Paylaş
Herhalde şimdiye kadar hiçbir futbol federasyonu, “Demirören federasyonu” kadar beceriksiz çıkmadı. Daha da önemlisi, öylesine kararlar aldı ki, birşeyleri düzelteceğim derken, bir çuval inciri mahvetti.
Lig maçlarını bir savaşa dönüştürdüler.
Taraftarları birbirlerine düşürdüler.
Şu duruma bakın:
Galatasaray ayaklanmış durumda...
Trabzonspor isyanlarda…
BJK şaşkın, ne yapacağını bilemiyor… Hepsinin ortak düşüncesi, federasyonun FB’ yi kollamak için diğerlerini yaktığı şeklinde. Ben böyle bir art niyete inanmıyorum, ancak taraftarın izlenimi böyle. O zaman da ortam geriliyor. FB taraftarları da tam aksine, kendilerinin kurban edildiği görüşünde ve büyük tepki gösteriyor.
Daha da önemlisi, yarın Trabzon’ da FB maçı var. Öbür hafta GS, Kadıköy’e gidecek. O zaman ne olacak? Bu kızgınlıklarla nereye gideceğiz?
Gazetelere bakılacak olursa, binlerce Trabzonlu, federasyona olan hıncını FB’li futbolculardan çıkarmaya hazırlanıyor.
Aman ha! Yapmayın…
Böyle bir tutum, sadece liglerin değil, tüm deplasman maçlarının sonu anlamına gelir.
Trabzonlulara yakışan, maçlarını yapmak ve federasyonla çatışmalarını yöneticilerine bırakmaktır. Trabzon seyircisi yarın büyük bir sınavdan geçecek. Onlardan beklediğimiz, efendiliklerini bozmamaları ve tüm beklentileri boşa çıkarmalarıdır.
AZINLIK OKULLARINA NEDEN SÜT YOK?
Sayıları sadece 2500.
Azınlık okullarındaki öğrencilerden söz ediyorum. Bu çocuklara süt verilmiyor.
Neden?
Onlar da Türk vatandaşı değil mi? O çocukların da süt içme hakları yok mu?
Hadi, olanakları daha geniş olduğundan dolayı, özel okullardaki öğrencilere süt dağıtılmamasını anlayışla karşılayalım. Ancak vakıf okullarının neden bu kampanyanın dışında tutulduğunu anlayabilmek imkansız.
Cüneyt Özdemir Perşembe akşamki programındabu konuya değinde haklı olarak aynı soruyu sordu. Ben de katılıyorum. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bu konuya mutlaka bir el atacaktır.
Bekliyoruz.
TAŞERON İTFAİYECİLER ÇIĞLIK ATIYOR
“...Bizler İstanbul İtfaiyesi’ nde çalışan yaklaşık 800 taşeron itfaiyeciyiz... Daha önce Büyükşehir Bimtaş bünyesinde çalışırken sendikalaşmak istediğimiz için özel bir firmaya verildik... Firma adı Makro Otamasyon A.Ş. 2005 yılından bu yana istanbul' da yaşanan her türlü olaya canla başla gidiyoruz... Aramızdan şehit olan arkadaşımız da oldu.
Peki nedir bizim mağduriyetimiz?
Aynı işi yapmamıza rağmen kadrolu itfaiyeciler bizden yaklaşık 1.500 TL fazla ücret alıyor. İkramiye + mesai + çocuk parası + eğitim parası gibi her türlü sosyal hakları var. Bizim hiçbir sosyal hakkımız yok.Teşkilatta üvey evlat muamelesi görüyoruz. 3 ayda bir sözleşme imzalıyoruz. Sesimizi, çığlımızı duyan yok. Ne olur kulak verin.
Bizim kimsenin maaşında gözümüz yok. Ama biz de aynı işi yapıyoruz.. Beraber çalışıyoruz. Kadir Topbaş defalarca kadro sözü verdi. Fakat en ufak bir gelişme olmadı.her yılın sonunda acaba sözleşmemiz yenilenecek mi diye işten atılma korkusu yaşıyoruz.”
TWITTER’ DA 500 BİNİ AŞTIK...
@mabirand32gün
Doğrusunu söylemem gerekirse, bu kadar kısa bir sürede 500 binliktakipçi rakamını geçebileceğimizi pek beklemiyordum.
Şu anda Twitter dünyasında 500 bin dostum-eleştirmenim-takipçim var. Türkiye’ ninancak en büyük 1-2 gazetesinin ulaşabileceği bir rakam.
Bundan daha keyifli, bundan daha hoş bir şey olabilir mi?
Bence yok...
500 bininci ismi bulduk: Ömer Özdemir (@omer559) ve hemen adresine, yeni çıkan Son Darbe: 28 Şubat belgeselinin DVD setini yolladık. 28 Şubat’ta nelerin yaşandığını anlatan bu belgesel, aslında çocuklarımıza, torunlarımızabırakılacak olan, yakın tarihimizin en ilginç dönemini anlatıyor.
