Dün akşam görüldü ki Carvalhal, topu göğsünde yumuşattı, önüne aldı, kısa fulelerle şampiyonluğa gidiyor. “Rotasyon takıntısından kurtulup, ideal 11’i kurup, hükmeden Beşiktaş’ı yaratamaz” dediğim Carvalhal, beni yanıltıyor. İki Alman Hilbert ve Ernst’in geç olsa da katılmasıyla Sivok, Egemen ve İsmail Beşiktaş’ın çatısıdır artık, bozulmamalı, dağıtılmamalı, değiştirilmemeli. Bu takım her geçen gün savunma yapmayı öğreniyor.
Kartal gol atmayı zaten biliyordu ki, pasaport ve ortak menajerlik şirketi bağlantılarıyla haftalardır formsuz Almeida’ya seyirci kalan Carvalhal nihayet Pektemek’i sahaya, Portekizli’yi kulübede yanına aldı. Ne düşündü?
Pektemek oynamalı
1-Manisa defansında Dixon ve Hüseyin yüksek toplarda iyi, Almeida’ya şans vermezler ama yerden ve tek hamleli oyunlarda kötü. Onun için hızlı-çabuk Pektemek oynamalı.
2-Son haftaların en kötüsü Almeida’nın poposu yedekler sırasında kalmalı ve herkes Mustafa’nın performansına bakmalı.
Carvalhal hangisi için Almeida’yı yanına aldıysa, ikisi de doğru. Dünkü maçta şunu anladım: Quaresma ve Fernandes yüzde 100 değil, yüzde 60 oynarsa Beşiktaş şampiyon olur. Şunu da anladım; Beşiktaş’ın geri dörtlüsü ve Ernst bu takımın asla bozulmaması gereken beşlisidir.
Beşiktaş takım oldu
Üçüncü Beşiktaş ile dördüncü Manisaspor arasında ilk 30 dakika gol pozisyonu yok. Birbirlerini tartarak; Manisa, Beşiktaş’ın yorgunluğuna her geçen dakika yorgunluk katarak, Beşiktaş ise Q7 ile Manisa defansını zorlayarak 30 dakikayı geçirdiler. 31. dakikada yıldız sahne aldı, Quaresma’nın golüyle maç başladı.
Otelde kalmış, stada gidememiş. Çünkü devlet öyle istemiş. Yok şike, yok teşvik derken, Milano’dan bir haber gelmiş. 87. dakikada CSKA Moskova, Inter’e atması gereken golü atmış ve Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi rüyasına nokta koymuş.
Önce Trabzonspor’a teşekkürler; zorlu grupta gösterdikleri onurlu mücadele için. Avrupa Ligi’nde başarılar.
Trabzonspor, en güçlü 11’i ile çıktı maça. İkisi kader adamıydı. Kalede Tolga ve golcü Burak. Özellikle Tolga, kurtardığı sürece Trabzonspor, “pes” demeyecekti. Yalnızları oynayan Burak, bir gol bulsa; Trabzonspor tur için ümitlenecekti. Tolga, bütün grup maçlarında olduğu, dün gece de maçın yıldızıydı.
Mücadelesi onurlu oldu
Şenol Güneş, yenilmemek üzerine yaptığı hesapta tam sonuca gidecekken; bitime 3 dakika kala Milano’da CSKA Moskova golüyle şoka uğradı. Ama aynı CSKA Moskova, topladığı 8 puanla Şampiyonlar Ligi’nde devam ederken; bu puanlarını yarısını Trabzonspor’dan aldığını unutmamalı Şenol Hoca.
Manchester United, Manchester City, Porto, Valencia ve Ajax’ın olduğu yerdedir şimdi Trabzonspor. Yani UEFA Avrupa Ligi’ndedir Trabzonspor.
Halil’i, Giray’ı, Serkan’ı, Zokora’yı, Colman’ı, özellikle Tolga ve Burak’ıyla Şampiyonlar Ligi’ni kaçırmıştır Trabzonspor. Ama mücadelesi onurlu olmuştur.
Beşiktaş’ın akıllardan çıkmayan efsane 11’i... Şimdi Carvalhal, yıllarca unutulmayacak yeni bir 11’i kuracak mı?
Cenk - Hilbert, Sivok, Egemen, İsmail - Ernst, Necip, Fernandes, Simao - Quaresma, Almeida. Bu hem çok kolay, hem çok zor. Hocanın dirayeti ve kendine olan güveni yeni bir efsane 11 yaratabilir.
Alman’a iş yaptırmak Portekizli’ye iş yaptırmaktan daha kolaydır. Alman’daki iş disiplini; takımı ne kadar itici kılarsa Portekizli’deki yaratıcı güç; o kadar bitirici yapar. Alman Hilbert, Ernst çalışır, çalışır. Portekizliler golü atar, başarının üstüne yapışır, Tel Aviv’de olduğu gibi...
