Futbolu da başarıyla rezil ettik …

Hayatı kendi kendimize zehir ediyoruz. Normal bir toplum olmadığımız için, futbolu da bir şiddet-kavga yumağına çevirdik. Federasyon’ un “Şike” kararlarına, bir de “Süper final” katıldı. Önümüzdeki Pazar gününden emin olun korkuyorum. GS Kadıköy’ de yener de FB seyircisi önünde kupayı alırsa neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Veya tam tersi olursa?

Haberin Devamı

Yaşasın! Bunu da başardık.

Futbol dünyamız zaten karmakarışıktı, şimdi tam rezilliği çıktı.

Allah aşkına şu manzaraya bakın… Federasyon kendi kendini soktuğu çukurda çırpınıyor ve çırpındıkça da daha fazla batıyor. Alınan bu kararların yorumlanacak yanı var mı, bilemiyorum.

Ortada çok büyük bir yanlışlık var galiba.

Ya yargı büyük bir hata içinde ve o binlerce sayfalık iddianamenin içi bomboş. Yani, Türkiye’ de hiçbir şike olayı yaşanmamış, savcının iddianamesi bir yalan rüzgarıymış. 1-2 kendini bilmezin dışında tertemiz bir sicilimiz varmış. 

Veya “Demirören federasyonu” ne yaptığını bilemiyor. Bu Federasyon bir misyonla başa getirilmiş ve görevini yapıyor. Yakında da çekip gidecek.

Her geçen gün biraz daha işin içinden çıkılmaz bir durumla karşı karşıyayız.

Haberin Devamı

Şimdi tüm gözler UEFA’ ya dönecek. Kendi dükkanımızı temizleyemedik, yabancılara bırakacağız.

* * *    

Gelelim Süper Final’ e …

Hem “Şike” rezaleti, hem de “Süper final” heyecanı taraftarı daha da çıldırttı. Her biri diğerini boğazlamak üzere harekete geçmiş durumda. Lig düzeni bu kadar gerginlik yaratmazdı. Şampiyonluk genelde önceden anlaşılır ve taraftar alışırdı. “Süper final” düzeni bize göre değilmiş. Gerildikçe gerildik. İş spor, eğlence olmaktan çıktı. Neredeyse bağımsızlık savaşına dönüştü.

İşte son örnek: Haftasonu Trabzon’ da felaketin ucundan dönüldü. Allah korudu …

Fener, olağanüstü koşullarda, son derece soğukkanlı ve etkili bir tutum takındı. Trabzon’ u yenerken büyüklüğünü de gösterdi. Sakindi, kışkırtmalara taraf olmadı. FB, şu anda şampiyonluğu en çok isteyen ve doğrusu bu ya, şampiyonluğa da en yakın olan takım.

Peki, haftaya final maçında ne olacak?

Şimdiden korku içindeyim. Taraftar öylesine gerildi, öylesine barut gibi ki, maç sonrası beni korkutuyor. FB’ nin kazanması durumunda GS taraftarının tepkilerini veya tam tersi, GS’ nin olası bir galibiyeti ve kupayı orada alması durumunda karşılaşacağı manzarayı düşünün.

Kan dövdeyi götürebilir.

Olmadı… “Süper final” bize yaramadı.

“Demirören federasyonu” deseniz hiç yaramadı.

Haberin Devamı

Bir an önce maçlar felaketsiz bitse de artık rahat etsek…

GÜL, HEPİMİZİ DUYDU VE DOĞRUSUNU YAPTI…

Kaç gündür bu yazıyı yazabilmek için kıvranıp duruyorum. Nihayet yazı günüm geldi ve içimi dökebileceğim.

Ooooh! Nihayet bir iptidailikten daha kurtulduk.

23 Nisan törenlerinde, büyümüş de küçülmüş çocuklarımızı başbakanların, bakanların, valilerin koltuklarına oturtur ve müsamereyi andıran komiklikler yaşardık. Kimin ne zaman başlattığını ve bugüne kadar neden sürdürüldüğünü anlayamadığımız bir  uygulamaydı. Mesajı meğer,  “Çocuklarımız geleceğimizin cumhurbaşkanları, başbakanlarıdır” imiş. Amaç da bunu kamuoyuna göstermekmiş. İşi çığrından çıkaran, gazetecilerin de çocuklara “Efendim ilk icraatınız ne olacak?” gibi sorular sormaları, onların da, genelde daha önceden aileleri tarafından hazırlanmış kimi çok bilmiş, kimi iktidara yağlama dolu yanıtlar vermeleri oluyordu.

