Kanat Atkaya

Cümleten geçmiş olsun!

25 Şubat 2019
Galatasaray, umulmadık derece önem kazanan bir galibiyet aldı.

Mitroglou’nun düdük çaldı çalacakken attığı gol 3 puanı getirdi fakat yaşanan stresi bir ben bilirim bir de diğer sevgili Galatasaraylılar!

BİRİ zirve yarışında, diğeri can pazarında iki takımın da puan ve umut kotarmak için sahaya çıktığı bir maç. Akhisar ekibi problemler yumağında, eksikleri çok, işler yolunda gitmiyor fakat G.Saray’a karşı üst üste elde etiği galibiyetler de hafızasında henüz taze. G.Saray hızlı başlıyor, ilk 10 dakikada Akhisar’ın üstüne topla tüfekle yürümeye çalışıyor, mesela Onyekuru ile net pozisyon da yakalıyor. Mariano ve Fegholui’ye az da olsa Emre Akbaba’nın da katıldığı sağ kanat atakları etkili olacağa benziyor; Onyekuru-Nagatomo hattı ise aynı düzeyde verim sağlayamıyor. İlk yarının en heyecan verici anı ise “Yine mi uyum aşamasında santrfor?” dedirtecek türden: 23’üncü dakikada Feghouli, Mitroglou’ya bonkörce bir top indiriyor. Hani kahve sohbetinde “Ben bile atardım” deseniz, “Atma birader” diye itiraz eden çıkmaz ya, tam öyle bir pozisyon fakat basireti bağlanıyor Mitroglou’nun.

İkinci devre de Galatasaray’ın rakip kaleyi “korkutmayan türden” kuşatmasıyla başladı. Bu “beyhude ataklar” sırasında çoğu zaman anlamını ayaktan çıktığı anda kaybeden “ortalar”, savunma duvarında eriyen isabetsiz paslar gördük. Bu süreçte iki kez direğe takıldı Galatasaray ancak beklenen golün gelmemesi talihsizliğe bağlanarak açıklanamaz. Galatasaray’ın 7 eksikle gelen rakibini son saniye mucizesine kadar aşamamasını ne talihsizlik ne de yorgunluk bahanesi açıklayabilir.

Mitroglou’nun düdük çaldı çalacakken attığı gol umulmadık derecede değer kazanan 3 puanı getirdi fakat yaşanan stresi bir ben bilirim bir de diğer G.saraylılar! Futbolcusundan hocasına, yönetiminden taraftarına herkese, cümleten geçmiş olsun.

Maçın adamı: Mitroglou.

BİR ATTI, PİR ATTI MÜBAREK

MITROGLOU’nun dünkü genel performansına bakıp da “Aranan golcü bulunmuştur, rahat!” Diyecek biri çıkmaz herhalde. Fakat bir attı, pir attı mübarek! Özgüvenini kazandı, 3 puanı kazandı, taraftarın yüreğine su serpti, gecenin kahramanı oldu. İlk yarıda kaçırdığı golü atmış olsa etkisi bunun yanından geçmez.

NE SEYRETTİK BİZ?

Yazının Devamını Oku

Trafik işte böyle çözülür(!)

21 Şubat 2019
Tuhaf hobilerim arasında Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhamedov haberlerini takip etmek de bulunuyor.

Diş hekimliğinden sözü demiri kesen bir totaliter lidere dönüşen Berdimuhamedov uzaktan izlemesi eğlenceli olabilen ama vatandaşı olmayı pek tercih etmeyeceğiniz bir model...

Öncülü olan ve SSCB’nin dağılmasından 2006’daki ölümüne kadar şu anki yönetimin genel hatlarını belirleyen Saparmurat Niyazov’un “harika çocuğu”dur Berdimuhamedov.

2007’de oyların yüzde 89’unu alarak başkanlık koltuğuna oturduktan sonra ilk işi Niyazov’un yabancı para birimlerine, baleye, operaya ve sirklere koyduğu yasakları gevşetmek olmuştu.

