Kanat Atkaya

Bu harbin zenginleri

24 Eylül 2020
Sahte maske, sahte dezenfektan haberlerini okudunuz mu?..

Fırsatçıda, muhtekirde, tağşiş veya taklit ürün yapanda ahlak veya vicdan arayacak halimiz yok, olsa zaten yapmazlardı bu alçaklığı.

Eskiden “harp zengini” olarak anılan şeref yoksunlarından bahsederken kullanılan bir ifade “muhtekir”, “ihtikâr yapan kimse” demek.

İhtikâr nedir diye soracak olursanız, Ferit Devellioğlu’nun sözlüğü şöyle tarif eder mesela: “Halkın zaruri ihtiyaçlarını ucuz ucuz toplayıp fırsat bulunca pahalı satma, vurgunculuk,  boğuntu, madrabazlık...”

Eski bir ifade ama özü eskimemiş, varlığı hâlâ halkı, özellikle de yoksulları kemiriyor...

Çoğu İttihat ve Terakki’nin “milli iktisat” çabasının ürünü olan “harp zenginleri” Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’nda palazlanmış bir tip...

Millet canının derdindeyken türlü numaralarla istifçilik, sahtecilik, vurgunculuk yapan harp zenginleriyle bugünküler arasında bir fark var mıdır allasen?

Birinci Dünya Savaşı’nda enflasyonun yüzde 400’e ulaştığı dönemler yaşanmıştı Osmanlı’da.

Araştırmalar zahiredeki fiyat artışlarının o dönemde Berlin’de yüzde 124’e, Viyana’da yüzde 178’e ulaşırken, İstanbul’daki artış oranı yüzde 1970’e ulaşmıştır. Varın siz hesaplayın bizim vurguncuların hırsını ve ahlakını...

Yazının Devamını Oku

Biz bu kavgayı görmüştük

22 Eylül 2020
Cübbeli Ahmet’in Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge”sinde 2 bin civarında Selefi derneği bulunduğunu söyleyip “Şahıslar pompalı mompalı... İç savaşa hazırlanıyorlar” demesi çarşıyı karıştırdı.

Daha sonra Sözcü’den Saygı Öztürk’e “Sözlerimin arkasındayım. En az 150’sinin isimlerini vermeye hazırım. Savcılar beni çağırsın” demesi hadiseyi daha da alevlendirdi...

Ama bir dakika...

Biz bu filmi daha önce görmemiş miydik yahu?..

Bu Cübbeli Ahmet’in “Selefiler silahlanıyor...” şeklindeki ilk çıkışı değil...

Mesela 17 Ocak 2020’de HaberTürk yayınına katılan Cübbeli Ahmet ismiyle tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, “2 bin tane Selefi dernek var şu an. Selefiler sıkıntı. Adıyaman civarı çok ateşleniyor. Çok dernekler kuruluyor oralarda. Tehlike boyutuna gelmeden tedbir alınmazsa FETÖ boyutuna dönmesin” demiş ve iç savaş riskine dikkat çekerek “IŞİD ve El Kaide de Selefi’dir” diye eklemişti.

O dönem, yani bu yılın hemen başında, Independent Türkiye’den Ali Kemal Erdem, Cübbeli Ahmet’in suçlamalarını görüşmek üzere Selefilerin Türkiye’deki önemli isimlerinden Mehmet Balcıoğlu ile buluşmuştu.

Ebu Said El Yarbuzi adıyla bilinen Mehmet Balcıoğlu ile yapılan bu kapsamlı röportajı kendi sosyal medya hesaplarından izlemek de mümkün.

Antalya’da doğan, çocukken ailesiyle birlikte Belçika’ya göç eden, 16-17 yaşında İslamcı hareketlerle tanışan, 40 yaşından sonra da Türkiye’ye gelen bir isim

Yazının Devamını Oku

Yol doğru görünüyor

21 Eylül 2020
Galatasaray’ın kararlı oyunu umutları yeşertti.

Sezonun hemen başı için zorlayıcı bir fiktsür problemi duruyor Galatasaray’ın önünde. Azerbaycan’dan geldi, 2 idman yaptı, Başakşehir deplasmanına gitti ve hafta yeni başladı henüz! Ufukta bir Hajduk Split bir de Fenerbahçe maçı var. Hal böyleyken Fatih Terim eksiltemediği/tamamlayamadığı kadrosuyla yola çıkmak ve ilerlemek durumunda.

Dün geceki maç, olayların nasıl seyredebileceği ile ilgili ipuçları barındırabilecek türdendi. Geçen sezonun şampiyonu bir ölçüde kadrosunu korumayı başarmış, sahasında bileği bükülmeyen türden.

Başakşehir’in topa sahip olmak konusunda ısrarcı bir takım olmadığı malum; bu durum Galatasaray’ın çok sevdiği pas trafiğini gönlünce sürdürmesine imkân tanıdı bir süre.