Haberin Devamı

Bu tip sahneler, eskiden komünist rejimlerde olurdu. Moskova’ da gazetecilik yaptığım dönemlerde çok izledim. Ancak 1980’ lerin ortalarından itibaren onlar da vaz geçtiler, ancak biz sürdürdük ve bugünlere kadar  getirdik.

Neyse bitti…

Cumhurbaşkanı,  çağ dışı kalmış bu uygulamaya son verdi.

Sadece bununla da  kalmadı. Daha önce tümüyle askerin düzenlediği ve baş rolü oynadığı, 30 Ağustos -29 Ekim kutlamalarını da Cumhurbaşkanlığı’nın bünyesine aldı. Bundan böyle, genelkurmay başkanlarını değil,  cumhurbaşkanlarını kutlayacağız.

Doğrusu da buydu. Sivilleşmenin gereği buydu…

Nihayet normalleşmeye başladık .

29 EKİM’LERDE ASKER VE SİLAH YERİNE BİZ GEÇSEK DAHA İYİ OLMAZ MI?

Haberin Devamı

Bir son not: Dünyanın en militer ülkelerinden biri sayılan Sovyetler Birliği’nin (SSCB),  Ekim İhtilali yıldönümlerinde Kızıl Meydan’da muazzam askeri geçit törenleri yapılırdı. Liderler de, Lenin Mozolesi üstüne çıkıp, önlerinden geçen binlerce asker, tank, tüfek ve füzeyi selamlardı.  Bu SSCB’nin gövde gösterisi idi. Şimdilerde sadece Kuzey Kore bu çağdışı gösteriye devam ediyor. 1995’ten itibaren ne oldu biliyor musunuz? SSCB bu militer görüntüyü tümüyle bıraktı. Yıllardır aynı tarihte Kızıl Meydan’dan sadece halk geçiyor. Ellerinde çiçekler, bayraklar  ve çoşkuyla Ekim İhtilalini kutluyorlar.

Ne dersiniz?

Bize de böyle bir manzara yakışmaz mı?

Haberin Devamı

AZİZ YILDIRIM HAKLI ÇIKIYOR…

Aziz Yıldırım’ın her savunma seansını dikkatle izleyenler arasındayım. Verdiği örnekler çok çarpıcı. Gerçekten de gelinilen noktada, kamuoyunun bir bölümündeki genel izlenim, davanın “Şike”den çıkıp, adeta yargı heyetiyle Yıldırım ve taraftarları arasında bir savaşa dönüştüğü şeklinde.

Yıldırım’ın tutuksuz yargılanmak istemesi kadar normal bir şey yok.

Ne bir yere kaçar ne de delil karartabilir. Buna rağmen, inatla bırakılmıyor.

Neden acaba?

Doğrusu, Aziz Yıldırım’ ı hiç yalnız  bırakmayan o sadık FB taraftarının, başkanlarına iyilik mi, yoksa kötülük mü yaptıklarını pek çıkaramıyorum. Mahkeme heyeti ile adeta bir inatlaşma yaşanıyormuş gibi bir hava var. Taraftar ve kulüp bastırıyor. “Başkanımızı serbest bırakın” diyor. Yargı heyeti “Biz baskıyla hareket etmeyiz” diye direniyor.

Mahkeme normal akışına bırakılsa acaba daha bir rahatlama olmaz mı?

Benim asıl dikkat çekmek istediğim bir başka nokta var. O da, Aziz Yıldırım’ ın son duruşmadaki şu cümlesi:

“…Futbolda kin ve nefret stadlara yayılıyor. Tüm kulüp başkanlarının toplanıp bu yangını kontrol altına almasa bir zorunluktur…”

Son derece doğru bir saptama.

Haftasonu yaşadıklarımız, Yıldırım’ı doğruluyor.

Hele durum bundan sonra çok daha dramatikleşecek. Bu kısır döngüden nasıl kurtulacağız? Şu sırada yaşadıklarımız bize ders olacak mı?

Ben bu açıdan Aziz Yıldırım’ın çağırısını önemsiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları