17 Nisan 2004
BU yönetimi anlamıyorum. Kimi ud çalıyor, kimi klarnet. Kimi hüzzam yapıyor, kimi nihavend. Kurban mı seçtiniz Hagi’yi? Biri, Hagi devamlı bizde diyor, biri, iki aylık diyor. Schafer geliyor, tribünde not tutuyor. Nedir bu? Bu komedi hiçbir ülkede yok. Bizi kandırabilirsiniz, ama milleti kandıramazsınız. Kimin ne dediği belli değil.
Hagi kenarda öyle bir heyecanlı ki, oynamak için habire topu kovalıyor. Her şeye itiraz ediyor. Sahaya giremiyor, giremez de. Ricky Martin sahnede şov yapıyor. Bizim Ersen Martin de daha önce Beşiktaş’ta oynadı, şimdi Denizlispor’la sahada şov yapıyor. Necati de ona ‘Ben de varım’ diye nispet yapıyor.
Kementi attı
Sahadaki oyuncular reklam filmi çeviriyorlar sanki. Ronaldo, Figo, Roberto Carlos, Ronaldinho’nun oynadığı film gibi. Herkes kendi hünerini göstermeye çalışıyor. İyi ki böyle bir maç seyrettik. Aferin size. Üşüyorduk, ısındık. Hepsi de kendini göstermek için sahnedeydi. Sabri, nedir bu halin? Daha bir sene dolmadan kral gibisin sahada. Ona itiraz ediyorsun, buna itiraz ediyorsun. Sen mi şaşırdın, forma mı şaşırttı seni? Hagi, Bratu’da laubaliliği gördü, bitiriciliği göremedi. Daha sonra Petre’deki yanlışlıkları hissetti. Kementi onlara attı ve kenara aldı.
Kafalardaki soru
Aslında her iki taraf da fazla hedefleri olmadığı için gösteri maçı yaptı. Güzel de oldu. Goller izledik. Galatasaray’daki bazı futbolcular gelecek sezon için ışık verir miyim dediler. Hasan’ı biraz hırslı gördüm. Uzun zamandır oynamayan kaleci Aykut, bazı hatalar yaptı, ama oynaya oynaya bunları da giderir. Galatasaray artık bir an önce ligin bitmesini istiyor. Çünkü heyecan yok, istek yok. Bunlar olmayınca da ahım şahım futbol ortaya koyamıyor. Uzun zamandır galip gelemeyen Galatasaray, dün 5 maç sonra kazandı. Yanlış anlamayın, öyle ahım şahım futbol oynamadı. Her iki takım da açık futbolu tercih edince, goller de arka arkaya geldi. Galatasaray’ın almak istediği Çağdaş, dün rahat top oynarken, kendine fazla güvendiğinde hata da yaptı.
Şimdi kafalarda yanıt aranan soru şu: Acaba tribündeki adam mı teknik direktör olacak, yoksa sahadaki mi? Bir karar vermek lazım.
Yazının Devamını Oku 11 Nisan 2004
<B>KOCA</B> bir bölüm geçiyor. Bir tane bile estetik hareket yok. Bir gol teşebbüsü yok. Yok oğlu yok.Hagi, onu bunu anlamam. Eğer G.Saray’da uzun vadeli isen seni çok önemli bir görev bekliyor. Bu takımda 1.5 yıldır yönetmen, rejisör, oyunu okuyan, lider bir beyin yok. Ama sen Hagi’ysen, saha içinde senin futboluna uygun, oyunu okuyan, liderlik vasfı olan, takım arkadaşlarını sevk ve idare eden dublörünü bul. Bulamazsan sen de ıstırap çekersin.
Hagi, yeni oyun felsefesinde garantili oynamayı kafasına koymuş. Rakip hücum ederken, dörtlü defansın önüne bir ikili oturtmuş. Onun kenarlarına da Sabri ve Hasan’ı alıp kenarları boş bırakmış. Orta göbeğini sağlam tutuyor. Yani bir yerde 1996 yılında Fatih Terim’in başarılı olduğu ‘yarım ay’ sistemini uyguluyor.