Daha fazla reform yapılmasını, ülkenin berbat insan hakları karnesinin düzelmesini, azınlıklara ve muhaliflere ve genel olarak tüm vatandaşlara uygulanan baskıların azalmasını, rejimin şeffaflaşmasını, ekonomik şartların iyileşmesini, ucu bucağı kestirilemeyen yolsuzlukların ve adam kayırıcılığın sona ermesini bekleyenler hâlâ avuçlarını yalamakta ne yazık ki...

O da her yere resimlerini, posterlerini koydurdu önceki lider gibi...

O da altın kaplama dev heykelini diktirdi neticede...

Girmesi zor, çıkması zor, özgürlüklerin kısıtlandığı bir memlekettir. Basın özgürlüğü alanında dünya ülkeleri arasında sondan üçüncüdür, insan hakları ihlallerinde ise şampiyon...

Ama iyi haberler de var!

Yazının Devamını Oku

Hırsız tutulur ya vicdansızlık?

19 Şubat 2019
Hırsızın kibarı nasıl olurmuş gördük 2018’in son günlerinde...

Zonguldak sahilindeki büfelerden birine camı kırarak giren hırsız, bozuk paraları ve bazı işyeri malzemelerini çaldıktan sonra bir not bırakmıştı.

Bir kâğıda “İnsan bir kamera, bir alarm taktırır; hepinizi seviyorum” yazan hırsız şöyle devam ediyordu:

“Hepinize aldıklarımın üç mislini geri bırakacağım, nasıl çaldıysam o şekilde. Hepinizin parasını vereceğim. Sizi seviyorum...”

Aralık 2018’den bu yana neler oldu, hırsız dönüp sözünü tuttu mu, yakalandı mı bilmiyoruz. Ortada bir mağduriyet varken hırsıza sempati duyacak halimiz yok ama en azından bu “Arsen Lüpen” tarzını, bıraktığı notu filan eğlenceli, hırsızı da en azından kibar ve esprili bulabiliriz.

Peki şimdi bahsedeceğim hırsızları nasıl tarif edeceğiz? Nasıl adlandıracağız bu alçaklığı?

Geçen sene özel sektör ve belediye ortak bir hayır işine imza attı ve toplamda 39 noktaya akülü sandalye şarj ünitesi kurmaya karar verdi. Akülü araç kullanan engelli vatandaşların zaten kaldırımdan toplumsal duyarsızlığa hayatın her alanında karşılaştıkları güçlükleri bir nebze olsun azaltabilecek bir girişim. İşte bu şarj istasyonunun Taksim Meydanı’ndaki örneği açıldıktan sonra geçen 2-3 aylık süreçte iki kez soyuldu!

Ne çalabilirler akülü sandalye şarj ünitesinden? Soketleri, yani aracı üniteye bağlayan kabloların uçlarını çalıyor insafsızlar...

Ne diyeceğini şaşırıyorsun işte böyle bir aşağılık olayla karşılaşınca.

Yazının Devamını Oku

Özgecan’ın ardından verilen sözler

12 Şubat 2019
Dün, Özgecan Aslan ölümünün dördüncü yılında anıldı...

Babası hunharca katledilen kızının mezarının başında şunları söylüyordu:

“Eğer kalbimizde sevginin ışığı yoksa, başka bir şey vardır. O da maalesef şiddete dönüşüyor. Kadına şiddete yönelik çok ağır bir yasanın gelmesi gerekiyor. Fakat var olan yasaların ağırlığını cahil insanlar bilmiyor. Yasaların ağırlığını kimse bilmiyor. Bunun da mutlaka anlatılması lazım. Bu çok önemlidir...”

Özgecan’ın bindiği minibüste saldırıya uğraması, vahşice öldürülmesi laf olsun diye değil gerçekten de Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı.

Kadına yönelik şiddet kurbanlarının acıyla hatırlayacakları bir simgeye dönüşürken toplumun tüm katmanlarını da hareketlendirmişti.

