4 Nisan 2006
ADETA kol kola yürüyorlar. Ve birbirlerinden hiç ayrılmadan 23 Nisan’daki büyük finale doğru koşuyorlar. Çoğunluk, F.Bahçe ile G.Saray’ın Kadıköy derbisine, hiç puan yitirmeden geleceğini düşünüyor.
Fanatiklerin yaklaşımı daha duygusal...Her iki takıma gönül verenler, derbi öncesi zirvenin ŞOK bir sonuçla sarsılacağı inancını taşıyor.
Ve tribünler de yaratıcı zeka ve espri yeteneği ile ezeli rekabete nefis pankartlar açıyor.
Bir bakıma sahadaki liderlik savaşının bir benzeri de taraftarlar arasında sürüyor...
F.Bahçeli bir okurun G.Antep maçından sonra tekrar liderliği yakalamanın sevinci ile telefon açıp yaptığı bir espri, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi...
G.Saray, lider koltuğuna 23 Nisan çocukları gibi yılda bir gün oturabilir. Sonra o koltuğa sahibi kurulur!
Keşke tüm sataşmalar, böylesine birer espri güzelliğinde kalsa ve herbirine gülüp geçsek...
23 Nisan’a doğru koşarken, hemen geriye dönüp her iki takımın da son 5 maç çizelgesine bir göz attım. İkisi de gerçekten müthiş bir performans sergilemiş.
G.Saray, 15 puanın 13’ünü almış.
F.Bahçe, 15 puanın tümünü toplamış
G.Saray, 12 gol atmış, 4 gol yemiş
F.Bahçe, 17 gole karşı, kalesinde tek gol görmüş.
Ve son 5 maçta F.Bahçe 3, G.Saray 2 deplasman oynamış.
Böylesine rakamsal zenginliklerle donatılmış her iki takımın, 23 Nisan derbisine dek gösterecekleri performansı herkes gibi merakla bekliyorum.
Taraflardan biri 23 Nisan öncesi ŞOK bir sonuçla yıkılabilir mi?
Aklıma birden 21 Şubat günü sevgili dostum İlhan Söyler’in, Erik Gerets’le yaptığı bir söyleşi geldi.
HÜRRİYET’in 9 sütuna yaydığı manşette Belçikalı hoca diyor ki...
Kadıköy’de Fener’i yener işi bitiririz.
Ve altına bir de not düşmüş Erik Gerets...
Eğer aramızdaki puan farkını korursak!
Her iki takımın puanlarına da baktım...
F.Bahçe 52, G.Saray 49
Aradan geçen yaklaşık iki aylık bir sürede G.Saray haftaları daha iyi değerlendirmiş.
Ve gelip Fener’i yakalamış!
* * *
ŞİMDİ her iki takım ve özellikle Christoph Daum ile Erik Gerets arasında bir taktik savaşı başlıyor.
Gerets, Kadıköy’de Fener’i yeneceğine inanıyor.
Yeter ki, arada ŞOK bir sonuca toslamasın.
Christoph Daum’un daha değişik düşündüğünü biliyorum. O, zaferi G.Saray-F.Bahçe derbilerinde değil, sonuçta arar.
Eğer, iş Kadiköy derbisine kalırsa, Christoph Daum’un cebindeki oyun planını şimdiden okuyabilirim...
Ali Sami Yen’de kazandığı 1-0’lık avantajı hiç aklından çıkarmaz. Mekan, Kadıköy de olsa ve arkasında büyük bir kalabalıkla oynasa da, düzenini beraberlik üzerine kurar. Ve plan tutarsa, işi bitirir.
Biliyor ki, sezon sonunda olası bir ayrılıkta, transfer pazarlığına G.Saray maçlarında gösterdiği performansla değil, kazandığı şampiyonlukların bilançosu ile oturacak.
Ve o masada Elinde ne var diye soranlara kartlarını açacak ve haykıracak...
3 şampiyonluk!
