‘Benim büyük çaresizliğim’

ANORMAL, makul olmayan şartlar altında yaşarken normali, makul olan tavrı bulmak, savunmak neredeyse imkânsız hale geliyor.

Haberin Devamı

Cumartesi gecesi Beyoğlu’nda küçük bir plakçıda, Radiohead’in yeni albümünü dinlemek, çıkışını kutlamak için toplanan bir grup genç insana “hassasiyeti kaşınmış vatandaş süsü verilmiş” lümpenler iğrenç bir saldırı düzenledi.

 

“Ramazanda içki içmeye utanmıyor musunuz? Yakarız burayı” diye saldırıya geçen zihniyetin farklı zamanlarda yol açtıkları faciaların zihinlerimizin bizi üzen, kahreden, içimizi yakan, öfkelendiren hatıralar galerisinde geniş bir yeri var.

 

“KİMSEYE BİR RAHATSIZLIK VERMEDEN” sevdikleri grubun yeni albümünü dinlemek için toplanmış savunmasız gençlere saldıranların görüntülerini umutsuzlukla, öfkeyle seyrettim.

 

Haberin Devamı

Küfrettim, isyan ettim, “uzun saçlı, rock’çı ve solcu genç” olarak hem kendi geçmişimde hem de yakın çevremde epeyce örneği bulunan benzer hadiseleri hatırladım.

 

ERKİN BABA MODELİ

 

Köprüaltı Kemancı’yı basmaya kalkışan tombalacı çıyanlara attığımız dayağı da, üniversite yıllarında yakın arkadaşımla bir izbede kıstırıldığımızda “Ne lan bu saçlar, karı gibi?” diye canımıza okuyan hayvanları da aynı iç sızısıyla andım...

 

Erkin Koray’ın uzun saçlı diye kendisini pataklamaya kalkan beş ayıyı teker teker paketlediği hadise gibi “şimdi matrak gelen hatırlar” aktı zihnimden.
Bilmeyene hatırlatayım. Hikâyenin sonunda beş ayı şikâyetçi olur ve karakola giderler. Komiser “Bu ufak tefek herif mi dövdü sizi?” der ve Erkin Baba’yı bırakır, ayıları içeri alır. Neyse...

 

İçimdeki “bizim büyük çaresizliğimiz” hissiyle sosyal medyadaki yorumları okumaya başladım sonra...

 

Benim gibi kendisini umutsuz, çaresiz ve öfkeli hissedenlerin isyanlarına hak verdim, kulp bulmaya çalışanları, bahane üretenleri, nefret yangınına benzinle koşanları görüp kontrolü öfke ve hakaret damarlarıma devrettim...

 

Haberin Devamı

Bütün bu aşamalarda “Ne yapmalı? Ne yapacağız?” sorusu fondaki yerini korudu.

 

O plak dükkânına gidip destek olmak, sokağa çıkmak, bağırmak çağırmak, yalnızlık hissimi benzer düşüncelerdekilerle birleştirip tepki göstermek ve belki böylece içimde büyüyen umutsuzluğu yatıştıracak gücü toplamak... Bunların hepsi ve daha fazlası yol buldu kendisine kararan ruhumda.

 

NEREYE BASIP GİDİYORSUN?

 

“Basıp gitmeli buralardan...” dedikten sonra “Nereye gidiyorsun? Burası senin memleketin... Konjonktür beslemesi lümpenlere mi bırakacaksın sokakları, hayatı? Saldıkları korkunun hedefini tutturduğunu görüp keyiflenmelerini mi izleyeceksin uzaklardan?” diye durdurdum kendimi.

 

Haberin Devamı

İtiraf ediyorum, hiçbiri ilaç olmadı derin üzüntüme, kaygıma...

 

Şiddete şiddetle karşılık verilmesi gerektiğini savunanlara “Hep beraber kaybedelim diyorsunuz yani...” diye seslenmenin de, susup travmanın geçmesini beklemenin de yetersizliği de içimi aynı şekilde oymaya devam etti...

 

Sonra elim sabah okumaya başladığım kitaba gitti. David Runciman’ın “Politika” adlı kitabında 17’nci yüzyılın mühim filozoflarından Thomas Hobbes’dan alıntıladığı ve altını çizdiğim “hayat” tanımını okudum: “Yapayalnız, yoksul, iğrenç, yabani ve kısa...”

 

Toplumsal barış için bir sözleşme imzalamaktan bu kadar uzak oluşumuza hayıflanmanın da ilaç olmayacağını biliyorum ama ötesine yetmiyor gücüm işte...

 

Haberin Devamı

‘AYLAK ADAM’ GİBİ

 

Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam”ı kitabın hemen girişinde “Bir ay önce yediğim dayağı hak etmemiştim ben...” diye girer söze.

 

Kahramanımız kendisini haksız yere döven adamları umutsuzca aramaktadır. Kendisi anlatsın:

 

“...Uykulu sokakta beni çökerttikleri yer lambalardan uzak değilmiş, birinin kara bıyıklı olduğundan başka şeyler de biliyormuşum gibi arıyordum onları.
Kimse anlamıyordu. Sadık bile, ‘Bulacaksın da ne olacak?’ diyordu. Anlatacam yahu. Haksız olduklarını söyleyecem.
...Onları aramam gerektiğini anlamıyordu. Beş gün sonra suratım iyileşip sargı atlınca aramayı bıraktım...”

 

Çaresizliğime ilaç bulamadım, size de bu anormal şartlar altında normal bir yol gösteremeyeceğim.

 

Hislerim bundan ibarettir...

Yazarın Tüm Yazıları