Portekiz tayfasından, Q7 cezalı, Simao sakat yoktu. Almeida vardı ama; Tel Aviv’deki kadar olmasa da futboluyla yoktu. Fernandes ise futbolsuz geçen bireysel zevk haftalarının yorgunluğu içindeydi hala... Ve ötekiler Holosko “Bende ısrar edin iş yaparım”, Ernst, “Görmüyor musunuz en iyi hamalım”, Necip, “Takım için yaşarım” , Veli “Kilitim. hem açarım hem kaparım” diyorlar oynadıkları futbolla ve forma için can atıyorlar.
Cenk sıkmaya başladı
Veli’nin ve Culio’nun uzak mesafeden gelen gol vuruşlarında kalecilerin duruşları ve de görüşleri tartışılır. Hele Cenk’in uzaktan alışları sıkmaya başladı. F.Bahçeli Alex’in soyunma odasında yedeklerini sakladığı lenslere belki astigmat ve sürekli olana ihtiyacı var kaleci Cenk’in...
Ordu ligin iyi takımlarından, kaliteli ve oyunu kontrol edebilecek oyuncuları var: Culio, Garcia, Dalmat, Gosso ve Fatih Tekke. Culio’nun beraberlik golünden hemen sonra gole giden Müslüm’e yanlış ofsayt bayrağı kalkmasa belki skor daha da farklı olacaktı.
UEFA Avrupa Ligi’nde sadece 1 puan almış ve iddiası kalmamış, ligde kötü günler yaşayan, kaleye 18 yaşında çocuk koymuş, 4-5 as oyuncuyu oynatmamış Maccabi’ye; Barcelona muamelesi yaptı dün gece. Onlar da hakkını verdiler hani. Bu kadro, bu taktik anlayışına Trabzon’da saygı duyarım. Ama sıradan bir takım karşısında kendi sahanda kalmak, rakibin oyununu kabul etmek neden?
İlk yarı 4, ikinci yarı 4 mutlak gol pozisyonu yaşandı Beşiktaş, kalesinde. Ve bir mucize oldu. Gecenin duran adamı Quaresma, maçı alan adam oldu. Birinci ve ikinci yarının uzatma dakikalarında attığı gollerle Beşiktaş’ı gruptan çıkaran kişi olacak belki de.
Rakibin senden korkmalı
Beşiktaş, mutlak kazanmak zorunda olduğu maçta çıkıp kendi oyununu oynayacağı yerde, rakibi kendi üstüne bekledi. Trabzon’daki maçtan sonra almış olduğu övgü, Carvalhal’ın hala başını döndürüyor belli ki. Sen, Beşiktaş’sın. Çıkacak, kendi oyununu oynayacak, rakibin senden korkmasını sağlayacaksın. Korktuğunu hissedersen sıradan bir takım önünde dün geceki hallere düşersin. Egosu futbolundan daha büyük Quaresma, maçın 3. dakikasında yaptığı hata ile rakibine bir gol hediye edecekti. Ve 16. dakikada alakasız yerde rakibini iterek az kalsın kırmızı kart görecekti. Bunlar sorumlu futbolcunun yapacağı şeyler değildi. Ama o şişik ego, 45 ve 90. dakikalarda öyle muhteşem iki gol attı ki, kem sözlerimizi geri almak ve onu alkışlamak durumundayız.
Maccabi’yi dirilten adam
İkinci yarının başında Toraman’la Beşiktaş ikinci golü bulunca, döndük Carvalhal’a. “Etkisiz, ağır Almeida yerine çabuk bir Mustafa, rakip 2-0’dan kurtulmak için Beşiktaş kalesine yüklenirken, kontrataklardan etkili bir Holosko ve çok dağınık oynayan Ekrem’in yerine bir Veli oyuna girmeli” derken hoca, pek oralı olmadı. Maccabi iddiasız ama koşan, yardımlaşan, hırslı bir takımdı. Beşiktaş, yavaş, pas yapmayan ve oyun disiplinine uymayan oyuncuların takımıydı. Ama Maccabi’yi dirilten, cesaretlendiren Beşiktaş’ın hocası oldu. Yıldız bütün maç boyu durdu ama yıldızlığını konuşturdu. Trabzon’da maçın adamı olan Quaresma, dün Tel Aviv’de hem maçı, belki de turu getiren isimdi. Ve Trabzon’da alkışı alan Beşiktaş’ın hocası, Tel Aviv’de sanki yedek kulübesinin arkasında duran bir resimdi. Beşiktaş’ın dün takım olarak yaşattığı şoku, egosuyla ve futboluyla bir yıldız; Quaresma’nın şovu bitirdi.
Henrique, Volkan kötü oyuncular mı? Carvalhal beş haftadır kadroya almadığı Fernandes’i ilk 11’de sahaya sürme riskine girerken ve Ernst, İbrahim Toraman, Fernandes, Ekrem’le savunma ağırlıklı bir göbek oluştururken, Şenol Hoca bu tür riskleri göze almıyor. Quaresma işte böyle oynamalı... Kenarda top getiren değil, rakip ceza sahasına çok yakın bitirici yerlerde olmalı.
