Mehmet Ali Birand

Gül’ün süresiyle oynamak yakışmıyor

30 Eylül 2010
Cumhurbaşkanının görev süresi hala belli değil. Gül, bu durumdan rahatsızlık duyduğunu da artık saklamıyor. Bu konuya, sanki geçici işçi alır gibi, sanki dev bir ihaleye taşeron tutar gibi davranıyoruz. Böylesine önemli ve saygın bir makama, çok hoyratça davranıyoruz. Hepimizin tepki göstermemiz gereken bir tutum içindeyiz. Dünya’nın hiçbir uygar ülkesi, Cumhurbaşkanlığı makamını böylesine muğlak bir konumda bırakmaz.

Bir ülke düşünün ki, devletinin en gözde, en ağırlıklı makamına getirdiği kişinin görev süresini, adeta bilinçli olarak askıda tutsun. “5 yıl mı olacak, yoksa 7 yıl mı olacak”  tartışmasını adeta isteyerek uzatsın ve belirsizliğin devamını sağlasın. Siyaset dünyasında, tek mi çift mi, oynar gibi bir halimiz var.
 
Medya için de, tartışılacak başka birşey bulunamadığı zaman gündeme getirilen, siyaset dedikodusuna dönüşen bir konu.
 
Sizlere bıkkınlık vermedi mi?
 
Kime sorsanız başka bir yanıt alıyorsunuz.

Yazının Devamını Oku

Öcalan, Kürt halkı için hala önemli…

29 Eylül 2010
Başbakan, medya yöneticileriyle konuşurken, Öcalan’ın sanıldığı kadar etkin bir kişiliği olmadığını, gelişmeleri birebir takip edemediğini söyledi. Oysa dış görünüş, bunun tam aksiydi. Başbakan bu değerlendirmeyi, ancak Devlet istihbarat örgütlerinin elindeki verilere dayanarak yapmıştır. Bu durumda, acaba devlet mi yanılıyor, yoksa kamuoyu yanlış bir izlenim mi taşıyor? Veya Başbakan hedef mi şaşırtıyor?

Başbakan Erdoğan’ın geçen Cumartesi günkü basın buluşmasında ortaya attığı bir değerlendirme çok çarpıcıydı. Konu, Öcalan’ın Kürt sorunu ve PKK terörü bağlamındaki etkinliğiydi.
 
Başbakan’a sorulan soruları, sağdan sola veya soldan sağa da okusanız, aynı sonuç çıkıyordu.

Kürt Sorunu ve PKK terörünü yaşanabilir boyutlara indirebilmek için atılması gereken adımlar kimle konuşulmalıydı?

Kim muhatap alınmalıydı?

PKK ile konuşulamayacağına göre, BDP’nin ısrarla gösterdiği adres olan Öcalan ile devlet artık görüştüğüne göre, anahtar İmralı da mıydı?

Başbakan, çoğumuzu şaşırtan bir yanıt verdi.

Öcalan’ın kamuoyunda sanıldığı gibi, etkin olmadığını söyledi.

Yazının Devamını Oku

CHP, Kürt sorununda AKP’ye el uzatmalı…

28 Eylül 2010
Türkiye’nin önünü kapatan tek sorun, Kürt sorunu ve ona bağlı olarak da PKK terörüdür. Bu engeli kaldırın, ülke uçar. Zenginleşir ve bölgenin lideri olur. AKP’nin cesareti var, ancak yeterli desteği yok. CHP, elini uzatsa, yeni bir sayfa açsa ve destek verse, hepimizi uçarız. Kılıçdaroğlu’ndan beklenen de budur. Gerçek milliyetçilik budur. Toplumun büyük bölümünün beklentisi de budur. Ne dersiniz, CHP lideri bu yürekliliği, bu vatanseverliği gösterebilecek mi, yoksa küçük politik oyunların içinde mi kalacak.

Türkiye, 20 yılı aşkın süredir, PKK terörüyle mücadele için yaklaşık 100 milyar dolar harcadı. Tamamı da silaha, baruta gitti. Ülke ekonomisine girmedi.
 
Eğer hiçbir şey değişmez ve terör eskisi gibi sürerse, önümüzdeki 20 yılda, yapılan hesaplara göre, 125 milyar dolar harcanacak ve toplam ölü sayısı 60 bin kişiyi aşacak.
 
