14 Ekim 2007
DÜNYA’da kendi takımında oynamayıp yedek kalan, ya da sezona hazırlanmadan takım arayan oyuncunun milli formayı giydiğini ülke duydunuz mu. İşte size örnek milli takım Türkiye. Arda, Tuncay, Tümer, Emre Belözoğlu, Emre Aşık, Necati gibi bir sürü isim sayabilirim. Böylesi kadronun ya biat kültürü ile, ya da ben keşfettim kazandık düşüncesinden yola çıkarak oluştuğunu düşünmek istemiyorum.
Rakip takımın oyuncularını bugüne kadar uluslar arası arenada duyan yoktur. Her biri aylık 1000 dolara top koşturan amatör zihniyet taşıyor. Grubunda 7 takım arasında sonuncu olan Moldova’nın geçmiş maçlarından kimin ders alıp, oyunculara verdiğini merak ediyorum. Moldova’nın attığı golü benim gibi izleyen Servet Çetin’in hatası ile birlikte ilk 45 dakika dolduğunda notlarıma yazacak milli takım pozisyonu bulamadım. Sadece frikikten gelen pası takip eden Gökhan’ın isabetsiz şutunu iliklerime kadar giren -2 derecedeki soğukla birlikte izledim.
Yazık, günah, Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetim kurulunun bir dediğini iki etmediği milli takımın zirve yerine zırvalaması irdelenecek önemli bir konu.
Geç kalınmış hareket
Türk Milli Takımını Moldova karşısında izleyenler, ülkede futbolun ve futbolcunun tükenmekte olduğunu sanacaklar. 170 profesyonel takımın yer aldığı 6 bine yakın lisanslı futbolcunun barındığı Türkiye’nin düştüğü duruma bakın. Göğüslerinde iyi ki ay yıldız var, yoksa sahada milli takım değil de perşembe akşamları Fulya’daki halı sahasına gelen oyunculardan kurulu bir takım sanırdık.
Terim, geç kalınmış hareketi gerçekleştirerek ikinci yarıda Ümit Karan’ı oyuna soktu. İyi de yaptı. Oynadığı takımda üst seviyede performans gösteren Ümit Karan’ın kulübede bekletilmesinin nedeninin her halde sahada antrenman ve maç eksiği olan arkadaşları ile eşit seviyeye gelmesiydi. Karan, sergilediği futbol ve attığı gol ile hem milli takımın oyun sistemini düzeltti hem de Terim’in prestijini kurtarırken, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası umutlarını söndürmedi.
Bunun adı beceriksizlik
Türkiye’de Futbol Federasyonunun emrindeki profesyonel kulüpler takımlarını çalıştıran teknik adamlar ile vedalaşırlar ya da uyum sorunu yaşayan futbolcularını postalarlar. Çünkü globalleşen dünyada profesyonellikte hataya yer yoktur. Ulusoy ve yönetimi, tüm imkanları seferber etmesine rağmen 2005 Dünya Şampiyonasından sonra 2008 Avrupa Şampiyonası’da hayal olursa kusura bakmayın bunun adı beceriksizliktir. Milli takım futbolcularının tek alkışlanacak ve övünülecek yanı maç öncesi asker selamı ile okudukları istiklal marşında verdikleri anlamlı mesajdı.
Yazının Devamını Oku 8 Ekim 2007
TEKNİK direktör Ertuğrul Sağlam, deneme yanılma yöntemi ile 2010 yılına kadar mutlaka Beşiktaş taraftarlarını rahatlatacak futbolu oynatacak. Sağlam, kadro değişikliklerine bu kez olumlu yönünü yansıttı. Siyah beyazlı takım, sezon başından bu yana ilk kez böylesine güzel, böylesine heyecanlı, ve gol yollarında çoğalan bir ilk yarı izletti. Tribünler skordan çok futbolu alkışladı. Yeni toparlanmaya başlayan Gençlerbirliği önünde ilk yarıda en az 6 gol pozisyonu kaçıran Beşiktaş’ta Burak Yılmaz sergilediği performans ile haftalardır neden kadroya alınmadığını sorarcasına koştu. Ne de olsa eski Fransız teknik direktör Tigana’nın "Henry"siydi. Her kontratakta ileri uçta yerini aldı. Rakip defansın nefesini kesti.
