Kanat Atkaya

Zarar eden otopark?

3 Ocak 2019
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı 30 şirketten 11’inin 2018’in üçüncü çeyreğinde toplamda 94 milyon TL zarar açıklamasına haberlerde rastladık.

İstanbul Belediyesi’nin CHP’li meclis üyesi Hakkı Sağlam’ın verdiği soru önergesiyle ortaya çıkan zarar şemasında ikinci sırada İSPARK yer alıyordu.

“Park yeri bulmanın hep sorun olduğu İstanbul’da hem de peşin para ile çalışan” İSPARK’ın zarar etmesi “Bu ne biçim iş?” şeklinde eleştirildi.

Daha önceki yıllarda da zarar ettiği yazılan çizilen, her seferinde “Biz zarar etmiyoruz, kâr amacı da gütmüyoruz. Her ay ciromuzun yüzde 25’ini İBB’ye kira olarak aktarıyoruz” şeklinde bir karşı açıklamayla göğüslenen bu durum yeni değil.

Konuyla ilgili haberlerde 2017 yılında Sayıştay’ın raporu şöyle hatırlatılıyordu:

“Sayıştay’ın 2017 raporunda İSPARK tarafından işletilen 225 otoparkın sadece 52 tanesinin ruhsatlı olduğu, İSPARK dışında belediyenin işlettiği kalan 719 adet otoparkın ise ruhsatsız olduğu tespit edilmişti. Kaba bir hesapla 892 otopark hiçbir vergi ödemeden belediye tarafından işletiliyordu...”

İSPARK son “Zarar etti” haberleri üzerine yine bir açıklama yaptı ve konuyu “mevsimsel düşüş”e bağladı.

İstanbul’da park eden araç sayısını hangi mevsim etkileyebilirmiş (bu durumda yaz!) bilemedim ama herhalde vardır bir bildikleri!

İSPARK web sayfasında misyonunu

Yazının Devamını Oku

Mısır, sinema ve bizim çocuklar

1 Ocak 2019
Sinema salonu işletmecileri arasında aslan payına sahip olan “Mars” ile film yapımcılarının yaşadıkları anlaşmazlık, Cengiz Semercioğlu’nun bir dizi yazısıyla memleket gündemine yerleşti.

Yapımcılar tarafında Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar gibi aynı zamanda kamuoyunun ilgisine mazhar olmuş, sevilen yıldızların da bulunması konuyu daha görünür kıldı.

Mars adına konuşan, kurumsal iletişim direktörü titrine sahip Aslı Irmak Acar’ın “Cem Yılmaz olmazsa başka Cem Yılmaz çıkar... Film çekmezlerse çekeni buluruz” tarzı nobran açıklamaları doğal ve haklı olarak sert tepkiyle karşılandı.

İlk bakışta “Mısır kârı paylaşım savaşları” olarak gündemde beliren tartışmayı da film gibi seyreden sinemaseverler neticede “Kim bir filmden ne kadar kazanır? Mısır mı pahalı bilet mi?” gibi sorulara cevap bulmuş oldular veya bulduklarını sanmakla yetindiler.

Bütün bu kavga, patırtı devam ederken oyuncu/yönetmen Onur Saylak da şöyle bir bilgi paylaştı sosyal medyada:

“DAHA filmi ilk haftasında 13 şehirde sadece 36 (!!!) salonda gösterime girebildi...”

‘Daha’ taş gibi bir filmdi. 2018’de izleyip çok etkilendiğim yapımlar arasındaydı.

Ödüller kazandı, övgüler kazandı ancak seyircisiyle hakkıyla buluşabilecek imkânı bulamadı.

‘Daha’ bir örnek...

Yazının Devamını Oku

Geçme virajda kasatura bagajda

27 Aralık 2018
ÖNCEKİ gün İstanbul’da Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı farklı şubelerden ekipler ortak bir denetim gerçekleştirdi.

38 ilçeye yayılan, taksiler (ve yolcuları) üzerinde yoğunlaşan denetim sırasında Ortaköy’de bir taksinin bagajından kasatura çıktı.

Kasatura dediğim, pala boyutunda ve 2018 model Rambo bıçağı görünümünde bir nevi kılıç! Ancak bir ejderha avcısında filan normal görülebilecek bu “aksesuvarın” internet üzerinden 60-70 liraya alınabildiğini de not düşeyim. Teksas, Teksas mübarek!

Her neyse, belediye ruhsatı sürücü adına kayıtlı olmadığı için 108 TL ceza da yazılan şoför ile ilgili işlem yapmış emniyet görevlileri.

Uygulama kapsamında 1700 civarında taksi denetlenmiş, 65 taksi trafikten men edilmiş, 209 araca toplam 160 bin lira ceza yazılmış...

Bu ve benzeri denetimler hem emniyet tarafından hem de İstanbul Büyükşehir Belediye’ye bağlı Toplu Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü (TUHİM) tarafından son dönemde sıkılaştırıldı.

