsa...

Diken üstünde bir hayat yaşıyoruz artık...

*

Depremin ardından artçılarla Elazığ beşik gibi sallanmaya devam ediyorsa...

Yazının Devamını Oku

Beş yüz yıllık uyku

30 Ocak 2020
PROF. Naci Görür yine uyarıyor:

Kahramanmaraş’ta da deprem olabilir. Kahramanmaraş bölgesinde en son deprem 1513. Anormal bir zaman geçmiş. O halde burası da depreme gebe bir yer. Buralara da özellikle dikkat etmek lazım.

Halk neye dikkat edecek?

Oturdukları evlerin ne kadar güvenli olup olmadığını öğrenmek için ilgili kuruluşların kapılarına dayanacak ve sırasını bekleyecek.

★ ★ ★

Ve Prof. Naci Görür devam ediyor:

Şimdi Elazığ ve yöresinde bu depremin kırıldığı yerlerde bir rahatlama oldu. Ama yerbilimci olarak bizler rahatlamadık. Doğu Anadolu fayı bir uyanış içerisinde. Belirli bir periyotta deprem üretmeye başlayabilir.

★ ★ ★

Doğu Anadolu fayı uyanmış belli de 1513 yılından beri ders almamışız...

Yazının Devamını Oku

Bazı şeyler geçmiyor

27 Ocak 2020
ELAZIĞ’daki deprem ile bir kez daha gerçeklerimizle yüzleşiyoruz.

Lakin hâlâ denetimsiz ve duyarsızca yaşadığımızı da görüyoruz.

Ve afetlere karşı halkın kaderci’ yaklaşımının da devam ettiğini de...

Memleketim olduğu için bu duyguları yakından biliyorum.

37 yıldan beri Elazığ’a gidiyor ve her gittiğimizde olayın daha da vahim olduğuna şahit oluyorduk.

Deprem sempozyumlarında ise açıkça bunları söylüyorduk...

*

Ve ekranlarda yıkılan apartmanları gördükçe artık söyleyecek söz bulamıyoruz.

Deprem kuşağının göbeğinde oturan bir şehirdeki yapıları bugüne kadar denetlemeyen, yapıların durumuna göre gereğini yapmayanlar şimdi ne kadar oturup milletin haline ağlıyor bilemiyoruz ama denetim sistemlerini zorlamayanlar da bize göre suçlu...

Yazının Devamını Oku