Mehmet Ali Birand

Bari asın da, hepten kurtulun !

12 Şubat 2010
Mehmet Karamehmet hakkında 11 yıl hapis kararı çıktı. Yurt dışına çıkışı yasaklandı. Hakkında neredeyse idam anlamına gelecek böylesine ağır bir karar çıkan kişi, Türkiye’nin en girişimci, en başarılı iş adamlarından biri. Ancak ne yapıp edip, bu adamı ayağından aşağıya çekmek için yıllardan beri elimizden geleni yapıyoruz. Karamehmet’in yaşadıkları sadece ona özgü de değil. Bu ülkede iş yapmaya kalkan her kişi düşman gözüyle görülür.

Bu ülke kadar başarıdan hoşlanmayan, başarılı insanları cezalandırmaktan keyif alan, herhalde başka bir yer yoktur.

           

Kim başarılı olur ve zenginleşmeye başlarsa, hemen peşine takılırız.

           

Ya hırsızdır...ya dolandırıcı...veya iktidarı yalayıp ihale kapmıştır.

           

Kendimiz böylesine art niyetli ve kötü düşünceli olunca, yasalarımızı da bu mantığa uygun şekilde düzenleriz. Yasaları öyle yazarız ki, önümüze gelen dosyanın mutlaka kötü yanını çıkarmak için tuzaklar kurarız.

           

Yazının Devamını Oku

RTÜK asıl, salı show’larını yasaklasın...

11 Şubat 2010
Herkes telaş içinde. Liderler arasındaki kavganın ülke demokrasisini germesinden şikayetçi. Doğal olarak da hemen suçlu olarak medya gösteriliyor ve sanki kavgayı eden bizmişiz gibi, eleştiri yağmuruna tutuluyoruz. Cumhurbaşkanı Gül de, Hindistandan bu tartışmaya katıldı ve TV’lerin bu kavgaları göstermek yerine, sadece iyi sözler eden politikacıları ekrana çıkarmalarını önerdi. Benim çok daha gerçekçi bir başka önerim var.

Ben, her hafta yaşanan gurup toplantılarına “ Salı Show’ları”adını taktım.

 

Her Salı günü,TRT’den canlı yayınlanan bir Show bu...

 

TBMM’de partilerin gurupları toplanıyor ve liderler bu toplantıları hem birbirlerine yanıt vermek veya karşı tarafı yıpratmak , hem de teşkilatlarına mesaj vermek için kullanıyorlar.

 

Kim bir diğeriyle daha iyi alay eder, kim daha iyi bir noktada açığını bulursa  veya kim daha sıkı hücum ederse daha çok alkış ve prim sağlıyor.

 

Yazının Devamını Oku

Yargı, neden bilet fiyatlarına karışır?

10 Şubat 2010
Metrobüs biletlerine yapılan zammın yargı tarafından iptal edilmesi, bu ülkenin en önemli kısır döngülerinden birinin işaretidir. Gerekçesi, metrobüsü kullananların bu kadar parayı vermekte zorlanacaklarıydı. Karar halk tarafından beğeniyle karşılandı. Gaddar belediye, yargı tarafından doğru yola getirilmişti. Yargı fakir halkı korumuştu. Şimdi burada bir dakika duralım. Zira işin içinde bir tuhaflık var.

Bana istediğiniz kadar aksini söyleyin, yine de kabul edemiyorum. Yargının, belediye’nin metrobüs biletlerine yaptığı zammı “fazla bulup” iptal etmesinden söz ediyorum.

           

Karar halk tarafından beğeniyle karşılandı. Sonuçta da zam geri alındı. Aslında herşey yasalara uygun şekilde yapıldı.

           

Gaddar belediye, yargı tarafından doğru yola getirilmişti . Yargı fakir halkı korumuş oldu.

           

Şimdi burada bir dakika duralım.

           

Yazının Devamını Oku

Gelin, Kürt Açılımına sıfırdan başlayalım…

9 Şubat 2010
Genelkurmay Başkanı çok doğru bir saptamada bulundu. “Hepsini tek tek öldürerek çözemeyiz” derken, Kürt Açılımına verdiği desteği de açıkça ortaya koymuş oldu. Zaten bugüne kadar Açılım’a herkes çomak soktu, Asker hariç. Öcalan son mesajlarında tutumunu yumuşattı. BDP farklı bir yaklaşımla ortaya çıkacağının işaretlerini veriyor. PKK’nın ise tutumu henüz belli değil.Kandil’dekilerin kafalarının karışık olduğu besbelli. Artık herkes gereken dersi almış gibi görünüyor. Yeni bir başlangıç için zemin hazır gibi görünüyor.

Gündem değişti ve Kürt Açılımını (Demokratik Açılım) unutuverdik.

 

Ne acı değil mi ?

           

Oysa Türkiye’nin hayati önemdeki tek konusu olan Kürt Sorunu’dur. Ne Asker ile ilişkiler, ne MHP, ne Ergenekon. Kürt sorununu çözememiş bir Türkiye hiçbir zaman zenginleşemez ve mutlu olamaz. Buna rağmen, ne kadar marjinal, hatta abuk sabuk işlerimiz varsa onlarla uğraşıyoruz ve Demokratik Açılımını rafa kaldırmış durumdayız.