Arkadaşımız Ceyhun Kuburlu’nun 1 Aralık 2018 tarihli haberine göre yılın ilk 11 ayında taksilerle ilgili 60 bin şikâyet alınca denetimler artmış ve TUHİM de sosyal medya hesabından arsızları ifşa etmeye başlamış.

Mesela 13 Kasım’da birini “enselemişler”:

“İsveçli turistin parasını gasp ederek kaçan taksi ilgilileri hakkında Başkanlığımızca TUDES (Toplu Ulaşım Hizmet Kalitesi Değerlendirme Sistemi) kapsamında gerekli yaptırımlar uygulanmış, aracın çalışma belgesi askıya alınmış ve araç Emniyet birimlerince trafikten men edilmiştir.”

Yazının Devamını Oku

Vız vız, tırıs tırıs

25 Aralık 2018
Geçtiğimiz 10 yıl içinde Aydın’dan düzenli şekilde “Şok arı ölümleri” haberi geçmiş muhabir arkadaşlarımız.

Yıl 2009: “Aydın’ın Kuşadası ilçesine bağlı Davutlar beldesi ile Söke ilçesine bağlı Ağaçlı köyündeki 5 bin civarında kovanda toplu arı ölümleri meydana geldi...”

Yıl 2013: “Aydın’da arılar esrarengiz bir şekilde ölmeye başladı. Aydın merkez, Köşk, Sultanhisar, Çine, Yenipazar ve Dalama bölgesinde meydana gelen arı ölümleri ile ilgili Aydın Arı Yetiştiricileri Birliği ve Tarım Bakanlığı yetkilileri inceleme başlattı.”

Yıl 2014: “Aydın’da şaşırtan arı ölümleri. Havaların ısınması ve tarım faaliyetlerinin başlaması ile birlikte milyonlarca arı telef oldu.”

Yıl 2018: “Aydın’da geçen hafta Karpuzlu’da meydana gelen arı ölümlerinin ardından bu defa da Efeler’de arı kolonileri arasında yağma savaşları başladı.”

Dahası da var elbette ve Aydın bu konuda tek örnek değil. Sistematik şekilde katlediliyor, toplu şekilde ölüyor arılar her yıl.

Peki sebebi nedir?

Mantarlar, parazitler ve bakteriler de arıları öldürür ama birinci sıradaki şüpheli tarım ilaçları, pestisitler, “neonikotinoid” adı altında satılan ve “kafaya göre” kullanılan ürünler.

Bu zehirler elbette dünyanın hassas dengesinde çok önemli bir görev üstlenen arılara zarar vermiyor sadece.

Yazının Devamını Oku

Kritik, anlamlı ve çok önemli

24 Aralık 2018
Galatasaray yaralarını sarmaya çalışarak kapağı devre arasına atıp toparlanmaya odaklanmışken ligin ilk yarısının son maçı büyük bir fırsata dönüşüverdi.

Ligde son sekiz maçında sadece 1 (yazıyla bir!) galibiyet alabilmiş olan sarı kırmızıların umudu bahar aylarına taşıyabilmesi için oynaması ve kazanması gerekiyordu sadece! Böyle söylemesi, yazması kolay tabii. Rakip istim üstünde ve Robinho, Torje, Muhammed gibi formu üst seviyede hücum oyuncularıyla zehir gibi bir takıma dönüşen Sivasspor.

Bir de “İstanbul’da oynamayı bildiklerini” kanıtlamışlar, aldıkları iki deplasman galibiyeti var ve onlarda da Başakşehir’i ve Beşiktaş’ı yenmişler. Özetle pabuç pahalı!

Taraftar desteğiyle birlikte rakibine baskı kurarak oyuna başlamayı amaçladı ancak yumruğu yiyen taraf oldu. Savunma hattının derin uykusundan faydalanan Robinho elini kolunu sallatarak attı golü.

Galatasaray’ın yılmaması, önce penaltıdan Eren’le beraberliği yakalaması, ardından sahanın en iyilerinden Feghouli ile öne geçmesi “işin rengi değişiyor” dedirtse de yine Robinho’dan, yine aynı golü yemeyi başardılar. Böyle uykucu defans düşman başına, daha ne diyeyim!

İkinci yarı orta sahada direncini biraz olsun artıran, ne yaptığı biraz daha anlaşılan bir Galatasaray ve Onyekuru’nun resitali çıktı ortaya.

Nijeryalı iki gol birden bularak hem anlamı 3 puandan çok daha fazla olan galibiyeti getirdi hem de Galatasaray taraftarının Mayıs ayı için kurduğu tatlı düşleri ayakta tuttu. Çok kritik, çok önemli, çok kıymetli.

YENİDEN BAŞLAMAK İÇİN

Galatasaray buhranlarla sarmalanmış ilk yarıyı iyi sayılabilecek bir noktada tamamladı sayılablir. Ancak vaziyet ortada; bu kadro ve bu ruh halinin sarı kırmızıları kalan hedeflere taşıma ihtimali hayli düşük. Santrfor takviyesi şart. Ancak transferler kadar hatta belki de daha önemli olan ruhsal tedavi ve iyileşme olmalı.