23 Nisan’ı iple çekiyorum. O gün sadece çocukların değil, Gerets veya Daum’un da bayramı olacak.
* * *
VE arşiv sorumlumuz Güney Barış’tan aldığım rakamları kağıda döküyorum. Şimdiye dek oynanan 48 lig sezonunda F.Bahçe ile G.Saray 11 kez rakiplerinden ayrılarak zirvede şampiyonluk mücadelesi yapmış...
Bu mücadelenin 6’sında G.Saray mutlu sona ulaşmış.
F.Bahçe ise, 5 kez şampiyonluğu yakalamış.
Şimdi yeni bir hevesle yeni bir şampiyonluğun savaşını veriyorlar. Bitime 6 hafta kalmasına karşın, hala heyecanımızı diri tutuyorlar.
Ezeli rekabetin en güzel yönü de bu değil mi!
Yazının Devamını Oku 2 Nisan 2006
OYUNUN genelinde değişken bir performans sergiledi Beşiktaş. Pas hatalarının çoğaldığı dakikalar Beşiktaş’ı oyundan düşürdü ve tempoyu bozdu. Pas trafiği ve yardımlaşmanın düzenli işlediği bölümlerde ise, farklı bir kimlik yakaladı. Atakların sayısı, özellikle oyun etkinliği arttı Beşiktaş’ın...
Ve yediği erken gole karşın moralini bozmadan, kazanma duygularını hep diri tutarak hırsını sahaya yansıttı.
Böyle bir isteğe tüm futbolcuların katılması, tribünleri de mutlu kıldı. Ve alkış aldı Beşiktaş...
Beşiktaş’ın diğer yüzünde, yaşanan sıkıntıların net çizgileri kolayca hissedildi... Ankaragücü’nün attığı ilk golde İbrahim Toraman’ın rakibe teke tek yakalanması ve yediği basit çalım... Yine Toraman’ın rakibe yakalandığı bölgedeki yalnızlığı ve defans derinliğinin kaybolması... Her biri basit savunma hatalarıydı.
Ankaragücü’nün ikinci golü de Beşiktaş savunmasının hataları sonucu oluştu. Ahmed Belal’in sürüklediği atakta yanlış pozisyon alan savunma, kupa maçı öncesi tehlike sinyalleri yaktı.
Bu bölgede İbrahim Toraman ile Koray Avcı’nın göstereceği uyum ve performans Beşiktaş için farklı bir değer taşıyor. Kontrollü ve yardımlaşarak oynadıkları maçlarda, Beşiktaş rakibe pozisyon vermiyor. Öyleyse, Toraman-Avcı ikilisinin performansı bir bakıma maçın sonucunu da etkiliyor.
* * *
Beşiktaş, pozisyon bakımından bereketli bir gece yaşadı. Attığı golden fazla pozisyon yakaladı. Bunları değerlendirmede -üç gole karşın- beklenen beceriyi gösteremedi.
Özellikle final vuruşlarda İbrahim Üzülmez, Bobo ve Gökhan Güleç biraz daha seri ve çabuk davranabilirdi. İşi ağırdan aldılar ve net pozisyonları harcadılar.
Galibiyet güzel bir duygu. Beşiktaş taraftarı dün gece stadı sevinç çığlıkları atarak terk etti. Ancak Beşiktaş, kupanın Antep’teki ilk ayağını böylesine basit savunma hatalarıyla oynarsa, tehlike kapıyı çalar.
Bunu da galibiyet gibi güzel bir duygunun arkasına saklamak hata olur.
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2006
BEŞİKTAŞ eksik ve özellikleri sınırlı bir kadro ile oynadı. Böyle bir kadronun yönetmenliğine soyunacak ve sorumluluğunu yüklenecek Tümer Metin de ağırdan alınca, Beşiktaş etkisiz bir takım kimliğine büründü. Ve topu alan yardımlaşmayı düşünmeden ve de oyunu paylaşmadan liderliğe soyundu.
Ahmed Hassan çok koşanlardan biriydi. Sahanın her bölgesinde göründü. Yine de etkinliği ve katkısı sınırlıydı.
