17 Aralık 2007
BİREYSEL yetenekli oyuncular olmasa Beşiktaş, Ankaragücü karşısında bırakın futbol oynamayı gol bile atamazdı. Delgado çalım ve gol şov yaptı, takımı ateşledi. Tello klasik frikik atışında skor tabelasını değiştirdi. Bobo ve Nobre haftalardır formsuz. Orta alanda görev yapan Cisse, Delgado ve Tello yumuşak görüntü verince, rakip forvete gol davetiyesi çabuklaşıyor, defans zorlanıyor. Beşiktaş ilk yarıda A.Gücü karşısında oldukça üstün oynamasına rağmen Jaba’nın tehlikeli atakları karşısında çırpındı. Ligin ilk yarısının son maçlarına doğru siyah beyazlı oyuncuların fiziksel ve beyinsel bir yorgunluk içinde olduğu gözlemlendi.
Kaptan İbrahim Üzülmez ise ilk kez böylesine hırslı ve inançlıydı. Serdar Özkan’ın attığı golde payı büyüktü. Beşiktaşlı futbolcular her pozisyonu ve topu golle sonuçlandırmak isterken geri dönüşlerde sıkıntı yaşadı.
Sıradan oyuncular
Teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ın sezon başında transfer ettirdiği oyuncuların sahada yer almayışı yeni bir tartışmayı da gündeme taşıyor. Yönetimin aldığı futbolcular mı, teknik adamların seçtiği oyuncular mı başarılı diye düşünmek gerek. Yönetim iyi ki Tello ve Delgado’yu almış. Ancak büyük takımları büyük oyuncular sırtlar. Beşiktaş’ta bunu başaracak görüntüde oyuncu yok. Türkiye’de sıradan takımlar karşısında sıradan oyuncu kadrosu oluşturmak çok kolay. Hazırlarsın listeyi, verirsin başkan ve yönetime "Borçları düşünmeden" istediğin oyuncuları aldırırsın. Sağlam istediği futbolcuları aldı, ama Avrupa’da havlu attı. Beşiktaş bundan sonra Süper Lig’de rakiplerine istediği kadar gol atsın. İzleyenler kazansa da hala sistemi olmayan ve oyun felsefesinden uzak bir takım görüyor.
Ankaragücü’nde ise Jaba pozisyon ve gol hovardasıydı. Çok gol kaçırdı ama keyif verdi. O pozisyonları değerlendirse İnönü Stadı’nda Beşiktaş’ın da taraftarın da keyfi kaçardı.
Yazının Devamını Oku 12 Aralık 2007
TEKNİK adamların sezon başı söylemleri yıllardır hep aynıdır: "Avrupa’da final oynayacağız. Güçlü kadro kurduk. İnansınlar, alkışlasınlar". Peki neyi... Devre arası geliyor, Beşiktaş’ta ne sistem, ne taktik, ne futbol var. Aslında Beşiktaş tur umudunu İnönü Stadı’ndaki Porto maçında bitirdi. O maçta galip gelinseydi, tur yakalama stresi dünkü karşılaşmaya kalmazdı.
Dünyanın hangi teknik direktörüne sorarsanız sorun, rakip takım çabuk, teknik kapasitesi yüksekse, ona ofsayt taktiği uygulamazsın. Beşiktaş orta sahasında Tello, Burak, İbrahim Akın, Serdar Özkan, Delgado gibi yumuşak oyuncularla maç kazanamaz. Beşiktaş lideri olmayan takım olarak sahada koşturdu durdu. Avrupa arenasında tek forvetle de savaşılmaz. Cisse, emekliliğini yaşayan dirençsiz futbolcu gibi eline geçirdiği fırsatları umursamıyordu. Bobo dirençsizdi. Ayağında top tutamadı yada tutturmadılar.
Ertuğrul Sağlam, tüm umudunu Delgado’ya bağlamış ve "Ne iş olsa yapar" zihniyetiyle tüm sorumluluğu ona vermişti. Bursa maçında şov yapan Delgado dün Dragao Stadı’nda mumla arandı. Türkiye’de hedefsiz takımlara karşı gol de atarsın şov da yaparsın, ya Avrupa’da?
Rüştü’nün hatası
Rüştü’nün yediği ilk gol, yıllar önce Şifo Mehmet’in attığı bir golü anımsattı. Profesyonel futbolcu hakemi uyarmak yerine düdüğe dikkat etmeli. Önündeki topu gol yaptırdı. İkinci golde ise hatası sıfırdı. Beşiktaş’ın savunması sezon başından bu yana aksıyor. Kenar yönetimi bunu da görmüyor, çare bulamıyor.
