Amacının, “Şike” olayında, UEFA' ya karşı Türk futbolunu korumak olduğunu söylüyor. Yani yabancıların saldırısı ile karşı karşıyayız ve TFF de uluslararası arenada bu gidişi engellemeye çalışıyor. Hatta daha da ileriye gidiyor ve bu yaklaşımı eleştirenleri "Münafıklıkla" suçluyor. “Vatanı kurtaran arslan” rolüne soyunmuş durumda. Oysa farkında değiller. Bu tutumla, iyilik edelim derken bir çuval inciri mahvediyorlar.
Türkiye' yi kurtaralım diye yola çıkarken, aslında son derece güç bir duruma sokuyorlar.
Dışardan ilk gelen tepkilere bir bakın. Durumun nereye gittiğini çok daha açıkça görürsünüz.
TFF bu tutumuyla, bırakın UEFA' nın pençesinden kurtarmayı, Türk futbolunun geleceğini neredeyse tümüyle UEFA' ya teslim etmektedir.
Bakın göreceksiniz; Cenevre' den çıkacak olan kararlar bizi nerelere götürecek.
Eğer TFF kalkıp, "Ben ceza vermiş olmayayım da UEFA versin" diye düşünüyorsa, işimiz daha güç demektir. Fazla değil, 1-2 hafta içinde durum netleşecek... “Akılsız dost” bize çok zarar verecek galiba...
HADİ CEMİL, HADİ ÇİÇEK . TAM ZAMANI , TAM ZAMANI ŞİMDİ …
Ne dersiniz, olacak mı ?
Yaşasın! Bunu da başardık.
Futbol dünyamız zaten karmakarışıktı, şimdi tam rezilliği çıktı.
Allah aşkına şu manzaraya bakın… Federasyon kendi kendini soktuğu çukurda çırpınıyor ve çırpındıkça da daha fazla batıyor. Alınan bu kararların yorumlanacak yanı var mı, bilemiyorum.
Ortada çok büyük bir yanlışlık var galiba.
Ya yargı büyük bir hata içinde ve o binlerce sayfalık iddianamenin içi bomboş. Yani, Türkiye’ de hiçbir şike olayı yaşanmamış, savcının iddianamesi bir yalan rüzgarıymış. 1-2 kendini bilmezin dışında tertemiz bir sicilimiz varmış.
Veya “Demirören federasyonu” ne yaptığını bilemiyor. Bu Federasyon bir misyonla başa getirilmiş ve görevini yapıyor. Yakında da çekip gidecek.
Her geçen gün biraz daha işin içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıyayız.
Şimdi tüm gözler UEFA’ ya dönecek. Kendi dükkanımızı temizleyemedik, yabancılara bırakacağız.
Herhalde şimdiye kadar hiçbir futbol federasyonu, “Demirören federasyonu” kadar beceriksiz çıkmadı. Daha da önemlisi, öylesine kararlar aldı ki, birşeyleri düzelteceğim derken, bir çuval inciri mahvetti.
Lig maçlarını bir savaşa dönüştürdüler.
Taraftarları birbirlerine düşürdüler.
Şu duruma bakın:
Yıllar boyunca çocuklarımızı buğdayla, unlu yiyeceklerle büyüttük. Süt içiremedik.
Kavruk bir nesil yarattık. Zengin ülkelerin gençlerinin yüzüne bakın farkı görürsünüz. Nedenlerinin en başında da süt gelir.
Okullardaki süt içirme kampanyasını, bu nedenle alkışlarla karşılayanlar arasındayım.
Son derece doğru, son derece yerinde bir hareketti.
Diğer bir sorun da, Gül’ ün Köşk’ ten inip parti liderliğini kabul etmekte çekimser davrandığı ve önemli koşulları olduğu söylentileri. Tepedeki yer değişiminin şu ana kadar iki lider arasında bir defa dahi tartışılmadığını belirten yetkililer, olacaksa anlaşmanın veya pazarlığın önümüzdeki yıl yapılabileceğine dikkat çekiyorlar.
Piyasalardaki en önemli kaygı, 2014 sonrasında, tepede anlaşmazlık ve Ak Parti’ nin giderek çoğunluğunu kaybetmesiyle, koalisyonlar döneminin geri gelmesi. Siyasi-sosyal ve ekonomik istikrarsızlık korkusu giderek yaygınlaşıyor.
" TÜZÜĞÜ DEĞİŞTİR VE LİDERLİĞİ BIRAKMA..."