Arif ve Hakan Şükür ilerideyken,bir Allah’ın kulu ‘Al kardeşim sana bir pas veriyorum, değerlendir’ demedi. Bu yapılmayınca da futbol arap saçı oluyor. Oyunun en kritik noktalarından bir tanesi birinci bölümün sonunda oluştu. Ben buradan tribünden görüyorum. Bülent’in Hüseyin’e yaptığı hareket penaltı. Ver kardeşim. Burada verilmeyecek ne var yani. Zaten hakemler ayyuka çıkmış. Bu dertlere bir de sen yenisini ekleme.
Tesadüf olur
Hakemin ikinci hatası da Mondragon konusunda yaşandı. Mondi, her şeye maydanoz oluyor. İki rakip kendi kendine tartışıyor. O kalesini terkedip yanlarına gidiyor. El kol hareketleriyle saldırıya geçiyor. Dua etsin ki hakem ona sarı kart gösterdi.
Hagi, en büyük hatasını Sabri’yi oyundan almakla yaptı. Çünkü Hasan, dün yine yoktu. Onun için Hasan’ı alması gerekirdi. G.Saray’ın futbolcusunu heyecanlı göremiyorum. Saha kenarında Hagi’nin heyecanı daha fazlaydı. G.Saray artık bu sezon ununu eleyip eleğini duvara astı. Şimdi yapılacak olan, kim gitsin, kim kalsın, bizim işimize kim yarar, kim yaramaz düşünüp taşınsınlar. Bundan sonra oynanacak maçlarda kimse kimseyi aldatmasın. Güzellik olsa bile tesadüf olur.
Yazının Devamını Oku 1 Nisan 2004
<B>ZAGREB</B>'de Milli Takım'ın gençlik rüzgarı esti. Yeniden yapılanma içine giren ve değişik bir havaya bürünen ay yıldızlı ekipte birbirlerinin yerine oynayan futbolcuları gördük. Tolga-İbrahim Toraman ikilisi ilk kez yan yana oynarken, ufak tefek hatalar dışında iyi gözüktüler. Yalnızca, kenardan gelen ortalarda ve arkaya atılan toplarda yerlerini kaybettiler. Ancak, daha sonra toparlandılar. İkisi de Milli Takım için ışık veren gençler.
Teknik açıdan bakarsak, Milli Takım'da, Hırvatlardan daha iyi top kullanan oyuncuların olduğunu görürüz. Tuncay, Nihat, Gökdeniz çabuk ve agresif oyuncular. Serkan Balcı da orta sahada çalışkandı. Hakan Şükür hem ileri geldi, hem geri koştu. Kafalardan top aldı, pozisyon hazırladı. O da gençler arasında gençliğini yaşadı.
İlerisi için ışığı gördüm
Ünal Karaman, aday kadroya çağırdığı bütün futbolcuları görmek istedi. Karşılaşmanın ikinci yarısınad oyuna giren Koray, Kenan, Murat Hacıoğlu, Çağdaş ve Zafer Biryol uluslararası formaya aç futbolculardı. Böylece olunca da futbol oynama isteği ve hırsları arttı. Şimdi bu yapılanmada önemli olan oyun kalıplarını iyi ezberlemek, tecrübe kazanmak, gelecek için bir şablon hazırlamaktır. Aslında ben, dün bu ışığı ilerisi için gördüm. Çünkü hepsi de bir yarış içindeler. Bu yarışa girmek isteyen futbolcuların hedefleri kalıcı olmaktır.
Yerlide ısrar edilmeli
Şimdi teknik direktör arayışı içerisinde olan Futbol Federasyonu, bana göre bu gençleri iyi tanıyan, ezberlemiş kişiyi göreve getirmeli. Bence bunu en iyi yapacak olan Türk teknik direktördür. Gelecek bir yabancı teknik adamın, bu futbolcuları iyi analiz etmesi için zamana ihtiyacı var.