Günah değil mi?
 
Bugün bu ülkenin ellerini kollarını bağlayan, ayaklarına zincir vurduran tek sorun, Kürt sorunu ve ona bağlı olarak da, PKK terörüdür.

Yazının Devamını Oku

Bu tepkiler komplo değil, samimi kaygılardır.

25 Eylül 2010
Başbakan’ı özlemişiz. Dört günlük bir aradan sonra, çıktı ve hepimizin ağzının payını (!) verdi. Tophane'deki saldırı nedeniyle yazılan yazılara ateş püskürdü. Tüm tepkileri, AK Parti’ye karşı bir komplo ve saldırı olarak niteledi. Kusura bakmasın, ancak ben kendi açımdan, Tophane’de yaşananları komplo açısından ele almadım. Bütün bunların altında AKP’ yi de görmedim.Fırsattan istifade, iktidar partisini vurma niyetim de yok.Yine de, Tophane olayı beni korkuttu.

Başbakan’ı özlemişiz.
 
Dört günlük bir aradan sonra, çıktı ve hepimizin ağzının payını (!) verdi.
 
Tophane'deki saldırı nedeniyle yazılan yazılara ateş püskürdü. Tüm tepkileri, AK Parti’ye karşı bir komplo ve saldırı olarak niteledi.
 
Kusura bakmasın, ancak ben kendi açımdan, Tophane’de yaşananları komplo açısından ele almadım. Bütün bunların altında AKP’yi de görmedim. Fırsattan istifade, iktidar partisini vurma niyetim de yok.

Yazının Devamını Oku

Türkiye, bu gidişi ciddiye almalı ve niyetini anlatmalı

24 Eylül 2010
Türkiye’deki dış politika dönüşümünü bütün dünya çok ciddiye alıyor. İktidar ise, bu gelişmeyi pek önemsemiyor. “Türkiye bir yere gitmiyor olduğu yerde duruyor” demekle yetiniyor veya kızıyor ve karanlık güçlerin komplosundan söz ediyoruz. Oysa tam aksine Ankara mutlaka, değişen dış politika anlayışını, öncelikleri yer değiştirdiyse bunun nedenlerini anlatmalı. Aksi halde, yanlış anlamalar ilerde hem AKP’ye hem de bu ülkeye çok pahalıya mal olabilir.

Türkiye, değişiyor veya dönüşüyor. Ne olursa olsun, ortada bir şeyler var. Hiçbir şey olmadığını söylemek, başkalarının zekasıyla alay etmek anlamına gelir.
 
Türkiye’nin bugünkü dış politikası, bundan 10 yıl önce uyguladığı politikalardan çok farklı.
 
Acaba bu değişim ideolojik gerekçelerden mi kaynaklanıyor, yoksa günün koşulları mı Türkiye’yi değişime zorluyor?
 
Eskiden Türk dış politikası tek düzeydi.

Yazının Devamını Oku

15 yıl sonra batıya mesafeli dindar bir Türkiye…

23 Eylül 2010
Dünkü yazımda, Erdoğan’ın Türkiye’yi nasıl dönüştürdüğünü anlatmaya çalışmıştım. Dünkü Türkiye ile bugünkü arasındaki toplumsal değişimi, yaklaşım, kavram ve anlayış farkını yansıtmak istemiştim. Peki, bu tempoda değişim yaşayan bir Türkiye'nin bundan 10-15 yıl sonra nasıl olabileceğini düşündüm. Biraz falcılık gibi olacak, ancak bakın nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kalabiliriz.

Genelde falcılıktan pek hoşlanmam. Ancak, falcılığın gizemli bir yanı vardır. Tahminlerinin doğru çıkıp çıkmayacağını kimseler bilemez, buna rağmen yine de merakla dinlenir.
 
Ben de bugün kendimi yarı falcı gibi hissediyorum. Elimdeki verilere bakıp, Türkiye’nin önümüzdeki 10 veya 15 yıl sonrasını tahmin etmeye çalışacağım. Çok zor, zira elimdeki verilerin her an değişebileceğini, yapacağım hesapların bozalabileceğini biliyorum. Ancak, ne olursa olsun değişmeyecek olanlar da var. İşte ağırlığı bu noktalara vererek Türkiye’nin falına bakacağım.