Duran toplar Tello’ya zimmetlenmiş. İyi de olmuş. Sıfır hata ile oynadı. Keşke takımdaki tüm yabancılar Tello kadar yararlı olsa. Bu arada Delgado’nun da hakkı yenmemesi gerek. Verdiği tüm paslar değerlendirilse, siyah beyazlılar gol sayısında rekor kırardı.
İstikrara ihtiyaç var
Sağ kanatta Ali Tandoğan zekası ve fiziği ile güven verdi. Nobre’nin attığı golde payı büyük. Futbolun gençlik kadar tecrübeli işi olduğunu gösterdi. Serdar Özkan, sezon başından bu yana alt yapıdan sırtladığı misyonu taşımaya devam ediyor. Teknik direktör Sağlam’ın sezon başı kulübe astronomik paralar harcatarak aldırdığı oyuncuların toplamının, alt yapıdan çıkan Serdar Özkan’ın oynadığı futbolun üçte birini ortaya koymamalarının nedeninin isabetsiz seçimden mi yoksa kapasitelerinden mi olduğunu araştırmak gerek.
Kavga yerine mücadele
Beşiktaş Yönetimi ve teknik kadrosu sezon başından bu yana kavga yerine mücadeleyi tercih etseydi, hem Şampiyonlar Ligi’nde hem de Süper Lig’de zirvedeki yerini alırdı. Beşiktaş’ın sevgiye ve istikrara ihtiyacı var. Futbolcular olumlu düşünüp, savaşır, koşarak oynarsa Beşiktaş hem Avrupa’da hem de Türkiye’de tutulmaz. Sezon başıdan bu yana kaderi Beşiktaş’a benzeyen G.Birliği toparlanmış. Isaac, topukla galibiyeti kazandıran Nobre gibi şansa sahip olup 2. yarıda topu filelere gönderse maç da berabere sonuçlansaydı merak ediyorum İnönü’de kim protesto edilecekti.
Yazının Devamını Oku 4 Ekim 2007
ERTUĞRUL Sağlam, akıllanmış ya da geçmiş maçlardan dersler çıkarmış. Dar zihniyetin dışına fışkıran sistem futbolculara güven getirmiş. İlk 45 dakika izlediğimiz Beşiktaş, sahadan galip ayrılmalıydı. Fakat forvette etkisiz kalınış skorun oluşmasını engelledi. Bobo, sezonun en kötü maçını sergiledi. Delgado istediği zaman şov yapıyor, isteksiz hali çekilmiyor. Sol kanatta Tello, İbrahim Akın ikilisi görev yapmalı ki, forvet uç noktalarda etkili olsun.
Beşiktaş, İnönü Stadı’nda ilk kez böylesine tribünleri heyecanlandıran defans ve forvet arasını daraltan düşüncesi ile Avrupai görünüm çizdi. Futbol takımını yönetenler ve teknik patronlar hep kendi isimlerinin kamuoyuna yansımasını istediklerinden, yıldız oyuncu yerine futbol oynamaya çalışan koşan tipler isterler. Bunun adını da sistem oyuncusu palavrası koyarlar.
Acımayacaksın
Önceki akşam Fenerbahçe-CSKA Moskova maçında Alex koşmadan şov yaptı. Dün ise tribünleri ve saha içindekileri kendine hayran bırakan Quaresma ayağına her topu aldığında tehlike oluşturdu. Adamın ismi de futbolu da ’Karizma’. Porto’nun hocası Ferreira kadroyu yaparken önce ’Quaresma sonra diğerleri’ diye tahtaya yazıyor. Siyah beyazlı oyuncular, dün kapasitelerinin sınırlarını zorladılar "İşte bizden bu kadar" dercesine. 5 gün önceki, Galatasaray ne ise dün Avrupa’nın devi Porto da oydu. Bu kadar kötü takımları yakaladığında acımayacaksın, yoksa acınacak duruma düşersin. Beşiktaş, dün mücadele etti ama sezon başındaki oyuncu seçimindeki kalitesizlik teknik direktör Sağlam’ın eksi hanesine eklendi. 3 oyuncu transfer edeceğine 1 tane karizma olmasa da "Quaresma"tik futbolcu olmalıydı. Dünkü maçta galibiyet kaçtıysa Beşiktaş’ı yöneten futbolun patronlarının anti Quaresma’tik düşünüp marka isim transfer yapamadığından oluştu.
