Kanat Atkaya

‘Benim büyük çaresizliğim’

18 Haziran 2016
ANORMAL, makul olmayan şartlar altında yaşarken normali, makul olan tavrı bulmak, savunmak neredeyse imkânsız hale geliyor.

Cumartesi gecesi Beyoğlu’nda küçük bir plakçıda, Radiohead’in yeni albümünü dinlemek, çıkışını kutlamak için toplanan bir grup genç insana “hassasiyeti kaşınmış vatandaş süsü verilmiş” lümpenler iğrenç bir saldırı düzenledi.

 

“Ramazanda içki içmeye utanmıyor musunuz? Yakarız burayı” diye saldırıya geçen zihniyetin farklı zamanlarda yol açtıkları faciaların zihinlerimizin bizi üzen, kahreden, içimizi yakan, öfkelendiren hatıralar galerisinde geniş bir yeri var.

 

“KİMSEYE BİR RAHATSIZLIK VERMEDEN” sevdikleri grubun yeni albümünü dinlemek için toplanmış savunmasız gençlere saldıranların görüntülerini umutsuzlukla, öfkeyle seyrettim.

 

Küfrettim, isyan ettim, “uzun saçlı, rock’çı ve solcu genç” olarak hem kendi geçmişimde hem de yakın çevremde epeyce örneği bulunan benzer hadiseleri hatırladım.

 

Yazının Devamını Oku

Vay Vali-san neler yapmışsan?

15 Haziran 2016
“KELLESİNİN uçurulmasındansa onuruyla seppuku yapmayı tercih etti...”

Japonya’da istifa etmek zorunda kalan Tokyo Valisi Yoichi Masuzoe’nin ardından bir yetkili bu cümleyi kurmuş...

 

“Kelle uçurulması” mecazi elbette; kimse kılıcı kapıp Yoichi Bey’in kafasını kesmeyecekti. “Seppuku ne?” derseniz... Kendini deşerek ölmek demek, bildiğimiz “hara-kiri”nin daha “resmi” adı oluyor...

 

2014’te Tokyo Valisi olan Yoichi Bey’in istifasına giden yolun taşları “uygunsuz harcamalar” şeklinde döşendi.

 

Ne gibi “uygunsuz harcamalar” yapmıştı valiciğimiz?

 

Yazının Devamını Oku

Katil yakalandı cinayete devam

13 Haziran 2016
BİRDEN fazla cinayet işlemek dışında seri katillikle zerre alakası olmayan, ancak “eğitimli sosyopat katil” kategorisinde incelenebilecek Atalay Filiz konusunda “tek” makul davranan kişi 23 yaşındaki pasta ustası Taha Gürses oldu.

Filiz’i bindiği minibüste tanıdıktan sonra soğukkanlılığını kaybetmeyen ve doğru adımları atan bu genç arkadaşı gönülden kutlarım öncelikle.
Gürses’e şu dakikadan itibaren bu konuyla arasına mesafe koymasını, medya taleplerini artık kibarca geri çevirmesini ve alacağı ödülü doğmasını beklediği çocuğu için kullanmasını tavsiye edebilirim bir ağabeyi olarak.

 

‘SELFIE’CİLER YALNIZ MI?

 

Atalay Filiz konusunda “makul davranamayanlar” için ise uzun bir liste var elimizde.

 

İlk akla gelen elbette masum insanların canına kıymış katille

Yazının Devamını Oku

Olması gereken güzel hayatı bu konserde göstereceğiz

11 Haziran 2016
Suriye Ulusal Orkestrası ile Gorillaz’ın, Blur’un solisti Damon Albarn’ın yolları 2008’de kesişti. Orkestranın Şam’daki merkezinde beraber konser verdikten sonra, Gorillaz ile ‘White Flag’ şarkısını birlikte kaydettiler, ardından da dünyanın farklı noktalarında bugün hâlâ efsanevi olarak anılan turnede defalarca sahne aldılar. İstanbul’da verecekleri konser öncesi, Türkiye-İngiltere-ABD arasında bir telekonferans yaptık, bu müzikal birlikteliğin manevi önemini, değerini konuştuk.

Öncelikle, açıkçası sormaya da biraz korkuyorum ama orkestrada herkes iyi mi, sağ ve salim mi?


Issam Rafea: Evet, herkes sağ ve salim...


Projeye nasıl karar verildi, kim harekete geçti, süreç nasıl gelişti?


I.R.: Geçen yıl Damon aradı ve yeniden birlikte konser vermek için nasıl bir araya gelebileceğimizi sordu. Harika bir fikirdi.


Yazının Devamını Oku

Mimar Sinan modern yurt yapmayı düşünememiş işte!

