Mehmet Ali Birand

Ankara’da ilk kez hareket var

2 Şubat 2010
Uzun zamandır AB konusunda kimseden ses çıkmıyordu. Sadece iktidar değil, muhalefet, medya, özel sektör ve kamuoyu tam bir sessizlik ve ilgisizlik içindeydi. Ancak ilk defa Ankara’dan önemli sinyaller gelmeye, somut adımlar içeren bir planlama yapılmaya başlandı. Başmüzakereci ve ekibi kolları sıvamış durumda. Bu gelişmeyi ciddiye almak, arkasında durmak lazım.

Son aylarda, Türk toplumunda benim de paylaştığım bir algı var.

           

Bizler Türkiye’ nin yavaş yavaş AB’den uzaklaşmaya başladığını görüyoruz.

           

Bu bir sezgi.

           

İktidarın verdiği bir karar değil. Somut verileri de yok. Bu durumu yazar çizerler hissediyor ve kaygılanıyorlar.

           

Yazının Devamını Oku

Atina, Balyoz için kimbilir ne diyordur ?

30 Ocak 2010
Balyoz olayında sadece işin kendimizle ilgili bölümünü tartışıyoruz. Oysa , hepimizin gözünden kaçan bir nokta var. O da, senaryonun temelinde bir Türk-Yunan savaşı varolması. Senaryoya göre, Yunan hava kuvvetlerinin tahrik edilmesi ve bir Türk uçağını düşürmelerini sağlamak, bu şekilde de savaş çıkartılacak ve oyunun öbür bölümlerine geçilecek. Şimdi siz kendinizi bir Yunanlının yerine koyup düşünürseniz, işin vahameti daha iyi anlaşılır. Anlayacağınız, Balyoz olayı, yakında yapılacak olan Türk-Yunan görüşmelerinde bir skandala dönüşebilir.

Balyoz senaryosuna biz sürekli olarak kendi açımızdan bakıyoruz.

           

Gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan planların bir darbe hazırlığı mı, yoksa hayali bir senaryonun  parçası mı tartışmaları arasında, etrafımızı göremez olduk.

           

Oysa, olayın içinde açıkça bir Türk-Yunan savaşı çıkartmak için komplo senaryosu var.

           

Senaryoya göre, ege üzerinde Yunan hava kuvvetleri tahrik edilecek ve bir Türk uçağını düşürmeleri sağlanacaktı. Bunu gerçekleştirebilmek için, çeşitli oyunlar oynanıyor ve Türk-Yunan savaşı çıkmasından doğacak kaostan yararlanmaya çalışılıyordu.

           

Yazının Devamını Oku

Her şeyi hatta Kürt açılımını dahi unuttuk…

29 Ocak 2010
Farkındasınızdır mutlaka, yaklaşık iki haftadır sadece “darbe mi, senaryo mu?” tartışmasını yaşıyoruz. Gündem tümüyle değişti. Kürt açılımını dahi unutup gittik. Hele işsizlik, fakirlik veya şurada buradaki direnişler olsun, dış ilişkiler olsun, gözümüz hiçbirşeyi görmez oldu. Ne yapıp edip, bu darboğazdan artık kurtulmamız gerekiyor.

Gündem bu defa herşeyi ve herkesi dağıttı.

 

Genelde, çok sık gündem değiştiririz ancak bu son dönemlerde, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleriyle (TSK) ilgili gelişmelerin oluşturduğu gündem kadar, herşeyi unutturanını görmedim.

 

TSK bu ülke’nin en dokunulmaz, en tabu kurumlarından biri olduğu için, ona yönelik iddialar daima kamuoyuna cazip gelir. Bu defa, iddiaların içeriği de bu cazibeyi arttırdı.

 

Balyoz oyunu acaba bir “hayali senaryo mudur, yoksa gerçek bir darbe planlaması mıdır?” soruları, kamuoyundaki komplo ve dedikodu merakını inanılmaz oranda arttırdı. Ağzımızdan köpükler saçarak intikam peşinde koşanlardan, geçmiş hesapların  faturalarını nakte çevirmek isteyenlere, Demokrasi ve liberal düşünce adına hareket edenlerden, laik sistemin elden gitmesinden, şeriatın geleceğinden korkanlara kadar,  toplumun hemen her kesimi ayakta ve tartışıyor.