Hırvatların etkili bir hücum adamı hemen göze çarpıyordu. Bu futbolcu, Monaco'da forma giyen Prso. Nereye kaçacağını, nereye gideceğini, ne zaman kafaya çıkacağını biliyor. Gol koklama sanatı olan bir oyuncu. Rüştü'nün maç eksiği olduğu bir gerçek. Ancak, bazı pozisyonlarda tecrübesini konuşturdu.
Maç sonrasında bu genç oyuncuların bir hazırlık maçı sonrasında ne kadar mutlu olduklarını gördüm.
Yazının Devamını Oku 27 Mart 2004
<B>G.SARAY, </B>açık denizde lodosa tutulmuş bir vapur gibi sallanıp duruyor... Ya demir atacak ya da iskeleye yanaşacaktı. Terim sonrası üç gün içinde acaba bir değişim olacak mı diye bekleyenler umduklarını bulamadılar. Evet, bir değişim olmuştu ama bu sadece 3 günlük bir değişimdi.
Ne Hagi'nin elinde sihirli bir değnek var, ne de sahadaki futbolcularda... Olması da imkansızdı. G.Saray'daki fark neydi biliyor musunuz? Başta Bülent olmak üzere kadro dışı bırakılan futbolcuların uzun bir aradan sonra yeniden formalarına kavuşmalarıydı değişen.
Bülent'in dönüşü fark edildi. Defansı biraz olsun toparladı. Daha fazlası da beklenemezdi. Çünkü takımın futbol yapısını değiştiremezsiniz. G.Saray'da bazı futbolcular hırslarını yitirmiş. Ben sahada Hasan'ı göremedim. Eski Hasan'dan eser yok. Bir de Bratu'yu aradı gözlerim. Bu isimde bir futbolcu yalnızca esame listesinde vardı.Petre ve Batista da sahnede yoktu.
Kafları değiştirmek zor
G.Saraylı futbolcular geçirdikleri başarısız sezon nedeniyle isyan ediyorlar. On tane psikolog getirsen bu kafaları değiştirmek çok zor. Kendilerini şöhret olarak gören futbolcular büyük bir düşüş içinde. Ne kadar aşı yaparsan yap, bunları hayata tekrar döndürmek bir hayli zor. Hepsi de sinir küpü olmuş. Mondragon saldırıyor, Hasan saldırıyor, her şeye itiraz ediyorlar. Sürekli kaybetmek onların psikolojilerini olumsuz yönde etkilemiş.
Hagi, geldiğini belli etmek için öncelikle kadro dış bırakılan futbolculara şans verdi. Uzun zamandır oynamayan Bülent, Berkant ve Baliç'e forma verdi, bir şeyler bekledi. G.Saraylıların beklemekten başka çaresi yok. Üç günlük değişim ancak bu kadar olur. Çünkü, tas da aynı hamam da. Kendine güveni olmayan, acabalarla oynayan futbolculardan bir şey beklemek zor.
G.Saraylı futbolcuları anlamak zor. Hagi'ye kimse bir şey söyleyemez. Değişimi kolay kolay yapamaz ki... Sarı kırmızılı futbolcular ya kendi uçaklarını kendileri yapıp G.Saray'da kalacak ya da saf dışı olacaklar. Bu formayı giymek için binlerce profesyonel futbolcu can atıyor. Siz bu şansı yakalamışsınız şükretmiyorsunuz.
Samsun istediği gibi oynadı, top gezdirdi. Yıllar önce G.Saray'ın formasını giyen Evren ile Cimbom’a gelip gitmesi bir olan Müslim, ‘‘Bizi bu takımdan gönderenler görsün’’ dercesine mücadele ediyorlardı. Nitekim maçın tek golü de Evren'den geldi.
Yazının Devamını Oku 21 Mart 2004
<B>HEY </B>gidi günler hey... Çok güzel günler yaşattı, birçok ilki gerçekleştirdi, bu arada saçlarını ağarttı... Sevinç göz yaşları döktürdü. Ve güzel bir şarkının sözlerinde olduğu gibi, ‘‘Elveda bütün hatıralar. Beni benden alan, beni yalnız bırakan o tatlı sözlere, o mahzun gözlere elveda’’ diyerek hüzünlü bir şekilde veda etti Fatih Terim.