10’uncu dakikaya kadar pehlivan gibi birbirini tartan iki rakip bu dakikadan itibaren ivme kazanan oyunu güzelleştirmek için ellerinden geleni yaptı. 

 

DEMBA BA’NIN TALİHSİZLİĞİ

Demba ba’nın savunmaya koşan santrfor talihsizliği kategorisinden sebep olduğu penaltı Galatasaray’a gol olarak geri döndükten sonra Başakşehir silkindi ve iki takım istatistiklere de ‘kafa kafaya’ yansıyacak bir maç çıkardı.

Falcao’nun ligde üretilen ilk dört golle de ilişkili olması, Saracchi’nin savunmaya ve hücuma yüzde yüz katkı sağlayarak mükemmel bir ilk yarı oynaması, Taylan’ın gelişimi ve Omar Elabdellaoui’nin de umut veren yıldız kontenjanından radara takılması Galatasaray adına sevindiriciydi.

Yazının Devamını Oku

‘Ne koronası ya?’ diyenler için

17 Eylül 2020
TAZE anket sonuçlarına göre yüzde 11.4’ümüz “koronavirüs diye bir hastalığın varlığına inanmıyor” sevgili okur!

“Yok öyle bir şey” diyor, “Ne koronası abi yaaa” diyor, dünyayı temelinden sarsmaya devam eden krizin suni olduğuna inanıyor. “Güzel kafa, güle güle kullan” derdik bir zamanlar, ne diyeyim...

Avrasya Araştırma’nın yürüttüğü ankete katılanlar arasında koronavirüsün “ekonomimizi bozmak için dış güçler tarafından getirildiğini” düşünenlerin oranı ise yüzde 15.5...

“Koronavirüs abartılıyor” diyenler yüzde 33.2, “Devlet iyi çalışıyor ama halk dikkatsiz” diyenler de yüzde 40 ile temsil ediliyor.

“Ne koronası ya!?1” diyen model de elbette bize özgü değil, daha geçen hafta Londra’da 20 bin, Berlin’de 38 bin kişilik “maskesizler” grubu gösteri düzenledi, polisle çatıştı, 200 kişi gözaltına alındı...

Virüs tedbirlerin gevşetildiği dönemde gücünü kaybetmediğini, hatta arttırdığını her gün istatistik istatistik kanıtlıyor oysa...

Sağlık sisteminden yükselen “Yapmayın, etmeyin, kurallara uyun, bitiyoruz” çığlıkları ne derece duyuldu, kabul gördü takdiri size bırakıyorum.

Ön cephede savaşan ve bu kahramanlıklarının bedelini ölerek, hastalanarak, aile düzenlerini kaybederek ödeyen sağlık çalışanları birbiri ardına istifa etmeye başladı; bu haberler de artışa geçti...

Denetim?

Yazının Devamını Oku

Kızaran profiller ne anlatıyor?

15 Eylül 2020
Geçen hafta bazı sosyal medya hesaplarının “kızardığını” belki gözlemlemişsinizdir...

Müzik sektöründe emek verenler “yeni normalle” birlikte birikimleri, hayatları erirken seslerini duyurmak için kızartmıştı profillerini...

Bir plan, bir destek, bir umut ışığı beklediklerini duyurmaya çalışıyorlardı...

2020’de küresel canlı müzik sektörünün, konserler, sponsor gelirleri vesaire 28.83 milyar dolar büyüklüğe ulaşacağı öngörülüyordu.

Düzenli olarak büyüyen, son 5 yılda 25 milyar dolardan 30 milyar dolara sıçrama gösteren ve muazzam bir istihdam da sağlayan sektörde 2020 beklentisi “yeni gerçeklikle birlikte” 6.5 milyar dolara çekildi...

2019’da dünya müzik ekonomisinin yüzde 34’ü canlı müzik gelirleri üzerinden dönüyordu; satışların ardından ikinci sıradaydı.

Bu kadar büyük ve hayata güzellik katan bir sektörü görmezden gelmek bize özgü bir durum da değil bu arada...

Almanya gibi çok net yardım, sübvansiyon programı açıklayan birkaç memleket dışında durumlar fena, çok fena...

“Normalleşme”

Yazının Devamını Oku

Işınla beni bu trafikten

10 Eylül 2020
İstanbul’da yaşayanlar trafiğin pandemi öncesindeki yoğunluğa yavaş yavaş eriştiğinin farkındadır...

İstanbul’un meşhur trafik denklemi hassastır, sabah ve akşam yoğunlukları dışında “mevsimsel” diyebileceğimiz etkiler, mesela okul servis araçlarının katılımı, yağmur veya kar veya şiddetli rüzgâr gibi hadiseler hemen trafiğin dengesini değiştirir.

