Oğlu Ali Yücel ve arkadaşlarını pazar kahvaltısı için eve davet etmişti.
Bundan sonrasını dört dörtlük bir haber hazırlayan DHA muhabiri arkadaşımız Süleyman Ekin’in konuştuğu görgü tanıklarından dinleyelim.
Önce Ali Yücel anlatsın:
“Girişte oturuyorduk. Demir kapı bir anda sürüklenerek açıldı. Elinde silahlı bir kişi üzerimize koştu. Biz panikledik ve ‘Siz kimsiniz’ dedik. Cevap vermeden, beni tutarak kanepenin üzerine yatırdılar. Annem bağırtıları duyunca dışarı çıktı, ‘Siz kimsiniz oğlum? Neden geldiniz?’ dedi. Onlar hâlâ kolumu tutarak kelepçelemeye çalıştı. Ben yine ‘Siz kimsiniz?’ diye sorunca polis olduklarını söylediler. Annem ‘Dur evladım, o benim çocuğum. Nereye götürüyorsun? Ben hiçbir yere bırakmam’ dedi. Polis de bağırarak, ‘Sen bir çekil teyze. Oğlun cinayetten aranıyor’ diyerek annemi kanepeye itti...”
SEN DEĞİLMİŞSİN O SUÇLU!
Olayı bir de komşu evde oturan Hüsam Ekşioğlu’ndan dinleyelim:
“(Sonradan polis olduklarını öğrendiğim kişiler) Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra bağrışmalar oldu. Torunumu bırakarak komşunun evine koştum. O esnada komşumun oğlu Ali’yi polisin kanepeye yatırdığını gördüm. Hamide Teyze de oğluna kelepçe vurmaya çalışan polislere engel olmaya çalışıyordu. Sonrasında ise kendinden geçti...”
Yine
İki takımın da eksikleri vardı ancak Galatasaray’da Sneijder’in eksikliği ‘yamanacak’ türden değildi. Hele bu yamayı Josue ile yapmaya çalışınca ortaya hakikaten acıklı bir manzara çıktı.
Riekerink herhalde hiçbirimizin göremediği bir cevher görüyor; anlamak mümkün değil. Haydi oynattın, ikinci yarıda Rodrigues’i sahaya sürerken Josue dururken Yasin’i oyundan almanın manası nedir?
SORMASI TUHAFTI
Josue’ye takıntılı değilim, yanlış anlaşılmasın... Takıntım Riekerink’in problem çözme konusundaki vasatlığına, yetersizliğine... Maç iki takımın birbirini uzun uzun tartmasıyla başladı.
İlk heyecan verici pozisyon için Karabük’ün sol çizgiden defalarca denediği ataklardan birinde Muslera’nın tereddüt yaşadığı ancak kurtarışıyla durumu telafi ettiği anı bekledik.
Bu pozisyonun ardından Selçuk’un defans dağıtan şık pasıyla Yasin’in buluşarak attığı gol geldi.
Yasin’in ‘iç gıcıklayıcı’ omuz hamlesi bana sorarsanız temizdi. Bu pozisyondan Karabükspor’dan daha fazla etkilenen ve dağılan kişinin hakem Cüneyt Çakır olması hazindi. Pozisyonu Yasin’e sormak gibi bir tuhaflığa ne gerek vardı? Bu nasıl bir hakemlik uygulamasıdır anlayan varsa beri gelsin. Kafasında dengeleyemediği maçı verdiği penaltıyla dengelemesi ise tam bir komediydi Çakır’ın.
ViZYON SORUNU VAR
Açıkçası çok da iyi sayılamayacak bir komedi filmiydi; bugün kült film kabul ediliyor fakat hiçbir zaman çok meşhur olmadı bu politik taşlama.
Filmi biraz anlatayım isterseniz ve bu sayede “İdiokrasi nedir?”, “Bu rejime giden yolun taşları nasıl döşenir?” gibi sorulara cevap vermeye çalışayım.