İbrahim Akın ile Jun arasındaki uyum sıkıntısı Beşiktaş’ı hücum bölgelerinde sıkıntıya sürükledi. Ayrı ayrı oynadılar, gerekli diyaloğu kuramadılar. Ancak, Jun’un çabuk ve hareketli stili zaman zaman Beşiktaş’ı gollük pozisyonlara taşıdı.
Şok golden sonra Beşiktaş risk alarak skoru değiştirmek gibi bir isteğin peşine düştü. Savunma oyuna katıldı, İbrahim Üzülmez ve Çağdaş Atan sol kanat bindirmeleri ile şans denedi.
Kleberson, sadece bulunduğu bölgede oynama sadeliğinin dışına pek çıkmadı. Oysa hücumu düşündüğü dakikalarda iyi işler yaptı. Attığı frikik golü, genel performansının çok üzerindeydi. Ve alkışlanacak kadar güzeldi.
* * *
Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki kimliği, ilk 45 dakikaya oranla daha hareketliydi.
Birlikte oynamayı deneyenler çoğalınca, hücum ve pozisyon sayısı da arttı.
Bu arada, savunma beklenmedik anlarda basit hatalar yapma alışkanlığını yine tekrarladı.
Anlayamıyorum, aşırı güven mi, yoksa gereksiz bir fantazi mi... Özellikle Koray Avcı’nın tehlikeli bölgelerdeki riskli davranışları seyredenin yüreğini ağzına getiriyor...
Jean Tigana, final dakikalarında Jun’u oyundan alarak Ahmed Dursun’u soktu. Acaba, bu değişimi İbrahim Akın’ı çıkartarak yapsaydı, daha mı doğru olurdu diye düşündüm... Biraz sonra onu da çıkarttı.
Yine de İbrahim Akın, bu kadroda sürekli oynayacak özellikte bir yetenek. Ancak, gençliğinin ve yeteneklerinin değerini ne zaman anlayacak. Bu da ayrı bir sorun...
Tigana’nın kupa maçına daha farklı bir kadro çıkaracağını düşünüyorum. Sakatlıklar ve sorunlar birer bahane. Beşiktaş’ın aklı ligde değil kupada. Bunu dün daha iyi anladım.
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2006
FUTBOL 90 dakikalık kısa bir ömür. Eleştiri ve övgü ile beslenir, kendi aleminde güzellikler ve çirkinliklerle kolkola yaşar. Hiç beklemeden geçen haftanın Süper Lig kapısını aralayıp, bu sihirli dünyanın 27.haftasına dalıyorum.
Ve önümde çift sütuna sıkıştırılmış bir maç yazısı... Haberin başlığı maçın ve skorun üzerine çıkmış...
Hakemi dövdüler!
Yazının giriş bölümü de Diyarbakırspor-Sivasspor maçı sonrası yaşanan olayları kapsıyor. Ve tüyler ürpertici kelimeler birbirini kovalıyor...
Maçın hakemi Özgüç Türkalp, soyunma odaları koridorunda darp edildiği gerekçesi ile Diyarbakır Devlet Hastanesi’nden rapor aldı!
Ve devam ediyor haber...
Çene ve kulak bölgelerine darbeler alan, dudağı yarılan hakem Türkalp, yumruğu savuran yönetici Aydın İldiz hakkında emniyete suç duyurusunda bulundu.
İşte Süper Ligde 27.haftanın en çirkin olayı...
Öfke, yumruk ve kan!
Bir de temsilci raporlarına göz atalım. Yine Diyarbakırspor yöneticilerinden
Remzi Dayan’ın hakem Türkalp’a yönelik koridorları çınlatan naraları Federasyon temsilcilerinin raporlarına tek tek işlenmiş...
Senin ayağına sıktırırım!
Tanrı aşkına bir şeyler yapın. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömrü tehdit altında.
Bir puan uğruna Süper Lig’i kurşunluyorlar!
* * *
Ne kötü bir haftaydı. Bir çirkinlikte Samsun-Kayseri maçında yaşandı. Maç sonrası hakem Kuddusi Müftüoğlu’nun çevresinde oluşan öfke bir anda çığ gibi büyüdü.