Golü kim atacak
Sağlam tek doğru hareketi ikinci yarıda sahada gezinen ve kendisine verilen şansı kullanmayan İ.Akın’ı oyundan alarak gerçekleştirdi. Aldığı oyuncu Higuain, Akın’ın yerini doldurdu mu, doldurmadı mı? Kararı izleyenler versin. Higuain, Arjantin’de gol kralı olmuş. Ama 80’de Delgado’nun pasını ağlara gönderememesinin izahını kim yapacak merak ediyorum.
Beşiktaş koşuyor, mücadele ediyor ama iş yapmıyor. Golü kim atacak? Sağlam eski golcüdür. Ama formülünü kimseye vermiyor galiba. Baksanıza ruhunu teslim etmiş rakipler karşısında takım golcüsüz görüntü çiziyor. ŞampiyonlarLigi maçlarında hiç katkıları olmayan yabancıların farkı da bariz bir şekilde görünüyor. Bir de Galatasaray ile Fenerbahçe’nin yabancılarına bakın. Aradaki farkı görürsünüz, tıpkı gece gündüz farkı gibi...
Yazının Devamını Oku 23 Eylül 2007
TELLO’yu Beşiktaş’a kazandıranlar Ramazan ayında büyük sevap işlediler... Şilili yıldız futbolcu hırsıyla arkadaşlarını ateşledi, attığı golle takımını uykudan uyandırdı, 90 dakika sahada basmadık yer bırakmadı, galibiyetin de tek mimarı oldu. Ertuğrul Sağlam da Tello için şükür duasını eksik etmesin. Serdar Özkan alt yapının eseri olduğunu her karşılaşmada sergiliyor. Dün gece çok çalım yaparak rakip defansı yordu. Cisse klasik görüntüde yararlı işler yaptı. Şu da gösterdi ki bundan sonraki maçlar hele hele önümüzdeki hafta Galatasaray maçı bu kadar kolay olmaz..
Beşiktaş sezon başından bu yana ilk defa bu kadar gol pozisyonuna girdi. Pozisyon zenginliği sistemden değil, bireysel yetenekli oyuncuların zekasından oluştu.
7 haftadır Beşiktaş’ta 3 oyuncu henüz birada oynamadı. Her karşılaşmada değişik isimler yer aldı.
Delgado nerede?
Siyah beyazlı takım kornerler ve yan toplardaki zaaflara sanki abone. Sahanın yıldızı Tello futbolu ve golü ile şov yaptı ama yerinde dursaydı Denizli ikinci golünü atamazdı. İbrahim Üzülmez, Beşiktaş yerine Milli Takım’daki yerini düşünüyor. Sahada yoktu.
Beşiktaşlıların adam paylaşımı savunmada kötünün de ötesinde. Diatta da fizik var ama kimya sıfır. Şaka gibi oynuyor. Topa müdahale edeceği beklenirken, ayakta kalan İbrahim Toraman’ı kötülerin arasına çekiyor. Mehmet Yozgatlı beklentileri boşa çıkardı. Keşke F.Bahçe’de kalsaydı. Serdar Özkan hem orta sahada, oynuyor hem de tüm duran topları kullanıyor. Makine olsa bozulur. Beşiktaş takım olgusundan uzak kaldıysa sorumlusu geçen haftalardaki gibi teknik patron Ertuğrul Sağlam’dır. Birileri ona siyah beyazlı takımın sıradan değil yarışmacı ekip olduğunu hatırlatmalı. Sağlam ya para saymasını biliyor ya da tutumlu. Beşiktaş’a 6 milyon 700 bin Euro’ya Sergen’e alternatif alınan Delgado’yu görmemesine anlam veremedim.
Denizlispor Kaptanı Yusuf Şimşek sakatlanıp çıkana kadar takımına 2 gol attırdı. Böyle oyuncular çürüyene kadar sahalarda tutulmalı. Serhat’in 69’uncu dakikadaki şutu direkten dönmeyip maç berabere bitseydi söylenecek çok şey olacaktı. Bundan sonra söz Ertuğrul Sağlam’da...
