Beşiktaş yanlış yolda. Yönetimi mi teknik direktörü mü formsuz. Malmö gibi sıradan bir takımdan iki gol yiyen Beşiktaş rotasyon için geride kalan yıllarda lig ve kupa maçlarını düşünürdü. Şimdi Avrupa platformunda yapıyor bu işi. Ne oldu ki? Malmö’de varlar, Konya’da yoklar. Konya’da varlar, Malmö’de yoklar. Güneş bir takım istikrarını oluşturmak zorunda. Hiçbir şeyi riske atmamak aslında her şeyi riske atmaktır. Ben Atiba ve Medel ikilisinin önünde Ljajic’i görünce Oğuzhan ve Tolgay gibi iki yaratıcı ismi sahada göremeyince Şenol Güneş’in Konya’dan korktuğunu gördüm. Atiba veya Medel’in yanında mutlaka öteki oyuncu Oğuzhan veya Tolgay olmalı. Beşiktaş böyle oynayamaz. Rıza Çalımbay da Güneş’in bu korkusunu sezdi ve oyunu kendi istediği gibi koordine etti.
İlk yarı, her hattı değil her oyuncusu ile dökülen nasıl bu hale gelir? Bu 11’i Şenol Güneş nasıl bir araya getirir anlamak zor. 90 dakikada sadece 3 isabetli şut atabilen bir takımın hocasının Q7, Atiba, Babel, Love gibi yaşlılarla gelecek araması hocanın mı sorunudur yoksa Fikret Orman’ın mı sorunudur bilemedim.
Maça korkak başladı Beşiktaş. Rıza Hoca bunu sezdi ve Beşiktaş defansındaki büyük boşlukları gördü. Caner’in ne kadar oyundan kopuk olduğunu, Medel-Atiba ikilisinin ileriye top çıkaramadığını çok iyi okudu. Aslında maçın skorunun Konya’nın lehine olması lazımdı. Güneş Oğuzhan ve Lens’i oyuna alarak korkusunun üstüne biraz cesaret koymak istedi. Koydu da ve skoru 2-1’e getirdi. Ama savunma halen hastaydı ve Hurtado’ya mükemmel bir şans verdi. Beşiktaş 70 dakika 10 kişi oynadığı karşılaşmayı 1 puanla bitirdi.
Beşiktaş yönetimiyle teknik ekip arasında bir sorun var mı? Bir araya gelip açıklamaları lazım. Ve bu takıma ne ölçüde yansıyor? Benim gördüğü Beşiktaş takımındaki futbolcular teknik adam-yönetim sıkıntısından rahatsızlar.
G.Saray’a yazık oldu. Bu skor maçın hakkı değil. “Biz müsaade edersek rakip bize oyun ve skor üstünlüğü sağlar” dedi, Terim maç öncesinde. Aynen öyle oldu. İkinci yarı başında Porto öyle bir gol attı ve maçın skorunu belirledi ki, o gol ancak 11 Galatasaraylı oyuncunun müsaadesiyle atılabilirdi ve öyle oldu. Futbol hatalar oyunudur ama bu seviyede, öyle bir golü hem de deplasmanda yemek yenilmek ile eşdeğer. Bir Şampiyonlar Ligi maçında çift kale idmanında bulamayacağınız altı mutlak gol pozisyonu bulacak ve atamayacaksınız, sonra yediğiniz bir büyük hata golüyle mağlup olacaksınız. Ah Gomis, ah! Ah UEFA, ah!
Harika bir ilk yarı geçti. Oyunu kontrol eden, rakibin presini kıran, ani ataklarla defans arkasına sarkan Galatasaray yüzde 100 dört gol pozisyonunu ilk yarıda kaçırdı. Sinan iki kez, Nagatomo ve Onyekuru maçı Galatasaray’a getirecek golleri atamazken Porto iki pozisyon bulabildi. Galatasaray ilk yarıyı gol atarak kapatsa rakibin alacağı risklerle ikinci ve üçüncü golü de bulacaktı. Ama ikinci yarının hemen başında Telles’in köşe vuruşunda Galatasaray’ın başta Maicon olmak üzere tüm savunma sisteminin çökmesi Marega’ya “At bu golü” izninin verilmesine neden oldu.