11 Haziran 2016
OSMANLI İmparatorluğu’nun kuruluşundan itibaren büyük emek vermiş Çandarlıların “taht oyunlarında” önemli role sahip son ferdi Çandarlı II’nci İbrahim Paşa’dır.

II’nci Bayezid devrinde vezir-i azam mevkisine yükselen ve İnebahtı Seferi’nde ölen bu kıymetli devlet adamının bir özelliği de ileri görüşlü oluşudur.


Mesela bugün İstanbul’da, Mercan civarında 1478’de yaptırdığı Çandarlızade Atik İbrahim Paşa Camisi’nde PVC kullandırtmıştır ki, bu tarihte bir ilktir.
Atıyorum tabii yahu!

O devirde PVC ne arar? O ince mimari zevkin “polivinil klorür” malzemeyle ne işi olabilir?

Yazının Devamını Oku

Elimizde kalan bir kanlı şablon

8 Haziran 2016
TERÖRÜN kanlı elleri yapışmış yakamıza bırakmıyor işte...

Sürekli kaygı ile kanıksamak arasında salınıyor ruhlar, her ölüm, katliam haberiyle kabarıp bir sonrakine kadar duruluyor durulabildiği kadar.

 

Sonra yine, yine...

 

Artık hepimiz ardından gelecekleri biliyoruz; demeçleri vesaire...

 

Dün sosyal medyada “elle sonradan doldurulmak üzere” hazırlanmış bir kartvizitin, bir formun, bir şablonun görüntüsü geziyordu.

 

Yazının Devamını Oku

‘O’ndan büyüğü yoktu, şahidim

6 Haziran 2016
ÜÇ yıl önce “Sağlığı iyice bozuldu” haberlerinin yoğunlaşması üzerine bir dergi (GQ) Muhammed Ali’yle ilgili bir yazı yazmamı istemişti.

Thomas Hauser’in yazdığı ve Muhammed Ali hakkındaki en iyi biyografilerden biri kabul edilen “Muhammad Ali: His Life and Times”ı okuduktan sonra eski maçlarının videolarını izlemiştim birkaç güne yayarak...

 

Muhammed Ali’nin ölüm haberini aldıktan sonra o yazı için çıkardığım notlara bakmak ihtiyacı hissettim.

 

“20’nci yüzyılın tartışmasız en büyük sportif figürü olmasının yanı sıra politik ve sosyal bir ikon olarak defalarca oylanmış ve onaylanmış Ali’yi hafıza koridorlarımızda kovalayalım bakalım. Yakalarsak yine o dövecek ama olsun...” diye başlamıştım söze o dergi yazısında...

 

Memleketin genel atmosferine uygun olarak Muhammed Ali konusunda bile ikiye ayrılmayı başarabildiğimizi ibretle gözlemlerken, ortaya gerçeklere dayanan, mümkün mertebe objektif (Muhammed Ali sevgim baki) bir portre sunmaya çalışalım bakalım...

 

Yazının Devamını Oku

İstanbul-Barcelona müzik hattı

4 Haziran 2016
BUNDAN iki yıl önce, Barcelona’nın medar-ı iftiharı olan Primavera Sound Festival’de sahneler arasında mekik dokurken, dostum Murat Abbas “Gel, bu kaçmaz” diyerek “Godspeed You! Black Emperor” (GYBE) konserine sürüklemişti beni...

İyi ki sürüklemiş. Bu ziyadesiyle orijinal grubun derin, çok katmanlı performansını izlerken “Keşke Türkiye’ye de gelseler ama hangi kahraman kalkışır bu işe?” diye sormuştum “Mabbas”a. O gün gülümseyerek cevap vermişti bu soruma. Primavera’dan döndükten birkaç ay sonra aradı Mabbas, “Bil bakalım Zorlu PSM’ye kimi getiriyorum?” diye.

 

Çok sık konser vermemeleriyle de tanınan, “yabani gruplar” arasında nam salmış GYBE’yi “İstanbul’a getirecek kahraman” ortaya çıkmıştı... Zor, “herkese hitap etmeyecek” diye adlandırılabilecek bir tarzı olan bu post rock grubunu getirmek hakikaten mangal gibi yürek gerektiriyordu.

 

Neticede “Kaç kişi dinler aaabi GYBE’yi Türkiye’de? Kimse gitmez, kim tanıyacak adamları?” gibi soruların cevabı 17 Kasım 2015 tarihinde Zorlu PSM’de bulunmuş oldu.

 

“Böyle bir konser için” gayet iyi, “beklenenin çok üstünde” bir seyirci kalabalığı toplandı, grup da şahane bir konser verdi...

 

Yazının Devamını Oku