Yazının Devamını Oku 19 Eylül 2007
TEKNİK Direktörü kovulma aşamasında, futbolcularda moral yok, bitmiş Marsilya karşısında Beşiktaş mağlup oluyorsa suçlu ayağa kalkmalı. İbrahim Toraman ve Diatta. 90 dakika boyunca rakip Marsilya kontrataklarına muhatap oldular. Serdar Özkan sağ kanatta gündelikçi işçileri aratmadı; "Ne iş olsa yaptı". Delgado ve Ricardinho takım oyunundan uzak futbola Fransız kaldı. Ne kontratak ne de asistler de odaklandılar.
İlk yarıda Marsilya 4 korner kullandı. Siyah beyazlılar ise korner çizgisini bile bulamadı. Moral ve motivasyon olarak Fransa Ligi’nde bitmiş, teknik direktörlerini liglerindeki başarısızlık nedeniyle kovmak üzere olan Marsilya, bir daha böylesine kötü yakalanmaz. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, geçen yıl Tigana’nın orta alanda oynatıp kahraman yaptığı Serdar Kurtuluş’u sağ kanada alarak adeta imha etti. Kurtuluş’a orta alanda Cisse’den 10 gömlek daha faydalı olacağına, merkeze alınmış vali muamelesi yapıldı. Dar alanda özgürlüğü kısıtlanan Serdar Kurtuluş, sağ kanatta Niang’ın oyuncağı oldu.
Hedefleri büyük olan teknik adamın da zekası ile dünyası genişlemeli. Ayağı top yapan, takımı yönlendiren oyuncu yerine teknik adama göre futbolcu transfer edilirse, sahada ne futbol nede gol izlenir. Fransız bayanlar kendine göre eş ararlar. Erkek eşlerin kendilerine göre kadın seçmeleri hemen hemen mümkün değildir. Dün Marsilya’da teknik direktörleri Emon’a göre değil takıma göre oynayan Nasri, Cana, Niang, mücadele edip tekniklerini de sergilerken galibiyette başrolü oynadılar.
Başkan uyarmalı
Büyük hedefler büyük futbolcularla yakalanır. Şampiyonlar Ligi’nin belki de en zayıf halkası olan Marsilya karşısında gol pozisyonuna giremeyip futboldan uzak bir performans sergilenmesinin tek sorumlusu, Başkan Yıldırım Demirören ve yönetimine milyon dolarlar harcatıp isimsiz yabancılar aldıran Sağlam’dır. Giden Türkiye’nin, Beşiktaş’ın dolarları, yazıktır, günahtır. İyi çocuktur diyenler, bilgili, tecrübeli olup olmadığını düşünmeden desteklenmesini istedikleri Ertuğrul Sağlam’ın sezon başı transferde en yüksek para harcattıran teknik adam olarak kulüp tarihe geçeceğini unutmamalı. Geçen yıllarda Sergen’in gönderilmesi ve ona alternatif alınması için çırpınan yöneticiler, dün sahada Delgado’yu gördüler mi? Ben görmedim! Pardon 76’ncı dakikada terlemeyen forması ile sahadan çıkıyordu. Tıpkı diğer yabancı oyuncular gibi.
Beşiktaş Kulübü Başkanı Demirören maddi ve manevi her türlü desteği verdiği Sağlam’ı takımın patronu olarak uyarmalı.
Amatör kümede bile rakip kaleye şut atmadan maçı bitiren takım yok. Yabancıları oynamayan böylesine bir ekip oluşmadı. Beşiktaş nereye gidiyor?
Yazının Devamını Oku 16 Eylül 2007
BEŞİKTAŞ, Ankaraspor deplasmanında kaybettiği puanları çok arayacak. Sezon başından bu yana her hafta değişik kadro sahaya süren teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ın sistemini ne izleyen bizler, ne de sahadakiler çözebildi. Diatta’nın ne oyun okuyuşu, ne de tekniği Gökhan Zan’ın yanına yaklaşamaz. Hele Higuain’e forvet demek, Bobo, Nobre ve Burak Yılmaz’a ihanettir. Hatta Denizli’ye kiralık verilen Gökhan Güleç’e haksızlıktır.
