Mehmet Ali Birand

Aziz Yıldırım, Melek mi yoksa şeytan mı?

13 Aralık 2011
Şike davası iddianamesinin basına yansıyan bölümlerini okudukça, kafanız karışıyor. Aziz Yıldırım “Şeytanlık” mertebesine çıkarılmış. FB' yi şampiyon yapmak için, gözü dönmüş bir çete lideri gibi görünüyor. Eğer savunmayı iyi dinler ve ayrıntılara girerseniz, farklı düşünüyorsunuz . Kamuoyu ya tümüyle reddediyor ya da kabul ediyor.

Şike davası gibi gelişmelerin kamuoyuna yansıma şekli ve medyada çıkan özetler, ne yazık ki savcı tarafından suçlanan kişilere büyük haksızlıktır. Toplumun gözünde; ne olursa olsun, o kişilere ne kadar inanılır veya güvenilirse güvenilsin, hemen bir suçlama dalgası doğar. Böyle düşünmeyenlerin kafalarında dahi bir soru işareti doğar.
 
Bu durum sanık durumundakilerin  kameraların önünde gözaltına alınmaları, kollarına girilerek, kafalarından tutularak polis arabasına sokulmalarına kadar tüm o görüntülerle başlar. Zaten bu görüntüler ilk damgayı yemelerine yeter. Sonrası ise işlerini kolaylaştırmayacak, daha da zorlaştıracaktır.
 
Herşeyden önce, iddianameyi avukatlar ve gazetecilerin dışında kimse okumaz. Herkes gazetelerden öğrenmeye çalışır.
 
İş asıl buradan sonra daha da zorlaşır.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan çekildi, partinin haline bakın…

9 Aralık 2011
Yaşananlara bakıyorum da hayretler içinde kalıyorum. Başbakan iki hafta siyasetten elini çekti, Ak Parti'de birden bire bir başıboşluk hissedilir oldu. Her ne kadar Erdoğan yatağından duruma müdahale ediyor olabilse dahi, partinin dıştan görünüşü pek parlak değil.

Yanılıyor muyum bilmiyorum, ancak Başbakan evine çekildiğinden bu yana, Ak Parti’de bir başıboşluk hissediliyor. Belki de biz Erdoğan'ın herşeyi kontrolünde tutmasına alıştık. Yani bize öyle geliyor da olabilir.

           

Ne olursa olsun, toplumların algılaması önemlidir. Ak Parti'nin artık tek başına durabilecek  bir konuma geldiği, liderin değişmesi durumunda dahi kendi başına politika üretebileceği söylenirdi. Oysa şimdi bakıyorum, Başbakan iki haftadır yok ve iki haftadır kabine toplantıları başta olmak üzere, bir çok buluşma  yapılamıyor. Şike yasası hariç, hiçbir önemli karar da çıkmadı .

           

Benim izlenimim, Ak Parti'nin henüz tek başına politika üretecek ve Erdoğan olmadan da çarklarını döndürecek bir olgunluğa ulaşmadığı şeklinde. Farklı görüşleri bir potada eritip, final hedefi saptayacak bir karar mekanizması yok.

           

İşte bundan dolayıdır ki 2014'te köşke çıkış ve yerine kimin geçeceği tartışmaları şimdiden başladı. Kimse siyaset mühendisliği yapmıyor. Sadece siyasi gelişmelerin bizi nereye götüreceği hesaplanmaya çalışılıyor..

           

Yazının Devamını Oku

Galatasaray’a kızdım

9 Aralık 2011
Siz de Galatasaraylı olun ve Çarşamba günkü maçı seyredip kızmayın bakalım. Böylesine güzel bir futbol oynayan bir takım, bugüne kadar neredeydi?

Ben Galatasaray Lisesi mezunuyum. Ve GS’yi tutuyorum. Hiçbir zaman da bu yanımı saklamadım. FB veya BJK’lileri kızdırmamaya çabalamadım. Fanatik olmadığım için zamanı glince  kendi kulübümü de sert şekilde eleştiririm.

Çarşamba akşamki maçta keyiften dört köşe oldum. Uzun zamandır ilk defa müthiş bi GS izledim. Her maça yüreğimiz sıkışarak gider ve zorla galibiyetleri veya mağlubiyetleri içimiz kararak izlerdik. Hele her Fener maçı  bir haber olurdu. Üç yıldır dayak yedik durduk.

Çarşamba geceki GS bambaşkaydı. Harika bir uyum, kazanma isteği ve fizik gücüyle karşımızda  uzun zamandır özlediğimiz bir GS bulduk.

O gece özellikle iki kişi kazandı. İlki başkan seçildiğinden bu yana “Kulüp mafyası”ndan olmadığı için hep kuşkulu bakılan Ünal Aysal idi. Rüştünü ispat etti. Hem yeni kurduğu takım hem de staddaki inanılmaz disiplinle kulübü başarıyla yönettiğini gösterdi. Başkanlık koltuğuna oturdu.