İki Avrupalı’nın; Şampiyonlar Ligi’nde Trabzonspor’un ve Avrupa Ligi’nde Beşiktaş’ın sahne aldığı maçta Trabzonlu’ya göre, Lille, CSKA ve Inter’e evinde yenilmeyen Trabzonspor, Beşiktaş’a da yenilmemeliydi. Carvalhal’ın hesapları da böyleydi. Ama 72’nci dakikaya kadar Trabzon’u yoran, koşturan ve pozisyon bırakmayan Beşiktaş’ta teknik direktör Carvalhal, bu dakikada Mustafa Pektemek ve Holosko gibi iki çabuk, süratli oyuncuyu sahaya sürerek kazanma isteğini gösterdi. Ve de öyle oldu. Penaltı golünde Mustafa Pektemek’in çabukluğu galibiyeti getiren en büyük etkendi. Carvalhal Beşiktaş’a geldiği günden bu yana ilk defa hem oyuna başlarken hem de oyunun gidişinde yaptığı tercihlerle maça damgasını vurdu.
Alanzinho kötüydü
Heyecanlı, gol pozisyonlarının bolca yaşandığı, kalecilerin zaman zaman yıldızlaştığı bir maç oldu.
Bordo mavili ekibin rakip ceza sahasına yakın oynatması ve Burak’a asist yapması beklenen oyuncusu Alanzinho, dün yine kötü günündeydi. Zaten Alanzinho teknik direktörünü şaşırtmada çok mahir. Bir iyi, bir kötü. İstikrar yok. Şenol Güneş, Adrian-Alanzinho değişikliğinde geç kaldı. Bu bölgeye Serkan’ı kaçırarak, Burak’a gol bölgesinde partner yaratma düşüncesi kalabalık ve birbirine yakın Beşiktaş orta sahası ile geri dörtlüsü arasında gerçekleşme imkanı bulmadı.
Beşiktaş ve Carvalhal... Önce kaybetmemek, yorgun Trabzon’u daha da yormak ve final bölümünde maçı almak istiyordu. Bunu başardı. Gecenin yıldızları Carvalhal ve Quaresma idi.
Yılda 8 milyon Euro, bu skor, bu futbol ve bu takım için çok fazla. Terim’in 2008’de aldığı komik parayı Meclis’e taşıyanlar, ve ekibiyle yarattığı büyük başarıyı unutanlar veya duymayanlar, yılda 8 milyon Euro ile Avrupa’nın en çok kazanan milli takım teknik direktörü için dün akşamki maçtan sonra ne diyecekler?
Almanya karşısında ‘zayıfız, kazanırsak sürpriz olur’, Hırvatistan önüne çıkmadan ‘duygusal olmaya değil taktiğe önem vermeliyiz’ diyen Hiddink’in kariyerine lafım yok. Yok ama, Türkiye’deki Hiddink bana göre gerçek bir tüccardı. Ticarette kazanmak esastı ve kazanan Hiddink oldu.
Şimdi gelelim maça... Türk futbolunun kabul edemeyeceği bir mağlubiyet... Trabzonspor’da birlikte oynayan iki stoper Giray ve Egemen’i milli takımda ilk kez yan yana koymak, Galatasaray’da orta alan aktivitesi Fatih Terim tarafından iptal edilen Sabri’yi orta alanda kullanmak, Selçuk İnan’ı stoperler arasında görev almaya zorlamak, Mehmet Topal’ı ‘yok’ saymak, son yılların en kötü performansıyla oynayan Gökhan Gönül’ü bu önemli maçta savunmanın sağında başlatmak, rakibi çözememek, alternatif plan üretememek, beraberliğe bile razı olacağımız maçta, İstanbul’da 3 gol yemek. Yazık, yazık, yazık...
Para değil forma aşkı gerek
Türkiye, tarihinde hiçbir play-off maçını bu kadar teslim olarak, uyuyarak, durarak oynamadı. Takım olmak ne demek? hedefe gitmek için ne gerek? Slaven Bilic’in Hırvatistan’ı dün akşam Aslantepe’de gösterdi.
Devre arasında duydum ki, maçı yorumlayan Rıdvan Dilmen ilk yarının sonlarında, “Konuşacak çok şey var ama sırası değil” demiş. Sırası, ne zamandı Rıdvan? Ölüye, uzun yaşamanın formüllerini ne zaman vereceksin?
Sonuçta ikinci maç bitmese bile, bir 90 dakika daha olsa bile, bu iş bitti. Guus Hiddink gitti. 8 milyon Euro yıllıkla, milli takıma hoca olunmayacağı, çok paranın değil, forma ve ülke aşkının ön planda olacağı ortaya çıktı.