Ceza alanı içinde rakibi çekmek, 1850 yılından beri penaltı. Ama herkesin eli, herkesin üstündeyken, pek görülmezdi ve verilmezdi bu penaltılar... Simao’nun penaltı golüne uzatma dakikalarında neden oynamadığını merak eden ‘altın yedek’ Holosko bir kafa golü daha ekledi. Üç puan, 3-1’lik skorla alınırken, Beşiktaş’ın oynadığı futbol, doğrusu tabeladaki yeriyle doğru orantılı değil.
Beşiktaş’ın borcunun 4’te 1’i başkanına... Kadrosundaki klas oyuncuların yarı hissesi Mendes’in. Futbolcuların tamamına yakını ülkelerinin milli formalarını giyiyor. Ve bu egoları şişik futbolcuların başına, bir ‘yedek hoca’ koymak ne alaka? Carlos Carvalhal, sempatik, nazik, mütebessim, espritüel, samimi... Hepsi okey. Tam bir ‘salon beyi’. Ama onun futbol sahasında lider hocalık vasıfları yok. Carvalhal, nereden olduğu belli, ‘destekli’ bir teknik adam. Fenerbahçe maçının ‘savaşan’ Mustafa’sı yedekte... Sakatlık döneminden yeni çıkan Almeida, futbola dün başlıyor gibi... Nasıl sıçrayacağını, kaleciyle karşı karşıya topa nasıl vuracağını unutmuş. Mustafa Pektemek, ‘Portekiz lobisine’ kurban demek. Keza, Holosko da...
Futbol basit bir oyundur. Onu zor hale getiren oyunculardır. Örnek; Quaresma. Eğer Beşiktaş 1-0 öndeyken, 28. ve 32. dakikalarda paylaşımcı olsa, bencil davranmasa, skor 3-0’a gelse, her şey daha kolay olacaktı. İlk 30 dakika tek kale oynayan, ama çok atılması kolay golleri kaçıran Beşiktaş, ilk yarıyı yüreği ağzında bitirdi. Mahmut ve Pedriel, 6 dakika içinde öyle goller kaçırdı ki, şaşmayan yoktu. Sivas orta alanı tek pasla, deparla, Beşiktaş’tan daha hızlı geçti. Bu alanda Veli’nin defansif oyununa, Necip ve Ersnt katılamadı. Ve Guti gibi defans arkasına derin paslar atan kreatif bir oyuncu da yoktu. Ve tabii, söylemeye gerek yok. İlerideki ‘Portekiz Çetesi’ yavaş mı yavaş, dursak mı koşsak mı havasındaydı.
Sivas “Atamayana atarlar” dedi. Grosicki’nin golünde Beşiktaş defansının hali, suareye bilet almış ve yorgunluktan uyuya kalmış sinema seyircisinden farklı değildi. Guti ve Fernandes gibi sorunlu oyuncular, yabancı futbolcu bolluğu ve ‘Portekiz lobisinin’ etkisinde kalan bir Carvalhal... Beşiktaş bugüne kadar iyi geldi. Bu kötü günlerden böyle çıktıysa, iyi günleri dört gözle bekliyoruz.
Carlos Carvalhal, sempatik, nazik, mütebessim, espritüel, samimi... Hepsi okey. Tam bir ‘salon beyi’. Ama onun futbol sahasında lider hocalık vasıfları yok.
Beşiktaş’ın en çalışkan, motive olmuş oyucusu Mustafa Pektemek’i nasıl oyundan alır anlamadım. Ve Beşiktaş’ın el freni, kafasına göre takılan, sorumluluk alma ve takımdaş olma duygusu sıfır Quaresma’ya 85 dakika nasıl dayanır? Onu da anlamadım. Tamam ikinci Beşiktaş golünün ortasını yaptı. İki, üç pozisyonda oyuna renk kattı, hepsi bu kadar.