Diğeri de Fatih Terim idi. 6-0’lık “Kanlı Pazar” yenilgisinin acısını önemli ölçüde çıkardı. Takımını oturtmaya başladığını gösterdi. “İmparatorluk” tahtını geri aldı.

Maçtan çıktıktan sonra ise kızdım. Neden bu tadı bize daha önce vermediler de süründürdüler diye fena halde sinirlendim. Ancak ne yaparsınız? Taraftar dediğiniz bu…

Haftalık tepki veya alkışlarla yasıyoruz.KRİZ VAR DİYE AB’DEN VAZGEÇİLMEZSadece bizde değil, uluslararası kamuoyunda da aynı hava esiyor.

 

Yazının Devamını Oku

Cemaat, AK Parti’den desteğini çekemez…

8 Aralık 2011
Son aylarda Gülen Hareketi ile Ak Parti ilişkilerindeki gerilimden söz ediliyor. Kimine göre, görüş ayrılıkları öyle bir noktaya gelmiş durumda ki Cemaat desteğini çekme noktasına yaklaşıyor. Bu gerçekten bir sorun mu? Yoksa abartılıyor mu?

Eminim sizin de dikkatinizi çekmiştir. Son aylarda, kimi zaman  üstü kapalı şekilde, kimi zaman açıkça bir sorundan söz ediliyor. Konu,  Gülen Hareketi (kısaltılmış adıyla Cemaat) ile Ak Parti ilişkilerinde yaşanan gerilim.
 
Cemaat ile Ak Parti arasında herşeyin güllük gülistanlık olmadığı uzun zamandır bilinen bir gerçekti. Özellikle Başbakan'ın çıkışları (İsrail konusunda olduğu gibi), Fetullah Gülen'in farklı bakışı... Şu sıralarda da, iktidar partisinin özellikle demokratikleşme ve Avrupa Birliği’ne yaklaşımlarının  bu gerilimi arttırdığı ileri sürülüyor. Son şike yasası da taraflar arasında görüş ayrılığı yaratıyor. Cemaat yasanın hafifletilmesinden yana değil. Cumhurbaşkanı Gül'ün yaklaşımı destekleniyor. Bu da Ak Partilileri sinirlendiriliyor.
 
Dışardan bakıldığında, ortada bir şey yokmuş gibi bir görüntü var. Ne Başbakan ne de Fetullah Gülen bu konularda konuşuyor, ancak onların adına sözcü gibi davrananlar arasındaki bu  garip itişme giderek yaygınlaşıyor.
 
Tabii o zaman da şu soru gündeme geliyor :

Yazının Devamını Oku

Gül'lü yıllara hazırlanalım...

7 Aralık 2011
Konuşmak için hiç erken sayılmaz. Başbakan’ın 2014’te Köşk’e çıkmasından sonra, Ak Parti’yi bir arada tutabilecek iki isim var: Gül ve Arınç. Erdoğan’dan sonra partiyi bu ikilinin taşıyacağı anlaşılıyor.

Başbakan bu konuyu kimseyle paylaşmasa dahi, 2014’te Köşk’e çıkacağına herkes kesin gözüyle bakıyor.

Peki, yerine kim geçecek?

Ooo çok zaman var, demeyin.

Daha şimdiden hesaplar yapılmaya başladı. Taha Akyol, Başbakan’a yakın bir kaynağa dayandırarak Gül’ün adından söz edildiğini yazdı. Bu senaryo benim de bir süredir Cumhurbaşkanı’nın çevresinden aldığım duyumlarla örtüşüyor.

Cumhurbaşkanı da bu konuda ağzını açmıyor, ancak  niyeti olmasa dahi yavaş yavaş Başbakanlığa sürükleniyor.

Bir süre öncesinde çevresi, Gül’ün siyasete dönmek istemediğinden söz ediyordu.  Bir vakıf başkanı olmak istediği, Köşk’ten sonra günlük siyasetin yıpratıcı hayatına dönmeye pek sıcak bakmadığı konuşuluyordu.

Bugün ise, durum farklı.

Erdoğan Köşk’e çıkarsa partiyi kim toparlayacak?

Yazının Devamını Oku

Şike iddiaları ligin tadını kaçırdı...

6 Aralık 2011
Şu sıralarda kimle karşılaşsam sadece şike iddianamesinden söz ediyor. Aslında herkesin tahmin ettiği veya bir kesimin de bildiği, ancak görmezden geldiği şike sorunu ile sonunda yüz yüze geldik. Bu açıdan kimse bu iddialara hayret etmiyor. Öte yandan da ligin tadı kaçtı. Artık her şutun, her golün altında birşeyler aranıyor.