Kamuoyunda “Özgecan Aslan Yasası” olarak hatırlanan taslak, sistemin ve bürokrasinin dehlizlerinde bir görüldü bir kayboldu, bir görüldü...

Verilen sözleri, atılan nutukları, klişelere kuvvet demeçleri “güçlü bir samimiyetsizlik rüzgârı” önüne katıp çöpe savurdu elbette.

Aradan geçen 4 yılda 1500’e yakın kadın hayatını kaybetti benzeri cinayetlerde.

Sadece Ocak 2019’da 43 kadın öldürüldü erkekler tarafından...

Yazının Devamını Oku

Belhanda'nın şahane gecesi

11 Şubat 2019
İlk yarı sona ererken, Belhanda beliriverdi... Vurduğu top gol olurken stres yüklü bulutlar dağılıverdi. Aynı Belhanda ikinci yarıda nadir görülen bir gol attı.

Önde koşmakta olan Başakşehir’in tökezlemesi tadına tat katmıştı maçın. Sadece geçen hafta kaybedilen puanın telafisi olmaktan ibaret değildi bu maçın ödülü.

Kazanan tarafın diğerine “Sanırım bu sene o sene değil senin için dostum” diyebileceği bir maçtı. Galatasaray açısından ligin ilk yarısında Belhanda’nın sorumsuzluğuyla tetiklenen ağır yenilginin rövanşı gibi biz özelliği de vardı elbette. Sarı kırmızılar yeni transferlerin coşkusuyla stadı dolduran taraftarının önünde hızlı giriş yaptı maça. 2’nci dakikadan itibaren gol pozisyonlarına girdi, hızlı akan oyunu çoğunlukla rakip sahada tutmayı başardı, kadrosundaki eksikleri genç yetenekleriyle gidermeye çalışan rakibini yoran taraf oldu. Yeni golcü Diagne’nin penaltıdan bulduğu golün ardından, Trabzonspor ileri uçta ne kadar tehlikeli olabileceğini göstermeye başladı. İlk pozisyonuna 17’inci dakikada girmiş olan Karadeniz ekibi hızlı ileri hattıyla Galatasaray’ın savunma hattını çok geçmeden yıktı. Rodallega’nın gol vuruşu öncesi Marcao’ya attığı çalım da gol vuruşu kadar güzeldi, es geçmeyelim. İlk yarı sona ererken, Belhanda beliriverdi en ‘olması gereken’ haliyle. İkili mücadelede ayakta kaldı, topu kendisi için hazırladı, vuruşunu yaptı. Savunmaya çarparak yön değiştiren top gol olurken, ufukta beliren stres yüklü bulutlar da biraz olsun dağılıverdi. Aynı Belhanda ikinci yarının hemen başında Feghouli üzerinden yürüdü kaleye ve sahalarda nadir görülen bir güzellik gerçekleşti, adamımız ikinci golünü buldu. Kalan sürede Trabzonspor baskı kurmaya çalıştı, Muslera’nın inanılmazı başararak savuşturduğu anda gole de yaklaştı ancak gücü yetmedi.

EVE DÖNÜŞ SEVİNCİ

Sakatlıklar, cezalar, Asya Kupası, transfer dönemi derken iyice izi yolu karışan Galatasaray nihayet toparlanıyor. Emre Akbaba’nın sahaya çıkacak hale gelmesi, Yuto Nagatomo’nun dönüşü, bunlar hep iyi haberler Galatasaraylı için. Bu ‘eve dönüş sevinci’, umutları da güçlendiriyor.