Porto’nun Teknik Direktörü Jesualdo’nun yardımcısı bizler gibi tribündeydi ve tepeden izlediği maçta takım hakkında kenar yönetime bilgi verdi. O bunları yaparken, Sağlam ne düşünüyordu merak ediyorum.
Porto’ya bir puan da yettiği için temposuz oynadı. Siyah beyazlılar da rolantide oynadılar, sanki onlara da beraberlik yetiyordu. Kazanılan Bursaspor maçını bayram havasına sokanlar, Porto karşısında çıkan takımdaki heyecansızlığı ve yüreksizliği irdelemelidir.
Avrupa hayali kötü futbolla ve yenilgiyle bitti. Sezon başından bu yana yazıyoruz Beşiktaş takımının heyecanla tribüne çağrılan yıldız oyuncusu yok. Beşiktaş bir yıldız bulmalı. Kadrosuna bakın kaç tane futbolcusu Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak seviyede.
Yazının Devamını Oku 3 Aralık 2007
İNÖNÜ’deki maçta futboldan çok hakem Zafer Önder İpek öne çıktı. Verdiği kararlar sabahlara kadar tartışılır. Bu sezon hakemler tarafından mağdur edilen tek takım Beşiktaş oldu. Kısaca hakemler Beşiktaş’ı tacize uğrattılar. Çaykur Rizesporlu Suat kendi kalesine gol atıyor, iptal ediliyor. Beşiktaş’ın zirvede yerini sağlamlaştırması için bu karşılaşma 8 puanlıktı. Sivaspor mağlup olmuş, Galatasaray berabere kalmış! Yazık kaçan puanlara.
Beşiktaş’ın, Çaykur Rizespor önünde mücadele eden 11’inde, Ertuğrul Sağlam’ın Başkan Yıldırım Demirören’e milyon dolarlar ödettirerek transfer ettirdiği 7 oyuncudan sadece Rüştü görev yaptı. O da kaleyi terk ederek rakibe gol ikramında bulundu... Teknik Direktörü Mehmet Ekşi ve ekibinin piyasa değeri 5 milyon dolar tutan hediyesi Mehmet Sedef ve Serdar Özkan, Batuhan Karadeniz, Koray Şanlı da olmasa, Beşiktaş’ta sahaya çıkacak oyuncu bulunmayacak. Her yıl hedefler belirleyen Beşiktaş’ta sezon başında transfer edilen oyuncular bırakın sahayı, yedek kulübesinde bile yoksa kenarda teknik adamın bulunmasının anlamı yok. Beşiktaş formasını sahaya koysan ligi ikinci bitirir. Yönetimin emeklerine, taraftarların nefeslerine yazık. Ayakta kalan tek oyuncu Delgado idi. O da beraberlik golü ile takımın prestijini kurtardı.
Bir lideri yok
İkinci yarıda oyuna giren futbolcular, çıkan oyuncuları arattı. Sezon başından bu yana yüzüne bakılmayan Mehmet Sedef antrenman maçlarında bile oynatılmamasına, maç eksiğine rağmen yerine görevini getirmeye çalıştı. Çaykur Rizespor ilk atağını 50’nci dakikada başlattı. O da gol oldu. Sağlam sisteme uyan doğru oyunculara yer verdi. Takımı 4-1-3-2 gibi oynattı ve beraberliği kurtardı. Yalnız Beşiktaş PAF takımı çıkarsa, Türkiye Süper Ligi’nin en fazla mağlup olan ve gol yiyen takımları Kasımpaşa ile Çaykur Rizespor önünde bu kadar ezilmezdi.
Şimdi herkes oyunculara yüklenecek. Güçsüzdü, başarısızdı, gibi masallar anlatılacak. Sezon başından bu yana takımda lider oyuncu eksikliğinin hat safhada olduğunu bağırmaktan sesim kısıldı. Fenerbahçe’yi Alex, Galatasaray’ı Lincoln, Denizlispor’u Yusuf, Trabzonspor’u Ceyhun, Gökdeniz sırtlıyor. Beşiktaş koşuyor, hırslı, ama lidersiz oynuyor.
Bir hatırlatma; Sergen Yalçın hala Eskişehir semalarında takımını lider yapmak için çırpınıyor. 4 maçta 3 gol, 9 asisti var.