Gündemimizi bir süre şike iddianamesi işgal edecek.

Aslına bakacak olursanız, işin içinde Aziz Yıldırım'ın adı karıştırılmamış olsaydı, olay bu kadar dallanıp budaklanmazdı. Zira futbolda şike uzun süredir bilinen, ancak parmak basılamayana bir konuydu. Düşünebiliyor musunuz? Karşı taraf oyuncularına "Teşvik primi" verilmesini son derece normal karşılayan bir sisteme sahibiz. Bu yasalarımıza göre suç değildi.

Peki “Teşvik primi” nedir?

Adı değiştirilmiş bir “Rüşvet” değil mi?

Basbayağı bir nevi “Şike” değil mi?

Bizler böyle büyüdük. Rüşvet- Şike- Teşvik Primi üçgeninde dolaşıp durduk. Hepimiz duyardık, ancak somut birşey bilmezdik. Hep "Oooo neler neler dönüyor kardeşim" lafları edilir ve iş orada kalırdı. Ne zaman ki yasa değiştirildi ve savcılar düğmeye bastılar, gerçeklerle karşı karşıya kalıverdik.

Aziz Yıldırım'ın dışında kalanlar hakkında kamuoyunun genel değerlendirmesi "Mutlaka birşeyler yapmışlardır" şeklinde. Aziz Yıldırım konusunda ise, ikiye bölünme var.

Bir kesim "Oyuna getirildi-Bu işin altında komplo var " diyor.

Yazının Devamını Oku

Toplumun askere bakışı değişiyor, ancak…

3 Aralık 2011
Son yapılan bir anket, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bakışın belirli oranda değişmeye başladığını gösteriyor. Bazı sorulara verilen cevaplar sizleri hayrete düşürecek. Bazı sonuçlar ise, beklenmedik yorumlar yapılmasına yol açacak . Özetle şu söylenebilir : Türk toplumu TSK'ya güvenini sürdürüyor. Ancak siyasete karışmasını artık istemiyor.

Bu yılın Ağustos ayında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihinde bir ilk yaşanmış ve  Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları hep birlikte istifa etmişlerdi. 2010 Ağustos’unda başlayan, sivil iktidarın askeri kontrolüne alma mücadelesi  bu şekilde noktalanıyordu. Bu gelişmelerden sonra ilk defa gerçekleştirilen bir anket geçen hafta yayınlandı.

           

TUBİTAK 1001 Araştırma Projesi çevçevesinde gerçekleştirilen, Bilgi Üniversitesi’nden  Yardımcı Doç. Dr. Yaprak Gürsoy ve Bilkent Üniversitesi’nden Yrd. Doç Dr.  Zeki Sarıgül tarafından düzenlenen anketin saha araştırmasını KONDA yapmış. 27 İl, 106 İlçede rastgele yöntemle seçilmiş 154 mahalle ve köyde 2775 kişi ile yüzyüze görüşülerek tamamlanmış.

           

Anketin en çarpıcı sonuçlarını ben aşağıdaki gibi özetledim. Siz de okuyun ve kendi sonuçlarınızı çıkarın :

 

            - Toplumun askere bakışı eskiye oranla değişiyor. Aynı zamanda, yanıtlardaki çelişkiler hala göze çarpıyor : TSK'ya güven duyuluyor, ancak siyasete karışmasını istemeyenlerin oranında gözle görülür bir artış var.

            -

Yazının Devamını Oku

Gül bu yasayı geri göndermeli…

2 Aralık 2011
Kamuoyu adına " Şike Yasası" dedi ve tepkiler her geçen gün arttı. Genel izlenim, “spor mafyası”nın hepimizle alay eder gibi, kabul edilmesinden iki ay sonra değişiklik istemesi. Şimdi ben soruyorum: Beyler neredeydiniz? Yasa ilk haliyle hazırlanırken neden incelemediniz? Sizler ciddiyetsiz iseniz, meclis neden yazdığı bir yasayı geri alsın?

Cumhurbaşkanı Gül, toplumun vicdanına ters düşen “Şike Yasası”nı mutlaka geri göndermeli ve değişiklik istemeli. Kırgızistan'a giderken söyledikleri, hemen her kesimden alkış aldı. Nedeni de basit. Bu yasa kimsenin içine sinmiyor.

           

Aslında, adına "Şike Yasası " dedik, oysa son değişikliklerin büyük bölümü şike dışındaki konularda. Ancak yine de kamuoyunun kafasında “Şike” bölümü kaldı.  Şamil Tayyar'ın ateşlediği ayaklanma da çok etkili oldu.

           

Başından beri anlayamadığım bir kaç önemli nokta var.

 

            1 - Bu yasayı hazırlayanlar içine koydukları cezaların anormalliğinin hiç farkına varmadılar mı?

            2-

Yazının Devamını Oku