Ve belki de bir facia akıllı bir adamın çabası ile önlendi. Akıllı adamı biraz sonra anlatacağım. Önce olayı bir toparlayalım. Samsunspor Başkanı sayın Adnan Ölmez diyor ki...
Samsunspor’u paketlediler, 2.Lig’e gönderiyorlar!
Ve iki penaltılık pozisyonu değerlendiren Başkan, hakem Kuddusi Müftüoğlu’nu suçluyor.
Başkanın bu beyanatını Samsunspor kalecisi Kerem İnan da destekliyor...
Lütfen dikkat etsinler. Bizim maçlarımızı yöneten hakemler hep ceza alıp, kızağa çekiliyor!
İşte, yoruma açık verilmeyen bu iki penaltı pozisyonunun ateşi maç sonrası hakem Kuddusi Müftüoğlu’nu yakalıyor.
Ve Samsunsporlu futbolcuların Müftüoğlu’nun çevresinde oluşturdukları öfke yumağı bir anda tehlikeli boyutlara doğru kanat açıyor.
Herkes bir futbolcunun beline sarılarak, hakem Müftüoğlu’na olası bir saldırıyı önlemeye çalışıyor.
Birden akıllı bir adam devreye giriyor. Ve direkt Müftüoğlu’na koşarak, kolundan yakaladığı gibi kalabalığın arasından çekiyor. Uzaklaştırıyor yumruk mesafesinden...
Ve belki de kaç futbolcunun meslek yaşamını kurtarıyor!
Kim bu adam?
Samsunspor menajeri Ercan Koloğlu.
Bu tip olayların deneyimli bir ismi Koloğlu. 1994 yılında Samsunspor-Trabzonspor maçında benzeri bir olayda hakem Ergül Yücedağ’ı da kurtaran eski bir futbolcu.
Yücedağ’ı da öfkeli kalabalığın arasından çekerek soyunma odasına kaçırıyor. Ve bu hareketi nedeni ile fair-play ödülü alıyor Ercan Koloğlu.
İki benzeri olay arasından tam 12 yıl geçti. Ne değişti şu ligde. Sadece ismi... O dönemlerde adı Türkiye Ligi idi... Şimdi Süper Lig.
Tanrı onu korusun!
Yazının Devamını Oku 25 Mart 2006
OYUNUN ilk 45 dakikalık bölümü bittikten sonra düşünmeye başladım... Sergen Yalçın sakat veya cezalı değilse, bu kadroda direkt oynar. İbrahim Akın’ın eli ayağı birbirine karışsa da... Ve sahayı dermansız ayaklarla dolaşsa da, Tigana’nın sahaya sürdüğü ilk 11’de tartışmasız forma giyer.
Tigana’yı anlayamıyorum... Bir fantazi düşkünü mü, yoksa bazı takıntıları mı var. Ya da birilerini mi cezalandırıyor?
Kayseri’de yenilen ve turu geçmekte sıkıntılar yaşayan kadroyu gözlerimde canlandırdım. Tigana, Kayseri dönüşü idman maçında Sergen Yalçın’ı yedek kadroda oynatıyorsa... Ve dün de 18 kişilik kadroya almıyorsa, bunun nedeni araştırılır.
"Acaba, Sergen mi formsuz?" diye bir soruya takıldım. Konya maçında oynayanlardan daha kötü olabileceğini düşünemiyorum.
Yine ilk yarıda rakip kalede hiçbir etkili pozisyon yaratamayan Beşiktaş’ta topa vurabilecek, kaleyi yoklayacak bir isim aradım.
Sahada böyle birini göremedim. Başkaları gibi İbrahim Akın aklıma geldı. Ama o da yedekler kulübesinde oturuyordu...
* * *
Birara Tigana’yı seyretmeye başladım. Saha kenarına kadar koşup direktifler veriyor. "Alan daraltın" diye bağırıyordu. Rakibe baskı yapmalarını istiyordu.
Ve hatalı paslara adeta çıldırıyordu Tigana... Kızdığı kişiler kendi tercihleri değil mi?