RAHMİ KOÇ BİZİM ÇÖPÇÜMÜZ DEĞİL
“Deniz Temiz Derneği” (TURMEPA) hafta içinde 1. Uluslararası Marmara ve Karadeniz Konferansı’nı topladı ve hepimizi uyardı: Gün gelecek balık kalmayacak, denize giremeyeceğiz.
Yaz ayları yaklaşıyor ya, yine denizlerin durumu gündeme gelecek. İçler acısı bir manzara ile karşı karşıyayız.
Rahmi Koç, 18 yıldır (Turmepa) denizlerimiz için savaş veriyor. Şimdi bayrağı Tezcan Yaramancı aldı. Hepimizi uyandırdılar. İlk başlarda “Denizlerin çöpçüsü” diye bakılırlardı. Şimdi benim için birer öncü, birer kahraman konumundalar. Ancak asıl sorumlu olanlar büyük şehir belediyeleri ve yerel belediyeler. Bizim de iki elimiz, onların yakasında.
HER KAZANAN VE VERGİ VERENE ALKIŞ...
Zenginler hep kıskanılır. Bunun altında biraz eziklik, biraz başarısızlığın hıncı vardır. Nedense, para kazanan, başarılı olan insanlarımızla övünmeyiz. Onlara hep kuşkulu gözlerle bakarız.
Ben tam aksini düşünüyorum.
Zengin olanı alkışlarım. Hele hem zengin, hem de vergisini vereni daha da severim. Zira unutmayalım ki, ne kadar çok zenginimiz, ne kadar çok başarılı insanımız olursa, bizler de bir pay sağlıyoruz.
İstanbul vergi rekortmenleri açıklanınca, bütün bunlar aklımdan geçti. Hepsini tebrik etmek istedim.
ÖĞRETİR AİLESİ PARLIYOR...
Biraz gecikmiş bir yazı ile karşınızdayım.Antalya Televizyon Ödülleri töreninden hemen sonra yazacaktım, bugüne kaldı.
Yılın Ana Haber Sunucusu ödülünü, ATV Haber’in Cem Öğretir’i aldı. Ne kadar memnun oldum tahmin edemezsiniz. 32.GÜN’de gözlerini açan, ardından CNN TÜRK’te çok güzel bir kariyer yaptıktan sonra ATV’ye geçen Cem, tevazusu, güzel diksiyonu, konulara hakimiyetiyle her yıl biraz daha büyüdü.
Hele eşi Seda Öğretir’e ne demeli... Onda da emeğim olduğu için, NTV’deki performansını büyük keyifle izliyorum. Kanal D’de stajyer olarak başladı, muhabir oldu. CNN TÜRK’e, oradan da NTV’ye geçti.
Öğretir ailesine özel bir hayranlığım var. Bakın göreceksiniz, bu çift ileride daha da parlayacaktır.
SEVDİM SENİ BİR KERE
Erkam Tufan Aytav’ın son kitabı, “Sevdim Seni Bir Kere” Ufuk Yayınları’ ndan çıktı. Aytav, Türkiye’ deki Alevi-Sünni evlilikleri üzerine yazmış. 5 çiftle, uzun röportajlara dayanan kitap Alevi toplumu ile Sünni toplumu arasındaki ailevi bağları anlatıyor. Çiftlerin tanışmalarını, ilişkilerini, ve evlilik kararlarına ailelerinin tepkilerini işliyor. Uzun yıllar Aleviler ile Sünniler birbirlerine fazla karışmaz, ayrı köylerde yaşarlardı. Şehir hayatıyla birlikte, temas da bir anda arttı. İnsanın gönül ilişkileri, sevgisi, aşkı, insan olma bilincinde dini mezheplerin çok da önemli olmadığını gösterdi. (www.ufukkitap.com)
*
Kışlada SOL kırım
12 Eylül Darbesi’nin dönemin kudretli komutanları üzerinden yargılandığı bugünlerde, 12 Eylül döneminde yaşananlar da yeniden merak konusu oluyor.Rahmi Yıldırım’ın son kitabı “Kışlada Sol Kırım” da kışlalardaki solcuların başlarına gelenleri anlatıyor. Kitap, Karınca Yayınları’ndan çıktı. Darbe öncesinden başlayan ve günümüzde hala devam eden haksızlıklar silsilesini anlatmış Yıldırım. Tiyatro oyununa benzeyen kışla içi yargılamalarla askerlikten uzaklaştırılan subayların, ileriki yıllarda da her gelen hükümet tarafından nasıl görmezlikten gelindiğinden bahsetmiş. Şimdilerde YAŞ kararları ile, yani “İrticai faaliyet yüzünden” askerlikten uzaklaştırılanlara hakları geri veriliyor. Ancak 12 Eylül ve 12 Mart mağduru askerler hakkında bir girişim yok.Rahmi Yıldırım’ın “Kışlada Sol Kırım” adlı kitabı haberler, yasa maddeleri ve yaşanan olayları içinde barındırıyor. Konu ile ilgili yazılmış önemli kitaplardan biri. (www.karincayayinlari.com)
Paylaş