Yazının Devamını Oku 29 Kasım 2007
MARSİLYA karşısında sergilenen futbol, yönetimin ve futbolcuların taraftarlar ile birbirleriyle barışmasını, hatta tek yumruk olmasını sağladı. Sezon başından bu yana teknik açıdan en iyi futbolunu sergileyen siyah beyazlılarda İbrahim Toraman, Baki, Delgado, Tello, Koray, Bobo bitmek bileyen tempo ile koşarak savaştılar. Sahada ek iş arayan emekliler gibi dolaşan Ricardinho yüzünden takım İbrahim Akın girene kadar 10 kişi oynadı. Geçmişte Brezilya Milli takımında yer alan Ricardinho’nun bundan sonra forma giyip giymeyeceğini merak ediyorum.
Baki Mercimek, iş ahlakı ve profesyonel yaşantısını ile sezon bitiminden bu yana kendisini yedek kulübesinde oturtan Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam’a "Bu takımın yedek kulübesinde benim ne işim var" mesajını verdi. Sağlam’ın ısrarla takıma aldırdığı ve en büyük hayal kırıklığı uğratan Rüştü’nün 30 metreden yediği golün rüzgarı tribünlere geldi. İnanılmaz formsuz. Beşiktaş’ın kalesi tek ayakla idare edilmez. Israrla sekerek oynaması kariyerini zedeler! Allahtan Rüştü’nün yaptığı hatayı liderlik özelliklerine sahip golcü Bobo kapattı.
Umutlar sürdü
Dünkü zaferi hazırlayanlar büyük futbolcular oldular. Tribünlerin yürekleri de buna eklenince özlenen tablo oluştu. Sahanın yıldızı Delgado, çalımlarıyla Marsilya defansının başını döndürdü. Bobo, enfes bir vuruşla tribünleri ayaklandırırken, Avrupa macerasında kapıları açtı. Türkiye Süper Liginde böyle goller yenir ama Şampiyonlar liginde büyük futbolcular vitrine çıkar. Yapılan bireysel hata tribünlerin sesine, desteğine takım arkadaşlarının terlerine saygısızlık değil de nedir. Beşiktaş’ta sezon başından bu yana ayakta kalan oyuncu parmakla gösterilecek kadar az. Özellikle yumuşak doku sakatlıları nereden kaynaklanıyor diye yöneticiler araştırmalı.
Beşiktaş’ın dünkü en önemli zaafı yerden top kullanan oyuncular topluluğunun bir arada olması. Oyunu enine ve boyuna daraltamıyorlar. Ayrıca birinci bölgeden yani defanstan çıkarken ikinci bölgede orta alanda top kaptırmak Marsilya’nın hücum gücünü arttırdı. Yenilen gol bir anda ümitleri söndürdü ama tribünlerle birlikte bu duruma isyan eden Bobo, Beşiktaş’ın Avrupa umudunu sürdürdü.
Yazının Devamını Oku 25 Kasım 2007
HEM izleyenler, hem de oynayanlar için ıstırap dolu bir karşılaşmaydı... İlhan Cavcav’ın maliyeti 4 milyon doları geçmeyen oyunculardan oluşturduğu G.Birliği OFTAŞ ile 50 trilyonluk oyunculardan oluşmasına rağmen beklentileri karşılayamayan Beşiktaş’ın bu görüntülerinden daha fazlasını beklemek hayalcilikten öteye geçmez.
19 Mayıs Stadı’nın kaygan zemininde ayakta kalan tek oyuncu Tello’ydu. Şilili, ilk yarıda nefis bir uzun topla Bobo’ya golü attırdı. Yeterli şarzı olmadığı için onun da pili 61. dakikaya kadar direnebildi. Beşiktaş’ın savunma ve orta sahasındaki zaaflar sürüyor. İlk 45 dakikada Cisse 11, İbrahim Üzülmez 10 top kaybı ile oynadı. Takımın ikinci bölgesindeki oyun kurucu eksikliği, bu soğuk havada bile kendisini hissettirdi.
Duygu depoları boş
Delgado topu ayağına her alışında, oyunu kendi kafasına göre yönlendiriyor.
Beşiktaş’ın yabancı oyuncuları kalitesiz. Ligin sıradan takımlarından biri olan OFTAŞ karşısında alınan 3 puan rakip defans ve kaleci Recep’in hatasından gelmesi düşündürücü.
