Paylaş
Bu yılın Ağustos ayında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tarihinde bir ilk yaşanmış veGenelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları hep birlikte istifa etmişlerdi. 2010 Ağustos’unda başlayan, sivil iktidarın askeri kontrolüne alma mücadelesibu şekilde noktalanıyordu. Bu gelişmelerden sonra ilk defa gerçekleştirilen bir anket geçen hafta yayınlandı.
TUBİTAK 1001 Araştırma Projesi çevçevesinde gerçekleştirilen, Bilgi Üniversitesi’nden Yardımcı Doç. Dr. Yaprak Gürsoy ve Bilkent Üniversitesi’nden Yrd. Doç Dr. Zeki Sarıgül tarafından düzenlenen anketin saha araştırmasını KONDA yapmış. 27 İl, 106 İlçede rastgele yöntemle seçilmiş 154 mahalle ve köyde 2775 kişi ile yüzyüze görüşülerek tamamlanmış.
Anketin en çarpıcı sonuçlarını ben aşağıdaki gibi özetledim. Siz de okuyun ve kendi sonuçlarınızı çıkarın :
- Toplumun askere bakışı eskiye oranla değişiyor. Aynı zamanda, yanıtlardaki çelişkiler hala göze çarpıyor : TSK'ya güven duyuluyor, ancak siyasete karışmasını istemeyenlerin oranında gözle görülür bir artış var.
- Polise duyulan güven ise, eskiye oranla çok daha büyük oranlarda artmış durumda.
-Çoğunluk, Türkiye'nin demokrasiyle yönetilmesini istemesine rağmen, askerin gerektiğinde ülke yönetimine el koyabileceğini düşünenlerin sayısı, hala küçümsenemeyecek kadar yüksek. Buna karşılık, TSK'nın siyaset ve hükümet üzerinde etkisinin azaldığını söyleyenler de giderek artmış.
Özetle; bugünkü güçlü iktidar karşısında askerin etkisinin azaldığı kabul ediliyor, ancak siyasetçilere henüz istenen derecede güven yok.
YETTİ ARTIK ; ÖZAL’IN YAKASINDAN DÜŞÜN...
Şehir efsaneleriyle uğraşmaktan, boş iddialar peşinde koşup zaman harcamaktan çok hoşlanıyoruz. İşte bunlardan biri de, Özal'ın kalpten ölmediği, aksine bir gizli komplo sonucunda suikaste kurban gittiği efsanesidir.
Özal'ın en yakınında yıllarca doktorluğunu yapmış olan doktoru Cengiz Aslan başta olmak üzere, öldüğü andan, hastaneye götürülüşüne kadar olayı bire bir izlemiş olan doktorların tümü "olayın, kalp durmasından" dolayı gerçekleştiğini söylüyorlar.
Ancak HAYIR, son derece komik rastlantılar sıralanarak hala bir suikast incelemesi yapılıyor. Başta aile olmak üzere, bazıları gerçeği bilmelerine rağmen, hala konuyu canlı tutmak istiyor. Nedendir, anlayabilmek güç. Üstelik, incelemeyi yapan savcıların dahi, suikast varsayımına inanmadıkları da açıkça anlaşılıyor.
Yakında sonuç açıklanacak. Suikast izi görülmediği, kalp durması sonucu öldüğü belirtilecek .
Bundan sonra, artıkCumhurbaşkanı Özal'ın yakasını da bırakalım.
İSRAİL, NİHAT DOĞAN'A KARŞI !
Her türlü komployu düşünebilirdim de, İsrail'in Nihat Doğan'a karşı büyük bir komplo hazırlayacağını düşünemezdim. Hatırlarsınız, Doğan ile İzzet Yıldızhan kiralık kızlarla alem yaptıkları sırada basılmışlardı ya, meğer bütün bu olay bir komplo imiş. Komployu kuran da İsrail gizli servisleriymiş.Bu büyük oyunu kamuoyuna açıklayan, Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında konuşan Nihat Doğan 'ın ta kendisi.
Beni daha da şaşırtan, İsrail ' in bu açıklamayı ciddiye alıp " Bizim hiç ilişkimiz yok" demesi .
Komiklik ötesi bir durumla karşı karşıyayız .
Fatih Altaylı yerden göğe kadar haklı. Onu " neden bu garip insanlara ekran açıyorsun " diye eleştirenlere, "Kardeşim, abuk sobuk da olsa siz bu adamı izleyip , söylediklerini dinledikçe, ben de ekran açarım" yanıtını vermiş. Nihat Doğan, toplumun dikkatini çekmesini biliyor . Kimse söylediğine inanmıyor , hatta alay ediyor, ancak bir yandan da izliyor . Bu çelişki oldukça da, Nihat Doğan ' ın maceralarını izlemeyi sürdüreceğiz demektir.
ÇORBA KİTABI
Yapı Kredi yayınlarının çıkarttığı “Adım adım 62 çorba” meraklıları için bir nimet.Hazırlayanlar da Ömer Koç’un ahçıları : Burak AzizSürük ve CengizÇakıt.
En ilginç yönü de her çorbada yeşil elma bulunması.
Yasemin Dinçer’in Bebek’teki Serenk mağazasının sofra düzenlemeleri de ayrıca çok hoş. Yapı Kredi, lütfen bu seriyi devam ettirin.
KÜL
Milliyet Gazetesi’nin başarılı Foto muhabiri Bünyamin Aygün’ün Paraf Yayınları’ndan çıkan “Kül-Bir Şehidin Gerçek Hikayesi” adlı kitabı güneydoğuda yaşananları insani çerçeveden anlatmış. Roman tarzında yazılan Kül, 3 Kasım 2005 tarihli Milliyet gazetesinin manşetinde “Şehit oluyorum baba, hakkınız helal edin” başlıklı habere konu olan gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Bünyamin kitabını şöyle özetliyor; “Bir teröristin nasıl terörist olduğunu, bir askerin nasıl şehit olduğunu, bir annenin yüreğine nasıl ateş düştüğünü ve kavuşmak üzereyken yok olmanın anlamını soruyor.” diyor. Kürt sorununu çok farklı bir açıdan anlatan Kül’ü tavsiye ederim.
Paylaş