ARANAN FORVET BULUNMUŞ GİBİ

Senegalli forvet Diagne nihayet Galatasaray’ın evinde arz-ı endam eyledi. Peki ne yaptı, nasıl bir etki bıraktı bu ilk randevuda?.. 2’nci dakikada gol pozisyonuna girmişti, 5’inci dakikada golle sonuçlanabilecek bir pozisyon hazırlamıştı. Ligin hali hazırdaki golcüsü çok büyük bir talihsizlik yaşanmazsa hem gol bularak hem de oyunu rakip sahaya yığmak konusunda yardımcı olarak fayda sağlayacağa benziyor. Pasları iyi, topla buluşma hevesi yüksek, pres yapıyor, pozisyon sezgisi hiç fena değil, penaltıdan golünü de buldu. İlk maç için rapor parlak ancak ilk yarıda topu elle kaleye yollamaya çalışması karnesinde kırık not olarak yer alır. Neticede bir maçlık performansla karar verilmez fakat sinyaller olumlu; aranan forvet bulunmuş gibi duruyor.

Yazının Devamını Oku

Nazire Hanım’ın anısına

7 Şubat 2019
HİÇ tanışmadığım ama mücadelesini saygıyla, hayranlıkla takip ettiğim çok kıymetli birini, Nazire Dedeman Çağatay’ı kaybettik.

Bir süredir yaşadığı kalp rahatsızlığı nedeniyle girdiği ameliyatta veda etti hayata; yüreği ağır yükünü 70 yıl taşıyabildi...

Büyük acılarla sınanmış bir anneydi. 5 çocuğu olmuştu. 3 oğlundan birini 3 yaşındayken, birini doğumun hemen ardından kaybetmişti.

1993 Eylül’ünde, kamuoyunun vicdanında asla tam olarak aklanmayan bir olay neticesinde üçüncü oğlu Umut’u da kaybetmişti.

Umut bir arkadaşının elindeki silahtan çıkan mermiyle aramızdan ayrıldığında henüz 17 yaşındaydı...

Varlığı ve gücü olayın tam olarak aydınlatılmasına, Umut’un ölümünün üstüne düşen karanlık gölgelerin dağıtılabilmesine yetmemişti.

Verdiği büyük hukuk mücadelesinde yaşadığı hayal kırıklıklarını bir kitaba çevirmişti hatta...

Büyük acısını fotoğraflara yansıyan duru yüzünde hat hat, çizgi çizgi, bakış bakış okumak mümkündü.

Yüreğindeki yangının son nefesine kadar sürdüğüne eminim. Ancak bu güçlü kadın, bu güçlü karakter, içine gömülmek yerine dramından hareketle toplumsal bilinci yükseltecek, gelecek kuşaklara fayda sağlayacak bir harekete girişmeyi de ihmal etmedi.

Yazının Devamını Oku

Kimin umurunda? Ama kimin umurunda?

5 Şubat 2019
TAM 11 yıl önce, 31 Ocak 2008’de, İstanbul Davutpaşa’da sabah 09.30 sularında 21 kişinin hayatını kaybettiği, 116 kişinin yaralandığı bir patlama yaşandı.

Sahibinin ifadesiyle “1989 yılında deniz kumu kullanılarak” inşaatına başlanmış olan, 1994’te faaliyete geçen ruhsatsız Emek İşhanı, ruhsatsız, denetimsiz, patlamaya hazır bir saatli bombaydı.

O tarihte yine ruhsatsız olarak, kaçak malzemeyle, sigortasız işçi çalıştırarak havai fişek ve maytap üretilen atölyede yaşandı beklenen patlama...

Kamuoyunu derinden sarsan patlamanın ardından dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Atölyenin üst katında ne yapıldığını komşusu bilmezse biz nereden bileceğiz? Kaçak iş yapıldığı bize ihbar edilmeliydi dedi.

Yine o dönem Büyükşehir Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş da “Vatandaş ihbar etmezse biz nereden bilelim” diyerek “demeç demeçleme” kısmını hallediverdi...

Oysa 4 kez hâkimi, 2 kez savcısı değiştirilen ve bu gibi davalarda sıkça rastladığımız üzere sürüm sürüm sürüncemede bırakılan dava sürecindeki ifadeler belediye görevlilerinin sıkça atölyenin yazıhanesini ziyaret edip “bi çay içip gittiklerini” ortaya koydu...