Ligi götürmesi çok zor
Beşiktaş, kendi sahasından hazırlık paslarıyla çıkmada ve kaleye blok halde yaklaşmada zorluk çekiyor. Geriden, rakip sahaya gönderilen uzun, yüksek toplarda dün gece Mustafa bütün çabasına rağmen etkili olamadı. Simao ve Quaresma’nın durgun ve rakibi zorlamayan oyunuyla Beşiktaş, rakip kaledeki gol umudunu bireysel yıldızların maharetine bağlamış bir görüntü veriyordu. Quaresma’nın attığı golde Ernst’in yapmış olduğu hamle ve Mustafa’nın pası Quaresma’nın vuruşu kadar önemliydi. Carvalhal, takımın oyununu rakibin varyasyonlarına göre değiştirmiyor. Kafasındaki şablonu ne olursa olsun uygulumada ısrar ediyor. Orta alandaki Veli’nin takıma bir dinamizm kazandırdığı gerçek, ama Simao ve Quaresma ile Beşiktaş’ın bu ligi götürmesi oldukça zor.
Maçın hakkı beraberlik
İlk ve son 20 dakika dışında futbolun güzelini oynayan F.Bahçe’ydi. Özellikle Cenk ilk yarıda kalesinde devleşerek, F.Bahçe’ye gol şansı vermedi. F.Bahçe, takım oyununda daha iyi, pas trafiğinde daha başarılıydı. Aykut Hoca’nın sahanın en iyilerinden Caner’le en kötülerinden Mehmet Topuz’u 65’inci dakikada aynı anda oyundan almasında Caner’e yapılan bir haksızlık mı vardı, yoksa Stoch’tan bir galibiyet golü beklentisi mi? Takımın yıldız kabul edilen futbolcuları Emre ve Alex bile bir zincirin halkası görüntüsünde takım için mücadele ettiler. Aykut Kocaman geçen yıldan daha disiplinli, daha paslı ve yardımlaşmalı bir F.Bahçe yaratmış. Güzel gollerin, göze hoş gelen hareketlerin çok yaşandığı bir karşılaşmaydı. 2-2’lik beraberlik maçın hakkıydı. Fırat Aydınus başarılıydı.
Burak Yılmaz’ı Türk futboluna kazandıran, öğretmen Şenol Güneş’tir. Biraz geç ama Engin Baytar’ı da kazandıracak olan motivasyon ustası Fatih Terim’dir.
Trabzonspor’da sol dışta oynayan Engin, şimdi Elmander’in arkasında üstün top tekniği ve bireysel yetenekleriyle G.Saray orta alanına zenginlik katıyor. Sağda Kazım, solda Riera’nın ve arkasında Selçuk’un hareket alanlarını çok iyi süzen Engin, rakip alanda Elmander başta olmak üzere sürekli pres yapan G.Saray orta sahasının en yaratıcı ismi.
Elmander’e attırdığı goldeki kıvrak hareketleri ve ortası alkışlanacak güzellikteydi. G.Saray, ilk yarı hırslı, arzulu, yardımlaşma ve uyum içinde oynadı. Terim’in, futbolcularının bireysel konsantrasyonlarını takım ruhuna çevirmedeki başarısı büyüktü.
Sabri, Melo, Elmander, Selçuk başta bütün takımın kazanma hırsı üst düzeydeydi. 80’de gelen Bursaspor’un beraberlik golüne, 7 dakika sonra cevap verebilmek ancak bu kazanma hırsıyla mümkün olurdu.
