“Gayrisafi milli buhran”dan vatandaş olarak payına düşen türlü problemin yanı sıra önyargılarla, klişelerle, eşitsizlikle, ayrımcılıkla da uğraşman gerekiyor.
Eğitimde, kariyerde, siyasette, evde, sokakta seni yok veya eksik gören, en bonkör yaklaşımla “kotayla” sınırlayan sistem, seni dışarıda tutmak üzerine kurulmuş küçük kız...
Rakamlar, raporlar, istatistikler ürkütücü ve üzücü küçük kız...
Her 3 kadından biri çalışmıyor, okumuyor küçük kız...
Evde oturuyor çoğu gerçekten de, dışarı adım atamıyor, üretemiyor, paylaşamıyor, evde “seçilmiş” televizyon kanalından öte bir dünya bilmiyor...
Genç nüfusun yüzde 54’ü Türkiye’nin Avrupa’dan bir farkı olmadığını düşünüyor.
Görmedikleri “dünyaları” kıyaslayacak bir bilgi birikimi yok ama özgüveni var maşallah gençlerimizin!
Çünkü mesela genç kadın nüfusunun yüzde 95’i bir pasaporta sahip değil, sadece yüzde 1’i yurtdışına tatile gidebilmiş...
Niye?
“1924’te Çanakkale ve Bursa’da genelev olarak kullanılan camiler var” diyerek kamuoyu tepkisini tetiklediği için...
Aman ne korkmuştur, ne korkmuştur beyefendi!
“Bir zırvayı gerçek gibi anlatarak ne büyük günaha girdim, ne ayıp ettim... Bir de akademisyen olacağım” diyerek uykuları kaçmıştır!
Demeyi, diyebilmeyi çok isterdim...
Dün Abdulkadir Selvi’nin Hürriyet’teki yazısında paylaştığı notları okuyunca umut değil, umutsuzluk kapladı içimi.
Ne demek “Cinsel istismar suçlar 12 yaş altı ve üstü olmak üzere kademelendirilecek”?
Niyet nedir?
Referans nedir?
“Küçüğün rızası varsa nikâh olabilir aslında” zihniyeti mi?
Diyanet’in sonradan çark ettiği ifadeler mi?
“Kızlar 9, erkekler 12 yaşında buluğ çağına girer, bu yaştan sonra evlilik mubahtır”
Şampiyonluk potasındaki rakiplerinden birinin veya ikisinin birden puan kaybedebileceği derbi haftasında, avantaj biriktirmek için kazanmalıydı.
Tek çıkar yolu kazanmak olan G.Saray, hal böyleyken hışımla yürüdü Bursa’nın üzerine.Türlü problemle boğuşan, puana, hatta son haftalarda gol atmaya hasret Bursa ekibinin dayanacak gücü yoktu...
Galatasaray hücumlarının uçbeyleri konumundaki Bafetimbi Gomis ve Garry Rodrigues 12 dakika içinde golü buldu. Gomis’in gol vuruşunun güzelliğine de bu noktada durup bir şapka çıkartmak gerekiyor.
3 PUAN İYİ AMA...
Zaten sıkıntılı olan Bursaspor bir de 10 kişi kalınca maçın nasıl seyredeceği de üç aşağı beş yukarı belli oldu.Gomis-Rodrigues’in birlikte uyguladıkları pres neticesinde golü bulan bu kez Rodrigues oldu. İkinci yarıda Serdar Aziz’le gelen gol skoru geliştirdi, Gomis de açtığı perdeyi “hat-trick” yaparak, üçleyerek kapattı.
Belhanda’nın yaratıcı gücünün belirdiği anlar, Donk’un Fatih Terim’le birlikte oyununu ikiye katlayarak ilerlemesi, Nagatomo’nun “sol bek yangınını” en azından şimdilik söndürmesi akılda kalan bazı güzellikler.
Ancak...
İşin elbette bir fakat
“Sütsüz peynir”de süt yoksa ne var?
Bolca margarin ve “katı madde karışımı” var.
Peki “katı madde karışımı”nda ne var?
Sütü para etmediği için kesilen hayvanın kemiğinin tozu var, nişasta var, “iade” peynir var.
Öz babası tarafından, kaldığı tarikat yurduna bırakılırken istismar edilen 14 yaşındaki çocuğun ifadesinden alındı bu cümle.
Dün Hürriyet’te Mesut Hasan Benli imzasıyla yayınlanan haber sayesinde öğrendik bu iğrençliği...
Tahammül sınırlarımız yerle yeksan olalı çok oldu ama tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi bu tip haberler her gün geliyor, her yerden geliyor...
“Vah!” demek, “Yuh!” demek, “Yeter!” demek fayda etmiyor.
Adana’da düğün evinde el kadar çocuğa tecavüz eden sapığın şokunu atlatamadan, öz babası tarafından istismar edilen çocuğu öğreniyoruz işte.
Bela okumak iyi değildir ama şarttır bu durumlarda: Allah belasını versin!
İLK DE DEĞİL SON DA OLMAZ
İlk mi? Hayır!
Malumunuz 29 Ağustos 1526’da Kanuni’nin başında olduğu ordu, Mohaç Ovası’nda Kral Layoş’un ordusunu bozguna uğratmış, Budin’e yürümüş, Macaristan’ı topraklarına katmıştı.
Tarihin en kısa süren meydan savaşlarından biri, belki birincisidir.
YAĞMURLU BİR GÜNDÜ
Yağmurlu günde karşılaşır iki ordu... Macar tarafı saldırıya geçer, Osmanlı ordusu yanlara açılır, ortada beliren 300 topla düşmanı önce dağıtır sonra kapanan kollarla çevirip bataklığa doğru sürer.
Aşkımız yoğun. İstatistikler, nüfusun yüzde 60’ına denk gelen 48 milyon kişinin internet kullanıcısı olduğunu, 48 milyon sosyal medya hesabı bulunduğunu gösteriyor.
Tekil sosyal medya kullanıcısı 33 milyon olarak tahmin ediliyor.
Yapışık yaşıyoruz sosyal medyaya, ortalama 3 saatten fazla vakit geçiriyoruz.
Böyle büyük bir aşk yaşıyoruz...
Peki nefret neresinde bu ilişkinin?
OLUK OLUK NEFRET
Her yerinden, her satırından, her pikselinden oluk oluk akıyor...
Kutuplaştıkça kutuplaşmışız; tartışma kültürünün yerine de