2005 senesinde ABD ordusu bilimsel bir deney için ortalama zekâyı temsil eden bir kadın ve bir erkeği “İnsan Dondurma Projesi” kapsamında gelecekte uyandırılmak üzere dondurma kararı alır.
Erkek olarak ortalama zekâya sahip bir asker seçilir. Kadın olarak da filmdeki ifadeyle “özel sektörden” bir eleman seçilir, bir hayat kadını dondurulur.
KELLİĞE ÇARE ÇOK MÜHİM
Dünya hızla “gerzekleşmektedir”... İnsanlığın ortalama zekâsı hızlı bir düşüş yaşarken buna çare olarak genetik müdahale düşünülse de, “kelliğe çare krem” veya “cinsel organ büyütücü ilaç” gibi kitlelerin daha büyük ihtiyaçları için kullanılır kaynaklar.
500 yıl sonra insanlık en temel problemlerini düşünmek ve bunlarla savaşmak bir yana farkına bile varamayacak kadar aptallaşmıştır.
ABD Başkanı halkı
Yeni veya eşine benzerine rastlanmamış bir vahşilik örneği değildi bu ne yazık ki; hepimizin malumu...
Tepkiler büyüdü, yapanlar yakalandı, kanun uygulandı, para cezası kesildi.
Olaya tepki gösterenlerin dışında en azından “umursamaz” tavır takınanlar da çıktı elbette, diyecek “çok çift” sözüm var ama kendime saklayayım.
“İnsanlara neler yapılıyor? Onlara bak sen” şeklinde beyin ve vicdan devrelerini yakacak türden karşılaştırmalar için de aynı tavrı göstereyim; söyleyecek “çok çift” sözüm var ama kendime saklayayım...
Evet, canlılara eziyet edenlere uygulanan cezaların arttırılması lazım...
Evet, bu tiplerin yaptıklarının yanlış olduğunu anlayacakları ve bir daha böyle bir işe kalkışmayı akıllarından dahi geçiremeyecekleri şekilde hapis cezasına çarptırılmaları lazım...
Bir hayvansever olarak, hayatsever olarak olaya vereceğim duygusal tepkiyi dizginlemeye çalışmakta güçlük çeksem de bu maalesef gayet yaygın vicdansızlığın bir başka yönünü işaret etmeye, hatırlatmaya çalışayım.
BİZE ÖZGÜ DEĞİL AMA
35 kilo et kurtarılmış!
“Hangi 35 kilo et? Ne eti? Ne alakası var?” gibi haklı ve yerinde sorularınızın cevabını vereceğim.
Ama önce “acı hatıra dosyalarımız” arasından 29 Kasım 2016 tarihli olanını çekip duruma bir bakalım.
Hani 29 Kasım 2016’da, Adana’nın Aladağ ilçesinde bir tarikat tarafından açılmış öğrenci yurdunda yangın çıkmıştı...
Hani 11 çocuk ve bir bakıcı/eğitmen feci şekilde can vermişti...
Hani “yıkılan devlet yurdu yerine” adres gösterilen, bazı bürokratların yöre halkına “Çocuğunu buraya ver!” dediği bu yangın yerini tartışır gibi olmuştuk...
Hani koca koca unvanlı “büyüklerimiz” gidip “Gereken neyse yapılacak, sorumlular ve gerçekler zzzt Erenköy!” nutukları patlatmıştı...
Hani yangın söndürücülerin olmadığını, yangın çıkışlarının kilitli olduğunu, çocukların ve onlara sözde göz kulak olacakların hiçbir acil durum tatbikatı yaşamadığını raporlara yansıtır gibi davranmıştık...
Detayları okuyunca fark edeceksiniz ne kadar büyük bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu kıymetli okur!
Cemilli, tarihi 3 bin yıl önceye kadar dayandırılan Mezitli’ye (bakınız Soli antik kenti) bağlıdır, 85 hanede 300 kişi yaşar.Sağlık merkezi yoktur, okul yoktur ama merkeze yakındır, elektriği, suyu vardır, hatta muhtarın bilgisayarı vardır ulaşabildiğimiz bilgiler ışığında (yerelnet.org).