İlk 45 dakikada defansta ve forvette gözüme takılan tek isim yine İbrahim Toraman oldu. Her yere koşan adam olarak dikkatleri çekti. Bir de Serdar Özkan’ın attığı pasları değerlendiren zeka oluşsa fark doğacak. Siyah beyazlı takım, ilk yarıda rakip kalede tehlikeli sayılabilecek organizasyon üretmiyorsa arıza için kulübeye bakmalı. Sahada futbol oynamaya çalışan konu mankenleri vardı. Takımın gol üretimi ve sahada coşması için lidere ihtiyaç var. Delgado, Ricardinho oturuyor. Sahada ise puanlar kayboluyor.
Hakem faciası
Ankaraspor Emre Aşık, Orhan Ak ile toparlanmış. Hele Emre Aşık kendisine yaşlı diyenlere şapka çıkarttı. Her iki takım da beraberliğe razı Ramazan ayı nedeniyle ne gol atmak ne de yemek istiyorlardı. Bunu başardılar.
Fakat acı olan sezon başında Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören’in önüne liste koyup istediği oyuncuları aldırana kadar direnen ve kabul ettiren teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ın şampiyonluk söyleminde bulunması, Ankaraspor karşısında sergilenen futbolla tezat oluşturdu. Beşiktaş kadrosuna alınan her oyuncu her saniye oyuna girecek ve maçın kaderini değiştirecek özellikler taşımalı.
Dün sahada ne bir lider, ne de Beşiktaş’ı canlandıracak futbolcu vardı. Üzülüyorum. Geçen yıl Tigana, bu yıl ise Ertuğrul Sağlam babalarının kasalarından harcarmış gibi oyuncu aldırdılar. Tigana, Henry’ler yetiştireceği laflarıyla, Ertuğrul Sağlam ise gelecek yılların takımı oluşturma iddiası ile hem kamuoyunu hem de Beşiktaşlıları oyalıyor. Tribündekiler ise sahada formanın ağırlığını taşıyacak liderler arıyor. Sağlam’ın maç öncesi Ankaraspor PAF takımını 2-1 yenen Beşiktaş PAF takımını dikkatle izlemesini isterdim. Mehmet Sedef, 2 gol attı futbol şov yaptı.
Hakem Vedat Yüksel’in, kalecinin elinden kaçırdığı topu gol olarak değerlendirmemesi, bu yılın en önemli hakem faciasından biri olarak kalacak. Ve maç da tarihi golü sayılmayan müsabaka olarak anılacak.
Yazının Devamını Oku 2 Eylül 2007
SEZON başından bu yana Beşiktaş oynadığı tüm maçların ilk yarısında kötü görüntü verdi. Tıpkı dünkü Kayserispor maçında olduğu gibi. Takım koşuyor gibi yapıyor, ama top hep İbrahim Toraman ile Gökhan Zan’da toplanıyor. Toplu ve topla oynanmanın özellikleri bu olsa gerek. Ne tadı vardı ne de tuzu. İlk yarı bitiminde kapalı tribün dahil herkes uykuya dalmıştı.
Aklıma önceki gün Monaco’da Şampiyonlar Ligi kuraları çekiminde bakrovizyonda Sergen Yalçın’ın Chelsea’ya attığı iki muhteşem golün izlenişi geldi. Beşiktaş’ın rakipleri Liverpool, Marsilya ve Porto yetkilileri bu golleri görünce tedirgin olurken kuraya katılan yöneticiler başkan Demirören, genel sekreter Kenan Öner, Celal Kolot başları dik salondan çıktılar. Efsane Sergen’in golleri ile gururlandılar. Yıllar çabuk geçti tadı da gitti. Tribünler şimdi sadece "Şanlı Beşiktaş’ım ole" marşını mırıldanıyor. Yıldızlarını arıyorlar. Çünkü sahada heyecan verecek oyuncu portresi yok. İnönü Stadı’nda ilk kez böylesine sürekli kendi kalesine geri pas yapan Beşiktaş izledim. Sahada takımın demirbaşları kaleci Hakan, Serdar Özkan, Delgado ve İbrahim Toraman oynuyor, diğerleri ise refakatçı olarak eşlik ediyordu. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’ın ısrarla aldırdığı Diatta ise her zamanki yerinde. Yedek kulübesinde oturmasından bir sürü mesaj çıkar. Türkiye’nin "Maradonası" Higuain 73’üncü dakikaya kadar ısınamamış. Boşuna dememişler kulüben sağlam olacak diye.