Ertuğrul Sağlam’ın elindeki kadroda 6 futbolcu adale sakatlığı yüzünden Ümraniye revirinde tedavi görüyor... İbrahim Akın, böyle bir maçta bulduğu şansı bile kullanamıyor. Oyuna giriyor ancak bitkin. Kim nerede oynuyor bilmiyor. Beşiktaş’ta duygu depoları boş. Kısa sürede doldurulmaları gerekiyor.
Beşiktaş orta sahasına takımı yönlendirecek, tribünleri coşturacak bir lider bulamadıkça siyah beyazlılar işkence çekmeye devam eder. Bizden söylemesi.
Yazının Devamını Oku 7 Kasım 2007
2003 ekimindeki Stanford Bridge’deki soğuk hava dün Liverpool Anfield Road Stadındaydı. Arada büyük fark vardı. İngilizler tarihinde ilk kez Stanford Bridge’de Sergen’in golleri ile 2-0 mağlup olmuştu. Dün Liverpool’da iklim yine aynıydı fakat, oyucular, teknik heyet, hem de skor farklıydı. Liverpool oyuncuları, Anfield Road’da futbol adına çok fazlaydılar. Beşiktaş karşısında sanki 14-15 kişi oynuyorlardı. Futbol zekası üst seviyedeki oyuncularla sonuca gidiyorlar, goller atıyorlardı. Teknik Direktör Ertuğrul Sağlam, yönetimin "lige paf takımla çıkılacak" şeklindeki sözlerinin etkisinde kalmış olacak ki, paf takımının kaptanı Mehmet Sedef ile oyuna başlıyordu! Şampiyonlar Ligi Kupası kazanan Liverpool Teknik Direktörü Benitez, Sağlam kadar taktik açısından yeterli değil ki, her maçta 4-4-2 sistemini işleme koyuyor ve kazanıyor da..
Beşiktaş’ın 104 yılda bir gerçekleşen İnönü’deki Liverpool zaferinin rövanşı acı dolu bir şekilde tarihe geçecek. Beşiktaş teknik heyeti ve futbolcularının aklı hala Şükrü Saraçoğlu Stadındaki Fenerbahçe Stadındaydı. Kaptan İbrahim Üzülmez trafik polisi gibi. Nazik ve terbiyeli. Liverpool forveti çok iyi keşfetmiş onu. Üzülmez’e eşlik eden Diatta’nın da zaaflarını kullanarak golleri sıraladılar. Bobo’da bir ara kaptan İbrahim Üzülmez’e tahammül edememiş olacak ki, onu da oyundan atmaya kalktı. Kabahati Üzülmez’e değil onu sol kanatta yalnızlığa mahkum eden teknik patronda aramalı.
Dibe vurdular
Sezon başında yönetime istediği oyucuları aldırdığı için teşekkür edip şükreden Sağlam, Şampiyonlar Ligi’nde yaşanılan gol travmasının faturasını da ödemeli. Yönetimler milyon dolarlarca borca girecek, istenilen oyuncular alınacak ama böyle bir bozgun yaşanacak. Crouch, Benayoun, Gerard hatta topuk ile gol atan Babel’in attığı gollerde tarihe geçecek kaleci de rakibe verdiği paslar ile asist kralı kaleci Hakan olacak. Beşiktaşlı futbolcuların Süper Ligden sonra da Şampiyonlar Ligi’nden kopuyorlarsa kötü son kaçınılmaz. Beşiktaş 90 dakikada bir tane korner attı o da 85’nci dakikada. Liverpool hiç aut kullanmadı. Böyle bir takım nasıl kurulur, nasıl oynatılır. Beşiktaş’ın 80 dakika hiç şutu yok. Beşiktaş’ta bu kadar dibe vuran bir takım izlemedim. Allah budan sonra da izletmesin!
Yazının Devamını Oku 4 Kasım 2007
DERBİ maça damgasını hakem İsmet Arzuman vurdu. Son saniyelerdeki Gökhan-Bobo mücadelesine anlam veremediğim bir düdük çaldı, Higuain de nefis gol attı. Hakem, arzu ettiği bir şekilde maçı sonuçlandırdı. Beşiktaş’ın 3 puanını düdüğü ile pusuya düşürerek katletti. Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Cisse ve Bobo’nun dışında kendi yerinde oynayan Beşiktaşlı futbolcu yoktu. Delgado, kafasına göre takılıyor, pozisyon bulursa da değerlendirmeye çalışıyor. İlk yarıda Beşiktaş’ın oyun formatı daha baskılıydı. Maçın genelinde ortaya çıkan tablo, siyah beyazlı savunmanın adam paylaşımında ve topla çıkışta hala çok hata yaptığını ve bu durumun artık kronik hastalık haline geldiğini gösterdi. Bu hastalığın bir an önce tedavi edilmesi şart. Futboldan anlayan doktorların devre arasında takıma kazandırılması şart.