Konu muhtara gelmişken, yaşanan “büyük tehdit” konusuna da girebiliriz.
Abidin Yağmur imzasıyla Cumhuriyet’te yayınlanan haber konuyu gayet güzel toparlıyor...
UUU, KÖYE GEL!
Geçtiğimiz ağustos ayında, Cemilli’den H.G. isimli vatandaşın imzasını taşıyan bir ihbar mektubu gönderilir jandarmaya. 300 kişilik Cemilli’de 27 kişinin terör örgütleriyle bağlantısı olduğunu ileri sürmektedir H.G.
Terör örgütlerinden çoğul olarak bahsetmemiz boşa değildir, çünkü nüfusun neredeyse yüzde 10’una denk gelen teröristler arasında FETÖ’cü vardır, DHKP-C’li vardır, PKK’lı vardır.
Jandarma mektubu yazan
Son isabetli ortasını Buzul Çağı’nda yapmış bekleri, maçı saha içinden seyretmenin keyfini sürmek dışında zerre katkıda bulunamayan Josue gibi süper (!) yıldızları gören altyapı takımlarındaki kardeşlerimiz “Bunlar Galatasaray’da oynuyorsa ben kesin Barcelona’da, Chelsea’de oynarım” diye düşünmüştür.
Yetişme çağındaki evlatlarımıza bu ışığı gösterecek kadroyu oluşturan ve hazırlayanlara, Galatasaray yönetimine, oyunculara teşekkürü bir borç bilirim! Espri, hem de en kötüsünden espri yaptığımı vurgulamaya gerek var mı? Ne oynadı Galatasaray? Ne yaptı koca 45 dakikada anlayabilen var mı aramızda?
FIRSAT TEPTi
Konyaspor ilk yarıda golü bulamadığı, Galatasaray’ı sürklase edemediği için kendisini ciddi şekilde sorgulamalıdır.
Bu savruk savunmayı, bu tel tel dökülen (haydi De Jong’u bir kenara ayıralım) orta sahayı perişan edip yollayabilirlerdi ilk 45 dakikada, beceremediler...
Koca devrede Galatasaray’ın ciddiye alınacak bir hücum organizasyonu, bir gol pozistonu, kaleci terletecek bir ufacık girişimi bile yoktu.
İkinci yarıya sahada gözlemci olarak bulunan Josue’nin yerine taze transfer Garry Rodrigues’i sürdü Galatasaray.
Ve bu değişiklik,
Rock and roll ilahları yâr ve yardımcım olsun; kendisine bu yarışta rakip olduğumu buradan duyururum!
Olaylar şöyle gelişti...
Spotify önceki gün “Kariyer fırsatları” sayfasında “Çalma Listeleri Başkanı” aradığını duyurdu ve bu pozisyonun görev tanımını yaptı, adaylık için gereken şartları paylaştı.
Yapılacak işler “Çalma listesi editörlerine ve destek birimlerine liderlik, yeni listeler için fikir üretmek vb” olarak belirlenmiş.
Aday olmak için belirlenen şartlarda biraz hile hissetmemek mümkün değil.
Mesela “Lider konumunda bir ülkeyi en az 8 yıl yönetmek”, “Nobel Barış Ödülü kazanmış olmak”, “Doğum günü partisinde rap yıldızı Kendrick Lamar’ın çalmış olması”, “Ünlü müzisyenlerle arkadaşlık” gibi şartlara bakılınca işin Obama’ya göre icat edildiğini düşünüyorsunuz!
Zaten Spotify’ın CEO’su Daniel Ek, Twitter hesabından direkt olarak Barack Obama’ya “Hey birader, bizde şöyle bir iş var. İlgilenir misin?” diye mesaj saldı açıkça.
Ama bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kişiye özel görev tanımı yapılmasına alışığım ve yılmadan mücadeleye girecek gücüm de var çok şükür!