Bobo ve Gökhan Güleç passız kalmanın sıkıntısıyla orta sahaya kadar gelip top aradılar. Kleberson’un hücuma katkısı sınırlıydı. Tümer Metin hiçbir hareketin sonunu getiremedi.
Kanatlar da bir başka alemdi. Ahmed Hassan ve İbrahim Üzülmez’den hiçbir orta gelmedi. İşte Beşiktaş’ın ilk yarı portresi... Ve bir de kalesine attığı gülünç bir gol.
Yine düşünmeye başladım. Ve peşine bir soru taktım...Böyle bir Beşiktaş, bu maçı kurtarabilir mi? Jean Tigana da inanmadığı için ikinci yarıya Jun’u alarak başladı. Fazla dayanamadı, biraz sonra İbrahim Akın’ı da devreye soktu. Ve Beşiktaş 10 dakika gibi kısa bir süre içinde 2 gollük pozisyon yakaladı.
Jun’un çarpraz koşuları, İbrahim Akın’ın direkt kaleyi hedefleyen koşuları ile oyun rakip kaleye yıkıldı. Tigana son çareyi Ahmed Dursun’da aradı.Ve elindeki tüm forvetleri sahaya sürerek sonucu zorladı. Ancak, yenilgiyi önleyemedi.
Çünkü, bir takım kenardan iyi yönetilmiyorsa ve sahada da Sergen Yalçın gibi bir lideri yoksa kaderini değiştiremez.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2006
BEŞİKTAŞ, kupanın rövanşına, koşan ve savaşan bir kadroyla başladı. Sergen Yalçın ile Tümer Metin kulübede, yedekler arasındaydı. Bir bakıma 2-0’lık avantajı koruyacak ve zamanı kısaltacak iki adam Tigana’nın yanındaydı.
Sahadaki kadro belki ayağa oynayarak ve topu saklayarak rakibi uyutacak teknik düzeyde değildi. Ancak, savaşarak ve Tigana’nın oyun klasiğine uyarak turu geçtiler.
Beşiktaş, ilk 45 dakikada rakibe oynama fırsatı tanımadı. Ve Kayserispor’un etkili olabileceği bölgeleri çok adamla kontrolde tuttu.
Savunmada, Koray Avcı hatasız oynadı. Her topa rakipten önce hamle yaptı. Soğukkanlı ve tempoluydu.
İbrahim Toraman, yine defansın en hareketli adamıydı. Koray ile uyumu hiç falso vermeden 90 dakika sürdü.
Ahmed Hassan, koştuğu kadar becerikli değildi. Ayağındaki topları gerektiği gibi servise sokamadı.
Tigana, Ahmed Hassan’ın tükendiği anda beklenen değişikliği yaptı ve Tümer Metin’i oyuna aldı. Beşiktaş’ın Tümer Metin ile oynadığı dakikalarda daha çok topla buluşması gerekirdi. Tümer, bunu beceremedi. Koşanların arasında kayboldu.
H H H
Beşiktaş’ın oyunu soğutma ve avantajı koruma isteği, forvetteki ikili Gökhan Güleç ile Bobo’nun da performansını olumsuz etkiledi. Her ikisinin de topla buluştuğu pozisyonlar sayılıydı.
Kleberson, gerektiği gibi oynadı. Topu boş alanlara taşıyarak ve riske girmeyerek dakikalardan çaldı.
H H H
Şimdi madalyonun diğer yüzüne geçiyorum. Beşiktaş’ın 2-0’lık avantaja göre oynama planı belki doğru bir düşünceydi. Ancak yiyeceği olası bir gol tüm değerleri değiştirebilirdi. Ve paniğe sürükleyebilirdi. İşte oyunun bitimine 20 dakika kala gelen gol korkuların başladığı andı.
Bu dakikalarda Tigana, Sergen Yalçın’ı düşünebilirdi. Ama Fransız hoca hiç oralı olmadı.
Eğer, Kayserispor kırmızı kart şanssızlığına yakalanmasa belki de bu maçı uzatmaya götürebilirdi. Ve Beşiktaş beklenmedik bir sonuca sürüklenebilirdi. Bunun faturası da herhalde Tigana’ya kesilirdi.