Büyük takımların sistemlerinde saat başı değişim olmaz. Avrupa’nın önde gelen ekiplerine bakın, uzun zamandır uyguladıkları bir sistem vardır ve bu da genelde 4-4-2’dir. Türkiye’de ise milli takım teknik direktörü dahil, her maçta yeni bir sistem arayışı sürüp gidiyor. Ne bulacaklar ben de merak ediyorum. Gerçi sonuç ortada. Deivid ve Semih’in attığı gollerde kişisel hatalar ön plandaydı. Derbilerde kişisel hata yapanları yetişmesi için staja yollarlar. Beşiktaş’ta, gönderilecek değil, antrenmana bile çıkması yasaklanacak birçok oyuncu var.
Kulübedeki farklılık
Maçın devre arasında iki takımın yedek kulübesine baktım... Zico’nun yanında Gana Milli Takımı Kaptanı Appiah ve Türk Milli Takımı’ndan Tümer, Ertuğrul Sağlam’ın yanında ise Higuain, Ricardinho ve alt yapının gururları İbrahim Kaş, Mehmet Sedef ve Batuhan oturuyor. Kulübedeki bu farklılık bile maçın neden böyle bittiğini anlatmaya yetiyor. Galatasaray’dan sonra Fenerbahçe’ye de yenilen Beşiktaş için, "Allah sonunu hayırlı etsin" diyorum.
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2007
TRABZON kentinin yetiştirdiği ünlü eğitmenlerinden Ala Türkmen'in, Vargit adlı mükemmel bir kitabı vardır. Okurken duygulanırsınız, ağlarsınız, sızlanırsınız. Tıpkı kulüplerine tutkun olan taraftarların sevgisi gibi, aşkı anlatır Türkmen... Beşiktaş ve Trabzonspor'a futbolu unutturan teknik patronlar dünkü maçta cevaplarını aldılar; "Vargit." Ertuğrul Sağlam ile Ziya Doğan, kulübede varlar ama takım kurgusunda ve sistemde yoklar.
90 dakikada beş golün olduğu ama futbolun olmadığı maçta heyecanı, yardımcı hakem Baki Tuncay Akkın kaleci Rüştü'nün hareketini yanlış görerek yaptı. Hakemlerin yapmaya devam ettiği hataları görünce Yıldırım Demirören'i hatırladık. Hani, masaya yumruğunu vurduğunda toz kaldıracaktı. Hilmi Ok değil yay gibi olmalıydı. Hakemler sanki birilerinden intikam alıyor.
Sedef niye oynatılmıyor?
Beşiktaş'ı izleyenler ya sezon başında iyi hazırlanamadığını ya kadronun kalitesiz ya da teknik patronun işi bilmediğini düşünürler. Milli takımın performansına bak Beşiktaş'ı gör. İkisi de birbirinin aynası. Her maçta değişken kadro. Ne kadar hızlı olursa olsun, milli takımın sol beki İbrahim Üzülmez dün yenilen iki golün kahramanıydı. Ertuğrul Sağlam biraz sağlıklı düşünebilse rotasyon yapar; geçen sezonun kahramanlarından Mehmet Sedef'i zaman zaman Üzülmez'in yerine monte ederdi. Sezon başından bu yana suratına bile bakılmayan Burak Yılmaz, Trabzon'da attığı nefis golle ve oynadığı futbolla teknik heyeti uyandırdı.
Dünkü galibiyet güzel ama çarşamba günkü rakip Liverpool'un Trabzonspor'a benzemeyeceğini vurgulamak isterim. Liverpool gibi bir takım 2-0'dan maç vermez. Hele hele Şampiyonlar Ligi'nde hiç vermez.
Trabzonspor için fazla bir şey yazmaya gerek yok. Bunca masrafa ve çabaya rağmen iyi bir ekip kurulamamış. Takım, ruhunu teslim etmiş.
Yazının Devamını Oku