 

Bu noktaya gelmemizde hepimizin rolü var. Ne sadece muhalefeti, medya’yı  suçlayalım. Ne Öcalan’ı, ne de PKK’yı.

           

Yazının Devamını Oku

Bu kavgada, kim kazanıyor, kim kaybediyor?

6 Şubat 2010
Siyaset yaşamımız sürekli bir kavga içinde. İktidar , neredeyse hemen her alanda mücadele ediyor, hemen her alanda büyük bir kavga içinde. Kimini muhalefet çıkarıyor, kimini Başbakan çıkarıyor. Peki, acaba bu gidişten kim yararlanıyor? Ak Parti mi, yoksa muhalefet partileri mi prim kazanıyor. Genel seçimlere 12 ay kaldı. Şu sıralarda belki iktidar kazanıyor gibi gözüküyor, ancak asıl bilanço bu yıl sonuna doğru kesinleşecek. Bakın fatura kime çıkabilir?

Hayatımız kavga ortamında geçiyor.

           

Gün yok ki, yeni bir gerilim, yeni bir kavganın içine düşmeyelim.

           

Birgün Tekel İşçilerinin sorunuyla birbirimize giriyoruz.

           

Ertesi gün, Asker-Sivil tartışmalarının içine dalıyoruz ve neresinden çıkacağımızı da bir türlü bilemiyoruz.

           

Yazının Devamını Oku

Siyasetçi takımı kendi kalesine gol attı…

5 Şubat 2010
Meclis’te hepimizi şaşırtan ve tüm siyasi sisteme prim kaybettiren kavga’nın temelinde başka şeyler var. Parlamenterler, sivil-asker tartışmalarının yapıldığı şu dönemde, tutumlarıyla “Bize bunlar mı örnek olacak? Biz bu adamlara mı ülkeyi teslim ediyoruz?” dedirttiler. Parlamento “fazla paslaştı ve kendi kalesine gol attı”. Çıkan kavganın altında da AKP’nin MHP’ye sıkı bir ders verme ihtiyacı yatıyor.

Meclis’te yaşananlar, bundan daha kötü bir döneme rastlayamazdı.

 

Tam, Türkiye’nin her türlü vesayetten kurtulması ve demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlerliğinin sağlanması talepleri konuşulurken, Meclis’in henüz bu olgunluğu gösteremediği görüldü. 

 

Parlamenterlerimizin, birbirlerine sokak kabadayıları gibi küfretmeleri, mahalle kavgasını andıran bağırtılarla birbirlerinin üstlerine yürümelerini gören vatandaş sizce ne der?

 

Bizi yöneten kişilerin böylesine pespaye şekilde birbirlerine girmelerini izleyen toplumun önemli bir bölümü, “Bu adamlar mı bizi yönetecek? Bunlara mı güveneceğiz? Ülkeyi bu kişilere mi bırakacağız?” demez mi?

 

Yazının Devamını Oku

Ankara Tahran’ı nükleer konuda kollar gibi yapıyor

4 Şubat 2010
Dışardan baktığımız zaman, AK Parti iktidarının İran ile flört ettiği, nükleer silahlanmasını anlayışla karşıladığı ve bu gelişmelerinden memnun olduğu gibi bir görüntüsü var. Böyle bir politikanın Türkiye’ye büyük zarar vereceğine inananlardanım. Hem Türk, hem de İranlı yetkililerle konuştum ve madalyonun öbür yanını da öğrendim. Türk ve İran liderleri arasındaki görüşmeleri yakından bilenler çok değişik bir manzaranın resmini çizdiler. Bakın, Tahran nasıl uyarılıyor...

Bugün sizleri biraz başka konulara çekmek istiyorum. Zira iç konulardan artık hepimize gına geldi.

           

Uzunca  süredir araştırdığım ve son günlerde tamamlayabildiğim bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.      

           

Konu, Türkiye’nin İran’a yaklaşımı.

           

Dışardan baktığımızda nasıl bir manzara ile karşılaşıyoruz?

           

Yazının Devamını Oku

Anayasa değişimi bir başka bahara kalıyor…

3 Şubat 2010
Son günlerde Ak Parti’de bir tutum değişikliği hissediyorum. Kısa bir süre öncesine kadar, 2010’u, Anayasa değişikliği yılı olarak niteleyen Başbakan ve partinin üst düzey yetkilileri ağız değiştirmeye başladılar. Referandumun risklerini görmüş gibiler. Kesin bir karar alınıp alınmadığını bilemiyorum, ancak bütün işaretler, bu işin seçim sonrasına bırakıldığı şeklinde. Bakın neden?

Eminim sizlerin de dikkatinizi çekmiştir.

           

Son günlerde Ak Parti’nin üst düzey yetkililerin konuşmaları değişmeye başladı. Örneğin Başbakan’ın TRT’deki söyleşisinde öyle cümleler kurdu ki, Anayasa değişikliğinin seçim sonrasına ertelenme olasılığının büyük oranda arttığını gösteriyor.

           

Ne oranda kesinleşti, henüz bilemiyorum.

           

Ancak, işaretler giderek artıyor.

           

Yazının Devamını Oku