Skor Porto’ya daha paslı ve özgüvenli oynama imkanı tanıdı. Ama Galatasaray oyunu bırakmadı. İkinci yarı beraberliğe Rodrigues ve Sinan’la Akhisar karşılaşmasında olmadığı kadar çok yaklaştı.
Hele Rodrigues’in 76. dakikada kaçırdığı gol saç baş yoldurdu.
REFAKATÇİ MAICON
Maça damga vuran isimler kaleciler Casillas ve Muslera’ydı. Eski Porto’dan eser yoktu sahada. Aboubakar sakat dediler ama yerine oynayan Corona, Galatasaray’ın sol tarafını felç etti.
49. dakikada da bir duran topta adam paylaşımıyla Maicon’un yerini kaybedişiyle Galatasaray da maçı kaybetti.
Sonuçta; Galatasaray’ın müsaadesiyle
BU ne ya? Nasıl futbol bu? Türkiye’nin en büyük takımlarından ikisi oynuyor ve oynayanlar dahil izleyenler de yoruluyor. beIN Sports yayın haklarını, doların 6.30’a geldiği sırada 3.30’a bağlamakta çok haklı vallahi. Katarlılar “Bu futbol 3 liralık” dedi, TFF ve kulüplerimiz kabul etti. Fenerbahçe için hayati öneme haiz bir maçta futbolcuların, taraftarın yüksek beklentisiyle baskı altına girmemesi mümkün değil. Beşiktaş’ın ürkek, korkak ve pas kaybı yüksek oyunu ilk yarı Fenerbahçe’ye etkili olma şansı verdi. Bir de Ayew’in kaçırdığı ve Hasan Ali’nin direkte patlayan topu gol olsa belki maçın kaderi ilk yarıda değişecekti.
Fenerbahçe Beşiktaş’a üstün oynarken ve gol atamazken 39’da Beşiktaş iki pasta golü buldu ve ilk yarıyı önde bitirdi. İkinci yarıda bu sefer Beşiktaş iyi oynarken Fenerbahçe Ayew’le golü buldu. Skor 1-1’e geldikten sonra defans güvenlikleri kayboldu, orta sahalar jet hızıyla geçildi, defansta iki takım da az adamla yakalandı ama kazanmak için değil maçı yenilmeden bitirmek için oynayan iki takım oyuncuları muradına erdi.
‘FAKE’ SANTRAFOR!
Güneş teknik direktör olarak Kadıköy’e 20 defa gelip 15’ini kaybedip aldığı 5 beraberlik sonrasında dün yine siftah peşinde değildi. Hesaplar yenilmemek üzerine yapılmış, santrforsuz bir takım sahaya sürülmüş, ön libero Atiba önünde Oğuzhan ve Tolgay’a ‘8 numara’ pozisyonu verilmiş, 10 numara oynayacak Ljajic kenarda bekletilmiş ve Lens, Quaresma, Babel’in de katıldığı 6’lı bir orta saha kurgusuyla oyuna başlanmıştı. Güneş’in Babel’i santrfor oynatıyor görüntüsü bir ‘fake’ti. Gomez, Aboubakar ve Cenk’in gidişiyle takımda kalan 3 forvete güvenmiyor muydu Güneş? Bence orta sahada 6 adam tutarak maçı sağlama almak istiyordu. Barcelona’lı Xavi “Gündelik hayatta bile sağa sola bakarak boşluk arıyorsunuz” diyerek ince pasların boşluktaki kıymetine atıf yapmıştı. Adem Ljajic gibi bir boşluk uzmanıyla maça başlamamak sadece yenilmeme hesaplarının bir tercihi olabilirdi.
Zevksiz ruhsuz maçta Beşiktaş’ta Babel, F.Bahçe’de Hasan Ali Kaldırım maçın adamıydı. Bu skor maçın hakkıydı. İki taraf da kaybeden oldu.