Yazının Devamını Oku

100 Temel Eser’e veda

20 Aralık 2018
MİLLİ Eğitim Bakanlığı, ilk ve ortaöğretim öğrencileri için memleket ve dünya klasiklerinden derlenen “100 Temel Eser” uygulamasını sona erdirdiğini duyurdu dün...

2005’te devreye girerken açıklanan kitaplar gerekli ve gereksiz pek çok tartışmanın kapısını aralamıştı, sessiz sedasız tarihe gömülmesine yüreğim el vermedi...

Neydi maksat bu yola çıkarken?

“Ağaç yaşken eğilir” diyerek öğrencilere okuma zevkini aşılamak, dünyalarını aydınlatmak, ufuklarını genişletmek vb.

Listenin kabaca yüzde 75’i “bizim klasiklerden” oluşuyordu. Oğuz Atay’dan Tarık Buğra’ya, Fakir Baykurt’tan Cemil Meriç’e, Nâzım Hikmet’ten Peyami Safa’ya...

Bir de dünya klasikleri: Don Kişot, Suç ve Ceza, Sefiller, Vadideki Zambak vb.

“Şunun yerine şu olaydı iyiydi” şeklindeki basit/temel karşı çıkışlardan konuyu pedagojik açıdan ele alan araştırmalara kadar uzanan irili ufaklı tartışmalar eşliğinde devreye girdi neticede...

Geçen 12-13 yıl zarfında kaç öğrenci bu eserlerin kaç tanesine erişebildi, okuyabildi, tartışabildi, bu kitaplar rehberliğinde yenilerine yelken açtı bilemiyorum ama çok da umutlu olacak halimiz yok!

“Uyarlama”

Yazının Devamını Oku

Putin’in rap’i tutmaz

18 Aralık 2018
“PUTİN’in derdi rap müzik” başlıklı haberleri “Dert etmeseydi şaşardım yo dicey!” diyerek okudum.

Önce özetler...

Rusya’da (dünyanın büyük bölümünde olduğu üzere) 1990’lı yılların başlarından itibaren, rejim değişikliği rüzgârından da faydalanan rap müziğin yıldızı parladı.

SSCB döneminde rejim tarafından “yoz ve sakıncalı” bulunduğu için baskılanan, yasaklanan rock müzik muhalefetin ana damarlarından biri haline gelmişti.

Yeni Rusya’da bugün rock müzik yerine rap’in borusu ötüyor...

Müzik türleri içinde topluma, özellikle alt sınıfların sorunlarına ayna tutmak konusunda rap (hip hop) açık ara önde. Sadece Rusya’da değil, tüm dünyada durum böyle.

Haliyle özellikle dertlerini dile dökecek genç kitle üzerinde muazzam bir etkisi var.

Videoları milyonlarca, on milyonlarca kez izlenen bu rap yıldızları neler anlatıyor peki?

“Meşrebine göre”

Yazının Devamını Oku

‘Aman üzülmeyeyim’ maçı

16 Aralık 2018
Rakip gol yemeyi pek sevmeyen, derli toplu, zor kırılan türden; 15 maçta 6 gol yemiş ki. Galatasaray bunun üç katı, 18 gol görmüş kalesinde. Beşiktaş 17, Trabzonspor 19, Fenerbahçe de 22 gol yemiş bu süreçte.

 

Uzun bir aradan sonra “ideal”e en yakın kadroyla sahaya çıkan Galatasaray topa sahip olma iştahını daha fazla hissettiren taraftı.

İlk 15 dakikada sarı kırmızılar “bir tık daha” önde olsa da iki tarafın da açık bir üstünlük kuramadığı bir oyun izledik.

18’de İrfan Can’ın golü geldi. İrfan’ın attığı “feyki” kolayca yiyen Fernando’nun düştüğü hale mi yanarsın, elde kalan nadir sağlam isimlerden Muslera’nın şaşkınlığına mı?

İrfan Can’ın yeteneğine şapka çıkartılır o ayrı, şahane bir gol attı.

28’de oyun “1-0 öncesi” ayarlarına uygun hale gelmişken, Galatasaray hücumda “imkânlar dâhilinde” etkili olmaya çalışırken Ndiaye kaleci Mert Günok tarafından düşürüldü. Penaltıdan gelen beraberlik golüne imzayı Eren Derdiyok attı, denge yeniden kuruldu.
İkinci yarıda da büyük ölçüde dengede ilerleyen, tarafların sırayla parlayıp yavaşladıkları küçük bölümlerden oluşan bir maç izledik neredeyse.

Galatasaray adına Eren’in, Başakşehir adına Bajic’in kaçırdıkları akıl almaz golleri gibi heyecan dalgalanmaları dışında pek bir “hadise” yaşanmadı.

Yazının Devamını Oku