 

Yazının Devamını Oku

Türk subayı böyle bir dünya özleyemez…

28 Ocak 2010
Günlerden beri düşünüyorum, ancak aklım almıyor. Balyoz senaryosu çerçevesinde, kurulacak yeni hükümetin dış ve ekonomik programının ana hatlarını okuduğum günden bu yana, büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Nasıl olur da, bunca para ve çaba harcayarak eğittiğimiz subaylarımız, Türkiye için böylesine karanlık, böylesine modası geçmiş, Enver Hoca’nın eski Arnavut’luğunu hatırlatan bir gelecek düşleyebilirler. Dünya gerçeklerinden uzak, içine kapalı, kavruk bir ülke kurmak isteyebilirler. Komünizm desek, o dahi değil. Nedir bu garabet?

Emin olun, beni  Balyoz operasyonu ürkütemedi.

           

Askerin olası bir darbesi de ürkütmedi, zira darbe dönemlerinin artık tarihe gömüldüğünü asker bizden iyi biliyor.

           

Beni asıl ürküten, Balyoz operasyonu senaryosunun son bölümü.

           

Hani, senaryoya göre Türk-Yunan savaşı çıkacak ardından iş karmaşa başlayacak, asker yönetime el koyacak ve ardından da bir hükümet kurulacak ya, işte o hükümetin uygulayacağı Ekonomi ve Uluslararası politikalar beni dehşete düşürdü.

           

Yazının Devamını Oku

Kışlanın sabrı taşıyor mu? Genç subaylar rahatsız mı?

27 Ocak 2010
Şu sıralarda en çok bu sorular soruluyor. Özellikle Genelkurmay Başkanı’nın öfkesini gördükten sonra, kışlalardaki öfkenin daha da büyük olup olmadığı konuşuluyor. Org.Başbuğ, konuşmasında “Sabrımız taşıyor” dedi. Sabır taşınca ne olur? Eski dönemlerde çok konuşulan ve yanıtı aranan diğer bir soru da “Genç Subaylar Rahatsız mı?” Kışlalarda araştırma yaptım, ardından Genelkurmay’ın en üst düzeydeki yaklaşımını öğrendim ve ortaya çok ilginç bir manzara çıktı. Bakın kışlalarda neler konuşuluyor ve Genelkurmay Erdoğan ve Gül’e neler söylüyor.

Şimdiye kadar, Genelkurmay Başkanı’nı bu kadar öfkeli görmedim.

 

Bu öfkenin içinde biraz, gelişmeleri kontrol altına alamamanın çaresizliği, biraz da hükümete “yeter artık” mesajı vardı.

           

Genelkurmay Başkanı hükümete açıkça “ Bu şekilde gündemi değiştiriyorsunuz. Bırakın bu kampanyayı, gün gelir bu orduyu toparlamak güç olur” diyordu.

           

Tabii en önemlisi de “Sabırlarının taşma noktasına geldiğini “ belirten cümlesiydi.

           

Yazının Devamını Oku

Bana emretme komutanım…

26 Ocak 2010
Silahlı Kuvvetlerimiz kurum olarak çok hırpalandı, çok yıprandı. İşin ilginç yanı, Asker de askerin rolünü destekleyenler de şaşkınlık içindeler. Onlar da yasaların verdiği görevleri yerine getiren TSK’nın neden şimdi eleştirildiğini anlayamıyorlar. Artık bu kargaşaya bir son vermek ve yeni bir başlangıç yapmak gerekiyor. Anayasa mı değişecek, ne yapılacaksa yapılsın ve TSK’nın görevleri yeniden ve net şekilde belirlenmesinden başka çare de görülmüyor.

Ortalık karmakarışık.

           

Neyin ne olduğu anlaşılamıyor.

           

Medyada belirli iddialar uçuşuyor, belgeler yayınlanıyor.