Ders alınmalı
İlk yarıda Mehmet Eren’in şutunu kale çizgisinden uzaklaştıran Gökhan Zan mağlubiyeti önledi. Maaşına ve sözleşmesine zam yapılan Bobo ruhunu teslim etmiş ayaklarının üzerinde zor duruyor. Bobo, yüzde yüz gollük pozisyonunda vurmak yerine İbrahim Akın’a pas vermeyi düşünseydi, 3 puan İnönü’de kalacaktı. İkinci yarıda İbrahim Akın, hem takımı hem de tribünleri ateşledi. Saman alevi gibi söndü. Çünkü orta alan, forvetten destek alamadı.
Sarı kırmızılı takımın teknik direktörü Tolunay Kafkas, oyuncularını eski hocalarına karşı çok iyi motive etmiş. Transferde kulübüne 5 milyon YTL gibi mütevazi transfer yaptıran Tolunay Kafkas, Beşiktaş Başkanı Demirören’e 50 milyon YTL harcatan Ertuğrul Sağlam’ın takımı önünde etkili ve baskılıydı. Geçen yıldan farkları yok. Kayserispor karşısında kaybedilen 2 puandan çok dersler çıkarmalı. Çünkü bundan sonraki rakipler Liverpool, Marsilya, Porto. Adama top göstermezler...
Yazının Devamını Oku 30 Ağustos 2007
BEŞİKTAŞ, Zürih’i yenerek prestij ve 10 milyon Euro kazandı. Alt yapıdan yetişen Serdar Özkan olmasaydı, siyah beyazlılar Şampiyonlar Ligi değil UEFA’yı konuşuyor olacaktı şimdi. İbrahim Toraman oynamasaydı rakip gol rekoru kıracaktı. Zürih karşısında alınan galibiyet ile kulübe yeni gelir kapısı açılmasını sağlayan Serdar Özkan’ın dün gece verdiği mesaj şudur: "Hocam, ben Lucescu, Tigana döneminde kapı dışarı edildim. Şansımın da yardımıyla kadroya girdim. Çıkmam çok zor. Ben Beşiktaş’ın alt yapısında, Beşiktaşlılık ruhu ile büyüdüm. Ben Sergenler, Nihatlar gibi çalıştım. Bu nedenle alt yapının yaptıkları bundan sonra yapacaklarının teminatıdır. Adı sanı duyulmayan ve kulübede oturan oyuncular yerine alt yapıyı tercih et, kazanırsın."
Çok şey borçlu
Beşiktaşlı futbolcular geçen yıl Tigana tarafından resmen sistem işkencesine tabi tutuldular. Sağlam’ın farklı yönü oyuncularına özgürlük tanıması. Siyah beyazlıların ilk yarıdaki korkak oyununu ikinci yarıda Serdar Özkan savaşçı kimliğe sürükledi. İbrahim Toraman kale gibi defansın ve kaleci Hakan’ın sigortası oldu. Milli Takım kalesinin büyük adaylarından Hakan son yılların fizik ve teknik açısından en başarılı file bekçisi olarak güven verdi. Serdar Özkan koşmadık yer bırakmadı. 83. dakikadaki çalımları ayakta alkışlandı. Gökhan Zan fiziği ile nefes aldırmadı. Tello, İbrahim Üzülmez’in kontenjanından oynadı. Koşmadı göz markajı ile maçı sonlandırdı.
Gaziantepspor deplasmanında şov yapan İbrahim Akın’ı geç de olsa hatırlayan Ertuğrul Sağlam, hatalardan dersler çıkarmalı. Gordon Milne döneminde şampiyonlukların sayısını hatırlayamayan Feyyaz Uçar’ın bir sözü aklımdan çıkmaz: "Bizim dönemimizde aramıza iyi yabancı oyuncular alınsaydı, Avrupa’daki tüm kupaları havaya kaldırıp, müzemize götürürdük. Ama bizi yönetenler koltuklarını düşündüklerinden Türkiye’deki başarıyla yetindiler."
Şimdi ise tam tersine başkan Demirören, Sağlam kimi gösterse sözleşme imzalatıyor. Sağlam önce başkana, dün gece için de Serdar Özkan’a çok şey borçlu.
Oyun yoktu ama hırs, mücadele, Beşiktaşlılık duruşu ve en önemlisi de ruhu, tabelada skoru ve özlenen Şampiyonlar Ligi’ni getirdi.
Yazının Devamını Oku