Toplu taşıma trafik yükünün önemli bir kısmını kaldırırken, benim gibi trafikte kalınca fenalık geçirenlere metro, vapur, yoğunluk saatleri dışında otobüs gibi nispeten hesaplı ve pratik hizmet de sağlar.

“Normalleşme” sürecinde gevşetilen bazı uygulamalarda yeniden sıkılaştırmaya gidildi ve toplu taşıma araçlarında ayakta yolcu taşımak da yasaklandı.

Pandemi sürecinde kimsenin çıkıp da “Bu ne biçim yasak?” diye soracak hali yok elbette, 12 kişilik minibüsten 33 kişi inmesinin savunulacak bir yanı olmadığı gibi.

Ancak başka sorular var elbette...

Normalleşme sürecinde ekonominin, memleketin çarklarının dönmesi konusunda herkes mutabıktı, evine ekmek götürmek zorunda olan vatandaş da, başta devlet olmak üzere tüm işverenler de “Çalışmak lazım” dedi...

Kadere emanet şekilde çıkılan bu belirsizliklerle dolu yolda yeni problemlerin nasıl çözüleceği de zamana bırakıldı bir ölçüde.

“Tamam çalışalım ama işe nasıl gideceğiz?”

Yazının Devamını Oku

Biraz dikkat lütfen Mariya Zaharova!

8 Eylül 2020
Sırbistan Devlet Başkanı Aleksandar Vucic’in “ekonomik normalleşme” müzakeresi için gittiği ABD’den, Beyaz Saray’dan yansıyan görüntüleri çok konuşuldu.

Diplomatik rezalet, nezaketsizlik, hakaretamiz davranış... Nasıl adlandırırsanız adlandırın, düştüğü/düşürüldüğü vaziyet hazin ve utanç vericiydi. Hani yanınızda biri azarlanır ve siz utanırsınız ya, işte öyle...

O Trump’ın dev masasının karşısına kondurulmuş sandalyedeki çaresiz yalnızlık duruşu...

Yine o dev masanın yanında ilkokulda sınava giren yetişkin gibi eğreti oturuşu...

Ve elbette Trump’ın “Sırbistan ve Kosova’nın Kudüs’te büyükelçilik açacaklarını” duyurduğu anda yaşadıkları...

“Haydi ya, öyle mi yapıyormuşuz?” bakışı, heyete dönüp “Niye benim haberim yok?” şeklinde yakarışı, “Şimdi bittik abi” ifadesiyle önüne düşen perçemlerini eliyle arkaya atışı...

Takım arkadaşı tarafından avlanan kaleci gibi bakakaldı “adamlarına”...

Utanç verici anlardı ve hem konvansiyonel hem de sosyal medyada aldı yürüdü bu görüntüler ve haliyle sert eleştiriler...

Vucic

Yazının Devamını Oku

Kötü haber, iyi haber, şenlik ateşleri

3 Eylül 2020
Kötü haber konusunda şerbetli sayılırız; bu sebepten, önce biraz kötü haberleri sıralayalım, sonra iyi haberler de olacak...

Her türden felaketin en önce ve en sert vurduğu kültür, sanat, eğlence dünyası pandemi sürecinde de çok ağır darbe aldı.

Önceki gün İngiltere’de yayınlanan bir araştırma müzik sektöründe çalışanların yüzde 64’ünün “mesleği bırakmak” noktasına geldiklerini ortaya koyuyordu.

Pandemi süreci başlarken yapılan benzer bir araştırma, katılımcı müzisyenlerin yüzde 20’sinin yakın gelecekle ilgili “umutsuz” olduklarını ortaya koymuştu; çaresizlik nasıl katlanarak büyümüş siz hesap edin...

Müzik dünyasında epeyce arkadaşı olan biri sayılırım. Tanıdıklarım sadece müzisyenlerle kısıtlı değil, “büyük müzik ailesi”nde ışıkçıdan konser organizatörüne, DJ’den yapımcıya pek çok dostumun madden ve manen yaşadıkları sıkıntılara şahidim...

Daha önceleri 2021’de işlerin yoluna gireceğini düşünen bazı “iyimserlerin” bile enseyi kararttıklarını görmek kalbimi de umudumu da kırıyor.

Dünyanın en büyük “konser üretim merkezi” olan dev Live Nation, 2019’da 2.64 milyar dolar ciro yaptığı dönemde bu yıl 141 milyon dolar civarında kaldığını açıkladı.

Kayıp müzik cephesinin her alanında çok büyük ki bunu sanat dünyasının diğer alanlarında da benzer şekilde görmek mümkün.

Kötü haber teker teker gelmiyor. Mesela 1998’den beri markasını müzikle bütünleştiren enerji içeceği devi Red Bull müzikten tamamen (plak şirketi kalıyor sadece) çekileceğini duyurdu.

Yazının Devamını Oku