Yine bu tür davalarda sıkça rastladığımız üzere sorumluluk zinciri elbirliğiyle kısaltıldıkça kısaltıldı, suçlananların listesi kısaltıldıkça kısaltıldı, koruma kalkanı yükseldikçe yükseldi...

Bilirkişi raporunun mahkeme salonuna erişebilmesi için bile 6 yıl, 16 duruşma beklemek zorunda kaldı adalet arayan acılı aileler. Nihayetinde herkes ya aklandı, ya cezaları paraya çevrildi, ya “iyi hal, falan ve de filan” kontenjanından kesilen cezalar ötelendi... Dosya gezdi durdu ve sonuçta 17 Ocak 2019’da patlamanın kalan 4 sorumlusunun da cezalarının ertelenmesi kararı çıktı.

Sorumlu bulunanın da bir şekilde

Yazının Devamını Oku

Heba olan 45 dakika

3 Şubat 2019
Ara transfer dönemini taraftarın gönlüne su serpecek, hatta baraj kapaklarını açıp su bastıracak şekilde bir atakla tamamladı Galatasaray yönetimi. Kâğıt üzerinde hepsi de “tam isabet" olan transferlerin uyum sürecini tamamlamaları için elbette zaman gerekiyor ancak kervan yola çıktı bile.

Dün Marcao dışında takıma yeni katılan isimlerden Kostas Mitroglou ve Christian Luyindama da sahadaydı. Ancak mesela Mitroglou’yu kabaca bile tartmaya imkân sağlayacak bir oyun anlayışı yoktu.

Sergen Yalçın yönetiminde istikrarlı bir yürüyüşe geçen, özellikle de sahasında yenilmez bir takıma doğru evrilen Alanyaspor deyimin tam karşılığı olarak sahayı dar etti sarı kırmızılara.

Efecan Karaca ve Fernandes gibi isimlerle zorlayıcı ataklar geliştiren ev sahibi takım sert, sağlam, hızlı oyunuyla rakibini kalesine neredeyse yaklaştırmadı ve sürekli gol pozisyonları yarattı.

Bu sırada Galatasaray ne yaptı peki? Açıkçası kazan- dığı topları rakibe çabuk tarafından devretmekle yetindi. Son haftalarda takımın taşıyıcı kolonları olarak göze çarpan Feghouli, Belhanda ve Onyekuru etkisiz elemanlara dönüştü ve rakip savunma duvarına çarpıp çarpı düştü.

Çaresiz kalan, orta sahanın anahtarını teslim eden Galatasaray ilk devre sona ererken Djalma’nın müthiş golüyle geriye düştü nihayetinde. İkinci yarı, maçın ilk 45 dakikasında etkisiz eleman olan Belhanda-Feghouli’nin anlık parlamasıyla beraberlik golünü getirdi; futbolun cilvesi işte. Belhanda hazırladı, Feghouli şahane vurdu ve maç yeniden başladı. Skorun 1-1’egelmesinin ardından Alanya ekibi toparlanıp ilk yarıdaki oyununa dönmeye çalıştı ancak bu kez maçın hücum yönünü de oynamaya başlayan bir rakiple mücadele etmek durumunda kaldı.

Kalan kısımda Galatasaray zorlu deplasmandan galibiyeti kopartmak için daha ciddi asıldı maça, herkes işini daha iyi yapar hale geldi ama olmadı. Hakkı beraberlik olan maçtı, öyle de bitti.

EN İYİ TRANSFER

Kimin nasıl katkı sağlayacağı meçhul, bilmek için müneccim olmak gerek. Ancak Marcao’ya ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Gelir gelmez uyum sağlayan, müthiş oynayan Marcao şimdilik “en iyi transfer” sayılır. Birinci sınıf bu oyuncuyu bulan ve burun kıvıranlara rağmen transfer edenleri kutlarım.

Yazının Devamını Oku