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2006
HER teknik direktör F.Bahçe maçında benzeri sorunlar yaşıyor. Ve herbiri aynı dertten yakınıyor... Fener’in duran ve yan toplarına engel olamadık!
Sezon başından bugünlere sarkan 25 haftada sadece iki maçı golsüz geçiren F.Bahçe, kötü de oynasa iki silahından birini ateşleyip, işi bitiriyor.
Alex’in bir frikiği veya bir korneri skoru bir anda değiştirebiliyor.
Bu silah şimdiye dek iki maçın ötesinde hiç tutukluk yapmadı!
Yine her teknik adamın F.Bahçe maçlarında yaşadığı bir başka korku... Bir hafta boyunca taktik çalışmalarda defalarca tekrarlanan Fener’in sol kanat kombinezonlarına önlem planı...
Fener’in sol kulvardan gelecek ataklarını nasıl durdururuz? Ümit Özat-Tuncay Şanlı ikilisinin bu kanattaki etkinliğini nasıl kırarız?
Her teknik direktör bir ders gibi futbolcuları ile birlikte bu işe kafa yoruyor. Geçen hafta Ankaragücü Teknik Direktörü Hikmet Karaman da diğer meslektaşları gibi aynı silahla vuruldu.
Ve Karaman maç sonrası, önce F.Bahçe’nin ikinci golde etik davranmadığını söyledi ve lafı Alex’e getirerek dert yandı...
Alex, her duran topu adamın kafasına konduruyor. Atıyor ve attırıyor. Her önlemi aldık, yine de engel olamadık. Bir de sol kanattan gelişen ataklar bizi yordu.
Karaman’ın bu sözleri beni yıllar öncesine götürdü. Beşiktaş, Gordon Milne döneminde benzeri silahlar kullanarak, aynı tip goller atardı.
Ya, Rıza Çalımbay ile Metin Tekin’in geliştirdikleri sağ kanat kombinezonu. Ve Ali Gültiken ile Feyyaz Uçar’a gönderilen toplar...
Ya da, yine sağ kanatta Rıza Çalımbay’ın duran toplardan Metin-Ali-Feyyaz üçlüsüne yaptığı kesme ortalar...
Bunun bir de hikayesini hatırladım. O dönemlerde Sarıyer’i çalıştıran Ahmet Suat Özyazıcı bir Beşiktaş maçı öncesi der ki...
Herkes bana aynı şeyi söylüyor. Sanki, akıl verir gibi...Sağ kanada dikkat et, Beşiktaş’ı durdurursun.
Ve Özyazıcı şöyle noktalar sözünü...
Onu ben de biliyorum. Ama gel de durdur o kanadı!
Yıllar geçti, şimdi F.Bahçe aynı silahla can yakıyor. Ve kimse bu silahı susturamıyor.
* * *
BEŞİKTAŞ, yakaladığı çıkışı sürdürüyor. Ve Jean Tigana da bir yandan gelecek sezonun planlarını yapıyor.
Kayserispor maçında, Tümer Metin’in sakatlığına karşın oyuna Sergen’siz başlaması değişik yorumları da peşinden getirdi...
Demek ki, gelecek sezon için Sergen’i düşünmüyor.
Oysa, Tigana gelecek sezonun planlarını hazırlarken, çevresine bazı farklı şeyler söylemiş...
O özel bir futbolcu. Sergen’i geç anladık. İyi çalışırsa büyük işler başarır. Kesinlikle kalmalı.
Şimdi iş Sergen’e düşüyor. Yeni sezonda bazı sıkıntılar yaşayacak Sergen. Hiç alışık olmadığı bir tempoda çalışacak. Biraz da terleyecek.
Ama Tigana’nın ısrarı, belki de herkesin özlediği Sergen’i yaratacak!
* * *
HEP gündeme geliyor ve konuşuluyor...
Gerets’in üç forvetle oynaması mantıklı bir davranış mı?
Belçikalı hoca, Samsunspor maçından sonra bir açıklama yapmıştı. Ve demişti ki...