Aslında ‘‘savaşalım’’ demişti Fatih Terim ama, ‘‘hayır’’ yanıtını almıştı. Yeni yapılanmada bir şeyler yapmak istemişti ama başaramamıştı. Şimdi aylar sonra diyecekler ki, ‘‘Keşke Fatih Terim olsa, takımı yeniden hayata döndürür.’’ Hiç merak etmeyin, söylenmekle kalmayacak, yazılacak da. Fatih Terim açısından bir sayfa daha kapandı.
Gelelim maça... Öyle bir karşılaşma ki, şaşmamak elde değil. G.Saray savruk, defansta ve orta sahada görev yapan futbolcular tanınmayacak kadar kötü. Eğer Fatih Terim, sezon başından bu yana bir orta saha kurgusu oluştursaydı, bunlar başına gelmezdi. O da biliyordu ama yapamadı.
Eskiye rağbet olsa...
Rizespor forvetleri, G.Saray defansının arkasına sarkıyor, tehlikeler yaratıyor. Orta saha ve defans oyuncuları geriye dönene kadar rakip, kaleye ulaşıp, golleri atıyor. Bütün bunlar olduktan sonra Fatih Terim uyanıyor ama iş işten geçiyor. Hemen değişime gidiyor, Petre'yi liberoya, Emrah'ı defansın sağına, Ömer'i de soluna yerleştiriyor. Çünkü, yapacak başka bir şeyi kalmamıştı.
Bu da olmuyor, hücumda en basit golleri atamayan Bratu'yu çıkartıp genç oyunculardan Cafer Can'ı, Hasan'ın yerine de Mülayim'i sürüyordu sahaya. Dünkü maçta gözlerim Hasan'ı aradı, göremedim. Şaşırdım kaldım. Bu kadar tecrübeli bir adamın oyunda olmamasına hayret ettim.
Seyirciye ilk defa hak verdim. Hepsi, Taffarel'li, Hagi'li, Emre'li, Okan'lı takımı aradı. Bu işler aramakla olmuyor. Atalarımız boş yere dememiş, ‘‘Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı’’ diye. G.Saray'a nur ne zaman yağacak? Bu gidişle zor gibi. Takımın tamamen değişmesi, yeni bir ekibin oluşturulması lazım. Ne varsa Hakan Şükür'de var. Diğerleri mi? Gördünüz işte...
Hakem Cem Papila, verdiği her iki penaltı kararında da haklıydı. Rize'nin ofsayt gerekçesiyle sayılmayan bir golü var. Bana göre Saffet defansın gerisinde çıkıyor. Burada hatalı olan bayrağı kaldıran bir numaralı yardımcı hakem.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2004
<B>TRABZONSPOR'</B>daki hırs, arzu, istek görülmeye değer. Bordo mavili takıma <B>Ziya Doğan </B>gibi usta bir teknik direktörün elinin değdiği belli. Eksikleri yok mu? Var tabii ki. Orta sahada oynayan futbolcular telaş içinde. Hücum oyuncularına doğru dürüst top akıtamıyorlar. Hücuma atılan toplar pas değil, sanki havan topu.
Bir, iki, üç, beş derken her kafa topuna çıkan Fatih Tekke sonunda aldığı darbe yüzünden sarsıldı, 5 dakika sonra sahanın ortasına yığıldı ve hastaneye kaldırıldı. Her hava topuna çıkacaksın, 3-4 kişi ile mücadele edeceksin ama boşuna. Çünkü yanında sana destek veren bir başkası yok ki... Olur mu böyle şey? Böyle bir sakatlığın ardından bir futbolcu, sahaya sürülmez. Biraz dinlendirilip, tam anlamıyla iyi olduğuna kanaat getirildiği zaman oynatılması lazım. Geçmiş olsun Fatih diyoruz ve geçiyoruz maça...