İstediğini az kalsın alıyordu
Ujfalusi’nin G.Saray savunmasına bir düzen verdiği gözden kaçmıyor. Hem kendi orta saha oyuncularıyla, hem rakip takımın gol adamlarıyla arasındaki mesafeyi ayarlamada Ujfalusi başarılıydı. Ağır ve ıslak zeminde ilk yarıda Bursaspor’a top göstermeyen G.Saray, ikinci yarıda yorgunluk ve kondisyon eksikliği nedeniyle Bursaspor’un atakları karşısında zorlanmaya başladı. Ertuğrul Sağlam’ın iki orta saha oyuncusu Batalla ve N’Diaye’yi oyundan alıp, iki diri orta saha oyuncusunu sahaya sürmesi; G.Saray’ın yorgunluğunda, fizik gücüyle istediği beraberlik golünü bulması düşüncesinden kaynaklanıyordu. Golü de buldu, istediğini az kalsın elde edecekti. Ama Baros’un hazırlanışı ve bitişi itibariyle muhteşem golü G.Saray’ı galibiyete götürdü.
80’de gelen Bursaspor’un beraberlik golüne, 7 dakika sonra cevap verebilmek ancak bu kazanma hırsıyla mümkün olurdu.
4 gün önce Stoke önünde döktüren bu takım, şimdi nasıl oluyor da Antep’te böyle dökülüyor. Quaresma’nın milli maç nedeniyle ülkesine gitmesiyle erteleme isteğinde haklıymış Kartal’ın yöneticileri. Şöyle düşünmüştük: “Koca Beşiktaş bir adama kaldıysa yazık. Ve o adam için erteleme talep eden Beşiktaş Yönetimi’ne de...”
Lige önem vermiyorlar
Şu gerçeği bilelim: Mendes’in adamları, Portekiz tayfası Avrupa Ligi’ne verdikleri özeni ve değeri Türkiye Ligi’ne vermiyor. Orada kendilerine oynuyorlar. Burada kimseye. Örnek bkz: dünkü Simao ve Fernandes. Carvalhal da o familyadan, Beşiktaş’ı götürecek kapasitesi yok.
4-1-4-1’de Aurelio artık çok ağır, Pektemek de çok zayıf. Maç boyu gol pozisyonu bulamadı Beşiktaş. Maçın özeti bu. Abdullah Ercan ilk kulüp denemesinde 9 kişi kalan Beşiktaş’a karşı biraz daha cesur olabilseydi galası galibiyetle kapanabilirdi.
- Halis Özkahya, kuralları halisane uygulamak istiyor. Ama ikinci kırmızı kartı öncesinde ofsayt var. Necip’in atıldığı pozisyonda mutlak gol şansı tartışılır.
- Kartal hem Nobre’yi hem Bobo’yu arıyor mu? Bir telefon Mendes’e: ‘Bir santrfor gerek bize ama Edu gibi değil.’
- Quaresma ve Sivok milli takıma giderken, Beşiktaş’ın dün koridor olan sağ tarafında Ekrem ile Holosko’nun psikolojisi bundan etkilenmiş midir?
Beşiktaş, iyi futbol oynamadan, takım şablonu oturmadan, şu ana kadar götürüyor. Ama bu futbolla işi çok zor.
Bu üçlü dışarıda ve son 6 dakika. Beşiktaş kazanıyor. Türkiye’nin Kartal’ı, Mendes’in familyasından yıldızlar armadası Beşiktaş’ta dün akşam siyah çok, beyaz yoktu. Büyük takım ruhu, heyacanı yok. Rakibe baskı, pas trafiği, oyun kontrolü yok. Maç gidiyor, tempoyu yükseltecek vites yok. İsmail’in iki ortası, iki Çek-Slovak kafası ve göz boyası, yüz boyası...
Rüştü sahneye çıktı
Carvalhal sanki film yönetmeni, yenilikler peşinde stoper Egemen’den solbek yapmak, sol kanat oyuncusu Simao’yu Edu’nun arkasına koymak ve Simao’nun çabukluğuyla gole ulaşmak istiyor. Yönetmen bilmiyor ki, Bursa’nın stoperleri Serdar ve İbrahim, Türkiye’nin en hızlı ikilisi.
6. dakikada kaleci Rüştü’den dönen yüksek topa iki Bursalı havalandı. İki uçtakiler, stoper İbrahim ile santrfor Bangura, bir vurdu gol oldu. Orada Kartal’dan kimse yoktu, stoperi bile.