Üç forvetle oynamanın sakıncalarını gördük. Böyle bir lükse sahip değiliz. Bundan böyle orta sahayı güçlendireceğiz.
Ancak, pazar günü Erciyes maçında Gerets tüm duvarları yıkarak, üç forvet bir yana, dörtlü forvetle inanılmaz bir riske yöneldi. Ve maçın son 11 dakikasını tam 4 santrforla oynadı.
Necati Ateş, Ümit Karan, Hakan Şükür ve Hasan Kabze!
Üçlü forveti bir fantazi gibi görenler, Erciyes maçında 4’lü forvete bile olumlu yaklaştılar. Ve eleştirmediler Gerets’i.
Kaybedilen maçı çevirmenin tek yolu bir son dakika golüydü.
G.Saray işte bu golü yakaladı.
Hakan Şükür girdi, Ümit Karan ve Hasan Kabze’ye iki gol attırdı. G.Saray, giden maçı lehine çevirdi.
Şimdi bir konu kafaları karıştırdı. Ve gündeme oturdu...
F.Bahçe ile kupa maçına 2-1’lik dezavantajla çıkacak G.Saray, bu oyunu kaç santrforla oynayacak!
Rövanşın sonucu kadar herkes bu sorunun yanıtını merakla bekliyor.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2006
JEAN Tigana, Tümer Metin’in sakatlığına aldırmadan oyuna Sergen Yalçın’sız başladı. Bir bakıma Samsunspor’dan 3 puan alan kadroyu Kayseri’de ödüllendirdi. Ve Beşiktaş, Tigana’nın bu jestine koşarak, savaşarak ve yardımlaşarak karşılık verdi.
Özellikle ilk 45 dakikada 3 adam birer atlet gibi sahanın her bölgesine depar attı ve her noktada rakibe baskı yaptı. Okan Buruk, Ahmed Hassan ve Bobo...
Okan Buruk her topun peşindeydi. Ahmed Hassan, ikili forvetin arkasında oynamanın keyfiyle nefis bir tempo yakaladı.
Ve Bobo, Kayseri’deki performansıyla üzerindeki şüpheleri bir anda dağıttı. Hava toplarının değişmez hakimiydi.
Bu maçta Bobo’da farklı özellikler gördüm. Öncelikle bir santrfor için yüksek bir teknikle oynuyor. Ve yardımlaşmaya özen gösteriyor...
Beşiktaş, Tigana’nın 4-1-3-2 klasiğini artık ezbere biliyor. Disipline uyum ve görev sorumluluğu üst düzeyde.
Beşiktaş kazansa veya kaybetse de bu oyun karakterini hep taşıyacak.
* * *
Beşiktaş savunması, rakibe net pozisyon vermedi. İlk 45 dakikada 1-2 kez Gökhan Ünal’ı kaçırdı... Genelde hiçbir fantaziye kaçmadan risksiz oynadı. Ve bu bölgede İbrahim Toraman’ın yükselen performansı Kayseri’de de sürdü...
Kaledeki Oscar Cordoba, savunma arkadaşları için bulunmaz bir moral kaynağı. Dün gece oyunun her dakikasında varlığını hissettirdi. Oynadığı oyun dört dörtlüktü...
Kleberson, diğer haftalardan daha derli toplu ve gayretliydi. Yine tek pas oynayarak ve topu risksiz bölgelere taşıyarak zor dakikalarda savunmaya nefes aldırdı.
Gökhan Güleç, oyunda pek görünmedi. Ancak, zaman zaman attığı seri deparlarla tehlikeli bir kimliğe büründü. Yine de beklenen performansı yakalayamadı.
Beşiktaş oyunun final bölümünde savunmada fazla adamla kapandı. Hücumdaki çabuk ve etkili temposunu bozdu. Bunu pek anlayamadım... Sonra düşündüm ve alacağı 3 puanın Beşiktaş’a neler kazandıracağını onlar gibi hissedebildim. Beşiktaş artık golsüz hafta geçirmiyor. Ve attığı tek gol de olsa, onun değerini ve savunmasını biliyor.
Yazının Devamını Oku