Bu hırs hedefe götürür
Trabzonspor orta sahasında ayağına top yakışan tek futbolcu Volkan'dı. Bu oyuncunun yanında oynayan Hüseyin, Somers ve Emre Toraman ne ikiye bir yapabiliyor, ne de bitirici toplar atabiliyor.
Yıllar önce G.Saray'da da forma giyen Emrah'a aferin diyorum. Defansın sağ kanadını parsellemekle kalmadı, hücuma çıktı, rakibin solunu yıprattı. Hele ikinci gol öncesi attığı 40 metrelik bir top var ki, görülmeye değerdi. Bravo Emrah. G.Saray senin kıymetini bilemedi. Şimdi olgunlaşmış, aranan kanat oyuncusu olmuşsun.
Bir de Gökdeniz var, bir şeyler yapmaya çalışan. O kadar çabuk bir oyuncu ki, kendi pozisyonunu bile kendi yaratıyor. Baktı, orta alandan kendisine servis yapılmıyor, bari yemeğimi ben kendim yapayım diyerek top kazanıp direkt kaleye gitti.
İstanbulspor ilk bölümde dağınık göründü. İkinci yarıda toparlandılar ama iş işten geçmişti. Yani bir yerde atı alan Üsküdar'ı geçti. Trabzonspor bu galibiyetle finale çıktı. Eğer bu hırs ve inanç finalde de devam eder, orta alan mekanizmasını düzeltirlerse geçtiğimiz sezon olduğu gibi kupayı bir kez daha kucaklayabilirler. Trabzonspor'a artık taraftarı da inanıyor, takımlarını nerede olursa olsun yalnız bırakmıyorlar. Bu hırs ve azim Trabzonspor'u ligde de hedefe götürür.
Maçın hakemi Bülent Demirlek'i de kutlamak lazım. Topun saha içinde kalmasına yardımcı oldu. Pozisyonları yakından takip etti, kimseye taviz vermedi.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2004
<B>BÖYLE </B>olmamalıydı. Türk futbolunda efsaneler yaratan ve ilkleri başaran koca G.Saray'a bakın. Kötü gidişin faturası <B>Terim</B>'e kesilmiş.. Teknik direktör yok.. Ama Terim, hala takımın başında sahaya çıkıyor...
Siz futbolcu olsanız ne yaparsınız?
Siz bu takımdan ne beklersiniz?
Futbolcular heyecanlarını yitirmişler, hırsları kalmamış. Gelecek sezonu iple çekiyorlar. ‘‘Bitse de gitsek’’ diye. G.Saray tarihinde bu hadiseler hiç unutulmayacak.
Bakıyorum, hiçbir futbolcuda ne heyecan, ne de oynama isteği kalmış. Bratu ortalarda dolaşıyor. Petre topu kullanamıyor. Hakan, top gelmediği için arkadaşlarına, ‘‘Pas atmıyorsunuz’’ diye sitem ediyor.
Sebat’ın hırsı
Gençler kendilerine yer arıyor ama her şey bitmiş. Baktığınızda G.Saray, beş yerden hücum ediyor. Sağ kanatta Prates, Bratu, Hakan Şükür ile dönüşümlü oynayan Necati ve Hasan. Ama gelin görün ki, top akmıyor bir türlü hücum adamlarına. Yine usta Hakan çıkıyor sahneye. Girdiği ilk pozisyonda hünerini konuşturuyor.
Sonra 2. bölüm.. G.Saray, ya 3 ya da 4 kez rakip kaleye gidip yoklama çekiyor. Ama 2 pası bir arada yapmakta zorlanıyorlar. Kazanma istekleri sıfırlanmış. Dan dun vuruyorlar topa. Aslında bunda garipsenecek bir durum yok. Hepsinin kafaları karmakarışık...