*   *   *

GÜNLÜK YAŞAM EPEY DEĞİŞECEK...
 
Türk toplumu hep dindar idi, ancak bunu günlük yaşama yansıması pek belirgin değildi. İlerde, çok daha dindar, daha doğrusu dindarlığın yaşamın günlük ritmini çok daha fazla etkilediği bir Türkiye ile karşı karşıya geleceğiz.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan Türkiye’yi dönüştürüyor...

22 Eylül 2010
Beğenirsiniz veya beğenmeyebilirsiniz, ancak Erdoğan bu ülkeyi her geçen gün biraz daha farklılaştırılıyor. Bugünkü Türkiye, artık 2002 yılındaki Türkiye değil. Türk toplumunun değer yargılarında ve önceliklerindeki bu değişim çok hızla yaygınlaşıyor. Eğer Erdoğan, açık denizlere çıkardığı bu büyük gemiyi olası fırtınalardan veya kayalıklardan koruyarak sakin sulara götürebilirse, fazla değil, önümüzdeki 10 yıllık süreç sonunda bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız. Türkiye’de neyin değiştiğini merak ediyorsanız, 13 üncü sayfada buluşalım.

Başta ABD olmak üzere, batı başkentlerinin büyük bölümünde aynı konu tartışılıyor: Türkiye nereye gidiyor? Batıdan uzaklaşıyor mu , öncelikleri değişiyor mu ?

En son  German Marshall Fund’ın yaptığı anket, bu tartışmaların ne kadar yaygınlaştığının bir işaretidir. Bizler ne kadar “Türkiye bir yere gitmiyor. Önceliklerini değiştirmiyor. Sadece genel yaklaşımlarına ince ayar yapıyor” desek dahi, kimselere inandıramıyoruz.

Şimdi gelin, aynı soruyu kendi kendimize soralım.

Bence yanıt çok net.
 
Evet, Türkiye büyük bir hızla değişiyor, eskiye oranla farklılaşıyor, yepyeni değer yargıları, yepyeni yaklaşımlar ve öncelikle ediniyor.
 

Yazının Devamını Oku

CIA ve NSC, eksen kaymasını tartıştı…

21 Eylül 2010
Davutoğlu, eksen kaymasını kesinlikle reddediyor. Ancak Uluslararası camia, tüm açıklamalara rağmen, Türkiye'de birşeylerin değiştiğine inanıyor. Bunun en son ve en çarpıcı örneği geçen hafta Washington’da yaşandı. CIA (ABD istihbarat servisi) ve NSC’nin (ABD Milli Güvenlik Konseyi) Türkiye uzmanları, bazı akademisyenlerin de konuk edildiği toplantıda “Türkiye nereye kayıyor?” sorusunu tartıştılar. Bu tartışmanın yapılmış olması dahi, konunun ne kadar ciddiye alındığını göstermeye yetiyor. Bakın, Türkiye hakkında neler dendi...

Uzun süredir, Türkiye’nin eksen kayması tartışılıyor.
 
Her defasında da, başta Erdoğan ve Davutoğlu olmak üzere, Ak Parti (AKP) iktidarının yetkilileri, bu iddiaları sert şekilde yalanlıyorlar. Hatta, zaman zaman kızıyorlar.
 
Verdikleri yanıt “Türkiye’ nin ekseni kaymıyor... Türkiye hiçbir yere gitmiyor. Olduğu yerde duruyor. Önceliklerimiz hep aynı.” şeklinde.
 
Ancak, Erdoğan veya Davutoğlu ne kadar ısrar ederse etsinler, batı dünyasını ikna edemiyorlar.

Davutoğlu’na sorduğunuz zaman, örneğin Obama yönetimi ile önemli bir sorun olmadığını, gelişmeleri anlayışla karşıladıklarını, İsrail konusunda dahi Türkiye’nin görüşünü anladıklarını, buna karşılık ABD Kongresi'nde ki yanlış anlamaların sürdüğünü,  bunu da çözmeye çalıştıklarını söylüyor.

Yazının Devamını Oku