Henüz açıkça yazılıp çizilmiyor, salonlarda tartışılmıyor ancak hem Ak Parti içinde hem de partinin yakın çevresini oluşturanlar arasında, Recep Tayyip Erdoğan' ın parti liderliğini bırakıp Köşk' e çıkması veya bir dahaki seçimlerde aktif politikayı bırakması olasılığı ciddi bir rahatsızlık yaratıyor.
Sadece lider değil, partinin en önde gelenlerinin de "Tüzük nedeniyle" siyasetten çekileceğine inanmayanlar da var. "Olacak şey mi, kardeşim. Kim böyle bir garabet nedenle ayağına kurşun sıkar" diyenlerin sayısı giderek artıyor.
Daha da ilginç yanı, 2014-2015 tarihleri yaklaştıkça, özellikle parti içinden ve kamuoyundan baskıların artacağına ve tüzüğün değiştirilip "Bu garip durumun düzeltilmesi (!)" yoluna gidileceğini ileri sürenler de artıyor.
"Burası Türkiye, bu ülkede hiçbir lider liderliği tüzük nedeniyle bırakmamıştır " diyen bir üst düzey Ak Parti yetkilisi, genel merkezdeki havayı aynen şöyle yansıttı: " Dur bakalım, helen 2014 yaklaşsın, o zaman taşlar yerine oturur. Başbakan da liderliğin kolay bırakılmaması gerektiğini anlar ."
Ancak Başbakan tüzük değişikliği konusunda şu ana kadar hiç taviz vermedi. “Politikacı üç dönem seçilir; sonra gider” tutumunu hala sürdürüyor.
Bugün çok önemliydi.
Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) nihayet şike konusunda bir karar alacaktı.
Yıldırım Demirören iddialıydı. Federasyon başkanı olduktan sonra işleri düzene sokacaktı.
Sonunda karar açıklandı.
Haber sayfalarında okuyun. Eğer anlayabilirseniz sizi alnınızdan öperim.
TFF herhalde bugüne kadar böylesine tehlikeli, Türk futbolunun uluslararası sahalardan uzaklaşmasıyla sonuçlanabilecek başka bir karar almamıştır.
Tam bir kaos...
Tam bir karmaşa yaratıldı...
Ne kadar garip insanlarız...
Kendi başımızdan geçenleri dahi unutuveriyoruz.
Şu anda halkın oylarıyla seçilmiş, "Bizim temsilcimiz olun" denmiş 9 milletvekili hala hapishanelerde tutuluyor.
Neden?
Anayasa ve yasaları öylesine bir yorumladık ki, sonunda adamları hapishaneye mahkum ettik. Bu, karşılıklı bir inatlaşmadan doğdu. CHP, BDP ve MHP iktidar partisine bir gol atmak, açılan davaları “Takmadığını” göstermek için, böyle bir sonuçla karşılaşabileceklerini bile bile hareket ettiler. İktidar partisi ise, bu golü yememek için direndi ve işi uzutmak için de elinden geleni yaptı.
Herkes bu ayıba imza attı.
Yani hepsi politik oyunlara kurban edildiler.
Aradan aylar geçti ve sorun çözülemedi.
23 Nisan kutlamaları münasebetiyle, küçük çocukların kullanılmasına değinmiş ve artık bu komiklikten vazgeçilmesi gerektiğini yazmıştım.
Fazla bilmiş çocuklarımızın liderlerin koltuklarına oturtulmalarından, gazetecilerin de bu oyuna dahil edilip soru sormaya zorlanmalarından, çığlık çığlığa şiirler ve ağlamalı sahnelerden bıkkınlık geldiğine değinmiştim.
Genelde herkes böyle düşünüyormuş. Herhalde ya çekindiklerinden ya da akıllarına gelmediğinden söylemiyor olacaklar ki birden bire "Evet biz de aynı görüşteyiz" mesajları yığıldı.
Sadece Ak Partililer biraz çekimser.
"Biz yaparsak tepki olur" diyenler var.
Canım, şimdiye kadar o kadar çok şey değiştirdiler ki; bu onların yanında hiç kalır. Üstelik daha 1 yıl var. Milli Eğitim Bakanı Dinçer, şimdiden hazırlığını yapar ve kamuoyu ile iyi bir paylaşımda bulunursa, hiçbir sorun yaşanmaz.
Hadi, kolları sıvayın şimdiden...
BUGÜN, DAHA BİR UMUTLUYUM, YA SİZ?