Sebatspor'da, seyircisine saç baş yolduran Selahattin, biraz düşünceli, biraz da becerikli olsa belki maçın skoru çok daha farklı olurdu. Selahattin, tek başına 8 gollük fırsattan yararlanamadı. Sebatsporlu futbolcular hırslarını frenleyebilseler, telaşa kapılmasalar istediklerini çok daha farklı bir skorla elde ederlerdi. Ama onları da bir bakıma hoş görmeli. Ligde tehlikeli bölgede dolaşıyorlar, telaşa kapılmaları normal.
Yazının Devamını Oku 8 Mart 2004
<B>G.SARAYLI </B>futboculara soruyorum: <B>‘‘Kendinizi beğendiniz mi?’’</B> Birçok futbolcunun hayalini gördüğü böylesine büyük bir takımda forma şansı bulmuşsunuz, değerlendiremiyorsunuz. Bitmiş, tükenmiş Adana karşısında bile zorlanıyorsunuz, maçı güç-bela kazanıyorsunuz. Bu formayı giymek için sırda bekleyen o kadar çok futbolcu var ki... Halinize şükredip sahada mücadelenizi vermek yerinde yürüyorsunuz.
Dünkü oyunda G.Saray'ın ne yapmak istediğini bir türlü çözemedim. Mondragon'un dışında kalan 10 futbolcudan 5'i defansta, 5'i ileride. Orta saha mı? Aradım, bulamadım. Garibim Hakan Şükür, geriden top alıyor, götürene kadar gücü tükeniyor. İnsaf be kardeşim. ‘‘Şu harikaydı, bu görevini yaptı’’ diyeceğim futbolcu ne yazık ki sahada yoktu.
Sarı kırmızılı takım gol yemeden duramıyor. Maçlara hep 1-0 yenik başlıyorlar. Adanaspor gibi lige havlu atmış zayıf bir takım karşısında bile geriye düştüler. Adanaspor eğer sahada diri kalabilseydi, forvette patlayıcı gücü olan bir futbolcusu olsaydı maçı kazanabilirdi. Gördük, güçleri belli. Zaten ikinci yarıda oyundan düştüler. Düşüncede yanlış işler de yaptılar, G.Saray'a ikramda bulundular ve kaderlerine razı oldular. Yedikleri gollerde G.Saray forvetlerine adeta ikramda bulundular.
Formanın hakkını verin
Turuncu beyazlı takımda göze çarpan tek oyuncu Ümit Ozan'dı. Ancak o da egoistçe hareket edip, ‘‘sadece ben yaparım’’ diyerek kahramanlığa soyununca, kısa sürede yoruldu. Oyundan düştü. G.Saray, dün eğer Adanaspor yerine daha dişli bir takımla oynasaydı dağılırdı.
Bratu aslında süratli bir futbolcu. Ancak yeteneklerini bir türlü kullanamıyor. Bir yerde sıkışıp kalıyor. Defans her zaman olduğu gibi yine arkasına adam kaçırdı. Mondragon birçok kez Adanasporlu forvet oyuncularıyla karşı karşıya kaldı.
G.Saray'da son günlerde yaşanan tatsızlıklar futbolcuların üzerine bir kabus gibi çöktü. Aslında bu durumdan mümkün olduğunca az etkilenmeleri gerekirdi. Çünkü sonuçta hepsi birer profesyonel. Sadece işlerine bakmalarında fayda var.
Maçın genç hakemi Oktay Demiray'ın pozisyonları iyi süzemedi. İlk yarıda Batista'nın Ümit Ozan'ı düşürdüğü pozisyona penaltı düdüğü çalmaması yanlıştı. Ancak son dakikalarda Adanaspor lehine verdiği penaltı kararında da hatalıydı. Yardımcıları da hatalı bayraklarla konuk ekibin birçok gollük akınını kesti.
G.Saray, zor da olsa 3-2 kazanmayı bildi. Sahada mücadele eden futbolculara bakıyorum. Çoğu genç isimler. G.Saray gibi bir vitrin bulmuşsunuz, yararlanamıyorsunuz. İleride kafanızı vurursunuz. İş işten geçmeden aklınızı başınıza toplayın.
Yazının Devamını Oku