F.BAHÇE’DE HAYALDİ BEŞİKTAŞ’TA RUH OLDU
F.BAHÇE: “Ata eyer gerek, eyere er gerek” der atalarımız. Cocu lider değil, eyerin eri değil. F.Bahçe’deki gelişimi yönetecek kişi değil. Takımda uyum yok. Futbolcuların heyecanı yok. Aldıkları Slimani dışındaki hiçbir futbolcu F.Bahçe’nin oyuncusu değil.
BEŞİKTAŞ
Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray kulüpleri statlarını ve zeminlerini kontrol ediyor. Helal olsun Shakira’ya veya organizasyonu yapan firmaya!
Beşiktaş Vodafone Arena’nın zeminini dünkü hale getiren bir konserdi. Ve bu konsere izin veren de Beşiktaş Kulübü idi.
Bir takım ilk kez Avrupa platformuna çıkmış, İzlanda, İsviçre, Hırvatistan ve İsrail takımlarını eleyerek, grupta Beşiktaş’a rakip olmuş. Adı; Sarpsborg.
Siyah beyazlı ekip karşısında kora kor mücadele verdiler. ilk 45 dakikada gerçekten iyi oynadılar. Ama futbol seviyesi Beşiktaş’ın çok gerisinde olan bir takım.
Şu ana kadar Antalya maçının ikinci yarısı ve Partizan maçı olmak üzere sadece 1.5 maçı kalitesine yakışan bir futbolla oynayan Beşiktaş, bu sezon taraftarlarına hiçbir platformda güven vermiyor.
İnat da bir murattır. Ama Güneş, kafasındaki formatı değiştirmemek, formsuz oyunculara alternatif aramamak, kafasından sildiklerini tereddütsüz tribüne yollamak ve bu yaşlı kadroya yeni format bulmamak konusunda inadını sürdürüyor.
“SKORA RAZIYIM” MESAJI
1-0 öne geçtiği maçta skoru korumak için Necip’i oyuna almak, rakibe, “Bu skora razıyım” mesajı yollamaktır. Güneş, eski korkutan yapısından uzaklaşmış; koruyan ve eldekini kaybetmeyen bir anlayışı sunan kişi olmuş... Loris Karius, Beşiktaş kalesinin yeni sahibi... Özgüveni, zamanlaması, rakip önünde duvar olma özelliği ile ilk maçta iyi not aldı. Zaten, Liverpool’un kalecisiydi. Kısır, maç boyu 3-4 pozisyonu olan zevksiz bir karşılaşmaydı. Bursa kendi sahasında daha çok kalıp, Beşiktaş defansı arkasına atılan toplar ve ani hücum çıkışları ile gol planı yapmıştı. Özellikle Beşiktaş’ın golüne kadar ne oynadığını daha iyi bilen bir Bursaspor vardı sahada...
Teknik Direktör Şenol Güneş’in başkanla arası sıcak değil, kafası karışık. Oyuncu seçimlerinde formsuz. Beşiktaşlı oyuncu çok şeyin farkında ve psikolojik olarak huzursuz.
Bu, Antalyaspor maçına kadar gelen lig ve Avrupa Ligi maçlarındaki tabloydu. Beşiktaş dün evinde rakibi sürklase ettiği ve sayısız gol fırsatını kaçırdığı maçta Antalyaspor’a yenildi. Şunu söyleyeyim, Oğuzhan ve Tolgay aynı takımda ayna maçta zor oynar.
Değerli taşlar genellikle renksizdir. Onlara renklerini veren içlerine karışmış olan değersiz taşlardır. Oğuzhan’ı büyüten Atiba, Sosa’yı iyi yapan Oğuzhan’dı. Anderson Talisca kendi başının çaresine baktı.
Beşiktaş dün 10 gol atabileceği bir maçtan yenik ayrıldı ama üçü yiyorsan daima dördü atmak zorundasın. İlk yarı üç defa Beşiktaş kalesine gelip üç gol atan Antalyaspor bile şaştı bu işe. Siyah beyazlı savunmanın dağınık hali Oğuzhan’dan başlıyor, Medel ve Tolgay’la devam ediyor ve alan paylaşımında uyumsuz çift Vida ve Pepe’yle bitiyordu.