           

Askerimiz, bunların hemen her yıl yapılan Savaş Oyunu olduğunu ve tamamen  hayali senaryolar çerçevesinde yapılmış planlardan başka bir şey olmadığını söylüyor.

           

Yazının Devamını Oku

Balyoz olayı TSK’ya, ağır darbe indirdi…

23 Ocak 2010
Anayasa mahkemesinin kararı, Türkiye açısından yeni ve tehlikeli bir süreci başlattı. Ak Parti ile Silahlı Kuvvetler arasındaki ilişkiler öyle bir noktaya geldi ki, bundan sonrasını tahmin edebilmek çok güç. Açıkça görülen, Ak Parti’ nin TSK’yı denetim altına almak için, bundan böyle yapabileceği tek şey, Anayasayı değiştirmek ve referanduma gitmek olacak. AKP, seçim öncesinde böylesine riskli ve gerilimi arttıracak bir adım atar mı ? İşte şimdi sorulmaya başlanan soru budur.

Anayasa mahkemesinin, askerin sivil mahkemelerde yargılanmasını Anayasaya aykırı bulması, ülkemizin geleceği açısından son derece önemli ve belki de tehlikeli bir süreci başlatmış oldu.

           

Karar, TSK açısından önemli bir zafer sayılmalıdır. Genelkurmay Başkanlığının başından beri ısrarla ileri sürdüğü görüşün, hem de oybirliği ile kabul görmesi, uzun zamandır morallerin bozuk olduğu Genelkurmay’ı rahatlatacaktır. Ancak sorunu çözmeyecek ve belki de daha da gerilmesine yol açacaktır.

           

Yaklaşık iki yıldan beri, Ak Parti ile Silahlı Kuvvetler arasında, giderek büyüyen bir mücadele yaşanıyor. AKP, Genelkurmayı sivil denetime sokmak istiyor, TSK da Anayasadan kaynaklanan ve İç Hizmet Kanununun 35 inci maddesinde belirtilen “ T.C’nin iç tehditlere karşı koruyup kollama görevlerini” bırakmaya yanaşmıyor.

           

Asker üstünde sivil denetimin kurulması ve Askerin bazı suçlarının siviller tarafından yargılanması artık üstünde tartışılmaması dahi gereken bir konu. Artık, seçilmiş iktidarların asker tarafından denetlenmesi gibi bir durumun kabul edilir tarafı da kalmamıştır.Asker, sivil yönetime karşı darbe planlayacak, çete kuracak ve yakalandığında da sivil mahkemeler tarafından yargılanamayacak.

           

Yazının Devamını Oku

Şemdin Sakık aşık olunca…

22 Ocak 2010
Bir zamanlar PKK’nın en önde gelen isimlerinden biriydi, sonra yakalandı ve şimdi hapiste. Can Dündar, kimselerin ilgilenmediği bir sırada, NTV’ deki programı için konuştu. Son derece ilginç bir söyleşi. PKK’nın perde arkasını, dağa çıkanların nasıl yaşadıklarını anlatması açısından inanılmaz sözler etmiş.Şimdiye kadar görmediğim derecede açık bir anlatımla, nasıl aşık olduğunu bile anlatmış. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Can Dündar’ ın kulaklarını iki gündür çınlatıyorum. Zira fazlasıyla hakkediyor. Yine nefis bir iş yaptı. Hem gazetecilik açısından, hem de PKK için çarpışanların neler hissettiklerini, bundan daha iyi anlatan bir başka söyleşiye rastlamadım.

           

NTV ’deki Canlı Gaste’ de bir bölümü yayınlandı, Milliyet’te de geniş bir özeti vardı. O kadar ilgimi çekti ki, sizlerle de paylaşmak istedim.

           

Örnek olarak, dağdakilerin aşağı inip inmeyeceklerinin tartışıldığı, Kandil’in boşaltılması için Demokratik Açılım mücadelesinin verildiği bir sırada, bakın Şemdin Sakık neler söylüyor:

 

“DAĞDAKİLERİ İNDİREMEZSİNİZ”

 

Yazının Devamını Oku