BEŞİKTAŞ’ta başkanından teknik direktörüne, kaptanından futbolcusuna bir, ‘tükenmişlik sendromu’ yaşandığını söylemek yanlış olmaz...
Seçim, değişim derken, bu aşamada ya Beşiktaş değişmeyi öğrenecek ya da gün gelecek birileri Beşiktaş’ı değiştirecek. Son 3 yıla 2 şampiyonluk sığdırarak ve 3. yılda şampiyonluğu kıl payı kaçırarak gösterilen performans iyi bir iş... Ama yapılmamış olanı yine yapmak, hatta yüzde 5 daha iyi yapmak bile artık başarı için yeterli değil...
Neydi ilk yarı Beşiktaş’ın o hâli?
Tek gol pozisyonu bulamayan ve 45 dakika sonrasında soyunma odasına, 4 gol yememiş olmanın şansıyla giden Beşiktaş’ta neler oluyor?
Sayın Orman, sayın Güneş, bir anlatın lütfen... İlk 45 dakikada hiçbir futbolcusu kendi vasatını yakalayamazken, Necip, Oğuzhan, Babel, Quaresma, Gökhan, hatta Tolga sahada uyurken, Şenol Güneş’in içindeki Karadeniz fırtınası nasıl dingin kaldı anlamadım...
BU SEZON ÇOK ZOR GEÇER
BEŞİKTAŞ heyecan vermeyi, ortak amaçlara odaklanmayı unutmuş bir takım... Linz’deki resmin aynıydı dün... Avusturya’daki yoklar; Quaresma, Vida, Necip, Gökhan, Negredo dün sahadaydı. Ölçü ne? Rotasyonda Tolgay, Caner, Lens neden maça başlamadılar, onu da anlamak zor... Dün sanki Real Madrid, Liverpool vardı Beşiktaş karşısında...
İlk yarı aynen Linz önündeki gibi pres yapan, yakın temasla oynayan, hızlı pası ve kontratakları seven Erzurum, Beşiktaş’ı perişan etti.
Ülke nasıl borca battıysa; bireylerin, şirketlerin ve de kulüplerin borç batağına saplandığı bir ortamda bu sezon çok kaliteli bir futbol ortamı beklemiyorum.
Lig şampiyonu Galatasaray ile kupa galibi Akhisar’ın Konya’daki Süper Kupa karşılaşmasına halkın gösterdiği ilgi, otobanda kaza yapan bir araca seyirci olarak gösterdikleri ilgiden fazla değildi.
Ama Ankaragücü köklü bir kulüp, Ankara seyircisinin lige yeni dönen ve Ankara’yı temsil eden tek kulübe desteğini alkışlamak lazım. Yaklaşık 2 bin 200 gün sonra Süper Lig’e dönen Ankaragücü, ilk maçını ligin şampiyonu ve kendi değerinin 8 katı üstündeki Galatasaray’a karşı yaptı.
Gomis, Belhanda ve Feghouli gibi veteran sınıfa yaklamış, üç pahalı, egosu yüksek oyuncuya ligin ilk maçında 11’de yer vermeme cesaretini Fatih Terim dışında çok az hoca gösterir. Bu kendilerini dev aynasında gören ama (Gomis dışında) aldıkları paranın hakkını veremeyenlere ilk maçta verilen net mesaj; “Galatasaray sizsiz de oynar...” Ama oynayamaz.
Bu kadro yapısında, Terim başta Gomis olmak üzere Türkiye’deki futbol konsantrasyonlarını beğenmediğim bu üç oyuncudan asla vazgeçemezdi.
Sonuçta, Galatasaray geçen yılki kadrosuyla yoluna devam edecek. Başka çare yok. Ve Terim, bunu bilerek ilk karşılaşmada üç as oyuncusuna bir şok yaşattı.
DİKKAT ÇEKENLER...